'AKP’nin paketi sürecin bittiğinin deklarasyonudur'

'AKP’nin paketi sürecin bittiğinin deklarasyonudur'

KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat, son üç aydır Türkiye’de yürüyen sürecin ciddi bir tıkanma yaşadığını ifade ederek AKP’nin çözüm paketini sürecin bittiğinin deklarasyonu olarak nitelendirdi. Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu ise Kürtlerin taleplerinin kültürel soykırım uygulamaya çalışanlar dışında kimse tarafından reddedilemeyeceğini söyledi.

Sterk TV’de dün gece yayınlanan özel programa KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat, Genel Başkanlık Konseyi üyesi Mustafa Karasu ve Yürütme Konseyi üyesi Sabri Ok katılarak, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından başlatılan barış sürecinin gidişatı ve son olarak KCK tarafından yayınlanan deklarasyon konusunda değerlendirmelerde bulundu.

SÜREÇ AKP’NİN TUTUMUNDAN KAYNAKLI BİR TIKANMAYI YAŞIYOR

Newroz’la birlikte başlayan sürecin gelişmesi için Kürt hareketinin ciddi bir mücadelesi ve çabası olduğunu ifade eden Bese Hozat, bu çabaların tek taraflı kaldığını ve sürece yönelik güven yaratacak, barış sürecinin altyapısının oluşturacak hiçbir düzenlemenin gerçekleşmediğini söyledi. AKP hükümetinin yasal değişiklikler bir tarafa söylemde dahi hiçbir değişime gitmediğini ifade eden Hozat, “Gelinen aşamada süreç zaten bir tıkanmayı yaşıyor. Bu da AKP’nin devletin tutumundan kaynaklı bir durumdur. Sürece yaklaşımı AKP’nin baştan beri hep pragmatik oldu, taktiksel bir yaklaşımı esas aldı, çözüme dönük hiçbir samimi yaklaşımı gelişmedi. Süreci biz geliştirirken diğer taraftan hükümet, devlet ciddi bir tasfiye planı içerisinde oldu. Barajların yapımı bir askeri plandır. Karakolların yapımı, koruculuk sistemi, KCK tutuklularıdır. Şu anda KCK adı altında BDP çalışanlarından 10 bini aşkın tutuklu var. Yıllardır bu insanlar içerde çürütülüyor. Buna yönelik hiçbir gelişme olmadı. Önderliğimizin koşullarında hiçbir değişiklik olmadı. Tecrit olduğu biçimiyle devam etti. Dışarıyla teması yok. Avukatlarıyla görüşmesi yok. Avukatları dahi tutuklu. Yani kısacası hiçbir biçimde devlet ve AKP tarafından sürecin ilerlemesi, demokratik çözümün gerçekten yani, hani sorunun çözümüne dönük bir ortamın, bir atmosferin oluşturulması, bu anlamda yasal bir prosedüre kavuşturulması için herhangi bir adım olmadı. Süreç diyalog üzerinden, tartışma üzerinden hep gitti” şeklinde konuştu.

OYALAMA POLİTİKALARI İZLENİYOR

AKP’nin süreci bir oyalama siyasetiyle götürdüğünü belirten Hozat, AKP iktidarının geliştirmenin, devam ettirmenin hesapları içerisinde olduğunu ve çabalarını buna yoğunlaştırdığını kaydetti. AKP’nin Kürt sorununun çözümü konusunda ciddi samimi bir yaklaşımı olmadığını kaydeden Hozat, “bu anlamda AKP’nin maskesi de düştü. En son pakette bu ortaya çıktı. Paket çözüme dönük bir şey ortaya çıkarmadı. Paketin içerisinde aslında AKP zihniyeti çıktı. Erdoğan’ın kendisi çıktı. Demokratik çözüme yönelik hiçbir şey çıkmadı pakette. Bu da şunu ortaya koydu. AKP oyalama, aldatma, çürütme siyasetini devam ettirecek. Bunun da ifadesi oldu aslında. AKP bu paketle bunu deklare etti. Ben şimdiye kadar yürüttüğüm siyaseti, inkarı, tasfiye siyasetini, aldatma siyasetini devam ettireceğimin ifadesi oldu” dedi.

PAKET AKP’YE YAKIN ÇEVRELERİ BİLE ŞAŞIRTTI

“AKP’nin Kürt sorununa yaklaşımı bire bir Önderliğimize yaklaşım olarak da yansıyor” diyen Hozat devamla şunları kaydetti: “Önderliğimize de AKP taktiksel yaklaştı. Birkaç defa da Önderliğimizin görüşmelerde uyarıları oldu. Bu kamuoyuna da yansıdı. ‘Beni kandıramazsınız, beni oyuna getiremezsiniz. Ben oyuna gelecek bir adam değilim. Ciddi olacaksınız’ dedi. Bu konuda ciddi uyarıları oldu. Şu anlaşılıyor zaten, faydalanmacı bir yaklaşım var. Önderliğimize yaklaşım da bu temelde. Harekete yaklaşım da, ateşkes ve geri çekilme kararına, sürecin kendisine yaklaşım da faydalanmacı, kullanmacı bir yaklaşım olarak ortaya çıktı AKP tarafından” dedi.

AKP’nin sürece nasıl yaklaştığının demokrasi paketinde açık bir şekilde ifade edildiğini söyleyen Hozat, pakette Kürt sorununun çözümüne yönelik hiçbir şey olmadığını kaydetti. Kürtlerin en meşru haklarının dahi tanınmadığını hatırlatan Hozat, anadilde eğitim, kimliği tanıma gibi hakların pakette yer almadığına dikkat çekti. Paketin AKP’ye yakınlığıyla bilinen çevreleri dahi şaşırttığını söyleyen Hozat, demokratik olmayan bir partinin demokratik bir paket çıkaramayacağını belirtti. AKP’nin zihniyetinin ırkçı, milliyetçi ve mezhepçi olduğunu ifade eden Hozat, bu hükümetten çok barışçıl bir çözüm beklenemeyeceğini, bu süreci toplumsal direnişin gerçekleştireceğini vurguladı.

AKP’NİN PAKETİ SÖMÜRGECİ ZİHNİYETLE HAZIRLANMIŞ

KCK Genel Başkanlık Konseyi üyesi Mustafa Karasu ise AKP’nin paketinin sömürgeci bir zihniyetle hazırlandığını ifade ederek “Kürt’ü, Önderliği muhatap almıyor. Sen bir toplumsun demiyor. Ben seni bir toplum olarak görmem, ben seni bir toplumun öncüsü olarak muhatap almak demek sömürgeci, egemenlikçi zihniyettir” dedi. Karasu, Öcalan ve Kürt Özgürlük Hareketini bir muhatap olarak kabul etmeyen AKP hükümetinin ne anadilde eğitimi, ne özerkliği kabul edeceğini ifade etti. Karasu Kürt sorununun muhataplarıyla çözüleceğinin altını çizerek şunları belirtti: “Kürtlerin neye hakkı olduğu, neyi talep ettiği, sorununun ne olduğunu kim bilecek? Kürtler bilecek. Kürtlerden daha iyi ifade eden olamaz.”

MUHATAPLIĞI KABUL ETMEYEN HİÇBİR ŞEYİ KABUL ETMEZ

Kürtlerin dünyanın en haklı mücadelesini yürüttüğünü ifade eden Karasu “Gerçekten de şu anda dünya üzerinde Kürtlerin üzerinde uygulanan kültürel soykırım gibi, bir uygulama yok. Hala Kürtlerin varlığına yönelik bir tehdit var. Kürtlerin sözde ismi kabul ediliyor ama yasal olarak hukuki olarak hatta zihniyet olarak Kürtlerin varlığı kabul edilmiş değil. Bu nedenle çok haklı bir mücadele yürütüyoruz. Taleplerimiz de çok haklı. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Türkiye’deki şovenist zihniyetler dışında, Kürtlere kültürel soykırımlar uygulayıp Türkleştirmek isteyenler dışında Kürtlerin taleplerini dünyada reddedebilecek tek bir kişi olamaz. Tek bir vicdanlı kişi Kürtlerin taleplerini reddedemez. Bu kesindir. Biz yaşam hakkı nasıl ki kutsalsa, yaşam hakkı insanın doğuştan gelen hakkıysa aslında biz de Kürtlerin halk olmaktan, yani Kürt olarak farklı bir kimlik olmaktan kaynaklı haklarını talep ediyoruz. Yaşam hakkını talep ediyoruz. Bunun dışında bir talebimiz yok. Talepler ortaya konuldu. Kürtlerin varlığını tanımak. Tanımayacak mısın varlığını? Varlığını yok mu sayacaksın yani. Kürt değil de başka bir şey mi diyeceksin. Kürt denilmesi gerekiyor. Diyelim bir toplumun yaşam hakkı gibi anadil de yaşam hakkıdır. Toplum ancak anadiliyle yaşar, kültürüyle yaşar. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Diğer yandan demokratik özerklik istenmiş. Demokratik özerklik bugün dünyada farklı toplulukların kendisini yönetme şeklidir. Günümüzde demokrasi demek farklı toplulukların kendi kendini yönetmesidir. Demokrasi günümüzde böyle anlam kazanıyor. Ya da demokratik zihniyetin gelişmesini önemsiyorsak, dünyada demokrasi gelişiyor diyorsak, demokrasi huzur getiriyor diyorsak bu bütün toplulukların özgürlüğünü, özerkliğini kabul etmekten geçiyor” dedi.

SÜREÇ BİZİM AÇIMIZDAN BİTTİ

KCK Yürütme Konseyi üyesi Sabri Ok ise ateşkes sürecinin tıkandığını hatta kendileri açısından bittiğini belirterek bunun nedeninin Kürt hareketinin tüm çabalarına rağmen Türk devletinin son derece çözüme kapalı, demokratik bir zihniyetten uzak, herşeyi tekelleştiren, kendi tekeli altında geliştirmek isteyen yaklaşımından kaynaklandığını belirtti. Kürt tarafının taleplerinin son derece makul olduğunu söyleyen Sabri Ok şunları söyledi: “AKP zihniyet olarak çözüme kapalı. Kürt sorunu aslında Erdoğan bir ara söylemişti: Düşünmezseniz yoktur! Böyle bir zihniyetle gerçek bir çözüm olabilir mi? Mümkün değil.”

AKP’nin halklara, tarihe ve gerçekliğe karşı saygılı olması gerektiğini ifade eden Ok, bunun kökenlerinin Türkiye’nin sömürgeci geçmişinden kaynaklandığını vurguladı. Kürtlerin geldiği aşamaya karşı Türk sömürgeciliğinin içten bir tepki duyduğunu söyleyen Ok, Türkiye’nin tarihe gömdüğünü sandığı sorunun karşısında büyük bir mücadele gücü olarak çıktığını dile getirdi.

Kürt hareketinin tek taraflı bütün çabalarının Türkiye halklarına karşı olan sorumluluğun bir gereği olduğunu söyleyen Ok şunları belirtti: “Hiçkimse mevcut statüsünden memnun değil. Ortadoğu’da bir mücadele var. Düşünebilir misiniz ki Ortadoğu gibi bir yerde 40 milyon gibi bir nüfusa sahip Kürt halkının varlığı kabul edilmeyecek. Anadilde eğitimi, kimliği kabul edilmeyecek. Bunu ne tarih, ne insanlık, ne vicdan kabul etmez. Kürt halkı ve PKK de kabul etmez. Bizim şu saatten sonra anadilde eğitim dememiz bile bizi üzüyor.”