'AKP, tecride son vermeli ve müzakereye başlamalıdır'

Amed'de insan hakları savunucuları ve hukukçular, AKP'nin 2015 yılında her gün yaşam hakkını ihlal ettiğini belirtti.

Amed'de insan hakları savunucuları ve hukukçular, AKP'nin 2015 yılında her gün yaşam hakkını ihlal ettiğini belirtti. Eylemde, "İlk adım, Sayın Öcalan üzerinde devam eden tecride son verilerek, müzakerelerin başlatıldığının duyurularının yapılmasıdır" çağrısında bulunuldu.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Amed Temsilciliği, Amed Barosu ve Amed Tabip Odası, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası vesilesiyle basın açıklaması düzenledi.

Ortak açıklama, "Öncelikle, bundan 12 gün önce aramızdan alınan, bütün yaşamını, bu coğrafyada insan onuruna yaraşır bir ortamın sağlanması ve insan hakları mücadelesine adayan Sevgili Tahir Elçi’yi bir kez daha saygıyla, sevgiyle, minnetle anıyoruz. Elçi’yi aramızdan alan kurşunun sahipleri bellidir. Ancak adına “faili meçhul” denilen binlerce cinayet gibi, failler korunmaktadır. Ona duyduğumuz saygının ve sözün gereğini yerine getirecek ve cinayetin karanlıkta kalmasına asla izin vermeyeceğiz" denilerek başladı.

'AKP, GERİ DÖNÜLEMEZ TAHRİBATLARA YOL AÇTI'

Açıklamada, bu yıl, en fazla öne çıkan hak ihlalinin, yaşam hakkı ihlalleri olduğuna dikkat çekilerek, şunlar kaydedildi:

"Mevcut iktidarın, çözüm sürecini 'buzdolabına kaldırdığını' ifade etmesi ve yeniden akıl almaz bir şekilde savaş politikalarına ağırlık vererek, Kürt sorununda barış ve müzakere yerine çatışma pratiğine ağırlık vermesi, geri dönülemez tahribatların yaşanmasına yol açmıştır.

Diyarbakır'da 5 ve Suruç’da 33 insanımız ile Ankara’da 102 barışseverin yaşamlarını yitirmeleri ve yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlanan canlı bomba katliamları ve bu katliamların tüm yönleriyle açığa çıkmasında son derece isteksiz davranan bir devlet aklı, biz insan hakları savunucularının geleceğe dair kaygılarını artırmaktadır. Öyle ki; 21. Yüzyılın barbarlık örgütü olan ve her türlü insanlık suçunu işleyen IŞİD’in bombacısı olduğu ismiyle-cismiyle aylar önceden bilinen birinin, ellerini kollarını sallayarak Ankara’nın orta yerinde korkunç bir katliam gerçekleştirebilmesi dahi, gerçek bir demokrasi tesis edilmemesi durumunda, gelecekte de bizleri bekleyen şeylerin habercisi niteliğindedir."

'DEVLET GÜÇLERİ HER GÜN SİVİLLERİ ÖLDÜRÜYOR'

Açıklamada, 7 Haziran seçim sonuçlarının hükümet tarafından kabul edilmemesinin ardından, istikrar sağlama adı altında ülkenin yeniden bir şiddet sarmalına sokulduğuna vurgu yapılarak, "Bölgede ve ilimizde ard arda ilan edilen sokağa çıkama yasaklarının, geçmiş OHAL ve sıkıyönetim uygulamalarını kat be kat aşan türden olması; hemen her gün birkaç sivilin devletin kolluk güçleri tarafından öldürülmesi, 2015 yılına damga vuran ve asla unutulmayacak türden ihlallerdir" denildi.

Nusaybin, Silvan, Cizre, Suriçi gibi yerlerde günlerce devam eden sokağa çıkma yasakları ardından siviller katledildiğinin, hamile kadınların evlerinin önünde vurulduğunun, cenazelerin dahi gönülemediğinin ve tarihi eserlerin yakıldığının hatırlatıldığı açıklamada, şunlar belirtildi: "İnsanlar ve o insanların ait olduğu medeniyetlerin tanıkları kaleler, kiliseler, camiler, tarihi mekanlar yerle bir edilmektedir. Devlet, buralarda yaşayan halka “düşman hukuku” uygulamakta; kendi vatandaşları olduğunu unutarak kendi yasalarını bile ihlal etmektedir. Biz insan hakları savunucuları, adına JÖH denilen oluşumların ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Sokaklarda duvarlara yazılama yapan yüzü maskeli özel harekat timleri bazı yerlerde “Esedullah Timi” ismini kullanarak, bazı yerlerde de JÖH imzasıyla halka tehditler savurmaktadır. Bütün bu yazılamaların geçmişte JİTEM veya Hizbulkontra olarak geçekleştirilen vahşetin hatırlatmaları olduğunu da iyi biliyoruz. AKP, nasıl oldu da “bizim dönemimizde faili meçhul yaşanmayacak” söyleminden, “Beyaz Toroslarla tehdit” söylemine gelmiştir? Bir kez daha hatırlatıyoruz; sivillere yönelik gerçekleşen ihlaller, insanlık suçudur. İçinde sivillerin yaşadığını bile bile evlerin bombalanması; tarihi mekanların yakılması, insanlığa yönelik işlenen suçlardır. Bu suçların takipçisi olmaya devam edeceğiz."

'TEK SESLİ TOPLUM YARATMAK İSTİYOR'

AKP'nin, sorumluları görevden alıp yasal süreç başlatacağına; Hacı Lokman Birlik olayında olduğu gibi, bu görüntüleri sosyal medyaya vererek devletin operasyonlarını tartıştırır hale getirdiği için bazı polisler hakkında soruşturma başlattığı kaydedildi. "Bu bile, AKP’nin politikalarının merkezinde insanın değil; devletin yer aldığının açık bir itirafıdır" denilen açıklamada, "Biz '90’ların ve bugünün katillerinden hesap sormaktan asla vazgeçmeyeceğiz" mesajı verildi.

Kürt sorununun barışçıl çözümüne denk gelen Dolmabahçe Mutabakatından vazgeçen AKP'nin, toplantı ve gösteri özgürlüğü ile örgütlenme özgürlüğüne yönelik ihlallerde de artışa geçtiğine değinildi. AKP'nin, tek sesli bir toplum yaratmak uğruna, hem basın özgürlüğü hem de ifade özgürlüğünü hiçe saydığına işaret edilen açıklamada, şunlar da belirtildi:

HASTA TUTSAKLAR VE KADINA YÖNELİK ŞİDDETE DİKKAT ÇEKİLDİ

"Cezaevlerinde halen 300’ü ağır, 756 hasta mahkum bulunmaktadır. İktidar, hasta mahkumları tahliye etmeyerek aynı zamanda, BM sözleşmelerini de ihlal etmektedir.

Kadına yönelik şiddet; erkek egemen politikaların hayatın her alanında devam etmesi ve yargı ile idari pratiklerin de kadına yönelik şiddeti beslediği bir yıl daha geçirdik. Kadın cinayetleri ve tecavüz dosyalarında, faillerin takım elbise giymelerinden tutalım da envai türlü gerekçelerle ciddi ceza indirimlerinden yararlanmalarından dolayı, şiddet vakaları artarak devam etmiştir. Kadını öteki gören, annelik rolüne hapseden ve ayrımcı politikalarını derinleştiren AKP iktidarı, bu yaklaşımlarıyla kadına yönelik şiddetin artmasından birinci dereceden sorumludur. “Kadın cinayetleri politiktir” şeklindeki yaklaşımımız, şiddeti durdurmak istemeyen devlet aklına bir yanıttır. Son olarak, Antep’de IŞİD üyelerinin bir ofis tuttuğu, bu ofiste aracı şahıslar aracılığıyla ellerinde tuttukları Ezidi kadın ve çocukları yüksek meblağlar karşılığında sattığı, ofisin içinde bulunan IŞİD üyelerini para sayma makineleriyle birlikte görüntülendiği belge ve haberlerin ortaya çıkması üzerine, konuya müdahil olduğumuzu buradan tekrarlamak isteriz. Son birkaç ayda canlı bombaları aracılığıyla 140 insanımızı katleden bu çete-örgüt üyeleri nasıl oluyor da, Antep ilimizde ellerini kollarını sallayarak insan ticareti yapmak gibi bir insanlık suçunu gerçekleştirebiliyorlar?"

'HESAP SORACAĞIZ'

"Çocukların vurulduğu; cenazelerinin üzerine güvercinlerin konduğu bir coğrafyada yaşamanın ağır sorumluluğu altındayız. Bunu bize reva gören zihniyet utansın" denilen açıklamada, "Kendi çocuklarını tozpembesi bir hayatla buluşturup bu halkın çocuklarını, ayaklarında naylon terliklerle 12 kurşunla vuran devlet utansın! Daha önceki gün Silopi’de öldürülen 15 yaşındaki zihinsel engelli Ferhat Kartal, yanına uğurladığımız Uğur Kaymaz’la birlikte, sizden hesap soracağımız günü, yıldızlar ülkesinden bizleri izleyerek bekliyor! Hamile anneleri çocuklarının gözleri önünde, onları da kurşunlayarak katlettiniz! Hesap vereceksiniz! Tüm bu insanlık suçları sadece insan hakları örgütlerinin raporlarına değil; tarihin sayfalarına da geçti. İnsanlık ailesi, er ya da geç tüm faillerden hesap soracaktır" ifadeleri kullanıldı.

'İLK ADIM, SAYIN ÖCALAN'A TECRİDE SON VERMEK OLMALI'

Açıklamanın sonunda, hükümete şu çağrılar yapıldı: "Tek bir canımızı daha yitirmemek adına Hükümeti derhal, derin donduruculara hapsettiği çözüm sürecine geri dönerek müzakere masasının, tüm aktörleriyle birlikte olmak kaydıyla kaldığı yerden devamına çağırıyoruz. Atılacak ilk adım, Sayın Öcalan üzerinde devam eden tecride son verilerek, müzakerelerin başlatıldığının duyurularının yapılmasıdır."