AKP’ye sorular/ADİL BAYRAM

AKP’ye sorular/ADİL BAYRAM

AKP ile HDP arasında peşpeşe görüşmeler yapılıyor. Süreç üzerine önemli ve toplumda umut yaratıcı açıklamalar oluyor. Bunu HDP temsilcileri yaptığı gibi, özellikle AKP sözcüleri daha fazla yapıyor. Cumhurbaşkanı ve Başbakan dahil tüm AKP sözcüleri durmadan "Çözüm sürecinin iyi gittiğini” ifade ediyor. 

Sadece bu bile söylenenler konusunda kuşku uyandırmaya yetiyor. Öyle ya, madem süreç bu kadar iyi gidiyor, o halde neden AKP sözcüleri bu kadar fazla açıklama yapma gereği duyuyor? Eğer süreç gerçekten iyi gidiyorsa, o zaman ne alâ! O durumda bu kadar açıklama yapmaya gerek olur mu? Sanki bu kadar sık açıklama ile bir şeylerin üzeri örtülmeye çalışılıyor gibi!

Kaldı ki PKK cephesinden yapılan açıklamalar da AKP ve HDP’ninkini tutmuyor. PKK sözcüleri ve KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı son derece sert açıklamalar yapıyor. "Sürecin AKP tarafından çoktan bitirilmiş olduğu” ifade ediliyor. Son zamanlarda HDP Heyeti ile PKK arasında da açık bir istişarenin yapılmadığı gözleniyor.

İmralı’daki durum da bundan çok farklı değil. Uzun süredir HDP Heyeti İmralı’ya gidip PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmeler yapamıyor. Bunun AKP’den mi, yoksa PKK Lideri’nden mi kaynaklandığı da pek belli değil. Çünkü HDP Heyeti ile son görüşmede PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, "Müzakere başlamadan görüşmeye gelmeyin” dediği biliniyor.

O halde sorunun AKP’den kaynaklandığı söylenebilir. Demek ki AKP Hükümeti müzakerenin başlamasını kabul etmiyor ki, İmralı’ya gidilip PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşülemiyor. Peki o halde AKP neyi kabul ediyor? Aslında bu da tam olarak bilinemiyor. Daha doğrusu taraflar çözümden neyi anladıkları konusunda bile anlaşamıyorlar. Bu nedenle de aslında bir körler ve sağırlar diyaloğu sürüp gidiyor. 

2013 Newroz’undan bu yana "çözüm süreci” kavramı üzerinden bir tartışma çok yoğun olarak sürüyor. Fakat son tartışmalar açıkça gösterdi ki, henüz taraflar neyin çözülmek istendiği konusunda bile anlaşabilmiş değiller. PKK’ye göre Kürt sorunu ve bu temelde Türkiye’nin demokratikleşmesi sorunları çözülecek. AKP’ye göre ise "Terör sorunu” çözülecek, yani PKK tasfiye edilecek! Taraflar birbirinden hala bu denli uzak ve aslında hala işin başında bulunuluyor.

Eğer gerçek böyle değilse, o zaman AKP tutumunu net olarak açıklasın: Gerçekte neyi çözmek istiyor? Kürt sorununu mu, yoksa PKK’yi mi? Eğer PKK’yi çözmek istiyorsa, o zaman söylenecek bir şey olamaz. Çünkü, herhalde PKK’nin amacı da bu olamaz ki, söz konusu durumda sonuca gidecek bir sürecin varlığı mümkün olamaz. 

Böyle değil de eğer AKP "Kürt sorununu çözmek istiyorum” diyorsa, o halde şu sorulara açık cevaplar vermelidir: Kürtleri bir halk olarak kabul ediyor mu? Kürt halkının demokratik siyasal haklarına sahip olması gerektiğini düşünüyor mu? Kürt sorununun bu hakların gasp edilmiş olmasından kaynaklandığına inanıyor mu? Kürtlerin çocuklarını ve gençlerini Kürtçe anadilde eğitmeleri gerektiğini kabul ediyor mu? Kürtlerin kendi kendilerini yönetme haklarının olduğunu düşünüyor mu?

Benzer sorular daha da çoğaltılabilir. Fakat şimdiye kadar hiçbir AKP’linin söz konusu bu sorulara cevap verdiği görülmemiştir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın şimdiye kadar telaffuz ettiği, eğer kazaran söylediği 2005 yazındaki sözleri saymazsak, "Kürt kökenli vatandaşlarım” olmaktadır. Başbakan Ahmet Davutoğlu ise sadece "Herkesin eşit haklara sahip olacağını” ifade etmektedir.Yani sorunu bireysel haklar çerçevesinde ele almaktadır. "Her Kürdün bir Türk olarak eşit haklara sahip olacağını” belirtmektedir. Geriye ise "İşte evinizde Kürtçe konuşuyorsunuz, öldürmeyip hapishanede yaşatıyoruz daha ne istiyorsunuz, istediğiniz gibi Kürtçe türkü söyleyebiliyorsunuz” gibi söylemler kalmaktadır. Kaldı ki herkes Kürtçe türkü de söyleyemiyor. Nitekim Kayseri Komando Tugayında "Kürtçe türkü söyledikleri için” bir grup askerin yargılandığını biliyoruz. 

Dikkat edilirse, AKP yaklaşımlarının en ilerisi "Bireysel haklar” temelindedir. Bu da Kürtleri bir halk olarak görmemek ve kabul etmemek anlamına gelmektedir. Kaldı ki bu temelde yapılanların özel savaş kapsamından çıkmadıkları da açıktır. Yani bu durum kültürel soykırımı aşmamakta ve asimilasyonu durdurmamaktadır.

Diğer yandan Kürt sorununun çözümünün Türkiye’nin demokratikleşmesiyle etle tırnak gibi iç içe olduğu da açıktır. Bu gerçeği günümüzde herkes kabul etmektedir. Fakat "Çözüm süreci iyi yürüyor” diyen AKP, her nedense Türkiye’nin demokratikleşme sorunları üzerinde hiç durmamaktadır. Sanki böylesi sorunlar yokmuş gibi davranmaktadır.

Oysa bu çerçevede de AKP’ye sormak gerekiyor: Kaza denerek yaşanan işçi katliamları durdurulacak mı, durdurulmayacak mı? Her gün sokak ortasında gerçekleştirilen kadın katliamlarının önüne geçilecek mi, geçilmeyecek mi? Her gün onlarca insanın tutuklanmasına yol açan siyasal soykırım operasyonları duracak mı, yoksa devam mı edecek? Gençlik üzerindeki polis terörü sürecek mi, duracak mı? Doğa katliamlarına son verilecek mi, verilmeyecek mi? Yaşanan vahşi sömürü sona erecek mi, yoksa devam mı edecek?

Benzer sorular bu alanda da çoğaltılabilir. Fakat bu kadarı da durumu anlatmaya yeterlidir. Çünkü bunlar günlük olarak yaşanmaktadır ve AKP iktidarı döneminde azalmamış, tersine daha da artmıştır. Buna rağmen, AKP Hükümeti'nden tatmin edici çözüm açıklamaları gelmemekte ve bu yönlü ciddi bir çaba görülmemektedir. Söylenen sözler ve gösterilen davranışlar göstermeliktir ve esas itibariyle de seçimlerde oy almaya dönüktür.

Peki bu durumda işleyen bir çözüm sürecinin varlığından nasıl söz edebiliriz? Taraflar henüz neyi çözmek istediklerinde bile anlaşamamışken, çözülecek sorunda bile anlaşma sağlanamamışken, AKP tarafından Kürt halkının varlığı ve hakları, Kürt sorunu ve demokratikleşme sorunları bile kabul edilmezken, hala bir çözüm sürecinden söz edilebilir mi? 

Demek ki önce bu konularda netlik gerekiyor. Böyle olmadan "İşleyen bir çözüm sürecinin varlığından” söz etmek toplumu aldatmak oluyor. TV ekranlarında her gün neredeyse yırtınırcasına "çözüm süreci” üzerine ahkam kesmeler işte bu anlama geliyor. Başta Kürtler olmak üzere toplumun bu gerçeği görmesi ve son derece dikkatli yaklaşması gerekiyor.

Bu noktada AKP-HDP görüşmeleri de kendi başına hiçbir şey ifade etmemektedir. Bunlar TC Anayasası ve yasaları çerçevesinde kurulmuş iki siyasal partidir. İki parti arasındaki görüşmelere çok fazla anlam yüklememek gerekir. Kaldı ki bu partiler hergün de görüşme yapabilirler. Bundan daha doğal bir durum olamaz.

O halde bu tür görüşmelere haddinden fazla anlam yüklemeden ve de aldanmadan sorunların gerçek çözümünü istemek gerekir. Bu konuda AKP’nin aldatıcılığına ve demogojisine daha fazla pirim vermemek önemlidir. AKP’den Kürt sorununun ve diğer sorunların çözümünü hemen istemek gerekir.

Kaynak: Yeni Özgür Politika