Alanda çalışan gazeteciler: Özgür basın gerçeklerden taviz vermiyor

Özgür basın kurumları ve çalışanları 1990'lı yıllardan bu yana Türk devletinin baskı ve saldırılarına maruz kalıyor. Alanda çalışan gazeteciler, özgür basının tüm saldırılara karşı gerçeklerden taviz vermediğini belirtti.

Kürt basını, özgür basına öncülük ettiği için yıllardır işgalcilerin hedefinde. Kürt basını gerçekleri yazdığı için çok ağır bedeller ödedi. Özellikle Türkiye ve Kürdistan'da onlarca muhabir, dağıtımcı ve basın çalışanı devletin saldırılarına maruz kaldı. 1990'lı yıllardan bu yana özgür basın kurumlarının hemen hemen hepsi devletin baskı ve saldırılarından payını aldı. 2021 yılında da hala aynı saldırı ve baskılar devam ediyor.

Kürdistan gazetesinin 22 Nisan 1898 yılında Mısır'ın Başkenti Kahire'de Mîdhat Bedirxan tarafından basılmasının üzerinden 123 yıl geçmesine rağmen Kürt basınına yönelik saldırılar sona ermedi. Kürdistan gazetesi 1'den 5'inci sayıya kadarki nüshaları çok zor koşullarda Mısır'da Kahire’de, 6'dan 31'inci sayıya kadar ise Osmanlı'nın baskılarından dolayı İsviçre'nin Cenevre şehrinde ve İngiltere'de Abdurahman Bedirxan tarafından yayınlanır. Kürdistan gazetesi ile başlayan Kürt basın serüveni şu an hem görsel, hem işitsel, hem de yazılı olarak dünyanın dört bir tarafında genişleyerek sürüyor.

Kürdistan gazetesinin ardından binlerce Kürtçe dergi ve gazete yayınlandı. Birçok yazar ve aydın bu sayede düşüncelerini ve fikirlerini topluma ulaştırdı. Kürdistan gazetesinden bu yana Kürt basını her zaman mücadele ve direniş çizgisinde ilerledi. Faşist güçlere karşı Kürt basını hakikat yolunda inanç ve kararlılıkla yürümeye devam ediyor.

KÜRT HALKININ HABER AJANSLARI

Kürt halkı 1990 yıllarda kendilerine ilişkin haberleri servis etme arayışına girdi. Bu doğrultuda ilk defa Almanya'da DEM ajansı açıldı. DEM ajansının faaliyetlerinin eksik kalmasından dolayı Frankfurt'da Mezopotamya Haber Ajansı (MHA) kuruldu. 5 Eylül 2005 yılında Özgür Politika Gazetesi'ne baskın yaparak tüm malzemelerine el koydu. Bu baskında MHA da diğer Kürt basın kurumları ile birlikte kapatıldı. MHA çalışanları daha sonra 26 Ekim 2005 yılında Fırat Haber Ajansı'nı (ANF) kurdu.

DİCLE HABER AJANSI

Kürtler Türkiye'de "Gerçeklerden taviz vermiyoruz" sloganı ile 4 Nisan 2002 yılında Dicle Haber Ajansı'nı (DİHA) kurdu. Türkçe ve Kürtçe yayın yapan DİHA'nın İstanbul, Amed, Ankara, Van, Adana ve Mersin'de büroları vardı. DİHA 29 Ekim 2016 yılında KHK ile kapatıldı.

JIN HABER AJANSI

Amed'de biraraya gelen kadın gazeteciler, Türkiye'de ilk defa bir kadın ajansı kurdu. JIN Haber Ajansı (JINHA) 8 Mart 2012 yılında kuruldu. Ajansın haber müdüründen, muhabirine, kameramanına kadar tüm çalışanları kadınlardı. JINHA Kürtçe, Türkçe, İngilizce ve Arapça yayın yapıyordu. JINHA da 30 Ekim 2019 yılında KHK ile kapatıldı. Kadın gazeteciler daha sonra 19 Aralık 2016 yılında Gazete Şûjin'ı kurdu fakat 25 Kasım 2017 yılında KHK ile kapatıldı. Kadın gazeteciler daha sonra Jinnews'i kurdu. Jinnews Kürtçe, Türkçe ve Arapça yayın yapıyor.

DİHABER

Kürt halkının ve demokratik kamuoyunun habersiz kalmaması için 14 Kasım 2016 yılında dihaber kuruldu. Fakat 25 Ağustos 2017 yılında KHK ile kapatıldı.

MEZOPOTAMYA AJANSI

20 Eylül 2017 yılında Mezopotamya Haber Ajansı (MA) kuruldu. Kurulduğundan bugüne kadar ajansın internet sayfası bir çok kez engellendi. 1990'lı yıllardan bu yana onlarca özgür basın çalışanı katledildi, gazete binası bombalandı ve onlarca gazeteci kaçırıldı. Kürt gazeteciler herşeye rağmen bugün hala direnişini sürdürüyor. Kürt gazeteciler, devletin katliam, saldırı ve baskılarının gün yüzüne çıkması için fedakarca halkına hizmet etti. Bundan dolayı iktidarların hedefi haline geldiler. Özgür basın çalışanları gerçeklerin karanlıkta kalmasına izin vermediği için katledildi, sürgün edildi, tutuklandı.

AYDINLANMA TARİHİ

Kürt basın tarihi aynı zamanda Kürt halkının aydınlanma ve direniş tarihidir. Bu direniş yüzyılın başından 90'lara, 90'lardan 2021 yılına kadar sürüyor. AKP'nin iktidarda olduğu son 20 yıl içinde Kürt basını sürekli baskılara, sansüre ve saldırılara maruz kaldı. Özellikle 2016’da ilan edilen OHAL ve KHK'lar ile Özgür basının kurumlarının tamamı kapatıldı. Kürt basınına ve Kürt diline yönelik büyük bir düşmanlık yürütüldü. Büyük yalanlar ile başta Kürt halkı olmak üzere tüm Türkiye halkını boğmak istediler. Ancak Kürt basını hiç bir yerde faşizmin koyduğu sınırları tanımadı ve günümüzde de mücadelesini başı dik bir şekilde veriyor.

TÜRKİYE’DE GAZETECİLİĞİN TARİHİ ACILARLA DOLUDUR

Haber alanlarında çalışan gazeteciler üzerlerindeki baskı ve yıldırma uygulamalarına yönelik önemli değerlendirme açıklamalar yaptılar.

Jinnews çalışanı Gülistan Azak özgür basının hiç bir zaman gerçeklerden taviz vermeyeceğini söyleyerek, "Gazeteciler üzerindeki baskılar ortada. Bu baskılar esasen uzun yıllardır Türkiye’de devam ediyor. 90’larda gazeteciler çok ağır ve baskı altında bir süreç yaşadılar. Kurum binaları bombalandı, onlarca gazeteci katledildi, tutuklandı ve işkenceye maruz kaldı. Biz bu süreçleri iyi biliyoruz.

Türkiye'de gazeteciliğin tarihi zorluklar ve acılarla dolu. Tüm bu zorluklara rağmen gazetecilik kendini sürdürüyor var etmeye devam ediyor. Biz gazetecilerin görevi gerçekleri karanlıkta bırakmamak ve topluma göstermektir. Bu biz gazetecilerin temel görevidir. Evet doğrudur, baskılara, tehditlere maruz kalınıyor ancak hakikati açığa çıkarma mücadelesi de devam ediyor. Baskı ve yıldırma boyutu ne olursa olsun özgür basın bir asla kurumayacak bir kaynaktır ve sürekli hakikatin yolunda ilerlemeye devam edecektir."

KADIN GAZETECİLER ÜZERİNDEKİ BASKILAR DAHA YOĞUNDUR

Azak, kadın gazeteciler üzerinde daha yoğun baskılar olduğunu belirterek, "Her gün kadın gazetecilere yönelik gözaltı ve tutuklamalar oluyor. Bu durum kadın kazanımlarına dönük tahammülsüzlüğü gösteriyor. Kadın gazetecilere yönelik saldırılar cinsiyetçi saldırılardan bağımsız değildir. Özellikle biz kadın gazeteciler alanlarda polisin baskılarına ve saldırılarına maruz kalıyoruz. Kendi işimizi yapmamıza engel oluyorlar.

Yapılan müdahaleler kendi işimizi yapmamız engelleniyor ve gerçekleri halka ulaştırmamız zorlaştırılıyor. Aynı zamanda kullandığımız ekipmanlara el konuluyor veya kırılarak işimizi yapmamıza engel olunuyor. Tüm bu baskılara rağmen gerek cezaevlerinde gerekse de dışarıdaki gazeteciler olarak asla mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Gazetecilik suç değildir ve gazetecilerin işi gerçeği ortaya çıkarıp paylaşmaktır" şeklinde konuştu.

GAZETECİLER ÜZERİNDEKİ BASKILAR EN ÜST BOYUTTADIR

Xwebûn gazetesi editörü Zeynel Bulut, gazetecilerin üzerindeki baskıların son safhada olduğunu vurgulayarak, "Şüphesiz bu yapılan baskıların sebepleri var. Sebep, gazetecilerin sürekli gerçeğin peşinde koşarak halka ulaştırmak istemesidir. Bu sorumluluk gereği iktidarın politikalarını teşhir etmek de var. Bu yüzden gazeteciler üzerinde sürekli baskı ve yıldırma durumu gerçekleşiyor. Gerçeği paylaşmak gazeteciliğin görevidir ve hakikati karanlıkta bırakmayarak toplum ile paylaşmalıdır.

Özellikle AKP’nin iktidarda olduğu süreçte Kürt ve muhalif gazeteciler üzerindeki baskılar çok daha artmış durumda. Görüyoruz ki günümüz itibariyle onlarca gazeteci cezaevlerinde ve yüzlercesine çeşitli davalar açılmış durumda. Sebep nedir ve neden bu ülkede gazeteciler tutuklu.? Sebep, bu ülkede demokrasi ve özgür düşüncenin olmayışındandır. Bu ülkede hukuk yok ve temel insan hakları ayaklar altına alınmıştır. Bu gerçekleri söyleyen gazeteciler ise anında hedef haline getiriliyor" diye konuştu.

GERÇEKLER KARANLIKTA KALMAYACAK

Hukukun kalmadığı ve insan haklarının ayaklar altına alındığı bir yerde gerçeklerin karanlıkta kalmayacağını söyleyen Bulut, "Dünyanın her yerinde gazetecilerin görevlerini rahat ve açık bir şekilde yapma hakları var. Fakat maalesef bugün ülkemizde gazeteciler polisin her türlü saldırısına maruz kalıyor. Aynı zamanda yayınlanan haberler iktidar tarafından sansüre maruz kalıyor veya yayınlanan internet siteleri erişime engelleniyor. Bununla da yetinmeyerek gazeteciler hakkında dava açılarak mesleklerini özgürce yapabilmelerine engel olunuyor. Türkiye’de tek ses ve tek renkte bir gazetecilik yaratılmış ve esasen bunu gazetecilik olarak tanımlamak mümkün değildir. Hükümet her şeyi kendisine bağlı kılmış ve yandaş olmayan kesimler ise büyük baskı ve zorluklara maruz kalıyorlar" dedi.

ÖZGÜR VE MUHALİF BASINA DÖNÜK BAKIŞ AÇISI DEĞİŞMİYOR

Evrensel gazetesi muhabiri Fırat Topal, haber yaptıkları alanlarda büyük baskılara ve zorluklara maruz bırakıldıklarını söyleyerek, "Özgür ve muhalif gazeteciliğin üzerinde sürekli baskılar var ve bu gittikçe daha yoğun şekilde devam ediyor. Her ne kadar iktidar değişse de, özgür ve muhalif gazeteciliğe dönük bakış açısı kendisini koruyor. Bu ülkede gazetecilere bakış açısına ve nasıl tanımlandıklarına bakmak gerekir. Bu ülkede eğer muhalif bir gazeteciysen o zaman gazeteci olarak görülmüyorsun. Eğer yaptığın çalışma iktidarın canını sıkıyorsa o zaman yaptığın iş suç olarak tanımlanıyor.

Yargılanan gazetecilere dönük suçlamalara baktığımız zaman tamamen servis edilen haberlerden yargılandıklarını görmek mümkün. Bu ülkede gazetecilik suç olarak tanımlanıyor. Zaten sorun tam da buradadır. Bugün muhalif bir gazeteci alanlarda haber yapmaya çalıştığı zaman baskı ve saldırıya veya gözaltına alınmaya maruz kalıyor. Haber yapmaya çalıştığın zaman seni bir suçluluk psikolojisine itmeye çalışıyorlar. Sanki bir suç işliyormuş gibi bir yaklaşımla sana yaklaşıyorlar. Eğer yaptığın haberler iktidarı sıkıştırmıyorsa o zaman gazeteci olarak görülüyorsun. Fakat eğer iktidarın istediği bir haber yapmadığın zaman gazeteciye bir suç makinesi gibi yaklaşım gelişiyor. “

Topal, tutuklama, gözaltına alma ve cezaevi ile gazetecilerin yıldırılmaya çalışıldığını söyleyerek şunları ifade etti: “ Bundan 6 ay önce MA gazetecileri tutuklandı. Kendilerine göre gazetecileri korkutmaya yıldırmaya çalışarak gerçeklerden geri adım atmalarını sağlamaya çalışıyorlar. Fakat bu ülkede asla gerçekler karanlıkta kalmaz ve biz her zaman gerçekleri halka ulaştırmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

ORTAK BİR DAYANIŞMAYA İHTİYAÇ VAR

Ev hapsinde olan ve haberlerini evden yapan Etkin Haber Ajansı (ETHA) muhabiri Pınar Gayip, gazeteciler üzerindeki baskıların uzun yıllardan beri devam ettiğini belirterek, "Özgür basın, halkın yanında, mazlumların, ezilenlerin yanında durduğu için iktidarın hedefi haline geliyor. Bizler sürekli gerçeğin peşinde koştuğumuz için gerçeği karanlıkta bırakmadığımız ve halka ulaştırmaya çalıştığımız için ağır bedeller ödemek zorunda kalıyoruz.

Özgür Basın geçmişten bu yana sürekli gerçeği paylaştığı için büroları bombalandı, kaçırmalara ve katledilmeye maruz kaldı. Yine birçok çalışan cezaevine atıldı ve birçoğu halen yargılanıyor. Hükümetin bu saldırıları yapmasının tek nedeni gerçeklerin ve kendi yalanlarının halka ulaşmasını engellemek. Hakikat peşinde koşan gazeteciler çok ağır saldırılara maruz kalıyorlar.

Özellikle haber yapmaya çalıştığımız alanlarda polislerin saldırılarına maruz kalıyoruz. Kendi işimizi yapmamıza izin verilmiyor. Çok ciddi müdahaleler yapılıyor ve bu durum gerçekleri halka ulaştırmamızı zorlaştırıyor. Aynı şekilde haber yaptığımız tüm ekipmanlarımıza el konuluyor ve bazen kırılıyor ki işlerimizi yapmaya engel olabilsinler. Bu saldırılar karşısında özgür basının çok önemli bir direnişi ve mücadelesi var. Bu saldırılara karşı ortak bir dayanışmaya ihtiyaç var" diye konuştu.

ÖZGÜR BASINA DÖNÜK TOPYEKÜN BİR SALDIRI VAR

Mezopotamya Haber Ajansı'ndan (MA) Lezgin Tekay, Türkiye’de iktidarın muhalif sesleri sürekli kısmaya çalıştığını belirterek şunları söyledi: "Türkiye'de özgür basına yönelik topyekün bir saldırı var ve bu saldırı Kürt gazetecilere dönük daha da artıyor. Helikopterden atılan vatandaşların haberini yapan 2 arkadaşımız aylarca yargılandıktan sonra bırakıldı. Sadece haber yaptıkları için yargılandılar. Ancak örgüt üyesi olmak suçlaması ile yargılandılar. Yine başka arkadaşlarımız çeşitli suçlamalar ile yargılanıyor. İktidar gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemek istediği için arkadaşlarımıza cezalar veriyorlar.

Gerçekleri karanlıkta bırakmak için her şeyi yapıyorlar, ancak özgür basın bu gerçekleri ortaya çıkardığı için baskı ve tehditlere maruz kalıyor. Çoğu zaman gazeteciler devletin çeşitli kurumlarının tacizlerine maruz kalıyor. Çoğu zaman MİT ve TEM arkadaşlarımızı arayarak taciz ediyor. Fakat ne olursa olsun bu baskı ve korkutma yönelimleri bizi gerçekten uzak tutamaz. Biz özgür basın çalışanları olarak gerçekler karanlıkta kalmasın diye sürekli yazacağız ve gerçeklerden asla taviz vermeyeceğiz."