Alevi kadınların sır içindeki sırrı

Alevi kadınların sır içindeki sırrı

“Sır İçinde Sır Olanlar: Alevi Kadınlar” adlı üçüncü çalışmasını önümüzdeki hafta yayımlayacak olan Gülfer Akkaya, Alevi kadınların sorunlarını, sorunları önündeki engelleri tüm yönleriyle ele almanın ötesinde Alevi toplumu içinde erkek egemenlikli zihniyetin iktidar hastalığıyla beraber kadını nasıl görünmez kıldığını, üzerini örttüğünü güçlü biçimde, gür bir sesle sorguluyor.

Alevi bir Kürt olmanın ötesinde kendisini radikal feminist ve sosyalist olarak tanımlayan Gülfer Akkaya'nın üçüncü çalışması “Sır İçinde Sır Olanlar: Alevi Kadınlar”ı, Eylül ayı sonunda çıkacak. Akkaya ile Alevi kadınların sorunlarının neler olduğu, çözüme giden yoldaki parametreleri, Alevi toplumu içindeki erkek egemenlikli yapının iktidarı uğruna kadını nasıl görünmez kıldığını ve Alevilerle devrimci hareketler arasındaki ilişkileri konuştuk.

- Kitabın Alevi kadınlara dair çok dar, sınırlı düzeydeki çalışmalar arasındaki farkı ya da önemi nedir?

İlki, Alevi kadınlar üzerine yazılmış çok az sayıda başka çalışmalar da var. Ama bu tarzda değil. Bu kitap Alevi toplumu içindeki kadınların durumuna özel olarak bakıyor. Alevi toplumu şimdiye kadar kadınların durumunu ekstra ele almamış. Üniversite tezi vb araştırmalar dışında –o da yeterli değil- Alevi kadınlar hakkında doğru dürüst çalışmalar yok. Bu kitap hem konusu bakımından hem de araştırma yöntemi bakımından şimdiye dek çıkan diğer kitaplardan çok farklı. Kadın konulu araştırmayı feminist yöntemle yaptım. Genel olarak Alevi, özel olarak Alevi kadınlar üzerine daha önce bu yöntemle yapılmış bir araştırma yok.

İkincisi, Alevi toplumu içinde kadınların durumuna baktım esas olarak. Aleviler de örgütlüler ama Alevi kadınlarından bahseden bir Alevi örgütü yok. Mevcut kadın kurumları da Alevi kadınlardan bahsetmez. Arap, Müslüman, Ermeni kadınlar var ama Alevi kadınlara dair bir şey yok. Ne yaparlar, sıkıntıları nedir? Görüştüğüm kadınlara “Alevi kadınların durumu nedir?” diye sorduğumda ilk olarak durup düşünüyorlar. Konsantre olunmuş bir alan değildi. Bu meseleyi bu kitapta feminist yöntemle ele aldım. Bunu önemsiyorum.

- Kitabın hazırlık süreci nasıl gelişti? Anlatımlar makaleden mi, yoksa söyleşilerden mi oluşuyor?

İlk önce kendim Alevilikle ilgili bir hazırlık süreci yaşadım. Araştırmanın nasıl olacağını, yöntemini belirledim. Neyi araştıracağımı belirledim ve epeyce soru hazırladım. Görüştüğüm kadınlara soruları öncen gönderdim hazırlık yapabilsinler diye. Sonra yüz yüze görüştük. Soruları kitaba koymadım. Çünkü böler ve okuyucu yorar. Okuyan kişinin bölünmeden, bütünsel, makale okur gibi okumasını istedim. Ben orada yoktum. Daha çok anlatıcının kendisinin görünmesine dönük bir çalışma yaptım. Çünkü benim derdim sadece soruları verilen yanıtlar değil. Aynı zamanda okuyucu ile okuduğu kişi arasındaki direkt irtibat önemliydi.

‘ÖZGÜR GİBİ GÖRÜNSE DE ÖZGÜR DEĞİLLER’

- Alevilik genel bir kavram. Etnik ve inanç anlamında 13 farklı Alevi kadınla görüştünüz. “Aleviler daha demokrattır, sosyaldir” yaklaşımı var. Bu anlamda ortaya çıkan çerçevede nasıl değerlendiriyorsunuz Alevi toplumundaki kadın-erkek eşitliğini?

Denir ya, “Alevi kadınlar özgürdür” diyei. Böyle bir iddia var ama özgür müdür? Ben de Alevi bir kadınım. Eğer özgürlük benim anladığım gibiyse bence ben özgür değilim. Araştırma sırasında görüştüğüm kadınlara biraz buradan baktım. Şöyle ikili bir durum var; ev içindeki cinsiyetçi iş bölümünde Aleviler de diğer toplumlardan farklı değil. Ancak sosyal ve kamusal hayata gelince farklılıklar var. Alevi inancı kadın erkek ayrımı yapılmadan birlikte, yan yana yapıldığı için bu Alevi toplumunda bir rahatlık sağlıyor ama bu özgürlük anlamına gelmiyor. Çalışma yaşamında ve kamusal alanda Alevi kadınlar görünüyor. Kadın dışarı çıkıp, hayat kurabiliyor. Bunu engelleyen çok özel baskılanma yok aileler tarafından. Ama özgür değildir. Yalnız bir yaşam kurabiliyor ama orada da bir sınırlama var; patriyarka var, erkek egemenliği var. Patriarkanın olduğu yerde kadınlar özgür olamaz.

- Daha çok göreceli bir özgürlük kavramı var diyorsunuz yani.

Evet, öyle. Nasıl bir işçi kapitalizmin içinde daha iyi bir ücret alıp, kendinden az ücret alan işçiye nazaran daha iyi yaşam koşulları sağlayabiliyorsa Alevi kadınlarda da böyle bir durum var denebilir. Bu sömürülmediği anlamına gelmiyor. Ama bu farkı da küçümsemiyorum, önemsiyorum. Bu bir kazanım alanı. Görüştüğüm kadınların çoğu çalışıyor. Siyasi ve sosyal hayatın içindeler. Görünür işler yapıyorlar ama erkek egemenliği içinde kadınlar boğuluyor.

MÜCADELE EDEN ALEVİ KADINLAR DA İHMAL EDİYOR

- Alevi kadınların bir örgütlülüğünün olmadığından bahsettiniz. İnanç ve etnik anlamda da ciddi ezilmişlikler yaşıyorlar. Bu noktada Alevi kadınların kendi özgün örgütlenmesinde, feminist yaklaşım anlamında bu denli potansiyele rağmen ciddi düzeyde bir araya gelişi var mı, yok mu?

Yok. Toplum Alevi kadınlara başka kadınlara göre daha iyi bir yerdeymiş gibi bakıyor. Alevi kadınlar da kendilerini daha özgür hissettikleri için özgür olduklarına inanıyorlar. Biri bu. Bir de, Alevi toplumunda sosyalist ideoloji etkin. Kürt özgürlük hareketinde de çok fazla Alevi kadın var. Alevi kadınlar kendi sorunlarını ele alan özgün örgütlenmeler içinde değil, farklı politik örgütlenmeler içerisinde yer alıyorlar. Alevi kadınlar kendi inançlarının baskı altında olduğunu görmelerine rağmen kendi üzerlerindeki baskıyla arasındaki köprüyü kuramamış. Bu düşünülmemiş. Sadece kadınlar değil Alevi örgütler de böyle. Alevi örgütleri Alevi kadınları üzerindeki baskıyı görmezlikten geliyor, yok sayıyor. “Din gericidir” deniyor ya sosyalist, kolektif değerlerle büyümüşsün din gibi gerici mekanizma içinde kendini tanımlamıyorsun. Oysa din üzerinden ele almasan da, ateistte olsan o inancın içinden geldiğin için bu toplumda yine baskıya maruz kalıyorsun. İster kabul et, ister etme. Alevi kadınlık olgusunun üzerine çalıştığınızda çok derinlere giden nefret, cinsiyetçi meselelerin olduğunu görüyorsunuz. İşte bugün bu bağlantının kurulmadığını düşünüyorum. Türkiye’de mücadele alanı da çok fazla. Alevi kadınlar da buralarda fazlasıyla yer almış. Bu hem iyi ama hem de başka yanıyla bir ihmali işaret etmekte.

ALEVİ ERKEKLERDEKİ İKTİDAR TAVRI

- Peki şunun etkisi var mıdır; Alevi kadınlar sosyal anlamda daha görünür olmalarından kaynaklı özgür olduklarını hissediyor dediniz, bunu yeterli görme mi var?

Hayır yetinme yok. Şöyle düşünüyorum; Alevi kadınlar özgür olmadıklarının farkındalar. Bunu yüksek sesle söyleyebilecek yan yana duruşa sahip değiller. Görüştüğüm kadınlar da özgürüz demiyor. Nispi bir özgürlük var ve bu onları memnun da etmiş yetmemiş de. Ama buna itirazı yükseltme yok. Yanındaki diğer inançlardaki kadınlara bakıyor, ondan iyiyim, kimse karışmıyor bana diyor. Kitapta yer alan röportajların birinde de var. AKP’nin iktidar oluşundan sonra bu fikir kırılmış Alevi kadınlarda. AKP, Müslüman kadınlara pozitif ayrımcılık yaptı. Onlar iş ve sosyal hayatta önemli düzeylere ulaştı. Para kazandılar. AKP iktidarı süreci Alevi kadınlarının yaşam kalitesini, düzeyini, yer aldığı alanları geriletti. Şu dönemde, daha önce özgürlük diye gördükleri şeylerin ellerinden alınabileceğini fark etti Alevi kadınlar. Alevi kadınları için özgürleşmesi için bir fırsatta da dönüşebilir bu olumsuz durum. Gördüler ki, kendilerinden daha geri tanımladıkları kadınlar AKP iktidarının desteğiyle sıçrama yaşadı. Aleviler ise oldukları yerde bile kalamayıp, geriledi. Alevi kurumlarının çoğu AKP’nin cinsiyetçi tavrından etkilendiler. Bu, Alevi kadınlara baskı olarak döndü. Alevi kadınlar kendi içine kapandı ve yalnızlaştırılmış bir süreci yaşıyorlar. Bu çok kritik bir sorun ama işte nedense Alevi örgütlerinin de gündeminde yok.

- Buradan çıkış nasıl olmalı peki?

Alevi kadınlarda kadınlık bilinci bir bütün anlamında yok denemez. Var ama çok ortaya çıkmamış durumda. Hiç olmazsa Alevi kadınlarının şimdilik bir platform kurabilecek olanakta, güçte olduklarını ve buna ihtiyaç duyulduğu kanısındayım. “Bizim derdimiz nedir, biz ne yaşıyoruz?” sorusu için bir araya gelmek yeter. Ortaya çıkacak ki kadınlar açısından sadece zorunlu din dersi değil derdimiz. Kuşkusuz bu aşılması gereken bir sorun ama bu demokratik alan mücadelesiyle çözülebilir bir sorun. Oysa Alevi toplumunda erkek egemenliği var ve bu öyle demokrasi mücadelesine de benzemiyor. İki temel görev duruyor Alevi kadınlarının önünde. Kürt kadınları nasıl ulusal bilinç yanında cins bilinci yarattıysa Alevi toplumunun içinden gelen kadınlar da, ateist bile olsalar çünkü ateist olmak toplumun ayrımcı politikalarından onları korumuyor, Alevi kadınlığı ve kadınlık bilgisini buluşturabilmeliler.

Alevi kadınlar, Alevi toplumu, Türkiye toplumu, zorunlu din dersleriyle aynı zamanda kadınları İslami kadın tipine sokmaya çalıştığını göreceğiz. Daha önemlisi Alevi toplumunun kendisinin de Alevi kadınların üzerini nasıl örttüğünü göreceğiz. Alevi kadınlar bir araya geldiğinde bunu ortaya çıkaracak ve bununla mücadele edecek. Ancak o zaman görülecek çok köklü sorunların olduğu.

‘ALEVİLER KORKUYU ÖRGÜTLENEREK AŞABİLİR’

- Asimilasyondan yok saymaya kadar pek çok sorunu olduğunu söylüyorsunuz Alevi kadınlarının da. Ancak Alevi kadınların bir noktada da bunları çok fazla ifade etmediğini de kitapta belirtiyorsunuz. Bu durumda sorunların çözümü için nasıl bir süreç, yörünge oluşmalı ya da oluşturulmalı?

Bu çalışmam birkaç kadının kafasında soru işareti oluşturur da onları yönlendirirse çok iyi bir iş yaptığıma ikna olacağım. Bu benim dileğim. Bu konuda umarım bir karşılık bulur. Ama hani bugün olmasa bile çok yakın bir tarihte kadınların bir araya geleceğine inanıyorum. Sorunları olan toplumsal bir alan bu sorunlara karşı çözüm üretmek zorundadır. Yan yana gelmek zorunda. Buna inanıyorum. Şimdi IŞİD denen mesele var. IŞİD, Kürt hareketini ve Müslüman olmayan inançları, Alevileri, Êzidîleri, Süryanileri hedef alıyor. Örgütlü olan Kürt hareketinin tavrı mücadele oluyor.  Örgütsüz olan Alevilerin tavrı ise korku, panik oluyor. Bugün bile kadınlarla gidip Alevilik üzerine röportaj yaptığınızda halen insanlar çekinip, röportaj vermiyorlarsa, teşhir olurum diye korkuyorsa, devletin insanları kodladığı şu ortamda, o toplum halen dağınık, örgütsüz ve kendisini özgürce ifade edemiyor demektir. Daha güçlü örgütlenip bir arada olmaya ihtiyaç var.

Mevcut Alevi örgütleri, kendilerine bir hat belirlemişler. Bu yanmaz, kokmaz bir hat. Bu hattın Türkiye toplumunun demokratik mücadelesine bir faydası var ama Alevi toplumunun kendi içindeki sorunları aşmasında faydası nedir, şüpheliyim.

Alevi kadınlar ortak bir platformda yan yana gelip, bir şeyler üretmeye çalışırsa hem cinsiyetçiliğe karşı  hem savaşa karşı hem de kendi kimliğine, inancına yönelik saldırılara karşı nasıl mücadele edeceğini görmüş olacağız. Top Alevi kadınlar da. Onların söyleyeceğini, onlardan başka kimse söyleyemez. Bunu Aleviler yapabilirler. 20 milyon Alevi var. Buna azınlık denemez.

‘ALEVİYİM’ SÖZÜNÜN ANLAMI

- Böyle bir demografik yoğunluk kadar ciddi sorunlar da var. Maraş’tan bu yana katliamlar başta olmak üzere ciddi toplumsal sorunları var Alevilerin. Aynı zamanda Alevi kadınların da iki kat sorununu ifade ediyor bu. Böylesine yoğun sorunlarla yüz yüze olan Alevilerin genelinde ulus bilincinden ziyade kendini “Biz ne Kürt’üz ne Türk’üz, Aleviyiz” tanımı ile ifade etmesi var. Hal böyle olunca da karmaşık bir tablo çıkıyor orta yere. Böyle bir tanımlamadan yola çıkmak ne denli çözümü getirebilir Aleviler için?

Karışık değil. Bu çok önemli. Sorduğun için teşekkür ederim. Bir toplum Kürtken, kendini Kürt değil de Alevi olarak tanımlıyorsa bunun karşılığı, anlamı var. Canın nerede çok yanarsa onu savunursun. Kimsenin burun kıvıramayacağı, 40 yıllık devasa bir Kürt hareketi var. Türklerin bile IŞİD’ten sonra yüzünü döndüğü, umut diye gördüğü Kürt hareketi var. Neden? Çünkü IŞİD’den korkuyorlar. IŞİD Türk, Kürt demeyip herkesi yok edebilir fırsatı olsa. O etnisiteye bakmıyor, inanca bakıyor. Alevilerin Aleviyim demesi buna benzer. Alevilik meselesinin küçümsenmesi, kulak ardı edilmesi Alevilerde duygusal kırılmaya, belki de küskünlüğe neden olmuş. Özgürlük mücadelesi verenler de bunu görmüyor. CHP’ye niye gidiyorlar? Bunu biliyoruz. Ama özgürlük mücadelesi veren gelenekler Alevilerin sorunlarını ne kadar görüyor ve ilgileniyorlar? Kürt özgürlük mücadelesinin içinde binlerce Alevi insan yaşamını yitirdi, halen buralarda Aleviler mücadele veriyorlar. Hepimiz destek veriyoruz. Mümkün değil destek vermemek. Ama aynı özgürlük mücadelesi de Alevi olduğu için ezilenleri yeterince görebilmeli.

DEVRİMCİ HAREKETLERİN ALEVİ POLİTİKALARI ÇOK ZAYIF

Ben HDK-HDP içindeyim. Benim partimin Alevilere dair sistematik, kapsayıcı bir programı yok. İslam’a var ama. Ortadoğu’da İslam şemsiyesi altında buluşalım dendiğinde nasıl bir kırılmanın yaşandığına hepimiz tanıklık ettik. Burada Alevilerin kırılma noktasını görmek gerek. Bu noktada da Aleviyim der. Bu devrimci bir söylem. Sivas davası hasıraltı ediliyor. Meclisteki partiler buna ne diyor? Diri diri insanlar yakıldı… Bu öyle böyle bir durum değil. Yan yana gelinmesi için bu noktada daha güçlü olanların diğerlerini daha fazla sarması lazım. Alevi toplumunda ciddi tutum değişiklikleri olduğunu düşünüyorum. Bizim kuşağımız zaten devrimci mücadelelere yüzünü dönmüş durumda. Ama devrimci mücadeleler de şapkalarını önüne koyup düşünmeli. Türkiye’deki sosyalist hareketlerin yüzde 80’i Alevilerden oluşuyor. Nedir Alevi politikanız? O kadar insan öldü, yoldaşları öldü. Ama Alevi toplumu görülmedi. Hep sosyalist olarak görüldüler. Alevilik yoktu.

Sosyalist mücadelenin tanınan bir ismi daha 3 yıl önce “Alevi toplumunu tanıdım” dedi. Bu şaşkınlık yaratacak bir şey. O yüzden Alevilerin CHP’ye gitmesi tesadüf değil. Aleviler diyor ki, cumhuriyetle beraber Osmanlı bitti, hilafet kaldırıldı, kendimizi rahat hissediyoruz. Katliamlardan geçiriliyor rahatım dediği yerde. Ancak Osmanlı’da o denli yaşamış ki baskıyı, bu dönemi dünden daha iyi görüyor. Akıl tutulması olarak eleştirebiliriz, doğru görülmeyebilir ama elimizde de böyle sosyolojik bir durum var.

Bizim işimiz bunları görmek, çözmek, çözüm yolları sunmak. Uzaktan durup akıl vermek değil. Kürt hareketi “sosyalistler bizim ağabeyimiz, bize yıllarca akıl verdi” diyor. Alevilere de herkes akıl verdi, halen veriyor. Halen celladına aşık deniyor. Alevi’yi kim öldürmedi ki! Alevilerin Kürt hareketine mesafesinin ilk nedeni İslam dini, onun geçmişte kendilerine yaşattıkları. Kürt hareketinin önemli bir damarı İslam dinine mensup kişilerden oluşuyor. Kürt hareketi çıkıp desin ki, Alevilere geçmişte yapılanlar yanlıştı. Bakalım neler oluyor. Çünkü Aleviler halen “şafiler bizi kesecek” diye korkuyor. Ve bu korkuyu unutma fırsatını bile bulamadı Aleviler. Çorum, Maraş, Sivas… Şimdi de IŞİD. Oysa artık bu kaygının son bulması lazım. Bu kaygının çözümü Alevilerle olmaz. Müslümanlar çıkıp Alevilerden özür dilemeli. Geçmişle yüzleşip, yanlış yaptıklarını söyleyip Alevilerden özür dilemeliler. Kürt özgürlük hareketinin haklı olarak sosyalist hareketlerden  enternasyonalist bir mücadele beklemesine benziyor Alevilerin, Müslümanlardan özeleştiri istemesi.

‘ANA’LAR NEREDE?

- Tekrardan kitaba dönecek olursak, Alevi örgütlenmelerinde Alevi kadınların temsiliyeti meselesi de var kitapta. Gerek inanç ritüelleri bağlamında gerekse de Alevi toplumunun genel sosyal yapısı içinde çok da görünür değil Alevi kadınlar. Bu noktada yine o eril iktidarın çektiği set mi söz konusu?

Kürt hareketinin 40 yıllık mücadelesi kendi tarihini yazdı. Resmi tarihi reddedip, yerine kendi tarihini yazdı. Alevilerin buna ihtiyacı var. Alevilerin birikmiş, her açıdan kendini anlatan kendi tarihi yok. Resmi tarih ve erkeklerin yazdığı tarih var. Resmi tarihlerde kadınlar yok. Alevi camiasında araştırmacılar daha titiz, cinsiyetçilikten uzak bağımsız çalışmalar üretirlerse Alevilerdeki “Ana” ve kadın ozanlar ve Alevilikte kadınların özgün durumu çıkacak ortaya. Şimdi niye cemlerde ana yok? Oysa Anaların cem yönettiğini biliyoruz ve bu çok uzak bir geçmişte değil. İki kuşak öncemiz görmüş. Şu anda da 3 ana var ve çağırıldıklarında cem yönetiyorlar. Sayıları çok az. Niye sadece 3 ana? Diğer anaların tamamı ölmediğine, buharlaşmadığına göre bunun üstünü örtenler, engelleyenler, yok sayanlar olmalı değil mi?

KIRKLAR MECLİSİ’NDEKİ SIR

- Bu bilinçli mi yapılıyor?

Evet bilinçli yapılıyor. Bunu kim yapıyor? Erkekler yapıyor. Erkeklerin sistematik olarak kadınlara karşı bu yok sayma politikalarına biz erkek egemenliği, patriyarka diyoruz. Alevilerin içindeki erkek egemenliği, anaların üzerini örttü. Aleviliğin birçok yanlarını da örttü. Bu Alevilerin kendi kendine yaptığı zulümdür. Kitaptaki en büyük iddialardan biri budur. Alevi toplumunun buna yanıt vermesi lazım. Nerede bu analar? Yüzde 50’si kadın olan bir toplumsak niye yüzde 50 kadın inançta, Alevi kurum yönetimlerinde yok. Kadınlar yeni yeni başlıyor. Bu konuda tüzükler yeni yeni yazılıyor. Eş başkanlık, eşit temsiliyet olacak deniyor. Bunun olmaması erkek egemenliğiyle ilgili. Erkeklerin sımsıkı sarıldığı bir şeydir erkek egemenliği. Kadınlara karşı kasti bir şeydir. Bizim partiler de öyle değil mi? HDP’de yüzde 50 kadın kotası var ama MYK’da bile yüzde 50 temsil var mı? Yüzde 43 düzeyindeyiz.

HDP’den çok daha eski olan Kırklar Meclisi’nde 40 üyenin 17’si kadın. Orada da yüzde 43’e denk geliyor oran.  Oysa biz kadın partisiyiz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kadın eş başkan aday olsun diyoruz. Bu çok ilginç. Kırklar Meclisi’nde dahi 17 kadının olduğu çok bilinmez. Yeni yeni ortaya çıkıyor. Alevi cemlerinde bunlardan bahsediliyor mu? Bizim içimizde kadın erkek ayrımı yoktur, Kırklar Meclisi’nde 17 kadın var deniyor mu? Alevi toplumuna kadınların eşitliği hakkında kendi öğretisinden bahsediliyor mu? Dedeler de memnun bu durumdan. Erkekler toplumun vekili oluyor, saygını oluyor, önde geleni oluyor. Niye bundan vazgeçsinler ki!

FARKLI VE ORTAK YANLAR

- Kitapta yer alan 13 kadınla görüştünüz. Genel anlamda Alevi olsalar da farklı yapılara sahip gerek etnik köken gerekse de inanç anlamında. Ortak ya da farklı özgün yönleri neler peki?

Hepsi Alevi, Hz. Ali’ye inanıyor. Kerbela’ya, 12 İmam’lara inanıyor. Cemleri ve dedeleri var. Ama usülleri, Ali’ye biçtiği anlamlar farklı. Arap Alevilerin, Kürt Alevilerin, Türk Alevilerin Ali’ye biçtiği anlam farklı. Ama bu anlam hepsinde çok büyük. Arap Alevilerde cem yok. Namaz kılmak var. Erkekler kılabiliyor namazı. Diğer Aleviler de ise cem var. Bunlar Aleviler açısından ayrım değil, zenginlik. Alevilikte yol tek bir biçimde değil, farklı şekillerde yürütülür. Bu onun doğasıdır. O nedenle “Yol bir, sürek bin bir” ilkesine sahiptir. Bu, demokratik bir şeydir.

- Kitapta yer alan anlatımlara da yansıyor bunlar.

Çok net yansıyor. Evlerinin dizaynı, cümleleri, düşünme biçimleri. Özgün kavramları özellikle korumaya çalıştım. Mesela Arap Aleviler dışa daha kapalılar. Kürt Aleviler öyle değil. Kürt Aleviler yurt dışına da gider, dağınık da yaşar. Arap Alevilerse daha iç içe.

Kürt ve Türk Alevilerde çok eski tarihlerde sahiplendikleri inançların etkileri bugünkü Aleviliklerinde de var. Bunun için Tahtacılara, Çepnilere bakmak yeterli. Benzer şey Arap Alevilerinde de var. Ama onlarda sanırım (belki de ben yanılıyorumdur) daha azalmış gibi. Ben öyle gözlemledim.

YANIT BEKLEYEN SORULAR

- Alevilerin yeni kuşağı, Aleviliği tam anlamıyla tanımıyor. O noktada da Alevilikte kuşaklara aktarım meselesi var bu yönüyle kitapta. Kadınların bu yönüyle önemine dikkat çekiyorsunuz. Biraz daha açmak gerekirse nasıl ele almak gerekir?

Aleviliğin aktarımında görünenler hep erkekler. Bugünkü mevcut haliyle olsa bile Alevilik bugünlere geldiyse bunu dedelere borçluyuz diyor Aleviler. Evet buna katılıyorum ama bunu eksik buluyorum.  Şunu da sormak gerekir; dedeler tek tek evlerin içinde genç kuşaklara birebir mi anlattılar? Dedeler bu toplulukla ne kadar sıklıkta bir araya gelebildi? Bu topluluğun üreticileri kim? Bu topluluğun karnını doyuranı, dua edeni, bunu beraber yaşadıklarına öğretenler kim? Bu topluluk kendini bugüne getirirken kimin ritüellerini izleyerek geldi? Hangi ziyaretlere gitti? Kimden, o duygu dünyasında kimden feyz aldı? Yılda bir gelen dedelerden mi? Ben bu soruyu sormak istiyorum. Evet dedeler taşınmasına yardımcı oldular, burası kesin ama sadece dedeler değil, Alevi kadınlarının da inkar edilemez devasa bir emeği var bu alanda. Bu neden görülmüyor? Bunlardan neden bahseden yok? Analar nerede? Aleviliği bugünlere eksik getirenler kim? Niye kimse bundan rahatsız değil? Tesadüf mü, diye sormak istiyorum.

ERKEKLER ÜÇ MAYMUNU OYNAYAMAZ ARTIK

Alevilikte güzel bir laf var; Aleviler var Alevilik yok. Ben katılıyorum bu söze. 20 milyon Alevi var ama Alevilik nerede? Kente göçle mi bitti? Tek sebep bu olmasa gerek. Niye bu haldeyiz? Niye Alevi kurumlar halen kadınların önünü kesiyor? Niye bir dede çıkıp cemde demiyor ki, “Bu toplum kadınlardan da oluşuyor. Siz çocukları doğuruyorsunuz, Aleviliği bize ilk önce siz öğrettiniz. Biz ilerde dede olacak kişiler bile Aleviliği ilk annelerimizden, büyükannelerimizden öğrendik.” Çünkü iktidarı elden gidecek. Bu iş için uğraşan kadınlar o zaman ortaya çıkacak, önemsenecek. Bir değere ulaşacak bu hayatta ve bence dedeler bunu istemiyor. İster dede olsun, ister o dedenin oğlu olsun, isterse Alevi erkeği olsun. Kadınlara karşı ayrımcılar. Alevi toplumun bel kemiği kadınlardır. Bu toplum Aleviliği öncelikle kadınlardan öğreniyor. Bu nedenle Alevi erkeklerin, Alevi kadınlarına en hafif haliyle özür borçları var bu tarihsel taşıyıcılıklarından dolayı. Alevi kadınların önünde engel olmaktan geri çekilmeliler. Özür böyle olur. Cemlerinden (ana olarak), ritüellerinden, araştırmalarından kadınları nasıl çıkardılarsa yeniden dahil etmekle başlar. Alevi erkekler üç maymunu oynayamaz.

‘SIRRIN İÇİNDEKİ SIR BİZ KADINLARIZ’

- Kitabın adını taşıyan “Sır İçinde Sır Olanlar; Alevi Kadınlar” cümlesini şöyle yorumlamak mı gerekiyor; Alevi kadınlar hem Alevi olduğu hem kadın olduğu için baskı ve ezilmişliğe uğruyor…

Alevilik inancında sır. Aleviliğin bir bilgisi var ki herkes ulaşamaz deniyor. Ona insanı kamil ulaşır. O bilgiye ulaşan da o bilgiyi saklamakla yükümlüdür. O bilgiye ulaşacak kadar kamil, saklayacak kadar dilinize hakim olmanız gerekir. Kendisini bir sır üzerine kurup, bugüne kadar gelen inancın içinde bir kelime oyunu yaparak söyledim. Erkeklerin kadınları görünmez kıldıklarını söylemek istedim. Alevi erkeklerin kadınları nasıl “sır”laştırdığını,yani gizlediğini söylemek istedim. Sırrın da içinde bir sır var dedim. O sırın içindeki de biziz demek istedim. Bu “sırlaştırlmaya” karşı bir isyanı, itirazı dile getirmeye çalıştım. Kitabın kapağında eski bir kapı var. O kapı, Alevilik. Sırlaştırılmaya itiraz eden biz kadınların Alevilik içindeki yerlerini aramaya işte o kapıyı aralayarak başlıyoruz.

- Kitabın devamı gelecek mi?

Koçgiri meselesini merak ediyorum. Koçgirililer Kürt Aleviler. Koçgiri, 1920-21’de, ulusal söylemle yola çıkan ilk Kürt ayaklanmasıdır. Merkezi Alevilik ve Kürtlüktür. Alevilikle ilgili çokça soru var kafamda. Bazı sorular çözüldü ama ekseri çoğaldı..

- Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Kitabı şu niyetle yazdım; genel olarak kadınların toplumda ikincilleştirilmesine karşı mücadele veren bir feministim. Her türlü sömürü, ezilme ilişkisine karşıyım. Ama aynı zamanda farklı topluluklardan oluşan bu mozaiğin içinde en çok ezilen kesimler içinden gelen biriyim. Kürdüm, Aleviyim, kadınım, sosyalistim… Tüm bu kesimlerde kadınların durumunu merak ettiğim için bu çalışmaları yapıyorum. Bu merak, gerekli bir merak. Herkeste böyle meraklar olmalı.  Herkesin sorunlarını tanımlayıp, çözümlerini bulması gerektiğini düşünüyorum.