Aralarında HDP eski Eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da bulunduğu 108 HDP'linin yargılandığı Kobanê davasına gözlemci olarak katılan Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili Evin İncir, izlenimlerini ANF'ye anlattı.

Daha önce de HDP'lilerin yargılanmalarına katılmak için iki kez Türkiye'ye gittiğini ancak mahkeme salonuna alınmadığını, davaları izlemesine izin verilmediğini ve bu nedenle de zorluk çıkartılmadan davayı izlemesine izin verilmesinin kendisini şaşırttığını dile getirdi. Davayı sosyal demokratlar adına İtalyan meslektaşı Brando Benifei ile birlikte izlediğini hatırlatan İncir, "HDP'lilerin yargılandığı davaya İspanya, İtalya, Fransa gibi ülkelerden pek çok siyasi parti temsilcisi gözlemci olarak katıldı. Davayı izleyen İrlanda, İsveç, Danimarka, Yunanistan gibi Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerinin temsilcileri de vardı" dedi.

Mahkeme sırasında uluslararası hukuk kurallarının uygulanmadığını ve ülkede yürürlükte olan yasalara saygı gösterilmediğini söyleyen İncir, örnek olarak savunma avukatları ve HDP milletvekilinin duruşmalara katılmalarının engellenmesini gösterdi. Avukat ve HDP milletvekillerinin duruşmalara katılma taleplerini reddeden mahkemeyi avukatların protesto ettiğini hatırlatan İncir, "Mahkeme başkanı çok taraflı hareket etti. Sanıkların ve avukatların konuşmasını engelledi" diyerek mahkemenin tutumuna tepki gösterdi.

Polis ve askerlerin mahkeme salonunda bulunan sandalyeleri işgal ederken savunma avukatları ve HDP milletvekillerinin davaya girmelerine izin verilmemesini eleştiren İncir, "Mahkeme başkanı salonda daha fazla avukata yer olmadığını söyledi. HDP'nin avukatları bu durumu ele aldı. Çok sayıda asker ve polisin duruşmalarda bulunduğunu hatırlattı. Sanıkları savunacak avukatlara mahkemeye alınmazken çok sayıda polisin duruşmalarda yer alması kabul edilemez" dedi.

12 MAYIS'TA HDP EŞBAKANI AVRUPA PARLAMENTOSU'NDAKİ TOPLANTIYA KATILACAK

İncir, 12 Mayıs günü HDP Eşbaşkanlarından birini AP’ye davet ettiklerini ve sosyal demokratların grup toplantısına katılarak Türkiye'deki gelişmeler hakkında açıklamalarda bulunacağını söyledi.

Geçtiğimiz günlerde Dış İlişkiler Komisyonu'nda Türkiye'deki insan hakları ihlalleri hakkındaki raporu ele aldıklarını ancak raporun parlamentoda oylanmasından sonra kamuoyuna açıklanacağını belirten İncir, "Raporda HDP'ye yönelik baskı, saldırı ve partinin kapatılma girişimleri ele alınıyor. Aynı zamanda LGBTİ bireylere yönelik baskılar da gündeme getiriliyor. Kadınlara yönelik baskılar da ele aldığımız konuların arasında" diye konuştu.

Recep Tayyip Erdoğan ve Türk hükümetinin insan ve örgütlenme haklarına saygı göstermek zorunda olduğunun altını çizen İncir, kendisi Türkiye'de iken AP’de Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinin tartışıldığını söyledi.

ERDOĞAN'IN KADINLARA YÖNELİK CİNSİYETÇİ ANLAYIŞINA TEPKİ

İncir, AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan'la yaptığı görüşme sırasında Leyen'e koltuk tahsis edilmesinin tepki ile karşılandığını hatırlattı. Erkek olan AB Konseyi Başkanı Michel'i yanındaki koltuğa oturtan Erdoğan'ın Leyen'i ayakta bırakarak kadınlara olan cinsiyetçi yaklaşımını gösterdiğini hatırlatan İncir, "Bir yandan bunu yaparken aynı zamanda kadına yönelik şiddeti durdurmayı amaçlayan İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi tesadüf değil. Kadın hakları Erdoğan'ı pek ilgilendirmiyor” diyerek Erdoğan'ın kadınlara olan yaklaşımına tepki gösterdi.

Kadın haklarının temelde bir insan hakları sorunu olduğu değerlendirmesini yapan İncir, "Avrupa Birliği'nin sosyal demokrat grubu olarak bunu kınayan bir açıklama yaptık. Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının iptal edilmesini talep ettik" diyerek İstanbul Sözleşmesi'nin takipçisi olacaklarını söyledi.

Erdoğan ve AKP Hükümetinin HDP'ye yönelik saldırıları ve kapatma girişimi ile İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinin Türkiye'yi çok güç durumda bıraktığını söyleyen İncir, konuşasının devamında uluslararası topluma şu eleştirileri yöneltti: "Tüm bu olanlar karşısında uluslararası toplumun suskun kalmasına kızgınım. Eğer uluslararası toplum, Erdoğan'a karşı yüksek sesle konuşma cesaretini gösterseydi belki şimdi gördüğümüz olumsuz gelişmeleri görmeyebilirdik. Bundan dolayı da Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği'nin yapması gereken çok şey var. ABD'de de tepkisini göstermeli. Türkiye'ye somut tavır almada eksiklikleri var."