Kürdistan ve Türkiye kentlerinde yapılacak genel seçimlere çok az bir süre kaldı. Bu seçimlerde HDP’de çok farklı kesimlerden adayların olmasını, HDP’deki zenginliği, Türkiye’nin demokratikleşmesinde kadının rolünü, kadınların bu kadar ön plana çıkmasında Kürt Özgürlük Hareketinin etkisini, Kuzey Kürdistan’da gerçekleşen öz yönetimlerin ilanını, bu öz yönetimlerin ilanı ile birlikte siyasi soykırım operasyonlarının artmasını değerlendiren PKK Yürütme Komitesi Üyesi Evindar Ararat, “Demokrasiden, barıştan, ortak yaşamdan yana olan, Erdoğan-AKP-İŞİD ortak faşizmine karşı olan, katliamlara, baskılara, işkenceye, işsizliğe, haksızlığa, ötekileştirmeye, tekçiliğe karşı olan herkesin HDP etrafında kenetlenmesi gerekir. Her oy bu anlamda çok önemlidir. Halklarımız kendi geleceklerine sahip çıkmak için, kadınlar ve gençler özgür gelecek için HDP’ye oy vermeli ve Erdoğan’a son tokadı vurmalıdır” dedi.
HDP’nin yerel yönetim veya yerinden yönetim modeliyle tekçi, merkezi rejime alternatif bir demokratik Türkiye modelini vaat ettiğini belirten PKK Yürütme Komitesi Üyesi Evindar Ararat ANF’ye konuştu.
‘HDP, DEMOKRATİK TÜRKİYE’NİN PARTİSİDİR’
7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi, 1 Kasım seçimlerinde de çok farklı halklardan kadınlar HDP’den aday gösterildi. Siz HDP’nin farklı halklar, kültürler, inançlar ve fikirler açısından bu zenginliği bünyesinde buluşturmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
HDP’nin kuruluş amacında ve programında da var; bir Türkiye partisi olma iddiasıyla kurulmuş. Türkiye bildiğimiz gibi farklı halkların, inançların, dillerin, kültürlerin ve siyasi-ideolojik fikirleri benimseyen toplulukların yaşadığı bir yapıya sahiptir. Bu yönleri ile tarihsel, toplumsal ve sosyal yönden mozaik olma özelliğine sahip bir Ortadoğu ülkesidir. Her ne kadar Türkiye devletinin ulus devlet zihniyetinden ve katı rejim özelliğinden dolayı bu zenginlik halkların birbirine karşıtlaşmasında kullanılmak istense de, Türkiye’de yaşayan halklar, inançlar ve kültürler birlikte yaşamakta ısrarlı olduklarını günlük sosyal yaşamlarında ortaya koymaktadırlar. Ancak ulus devlet zihniyeti ve siyasi iktidarlar tarafından benimsenen tekçi, farklılıkları tehdit ve tehlike olarak algılayan anlayış ve uygulamalar sonucunda yıllardır Türkiye bir kutuplaşmaya çekilmeye çalışılmaktadır. Özellikle 13 yıllık AKP iktidarı boyunca Aleviler ve Kürtler başta olmak üzere inançlar ve diğer halklar üzerinde, yine aydın, demokrat, sol-sosyalist kesimler, yani mevcut iktidara muhalif olanlar üzerinde her geçen gün daha da tırmandırılan baskı altına alma, iradesizleştirme, farklı sesleri, düşünceleri, kimlikleri ve inançları ezme devlet politikası olarak uygulandı, kısacası faşist bir iktidar hakim kılınmaya çalışıldı. Söylem “demokrasi, barış’’ olsa da, özünde Erdoğan şahsında tek adam ve tek parti sultası altında halklar, inançlar, düşünceler 13 yıllık AKP iktidarında nefessiz bırakılmak istendi. Çözüm süreci ile tam bir yanıltma ve kandırma siyaseti yürütülerek Kürt halkının kendi kimliğiyle özgürce yaşama, barış ve çözüm istemleri yok sayılmaya çalışıldı. İşte HDP bu ulus devlet ve tekçi, faşist rejime karşı halkların, inançların, fikirlerin, ezilenlerin, sömürülenlerin, ötekileştirilenlerin partisi olma, Türkiye’nin tüm renklerini kendi bağrında buluşturarak Türkiye’nin demokratikleşmesiyle tüm kesimlerin aydınlık günlere ulaşması hedefiyle yola çıktı. HDP, demokratik Türkiye’nin partisidir bu anlamda. 7 Haziran seçimlerinde aldığı başarılı sonuçlar bunun üzerinden gelişti. Çünkü nefessiz bırakılan tüm bu kesimler HDP ile Türkiye’ye barış, demokrasi, kardeşlik, adalet yolunun açılabileceğini gördü. HDP bir Türkiye partisi olmayı başardığı için, Türkiyeli halklar HDP etrafında birleşti ve faşist, tekçi, katliamcı, ötekileştirici rejimi Erdoğan ve AKP şahsında reddetti.
‘KAZANAN YENİ YAŞAM UMUDU VE KARARI OLACAKTIR’
Daha önce Kürt siyasi hareket geleneğinde kurulan tüm partiler hep etnik siyaset ve etnik kimlikle suçlandı, karalandı ve siyasete etkin girişi, en önemlisi de Türkiyeli halklarla buluşması engellendi. HDP bu gelenek üzerinden örgütlenmiş, onun yarattığı değerlerden ve siyasi mücadeledeki tecrübe ve birikimlerden beslenmiş bir partidir. Direnişle, mücadele ile ortaklaşmayla kazanılan tarihi bir mirasla kendini inşa etmiş bir partidir. Kürt siyasi hareketinin bu geleneğini Türkiye halklarının direniş geleneğiyle buluşturmasından dolayı bu kadar toplumsal destek bulmuştur. Tekçi, merkezi rejim ve iktidarların dışladığı, ezdiği, yok saydığı tüm kesimlerin buluşmasını sağladığı için Türkiyelileşen bir siyasi parti olarak kabul görmüştür. Çünkü HDP ile birlikte Türkiye halklarının birlikte yaşama projesini yaşamsal kılma şansı yakalanmıştır. Bu kadar kutuplaşmanın, karşıtlaştırmanın, tekçi zihniyetin baskın hale getirilmek istendiği bir Türkiye’de HDP, halkların barışının, demokratik yaşamın ve kendisini özgürce ifade etmesinin zeminini sunmuştur, sunmaktadır. Türkiyelileşen, Türkiye’nin partisi olmayı başaran HDP, demokratik siyasetin önünü açmakta, programındaki demokratik özerklik, yerel yönetim veya yerinden yönetim modeliyle tekçi, merkezi rejime alternatif bir demokratik Türkiye modeli vaat etmektedir. Kutuplaşma, çatışma, karşıtlık değil, birlikte ortak yaşamı, kardeşliği, toplumsal barışı, farklı görüşlerin, inançların, fikirlerin kendisini özgürce ifade etmesini, karşılıklı saygıya ve birbirinin farklılığına hoşgörü ve zenginlik, çoğulculuk ele almaya dayalı yeni bir toplumsal yaşamı ön görmektedir. Aslında HDP, Türkiye’nin aydınlık geleceğinin yüzünü oluşturmanın mücadelesine öncülük eden bir parti konumuna ulaşmıştır. Bundan dolayı özünde Türkiye’nin bu anlamda HDP’lileşmesi, HDP’nin temsil ettiği değerleri, umutları, yeni yaşamı kucaklaması gerekir. 7 Haziran’daki halk iradesi buna evet dedi. Erdoğan bu iradeyi kendisi için tehdit gördüğü için reddetti ve amansızca bu iradeye HDP şahsında saldırmakta, HDP etrafında örgütlenen, ona destek veren tüm kesimleri katliam, tutuklama, yasaklama ile korkutmaya, sindirmeye çalışmaktadır. Ancak Türkiye halkları bu gerçeği görmektedir. Bunun için 1 Kasım’da çok daha güçlü bir biçimde HDP etrafında kenetlenecek ve Erdoğan diktatörlüğüne tarihi darbeyi vuracaktır. Kazanan HDP şahsında Türkiye’nin aydınlık yüzü, barışçıl, demokratik, özgür, eşit yeni yaşam umudu ve kararı olacaktır.
‘DEVLET ZİHNİYETİNE KARŞI KADINLAR MÜCADELE EDİYOR’
1 Kasım seçimlerinde HDP çatısı altında gerçekleşen kadın eksenli siyasette, halkların, inançların, kültürlerin, fikirlerin buluşmasında ve Türkiye’nin demokratikleşmesinde kadının rolü nedir?
Yıllardır yürütülen siyaset tarzı, dili, aklı, yöntemleri eril, dolayısıyla egemenlikçi, iktidarcıdır. Özellikle Türkiye’de bu çok daha öndedir. Sadece siyasette değil, yaşamın her alanında bu zihniyet yapısı, dili ve yöntemleri hakimdir. Özellikle Erdoğan ve AKP iktidarı döneminde bu zihniyet çok daha fazla görünür kılınmıştır. Bunun amacı bir toplumsal şekillenmeyi yaratmaktır. Klasik aileyi canlandırma, ailenin içine kadar müdahil olan bir devlet anlayışını kabul ettirme tutumları, kaç çocuk yapılacağından kadınların nasıl giyinmesi gerektiğine ilişkin en özele dahi müdahale eden, belirlemeye çalışan bir siyasi iktidar anlayışı Türkiye’de özelde kadınlara, genelde topluma dayatılmaya, empoze edilmeye çalışılmaktadır. AKP iktidarı döneminde kadın katliamlarının daha da artması, kadına karşı şiddetin tırmanması, bunu yapanların cezalandırılmaması, hatta hem yargı hem de hükümet temsilcileri tarafından faillerin haklı görülmesi, korunması olağan bir durum haline getirilmeye çalışıldı. Kadınlar siyasette sembolik olarak ele alındı, iş yerinden siyasete kadar çok pragmatist bir yaklaşımla, erkeğin gölgesinde, ona biat eden bir model olarak ele alındı. Bu toplumsal bir zihniyet haline getirilmeye çalışıldı. Kürt kadınları demokratik mücadelesini yürütürken, devlet terörüne karşı direnişe öncülük ederken bizzat Erdoğan tarafından “kadın da olsa, çocuk da olsa güvenlik güçleri ne gerekiyorsa yapacak’’ diyerek kadın katliamlarına onay verdi. Onlarca kadın ve çocuk AKP polisleri tarafından katledildi, katledilmeye devam ediliyor.
Böyle bir devlet zihniyeti karşısında yıllardır kadınlar siyasette, toplum içinde kendi iradeleriyle var olma, demokratik toplumu yaratma mücadelesini kadın özgürlük mücadelesi ile birlikte vermekteler. Bu uğurda büyük bedeller ödenmektedir. Dikkat edilirse özellikle 13 yıllık AKP iktidarı döneminde en fazla kadınlar şiddete uğramakta, gözaltına alınmakta, tutuklanmaktadır. Kadın cinayetlerinde her geçen gün sayı giderek daha fazla kabarmaktadır. İradeleşen, örgütlenen, kendisini görünür kılan ve toplumsal dönüşüme, demokratik mücadeleye kadınların öncülüğü daha bilinçli ve daha güçlü geliştiği için bu saldırılar geliştirilmekte, bu gelişme engellenmeye çalışılmaktadır.
‘HDP, ÖNEMLİ BİR BULUŞMA ZEMİNİDİR’
Bu tablo içinde HDP, kadınların örgütlenme ve mücadele düzeyi dikkate değer düzeyde gelişme kaydetmiştir. Yıllardır Kürt kadınları hem demokratik siyasette hem de toplumsal mücadele ve örgütlenmede öncülük yapmaktadır, muazzam bir deneyim, bilinçlenme ve örgütlenme düzeyini yakalamıştır. Türkiyeli kadınların mücadelesi ile mücadelesini daha fazla ortaklaştırmaktadır. Bunu HDP başta olmak üzere farklı örgütlenme ve mücadele zeminlerinde daha da arttırmaktadır. HDP, bugün Türkiye siyasetinde kadın iradesinin, katılımının en önde olduğu bir parti konumundadır. Geçen yıl bir ilke imza da attı ve Eş Başkanlık sistemini uyguladı. Hem üye sayısında hem yönetim mekanizmalarında hem de milletvekili sayısında kota belirlenmesini aşarak eşit temsili, daha fazla adayı bağrında buluşturan bir parti olarak öne çıkmaktadır. Kuşkusuz bu durum demokratik siyasette, toplumsal yaşamda kadın rengini, dilini, kimliğini daha güçlü hale getirmekte, eril, egemen zihniyet, siyasete karşı daha çoğulcu, barışçıl, demokratik, ortaklaştıran, iradeleştiren bir gerçeği Türkiye geneline yansıtmaktadır. Tekçi, ötekileştiren, bastıran, susturan, ezen siyasete karşı çoğulcu, farklılıklara açık, özgünlükleri kabul eden, onların katılımını güçlenme olarak ele alan, barışı, demokrasiyi, ortaklaşmayı esas alan kadın yaklaşımını siyasete ve ilişkilere hakim kılmanın mücadelesini güçlendirmektedir. Bu anlamda kadınların HDP’de somutlaşan katılım düzeyi Türkiye halklarının ortak yaşamını sağlayacak olan demokratik Türkiye’nin inşasında belirleyici rol oynamaktadır. Türkiye halklarının, inançların, düşüncelerin ortak yaşamını, zenginliğini ve tarihsel-toplumsal birliğini kadınların birliği, örgütlülüğü ve bu düzeydeki temsilini ortaya koymaktadır. Bu anlamda HDP, bu yönüyle de klasik ulus devlet zihniyetini, eril siyaset aklını ve yöntemlerini kadınların üst düzeydeki bu katılımıyla yıkmaktadır. Kadınlar bu yönüyle Türkiye’nin demokratikleşmesinde, barışında, aydınlık geleceğinde, toplumsal dönüşümünde ciddi bir rol oynamakta, öncülü yapmaktadır. Kürt kadınlarının bu konuda büyük bir emeği, direnişi ve deneyimi vardır. Türkiyeli kadınlarla çok daha fazla ortak mücadelenin geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Faşist rejimi, Erdoğan diktatörlüğünü ancak kadınlar bu ortak mücadelesi ve örgütlü duruşları durduracaktır. HDP bunun için önemli bir buluşma zeminidir. Bu buluşmanın güçlü adımları atılmıştır. HDP içinde yer alan çok farklı kesimlerden kadınlar, milletvekilleri kadının demokratik siyaset tarzını, dilini, aklını Türkiye siyasetinde daha etkin yansıtmalıdırlar. İnanıyorum ki, 1 Kasım seçimlerinde 7 Haziran seçimlerinde çok daha fazla kadın milletvekili adaylarını çıkararak Türkiye parlamentosundaki erilliği, savaş dilini, demokrasi ve barışa evrilteceklerdir.
‘HDP, DEMOKRATİK TÜRKİYE’NİN DAHA KOLAY YAŞAMSAL KILINMASINI SAĞLAYACAKTIR’
Mevcut demokratikleşme birikimi ve toplumun demokratikleşme eğilimi HDP’nin seçimde başarılı çıkmasıyla sonuç alır mı?
Türkiye halkları açısından artık demokratikleşme bir eğilim olmaktan çıkmıştır, siyasete ve toplumsal şekillenmeye dönüşmüştür. 7 Haziran seçimlerindeki sonuçlar bunun en bariz göstergesidir. Erdoğan’ın başkanlık, sultanlık, diktatörlük istemlerini, dayatmalarını kabul etmemesi, tek parti iktidarı ile baskıcı rejimle yönetilmek istemediğini ortaya koyması da demokratikleşme talebinin artık bir toplumsal amaca büründüğünü, bunun için örgütlü mücadele edildiğini göstermektedir. Demokrasi ve barış mitinglerinin yapılması, tüm baskılara rağmen AKP ve Erdoğan’ın dikta rejimine karşı tepkilerin her geçen gün çok daha fazla dile gelmesi, örgütlü bir tutuma dönüşmesi bunun ifadesidir. İşte HDP, bunun temsilini, dilini ifade etmektedir. En radikal dile getirenidir. HDP’nin 1 Kasım seçimlerinde 7 Haziran seçimlerinden çok daha fazla bir başarıyla çıkması Erdoğan-AKP-İŞİD çetesinin iktidarını tarihsel yenilgiye uğratacak, demokratik Türkiye’nin daha kolay yaşamsal kılınmasını sağlayacaktır. Bu anlamda HDP’nin başarısı Türkiye’nin diktatörlükten, faşizmden kurtarılmasında kilit rol oynayacaktır. Bunun için demokrasiden, barıştan, ortak yaşamdan yana olan, Erdoğan-AKP-İŞİD ortak faşizmine karşı olan, katliamlara, baskılara, işkenceye, işsizliğe, haksızlığa, ötekileştirmeye, tekçiliğe karşı olan herkesin HDP etrafında kenetlenmesi gerekir. Her oy bu anlamda çok önemlidir. Halklarımız kendi geleceklerine sahip çıkmak için, kadınlar ve gençler özgür gelecek için HDP’ye oy vermeli ve Erdoğan’a son tokadı vurmalıdır.
Demokratik siyasette kadınların bu kadar öne çıkması, kadına bu kadar değer verilmesinde Kürt özgürlük hareketinin nasıl bir etkisi olmuştur?
Kürt kadınları 40 yılı aşan özgürlük mücadelesinde her dönem özne olma iddiasıyla toplumsal dönüşüme ve mücadeleye öncülük etmişlerdir. Mücadelenin her alanında bu düzeyde bir katılımı geliştirmişlerdir. Özellikle 90’larla birlikte yerel yönetimlerde ve daha sonraki yıllarda ise milletvekili gibi siyasetin önemli mekanizmalarında yer almaya başlamışlardır. Bu anlamda demokratik siyasetin geliştirilmesinde yerelden başlayarak kadınların katılımıyla siyasetin klasik zihniyetten arındırılması, halkın kendi iradesiyle kendisini yönetmesi, siyasette demokratik kriterlerin öne çıkmasında Kürt kadınların bu düzeydeki katılımları önemli değişimleri beraberinde getirmiştir. Serhildanlarda, demokratik toplumun inşasında kadınların mücadeleye katılımı nasıl devrim içinde devrimi, yani bir sosyal devrimi Kürt halkı içerisinde geliştirdiyse siyaset alanında ve özelde yerel yönetim mekanizmalarında kadının giderek daha örgütlü, bilinçli katılımını geliştirmesi, kadın farkını ortaya koyması toplumda da kadına olan güveni ve kadın adayların tercih edilmesini daha belirgin kıldı. Bugün özellikle yerel yönetimlerde kadınların katılımı ve çalışmaları çok daha güçlenmiş durumdadır. Bu gelişme özellikle 7 Haziran seçimleriyle birlikte HDP’deki kadın adayların sayısı ve niteliği açısından çok güçlü sonuçları ortaya koydu. Yine en önemlisi Eş Başkanlık sistemi ile erkeğe mal olmuş siyaset alanı ve yönetim mekanizmalarında kadınların varlığı ciddi değişimleri de getirmektedir. Bu gelişme sadece Türkiye değil, Ortadoğu ve dünyadaki kadın özgürlük mücadelesi ve siyasetin erkeğin hâkimiyetinden kurtarılması açısından oldukça dikkat çekmektedir. Kürt kadınlarının bu gelişmesi tabi ki, Türkiye toplumunda ve siyaset tarzında da farklı gelişmelere yol açmaktadır. Diğer partiler HDP’deki kadının katılımı, adayların profili, sayısı ve alınan sonuçlar karşısında kendileri de kadın adaylarını arttırmak durumunda kalmışlardır. Ancak bu özlü bir yaklaşımdan ziyade pragmatist ve oy toplama kaygısıyla yapılmaktadır. HDP ise programının özünü ve partisinin örgütlenme perspektifini kadınların eşit katılımına dayandırmaktadır. Bu Kürt kadınlarının yıllardır verdiği mücadelenin yarattığı bir gelişmedir. En önemlisi de Önder APO’nun kadın özgürlük mücadelesinde kadına verdiği emek, güven ve en önemlisi de kadın mücadelesine ideolojik ve stratejik yaklaşımının yarattığı tarihi bir gelişmedir. Bu kuşkusuz Türkiye açısından da etki etmekte, demokratik siyasette kadının katılımıyla mevcut klasik siyaset ve yönetme tarzında ciddi değişimleri yaratmaktadır. Bundan sonra da yaratmaya devam edecektir.
‘TOPLUMSAL YAŞAM VE KENDİNİ YÖNETME MODELİDİR ÖZ YÖNETİMLER’
Kuzey Kürdistan’da ilan edilen öz yönetimler açısından 1 Kasım seçimlerinin önemi nedir?
Belirttiğimiz gibi, 1 Kasım seçimlerinde halklar diktatörlüğü ifade eden Erdoğan ve AKP’yi mi yoksa demokratik bir Türkiye’yi mi tercih edeceğini ortaya koyacak. Kürt halkı 7 Haziran’da demokratik Türkiye’yi ve kendi kendisini yönetme kararını ve iradesini ortaya koydu. Ancak Erdoğan çetesi bu iradeyi reddetti. Türkiye halkları da özünde tek parti ve tek adama dayalı tekçi rejimi reddettiğini ve çoğulcu bir sistemi, koalisyonu tercih ettiğini gösterdi. Ancak bu irade hiçe sayıldı ve anayasa ihlal edilerek koalisyon kurdurulmayarak tekrar seçim kararına gitti. Kürt halkı buna karşı kendi iradesiyle kendisini yönetme kararı alarak öz yönetim ilanlarını geliştirdi ve geliştirmeye devam ediyor. Bu Türkiye’nin demokratikleşmesinde de tarihi bir adımı ifade ediyor. Yerinde veya yerelden yönetim ile merkezi, tekçi yönetimi reddetme tutumunu ifade eden bu model tüm Türkiye için geçerli olması gereken ve yılların sorunlarını çözecek bir toplumsal yaşam ve kendini yönetme modelidir. Dünyada onlarca örneği vardır. Halk kendi temsilcilerini seçiyor ve kendi iradesini bu biçimde örgütlüyor. Merkezi parlamento da bunun bir parçasıdır. Demokratik siyasetin bir ayağı yerel yönetimler diğer ayağı ise merkezi parlamentodur. Halkımız yerel yönetimler boyutunu şimdi büyük bir kararlılıkla örgütlemektedir. Diğer ayağını da 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi merkezi parlamentoya milletvekilini seçerek gönderecek ve kendi temsilini burada oluşturacak. Yani genel milletvekili seçimleri de halkımızın demokratik siyasi mücadelesinde önemli bir aşamayı ve alanı ifade ediyor. Bunun için 1 Kasım seçimlerinde halkımızın sandıklara gitmesi, kendine, yani HDP’ye oy vermesi ve parlamentoda temsilini oluşturarak Türkiye’nin demokratikleştirilmesi, demokratik siyasetin hakim kılınmasını sağlayacaktır. Bu açıdan seçimler öz yönetim ilanlarını tamamlayacak, anayasada yer almasını sağlayacak bir mücadelenin başarıyla tamamlanmasında önemli bir rol oynayacaktır.
‘KADINLAR, İRADELİ DURUŞUNU DEMOKRATİK ÖZERKLİĞİN TÜM BOYUTLARININ ÖRGÜTLENMESİNDE ORTAYA KOYACAK’
Demokratik Özerklikte kadınlar nasıl bir rol oynayacak?
Öz yönetim veya yerinden yönetimi ifade eden ve merkezi hükümetle yerel yönetimlerin ilişkisini belirleyen demokratik özerklik modeli tekçi, yereli reddeden ulus devlet rejiminin yarattığı sorunlara tek çözüm modelidir. Kürdistan’da kadınlar öncülüğünde bu model halkların ortak yaşamını inşa temelinde örgütlenmektedir. Şimdiye kadar olduğu gibi, demokratik toplumu ve yönetme modelini inşa sürecini de kadınlar öncülüğünde geliştiriyoruz. Hem inşa hem de saldırılar karşısında savunmasında genç kadınlar başta olmak üzere tüm kadınlar öncü düzeyde katılmaktadır. Ancak bunun çok daha örgütlü bir düzeye ulaştırılması gerekmektedir. Sağlıktan, eğitime, sosyal yaşamdan, hukuka, ekonomiden savunmaya kadar yaşamın her alanının örgütlenmesine ihtiyaç vardır. Sadece ilan ve saldırı karşısında savunma ile demokratik özerkliğin bir toplumsal sistem olarak güvenceye alınması zorlaşır. Demokratik özerklik merkezi devletin sınırlandırılması, sönükleştirilmesi yerel yönetimin halkın kendi kendisine yeten bir örgütlenmesi ile öne çıkması demektir. Devlet artı (+)demokrasi bunu ifade etmektedir. Halkımız öyle örgütlenmeli ki, devlete, onun mekanizmalarına ihtiyaç duymasın. Mesela halk toplumsal sorunlarını kendi içinde çözmeli, devletin yargı organlarına, mahkemelerine gitmesin. Sağlık, ekonomi, eğitim kurumlarını kendisi örgütlesin ki, devlet sadece hizmet eden bir konuma gelsin. Bunda kadınların öncülüğü belirleyicidir. Tüm komisyonlarda, örgütlenme birimlerinde kadınların yaratıcılıklarıyla yer alması, kadının çözüm olma, ortaklaştırma, iradeli duruşunu demokratik özerkliğin tüm boyutlarının örgütlenmesinde ortaya koyması gerekir. Komünal yaşam, demokratik örgütlenme ortaklaşmayı, dayanışmayı, en küçük topluluktan başlayarak yaşamın her alanını örgütlemeyi gerekli kılmaktadır. Kadınlar zaten yaşamın ve mücadelenin her alanında bu temelde katılıyorlar, bunu daha örgütlü kılmalı, tüm toplumun katılmasında öncülük yapmalıdırlar. Demokratik özerkliğin veya öz yönetimi inşa süreci geçici bir süreci ifade etmiyor. Stratejiktir ve Türkiye devleti öz yönetimleri demokratik Türkiye’nin bir gerçeği olarak kabul edip, anayasal güvenceye alıncaya kadar bu sürecin büyük bir kararlılıkla devam ettirilmesi gerekiyor. Demokratik özerklik veya öz yönetim mekanizmalarına dayalı toplumsal örgütlenmemiz bizim yaşam ve kendimizi yönetme modelimizdir artık. Kalıcıdır, tüm Türkiye ve Ortadoğu halkları açısından da çözüm modeli olarak sunmaktayız. Bunun için kendi geleceğimizi inşa etme ve savunma sürecini kadınlar çok daha güçlü sahiplenmeli ve demokratik ahlaki toplumun inşa sürecini başarıyla her yerde kararlılıkla geliştirmelidirler.
‘EŞBAŞKANLIK MODELİ ULUS DEVLET VE ÖZELDE AKP İKTİDARINI SARSMAKTADIR’
Kuzey Kürdistan’da Demokratik Özerkliğin ilanı ile Belediye Eş Başkanları görevden alındı, tutuklandı. Neden özellikle Özerkliğin ilanından sonra siyasi soykırım operasyonları başladı? Neden özellikle kadın Eş Başkanlar hedef alındı?
Siyasi soykırım operasyonları 2013’den bu yana çok planlı bir biçimde devam ediyor. Ancak özellikle 7 Haziran seçimleri ardından bu operasyonlar daha da arttırılmış durumdadır. Halkımız öz yönetimlerin inşa sürecini başlatarak dikta rejimini kabul etmediğini ortaya koydu. Bunda kadınlar öncülük yapmaktadır. Yerel yönetim mekanizmalarında Eş Başkanlık sistemini fiilen uygulamaktadır. Eş Başkanlık sistemi Türkiye anayasasında kabul edilmemiştir. Ancak bir toplumsal sistem ve yönetim modeli olarak halkımız Kürdistan’da Eş Başkanlık sistemini tüm yönetim kademelerinde ve örgütlenmelerde geliştirmektedir. Bu model tekçi ve erkeğin hâkimiyetini esas alan ulus devlet ve özelde AKP iktidarını sarsmaktadır. Bundan dolayı kadın Eş Başkanlar hedeflenmekte, gözaltı, tutuklamalar ve görevden alma yoluna gidilmektedir. Bu bir politika ve saldırı olarak geliştirilmektedir. Kadınların hedeflenmesi sistemimizi dağıtmak içindir. Kadın şahsında toplumumuzun iradesi kırılmak istenmektedir. Kuşkusuz buna karşı direniş devam etmektedir. Şimdiye kadar neredeyse gözaltına alınmamış, tutuklanmamış belediye Eş Başkanları, meclis üyeleri kalmamış gibidir. Halkımız kendi sistemini ve yönetimini örgütlerken AKP ve Erdoğan çetesi de devletin tüm imkânlarını kullanarak hukuk, anayasa kurallarını yok sayarak bu örgütlülüğü dağıtmayı hedeflemektedir. Halkımızın seçilmiş temsilcileri buna karşı görevlerini fiilen sürdürmeli, halkımız da seçilmişlerine sahip çıkmalı ve demokratik sistemini korumalı, işletmelidir.
‘KADINLARIN EMEKLERİ VE İNANÇLI MÜCADELELERİ YENİ BİR YAŞAMIN ÖNÜNÜ AÇACAKTIR’
Son olarak bir kez daha belirtmek istiyorum; öz yönetim inşa süreci kesintiye uğratılmadan devam ettirilmeli ve seçilmiş temsilcilerinin görevlerini devam ettirmesini sağlamalı, merkezi devletle ilişkiler en alt düzeye indirilmeli, kendini yönetme gücü yükseltilmelidir. Bunun yanında 1 Kasım seçimlerinde Kürdistan’da AKP tek bir oy bile alamamalıdır. 7 Haziran seçimlerinde nasıl Kürdistan’da silindiyse ve birkaç milletvekili dışında kimseyi seçtiremediyse bu seçimlerde de sıfır milletvekili düzeyine indirgenmelidir. Türkiye halkları da demokratik, barışçıl bir Türkiye için HDP etrafında çok daha güçlü kenetlenmeli ve Erdoğan’ın bu diktatörlüğüne son darbeyi vurmayı başarmalıdır. Bunun için herkes sandığa gitmeli, oyunu HDP’ye vermeli ve oylarına seçim sonuçları netleşinceye kadar sahip çıkmalıdır. Katliamlar, zülüm, baskı, işkence, yoksulluk, ayrımcılık, kısacası faşizm ancak Erdoğan ve AKP çetesinin tarihi yenilgisiyle durdurulabilir. 2 Kasım sabahına Türkiye halklarının, özelde Kürt halkının aydınlık bir Türkiye, Kürt sorununun demokratik çözümünde önemli gelişmelerin sağlanacağı yeni bir döneme girme temelinde uyanacağına inanıyorum. Kazanan halklarımızın ortak yaşam, demokrasi ve barış talepleri olacaktır. Kadınların emekleri ve inançlı mücadeleleri kadın eksenli yeni bir yaşamın önünü açacaktır. Bu anlamda 1 Kasım seçimlerinin bu başarıyla halklarımızın özgürlük mücadelesinde barış ve demokratik yaşamla örülmüş bir yaşamın önünü açmasını diliyorum.