‘Asgari ücret şimdiden değer kaybetti’

Açlık, kıtlık gibi konuların 2022 yılında da devam edeceğini belirten DİSK Ankara Temsilcisi Tayfun Görgün, sendika olarak en geniş toplumsal muhalefetle birlikte mücadele etmeyi hedef olarak önlerine koyduklarını kaydetti.

Ocak ayından sonra 4 bin 250 TL olacak olan asgari ücretin daha verilmeye başlamadan değer kaybettiğini belirten DİSK Ankara Temsilcisi Tayfun Görgün, Görgün, geniş halk yığınlarından, çalışan kesimden finans sektörüne ve büyük sermayelere servet transferi yapıldığını söyledi. 

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Ankara Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün, yapılan görüşmelerin ardında belirlenen asgari ücreti ANF’ye değerlendirdi.

DİSK Ankara Temsilcisi Görgün, Türkiye’de son yıllarda dengelerin artarak bozulduğunu şöyle ifade etti: “Son sekiz yıla baktığımızda yoksulluk ve eşitsizlik çok büyük ölçüde derinleşti. 2012-2020 arasında resmi tüfedeki (tüketici fiyat endeksi) artışın yüzde 221 oranında olduğunu görüyoruz. Ama ücretlere bakıldığında yüzde 197 artmış. Yani arada genel rakamlarda büyük bir erimenin söz konusu olduğunu görüyoruz. 2012’den bu yana baktığımızda Türkiye’deki ortalama ücretin asgari ücretin iki buçuk katı olduğunu, 2020 rakamlarına baktığımızda ortalama ücretin, asgari ücretin bir buçuk katına gerilediğini görüyoruz. Genel olarak bakıldığında bir servet transferi var. Sürekli geniş halk yığınlarından, çalışan kesimden finans sektörüne ve büyük sermayelere payın aktarıldığını görüyoruz.” 

ASGARİ ÜCRET ORTALAMA ÜCRET OLDU

Son yıllarda asgari ücretin ortalama ücret haline geldiğini ifade eden Görgün, her yılın sonunda asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığına dikkat çekti. 

Görgün şöyle konuştu: “Çalışma hayatındaki ücretlerde benzer rakamlar söz konusu. En az ücret olan asgari ücret, en az olmaktan çıktı; çalışanların yarısı asgari ücretle çalışıyor. Çalışanların yüzde 15’i, asgari ücrete komşu ücret dediğimiz asgari ücretten 100-150 TL daha yüksek olan ücretlerle çalışıyor. Her yılın sonunda asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığını görüyoruz. Artan işsizlik, iş kazaları vs gibi konulara da girdiğimizde durum daha vahim olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’de 13 milyon civarında emekli nüfusu var. Bu nüfusun yüde 20’si, açlık sınırının çok çok altında olan 1500 TL gibi bir ücret alıyor. Bu yıl da asgari ücret belirlendi. Paranın satın alma gücünün de ne kadar düştüğünü gördük. Asgari ücret, 4 bin 250 TL olarak açıklandı. Asgari ücret tespit komisyonu ve TÜRK-İŞ acele etti ve asgari ücret konusu hemen kapatıldı. Asgari ücret, Türkiye’deki en büyük toplumsal sözleşme anlamına geliyor. Çünkü 10 milyonu aşkın insan asgari ücretle çalışıyor. Bu nedenle konunun bir an önce kapatılmış olması, asgari ücretle geçinmeye çalışan kesimin ihtiyaçlarının toplum tarafından tartışılmadan kapatılmış olması anlamına geldi. 4 bin 250 TL yüksek gibi görünse de daha şimdiden büyük ölçüde değer yitirdi. Kaldı ki asgari ücret, Ocak ayından sonra devreye girecek. Diğer ülkelerle de kıyasladığımızda; Avrupa ülkelerinde asgari ücret 2 bin Euro civarında. Türkiye tarafından eleştirilen Yunanistan’da 750 Euro civarındadır. Türkiye’de şu anki rakamlarla asgari ücret 300 Euro’dur. Temel tüketim maddelerine gelen zamlar da işin cabası.”

2022’YE ÖRGÜTSÜZ GİRİLİYOR

2022 yılına, asgari ücret başta olmak üzere emeğin ve emek kesiminin sorunlarının tartışılmadan ve toplumsal talep oluşturulmadan geçildiğini söyleyen Görgün; “Örgütsüz bir biçimde 2022 yılına giriliyor. Bu hem sendikalı işçilerin sayısının sabit kalmasından hem de sendikasız olan işçilerin bazı ortak talepler konusunda birleşebilme durumunu ortadan kaldırılmasından kaynaklandı. Yapılan büyük zamlar ve eriyen ücretler karşısında bu kesimin savunmasız ve taleplerinden yoksun bırakılması sağlandı. Biz DİSK ve KESK olmak üzere bu tip sorunları dile getirmeye çalışıyoruz. Nitekim biz alanlardaydık, KESK alanlardaydı. Ocak ayında da alanlarda olarak bu taleplerimizi, toplumun tüm kesimlerine yayar ve mücadele edersek haklarımızı elde edebileceğimiz çalışmalar yapacağız” dedi. 

TÜRKİYE AÇLIKLA KARŞI KARŞIYA KALACAK

Görgün, iktidarın yanlış ekonomi politikaları neticesinde acı sonuçlarla karşı karşıya kalınacağına işaret ederek, tabloyu şöyle özetledi: “Toplumu düşünmeyen, sadece ticareti, kendi yandaş şirketlerini düşünen, sanayiye, sağlığa, eğitime, toplumun temel geçimine, salgına yatırım yapmayan bir devlet anlayışıyla karşı karşıyayız. Beslenmemizi direkt sağlayan tarım ve hayvancılık konusundaki destekler kaldırıldı, tarım alanları hesapsız bir biçimde ranta, baraja, yola ayrıldı. Dışarıdan alınan borçlarla ve özelleştirmeyle elde edilen gelirlerin sonucunda Türkiye, tarımı tamamen terk etti. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’de daha fazla açlık ile karşı karşıya kalınacağı bir durum var. 2020 yılının başı ile sonu arasındaki süreçte, ekilmeyen tarım alanlarının yüzde 13 küçüldüğünü görüyoruz. Yani tarıma ayrılan sahalar, büyük bir küçülme ile karşı karşıya. Bu aynı zamanda hayvancılığa da yansıdı. Hayvan ithaline başladı. Rusya’nın açıklamasına göre, bu yıl en çok buğday ihracatı Türkiye’ye olacakmış. Bir buğday ülkesi olan, bir tarım ülkesi olan Türkiye, her şeyi ithal eden bir ülke haline geldi. Çiftçiler artık topraklarını ekmiyor, hayvancılık yapanlar işlerinden vazgeçti; şehirlerde iş bulma umuduyla taşındılar ve büyük işsizlik ordusuna katıldılar. 2022 yılında parası olanlar bile ekmek vb. tüketim malzemelerini bulmakta güçlük çekecek. Bu nedenle Türkiye’nin bir an önce erken seçime gitmesi, demokrasi konusunda açılımlar yapması, savaşa değil barışa kaynak aktaran, çatışmaya değil ekmeğe, sağlığa, tarıma kaynak aktaran bir politikaya dönmesi gerekiyor.” 

ORTAK MÜCADELEYİ HAREKETE GEÇİRMELİYİZ

Önümüzdeki dönemde sendikal mücadelenin devam edeceğini ve alanlardan talepleri dile getireceklerini ifade eden DİSK Ankara Temsilcisi Tayfun Görgün, eşitsizliği ve adaletsizliği gidermenin yolunun örgütlülükte olduğunu söyledi ve ekledi:  “Toplumda tek tek insanlarla, küçük kesimlerle taleplerimizi hayata geçirme, ihtiyaçlarımızın karşılanması konusunda başarılı olamadığımız belli. Dolayısıyla sorunları ortak olan tüm kesimlerin ortak mücadelesini harekete geçirmek durumundayız. Aynı zamanda toplumun esnaf, çiftçi, işsizler gibi diğer ezilen kesimlerini ortak talepler etrafında bir araya getirerek mücadele için çaba sarfetmemiz gerekiyor. Biz  bir yandan bunu yapmaya çalışırken, sarı sendikalar başta olmak üzere emeğimize göz diken kesimler, toplumun farkına varmamasını, ne olursa olsun sessiz kalınmasını istiyorlar. Siyasi partiler dahil olmak üzere bütün kesimleri bir araya getirerek ve ekmek ve özgürlük arasındaki bağları sıkı kuran demokratik baskı grubunu, en geniş toplumsal muhalefetle yapabilmeyi hedef olarak önümüze koymalıyız. Yetersiz de olsa işçilerin bir kısmı örgütlülüğe sahip ama örgütsüz durumda olan pek çok kesim var. Buna gözümüzü dikersek, bunu sağlayabilirsek, bize yapılan eşitsizlikleri, adaletsizlikleri giderme imkanı elimizde olacaktır.“