Askerden itiraf: Biz köy yakma taburuyduk!
Askerden itiraf: Biz köy yakma taburuyduk!
Askerden itiraf: Biz köy yakma taburuyduk!
Faili meçhul cinayetlere ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı’na gizli tanık olarak ifade veren bir er, köyleri yakmakla görevli bir taburun kurulduğunu belirterek, “1994’te Hazro, Lice, Hani ve Kulp’a bağlı 30 köyü yaktık” dedi.
Taraf gazetesinden Bahar Kılıçgedik'in haberine göre faili meçhuller soruşturmasını yürüten Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı Osman Coşkun’a verdiği ifadede, 1994 ve sonraki yıllarda Amed'in Hazro İlçesi’nde görev yaptığını belirtti. Can güvenliği nedeniyle adının gizli tutulmasını isteyen asker, 30 köy yaktıklarını belirtti.
'TABURUMUZA VERİLEN GÖREV KÖYLERİ YAKMAKTI'
Yer aldığı tabura köy yakma görevi verildiğini söyleyen asker, şu bilgileri veriyor: “Ben askerliğimi İstanbul 66. Zırhlı Tugay Baştabya, 1. Mekanize Piyade Tabur da yaptım. 1994 yılı Şubat ayında 1. Taburdan gönüllü olanlar seçilerek Diyarbakır Hazro İlçesi’ne geçici görevle getirildim. Tabur Komutanımız Kurmay Yarbay İsmail E, yardımcısı ise soyadını anımsayamadığım Ali isimli bir Binbaşıydı. Üç bölük ve karargâh bölüğü olmak üzere toplam dört bölük gelmişti. Yaklaşık 400-500 civarında asker vardı, sayı zaman zaman azalıp artıyordu. Bu bölgede 2-2,5 ay kadar kaldık. Bizim taburumuza verilen görev köyleri yakmaktı. Orada kaldığımız süre içerisinde Hazro, Lice, Hani ve Kulp ilçelerine bağlı yaklaşık 30 köyü yaktık. Köylere girince komutanlarımız askerleri ikişer, üçer kişi olarak evleri yakmakla görevlendiriyordu, evlere girip dışarı çıkın yakacağız diyorduk, eşyalarını boşaltmak için fırsat vermiyorduk."
"Köylüler dışarı çıkınca da en kolay tutuşabilecek bir yerden yakmaya başlıyorduk, ahırları da yakıyorduk içerisinde hayvan olup olmadığını kontrol etmiyorduk" diyen asker, kendisinin evlerin hiçbirini yakmadığını savunuyor: "Zamanımız olmadığı için bir an evvel yakıp çıkıyorduk. Bir köye girdikten yarım saat sonra yakma işini bitirip sonra başka bir köye geçiyorduk, ben evlerin hiçbirisini yakmadım. Bu nedenle de Binbaşı Ali bana, ‘Sen gönüllü olarak gelmiştin ama yakmak istemiyorsun demek ki sen PKK’lısın ajanlık yapmak için gönüllü olmuşsun’, demişti. Hâlbuki ben PKK ile çatışmak için gönüllü olmuştum.”
LİCE KATLİAMI
17 kişinin hayatını kaybettiği 22 Ekim 1993'teki Lice katliamının yaşandığı gün Amed'de partisinin 7. Bölge toplantısına katılan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Milletvekili Uluç Gürkan, Genel Sekreter Ertuğrul Günay, Milletvekili Mustafa Doğan, Milletvekili Veli Aksoy ve diğer 5 milletvekili ile birlikte olaydan bir gün sonra Lice’ye hareket etmişti.
Heyetin önü, ilçeye 30 km mesafede kesildiğini hatırlatan gazete, askerî yetkililer heyetin kesinlikle ilçeye alınmayacağını belirtmesine rağmen, CHP’liler bunda ısrar ettiğine belirtti. Yaşanan tartışma üzerine Baykal'ın telefonla Devlet Bakanı Necmettin Cevheri ile görüştüğü, bu konuşma sonrası şoför mahalline geçen Genel Sekreter Yardımcısı Eşref Erdem, heyetin içinde bulunduğu aracı Lice’ye doğru yeniden yola çıkardığı, ancak Lice’ye 7 km. kala özel timler tarafından durdurulan heyetin, ilçeye giriş-yasak kararı bulunduğu gerekçesiyle geri çevrildiği belirtildi.
Savcıya verdiği ifadede köy yakma taburunda yer aldığını söyleyen asker, Lice katliamından sonra Kürtçe bilen askerlere köylü kıyafeti giydirildiğini ve bu askerlerin yabancı basın mensuplarına, “Lice’yi PKK yaktı” dediğini anlattı.
KÜRTÇE BİLEN ASKERLERE KÖYLÜ KIYAFETİ GİYDİRİLDİ
Askerin 20 yıl sonra gelen itirafları şöyle: "Hazro’ya gitmemizden bir hafta sonra Lice’ye gittik. Biz gittiğimizde Lice yakınlarında 4-5 ay olmuştu. İlçede kimseyi görmedim boşaltılmıştı. Komutanlarımın ‘Şerefsizlere deprem konutlarını gösterip gidin yerleşin demiştik bir kişi gelmedi’ dediğini duydum. O gün bir otobüs dolusu yabancı basın mensubu gelmişti. Lice’nin girişine yakın bir yerde bekletilmişlerdi. Lice’ye sokulmamışlardı. Taburumuzdaki Kürtçe bilen 5-6 askere köylü kıyafeti giydirdiler, yanlarına koruculardan da 10-15 kişi verdiler, 3-4 tane bayan getirmişler. Bunları nereden getirdiklerini bilmiyorum bu kişileri yabancı basın karşısına çıkarttılar. Beni yol güvenliği ile görevlendirdikleri için basın mensupları ile yapılan görüşmeleri görmedim ve duymadım. Daha sonra arkadaşlardan duyduğuma göre Kürtçe bilen arkadaşlar kendilerini Lice halkından olarak tanıtmışlar ve basın mensuplarına PKK’nın gelip Lice’yi bastığını yaktığını ve komutanlarının emriyle anlattıkların söylemişlerdi. Bu olayın çok sayıda tanığı vardır. Birkaç arkadaşa ifade vermeleri konusunda çağrıda bulundum ancak bunun PKK’ya hizmet olacağını söyleyerek geri çevirdiler."