Atılım davası: Saray'ın yalanlarına karşı gerçekleri yazıyoruz

Atılım gazetesinin Temmuz ve Ağustos aylarındaki sayılarında haber ve yazıları yer alan gazeteci ve yazarlar hakkında açılan davanın ilk duruşması İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

Atılım gazetesindeki yazı ve haberleri nedeniyle haklarında dava açılan gazeteci ve yazarların yargılanmasına başlandı. Yazdıkları yazı ve haberlerin arkasında olduklarını belirten gazeteci ve yazarlar, Saray'ın istediği tipte gazeteci olmayacaklarını belirtti, "Saray'ın yalanlarına karşı halklara gerçekleri ulaştırmaya devam edeceğiz" dedi.

Atılım gazetesinin Temmuz ve Ağustos aylarındaki sayılarında haber ve yazıları yer alan gazeteci ve yazarlar hakkında açılan davanın ilk duruşması İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

Duruşmaya tutuklu yazarlar Ali Haydar Saygılı, Erkan Salduz, Fatih Gür, Hatice Duman ve Sami Özbil getirilirken, Kırıklar F Tipi Hapishanesi'nde bulunan Aydın Akyüz ve Vahap Biçici ise SEGBİS yöntemi ile katıldı. Haklarında dava açılan Alp Altınörs, Arzu Demir, Emin Orhan, Fadime Çelebi, Fuat Uygur, Semiha Şahin ve Uğur Ok da duruşmada hazır bulundu.

Duruşmayı Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, Özgür Radyo Genel Yayın Koordinatörü Derya Okatan, Özgür Gelecek Yazı İşleri Müdürü Aslı Ceren Aslan, ESP il yöneticisi Ali Haydar Keleş ve SGDF Eş Başkanı Oğuz Yüzgeç'in de içinde olduğu çok sayıda kişi izledi.

Mahkemede ilk savunmayı yapan Uğur Ok, "Gazetenin hem okuru hem yazarıyım. Kobane'yi yeniden inşa etmek için dayanışmayı büyütmeye çağrısı yapan bir yazı yazdım" dedi.

Atılım yazarlarından Alp Altınörs, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı olduğunu ve 7 Haziran seçimlerinde partinin Samsun milletvekili adayı olduğunu hatırlattı. Altınörs, "Söz konusu yazı 7 Haziran seçimlerini değerlendiren bir yazıdır ve siyasi analizdir" dedi.

Atılım yazarlarından Fadime Çelebi, kadın özgürlük mücadelesi ve Rojava kadın devrimine ilişkin yazıları nedeniyle hakkında dava açıldığına dikkat çekti. ESP Genel Başkan Yardımcılığı ve SKM Genel Sözcüsü görevini sürdürdüğünü belirten Çelebi, "Kadın mücadelesi üzerine yazılar yazıyorum. Sadece Türkiye ve Kürdistan değil, dünyanın tüm kadın hareketlerine ilişkin yazıyorum. Yazılarımda Rojava'daki kadın devrimini anlatıyorum. Asya'daki kadın hareketlerini yazıyorum. Rojava'da bir kadın devrimi yaşandığını kabul ediyor ve sahipleniyorum. Bu suç değildir" diye konuştu.

'SÖZ ÜRETMEYE DEVAM EDECEĞİZ'

Tutuklu Atılım yazarlarından Sami Özbil sosyalist devrimci bir kimlikle hayata baktığını, yazılarını da bu bakış açısı ile ele aldığını belirtti. Yargılamanın Türkiye'nin içinde bulunduğu iç savaşın bir sonucu olduğunu belirten Özbil, "Ben bu sistemin değişmesi gerektiğini düşünüyorum ve cezaevinde olduğum için de buna dair bir söz üretiyorum. Türkiye'de özgürlükler sorunu var. Ben de buna dair yazıyorum. Kürt meselesinin konuşur hale gelmesi için mücadele ediyorum. Beni PKK propagandası yapmama gerek yok, PKK kendi propagandasını zaten 30 yıldır yapıyor. Bizim yeni bir Türkiye kurma planımız var ve kuracağız. Söz üretmeye de devam edeceğiz" dedi.

Kırıklar F Tipi Hapishanesi'nde tutuklu bulunan Atılım yazarı Vahap Biçici, yargılamadan tesadüf eseri bir gazete haberi aracılığıyla haberdar olduğunu söyledi, savunmasını daha sonra yazılı olarak vereceğini bildirdi.

Aynı hapishaneden SEGBİS yöntemi ile duruşmaya katılan Atılım yazarı Aydın Akyüz iddianamede yer alan yazıyı kendisinin yazdığını belirtti, "Yazımın başlığı 'Devlet kaybetti'. Bu bir analiz. Bunun neresi örgüt propagandası?" diye sordu. Devletin kaybettiğinin yorumlarının bizzat devlet yöneticileri tarafından da yapıldığına dikkat çeken Akyüz, "Devlet bunu kabul etmişken benim yargılanmam hukuki değil, siyasidir" dedi.

Tekirdağ F Tipi Hapishanesi'nden getirilen Atılım yazarı Erkan Salduz, savcının iddianamede bir suç tarifi yapmaya çalıştığını ama propaganda yapıldığına ilişkin somut bir delil gösteremediğini söyledi. "'Savaş yaptırmayacağız' başlıklı bir yazım nedeniyle yargılanıyorum. Savaş mı isteyelim? Halkların barışını istemek suç değil, onurdur" diyen Salduz, savunmasında şunları söyledi: "Düşünce ve ifade özgürlüğü neden biz barış istediğimizde engelleniyor? Soruşturmanın hiç bir dayanağı yoktur. Mahkemenin adil bir yargılama yapma niyeti varsa bu iddianameyi kabul etmemesi gerekirdi."

Tutuklu Atılım yazarı Fatih Gür savunmasında, yargılamaya konu olan yazısında Karadenizli bir devrimci olarak Suruç'ta katledilen Sinoplu Cemil Yıldız ile Kobane'de katledilen Sinopli Rıfat Horoz'u anlattığını belirtti. Gür, "Cemil abiyi tanıyordum. Eğer tutsak olmasaydım, onunla birlikte ben de Suruç'a giderdim. Suruç ile ilgili yargının adım atmadığını, yaralıları tutuklamaya çalıştığını, anmalara soruşturma açıldığını görüyoruz. Bu çabalar nafile, ne kardeşlik köprüsünü yıktırırız ne Cemil abiyi ne de Rıfat abiyi unuttururuz" dedi.

'SANIK SANDALYESİNE ERDOĞAN OTURMALI'

Atılım Gazetesi eski Yazıişleri Müdürü olan tutuklu yazar Hatice Duman, davanın düşüncelerden duyulan korkunun işareti olduğunu belirtti. Duman şunları belirtti: "Hakikat gücünü bir kez daha ortaya koyuyor. Ben sosyalistim, dünyayı, olayları ve tahlilleri bu kimliğimle ele alıyorum. Devlet gerçeğini elbet dile getireceğim. Yazılarım halktan yanadır. Özgür basın emekçileri yıllardır bu ülkede sırtında kefenle gazetecilik yaptı. Taybet Ananın gözünden gerçekleri yazarsanız sokak ortasına vurulursunuz. Rohat Aktaş gerçekleri yazdığı için Cizre bodrumlarında yakıldı. Burada yargılanan insanlık suçlarına ortak olanlar değil, gerçeği açığa çıkaranlardır. İktidar herkesi biat ettirmeye çalışıyor. Yandaş olmadığımız için baskıya maruz kalıyoruz. Biat etmeyeceğimizi bu kürsüden bir kez daha yineliyoruz. Özgür düşüncenin var oluş gerekçesi her durumda savunmaktır. Sanık sandalyesine Erdoğan oturmalıdır. Hükümetleri devirip kuran odur. Halkın iradesini hiçe sayanların yargılanması gerek, bu davanın düşürülmesine karar verilmesini istiyorum."

Tutuklu Atılım yazarı Ali Haydar Saygılı, yargılandığı yazının Suruç katliamının ardından gerçekleştirilen Saray darbesine ilişkin olduğunu belirtti, "Saray darbesi halka ve topluma yönelik bir faşist saldırı dönemidir. Gerek Kürdistan'da gerek Batıda bunları gördük. Yazı içinde bir propaganda yapılıyorsa, savcı çıksın desin ki 'şu örgütün propagandası' yapılıyor. Yazıdaki fikirlerimi savunuyorum. Bu siyasi bir davadır. Temel hak ve özgürlükleri savunmaya devam edeceğiz" dedi.

Atılım yazarı Fuat Uygur, Devrimin Rojava Hali kitabına ilişkin yazdığı tanıtım yazısı nedeniyle hakkında dava açıldığını belirtti, YPG/YPJ'nin İçişleri Bakanlığı'nın "Terör Örgütleri Listesi"nde yer almadığını belirtti, "Terörist sayılmayan bir örgütün propagandası suç değildir. Yazım bir kitap tanıtımıdır, kitabın ilgili bölümleri anlamlı ve değerli olduğu için yazdım. Bu yazı suç değildir" dedi.

'GERÇEĞİ YAZDIK'

Atılım Gazetesi editörlerinden Semiha Şahin, hakkında yazdığı bir makale ve ESP Genel Başkan Yardımcısı Fethiye Ok ile yaptığı bir röportaj nedeniyle dava açıldığını belirtti. Ülkede basın özgürlüğü olmadığını belirten Şahin, Kürt illerinde süren savaş esnasında gerçekleri yazdıkları için tutuklanan 11 DİHA muhabirini selamladı, "Suruç katliamı yaşanmasaydı geleceğin özgür basın emekçileri olacak olan İletişim Fakültesi öğrencileri Büşra Mete ve Aydan Ezgi'yi anıyorum" dedi.

Atılım Gazetesi çalışanlarının daha önce de benzer davalarla karşılaştığını belirten Şahin, "7 Haziran'dan sonraki süreçte ölümler, yıkımlar, Tahir Elçi suikastı, bodrumlarda insanların yakılması, sokağa çıkma yasakları yaşandı. Biz tüm bu bilgileri haber ve yazılarımızla halka ulaştırdık. Yazılanların tamamı gerçeklerdir. Diyarbakır seçim mitingine yönelik saldırının ardından 20 Temmuz'da Suruç'ta, 10 Ekim'de Ankara'da, İstanbul'da bombalı saldırılar yapıldı. Bölgede bir savaş gerçeği ve yüzlerce can kaybı var. Halkın gerçeği öğrenmesi gerekiyor. Bu savaş kimin? Halkın bunu bilmesi gerekiyor. Yazdıklarımızın hepsi savaş gerçeğine işaret ediyor, çözüm alternatifini sunuyor. Barış için halkları uyarıyor. Halkların barışını savunmak gereklidir. Gerçeği yazıyoruz, gazetecilik yapıyoruz. Ortada bir suç yoktur. Ahmet Davutoğlu'nun eşi Sare Davutoğlu'nun 'kadın cinayetleri abartılıyor' sözü üzerine yazdığım eleştiri yazısı suç olarak değerlendirilemez. Bu ülkede ikinci savaş da erkeklerin kadınlara karşı yürüttüğü savaştır. Her gün 5 kadınının öldürüldüğünün haberini yapmak, katillerine indirim uygulanmasını haber yapmak, Ensar'da gördüğümüz tacizlerin tecavüzlerin üzerinin örtülmesini engellemek, LGBTİ'lerin sokak ortasında öldürülmesini engellemek istedik. Bunları yazdık."

Atılım gazetesi yazarlarından Emin Orhan, Rojava devriminin yıl dönümünde kaleme aldığı "Çok yaşa Rojava" başlıklı yazı nedeniyle hakkında dava açıldığını belirtti. Orhan, "Rojava'da halklar kendi kendini yönetiyorlar, kardeşçe yaşıyorlar. Nereye, kime terörist denileceğine dair bir ortak tanım yoktur. AKP'nin terör tanımının da hukuki bir dayanağı yoktur" dedi.

'HAKİKATİ YAZMAYA DEVAM EDECEĞİZ'

ETHA ve ANF muhabiri Arzu Demir, Varto Halk Meclisi Eşbaşkanı Mustafa Doğan ile yaptığı röportaj nedeniyle yargılandığını hatırlattı. 1998 yılından bu yana gazetecilik yaptığını belirten Demir, şu savunmayı yaptı: "7 Haziran sonrasında yoğun bir soruşturma ve davaya maruz kalan gazetecilerden biriyim" dedi. Gazetecilik faaliyetleri kapsamında özyönetim direnişlerinin sürdüğü alanlara da giderek haberler yaptığını belirten Demir, "Özyönetimin ne olduğuna baktım, ilan edilen alanlarda halkın günlük yaşamı, kadınların temsiliyeti gibi konularda haberler yaptım. Halka sordum, onlar yanıt verdi. Devletin operasyon yapmadığı dönemlerde özyönetim ilan edilen yerlerde insanların huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşadığına tanık oldum. Yoksulluklarıyla dayanışmayla paylaşarak mücadele ettiklerini gördüm. Devlet geldikten sonraki durumu da gördüm. Tüm bunları yazdım. Cizre'de vahşet bodrumlarında katledilen Mehmet Tunç ve Asya Yüksel ile de röportaj yaptım. Keşke o haberleri de yargılama konusu yapsaydınız da size Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'i anlatsaydım. Tüm yaptıklarım gazetecilik faaliyetidir. Haziran öncesinde de haberler yaptım. 20 Temmuz Suruç katliamıyla birlikte bir savaş sürecine girdik. Aynı zamanda gazetecilere de savaş ilan edildi. Bu dönem hakikat ile yalanın arasında bir savaş var, biz hakikati anlatıyoruz. Gazetecilik yapmaya, hakikati yerinde görüp yazmaya devam edeceğiz. AKP/Saray rejimi bize Saray'ın basın danışmanlığını dayatıyor. Saray'ın istediği gazeteci olmayacağız. Cizre'de bodrumlarda öldürülenleri, yıkılan yerlerin haberlerini, öldürülenlerin cenaze haberlerini yapmaya devam edeceğiz."

Demir'in ardından avukatlar savunma yaptı. Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatlarından Gülhan Kaya, "İddianamede hukuki bir tespit yapılmamış, müvekkillerin eleştiri hakkı, ifade özgürlüğü ihlal edilmiştir" diye konuştu.

'6 AYLIK SÜRE AŞILMIŞTIR, DAVANIN DÜŞMESİ GEREKİR'

Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatlarından Özlem Gümüştaş, tutuklu müvekkillerinin duruşmalara getirilmeleri için gereken yazıların yazılmasını istedi.

Avukatlar Sezin Uçar ve Ali Koç, Basın Kanunu'na göre, yayınlanan bir yazı hakkındaki davanın altı ay içinde açılması gerektiğini, söz konusu davanın ise 26 Ocak 2016'da açıldığını belirtti. Avukatlar bu nedenle davanın düşürülmesi gerektiğini belirtti.

Duruşmayı 4 Ekim 2016 tarihine erteleyen mahkeme heyeti, gazetenin basıldığı tarihin tespiti için ilgili kurumlara yazı yazılmasına karar verdi.

'SARAY'IN YALANLARI DEĞİL HAKİKAT KAZANACAK'

Gazeteciler duruşmanın ardından adliye önünde açıklama yaptı. Gazeteci Arzu Demir, "Az önce bir orta oyununa tanık olduk. Sizler de izlediniz. Hakkımızda açılan davanın iddianamesinde ne ile suçlandığımız bile belli değil" dedi.

Sosyalist gazeteciler olarak yazmaya devam edeceklerini belirten Demir, "AKP ve Saray, 20 Temmuz'dan bu yana gerçeğin peşinde giden, mesleğin ilkelerine bağlı gazetecilere de savaş açmış durumda. Geçen hafta bu adliyenin önünde Can Dündar'a saldırı oldu, ölümden döndü. Tüm baskı ve zorluklara rağmen gerçekleri yazmaktan vazgeçmeyeceğiz. Saray'ın yalanları değil, hakikat kazanacak" diye konuştu.

Avukat Gülhan Kaya, duruşmaya ilişkin verdi, "Hukuki dayanaktan yoksun bir iddianame ile yargılama başladı. Mahkeme heyetinin iddianameyi bile okumadığına tanık olduk. Duruşma 4 Ekim'e ertelendi" dedi.