Av. Eren: Gizli tanık bankası oluşturulmuş

HDP Parti Meclisi Üyesi Av. Serhat Eren, bir gizli tanık bankası oluşturulduğunu; hazırlanan dosyaya uygun bir gizli tanık beyanı bırakılmak suretiyle davaya dönüştürüldüğünü söyledi.

Siyasi soykırım operasyonları sonucu açılan davalarda verilen kararlarla ilgili Anayasa Mahkemesi ve AİHM’e başvurular yaptıklarını belirten Av. Serhat Eren, "5 yıl ya da 10 yıl sonra bir hak ihlalinin ortaya çıkıyor olması, bugünkü adaletsizliği ortadan kaldırmıyor. Kuşkusuz bu faşizm koşulları hep böyle gitmeyecek. Bir gün geçmişte yapılan haksızlıkların ortaya konacağı, bugün ile hesaplaşmanın yapılacağı bir dönemi yaşayacak” dedi.

Kürt Siyasi Hareketi'nin kurumlarına yapılan baskınlar ve onların çalışanlarına dönük gözaltı/tutuklama terörü gün geçmiyor ki artmasın. Neredeyse her gün birinin veya birden fazla kişinin evi basılarak, absürt gerekçelerle gözaltına alınıyor. Delilsiz fezleke ve iddianameler, kabul edilip davalara dönüştürülüyor. Emniyet ve MİT’in talimatlarıyla hukuk askıya alınarak yapılan yargılamalarla da keyfi cezalar veriliyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi (PM) Üyesi Av. Serhat Eren, siyasi soykırım operasyonlarıyla ilgili ANF’ye konuştu.

Tarihsel sürece bakıldığında farklı dönemlerde iktidar olan partilerin, sürekli bir şekilde Kürt siyasetini kuşatıp etkisiz hale getirmek için yargıyı bir sopa olarak kullandıklarını hatırlatan Av. Eren, her zaman toplumu dizayn etme, şekillendirme ve iktidarın gücünü kurumsallaştırmanın aracı olarak görüldüğünü kaydetti. HDP açısından da durumun çok farklı olmadığına dikkat çeken Av. Eren, Özellikle 7 Haziran 2015 sürecinin, yargının Kürt pratiğini çok açık bir biçimde ortaya koyması açısından önemli olduğunu belirtti.

7 HAZİRAN HAZMEDİLMEDİ

Av. Eren, yargının hiçbir zaman bu kadar açık ve yasayı tanımayan, uluslararası sözleşmeleri bir tarafa bırakan bir tutum içerisinde olmadığını savunarak, şöyle devam etti: "Kuşkusuz bu durum, siyasetin yaklaşımından, bakış açısından farklı değil. 5 Haziran’da HDP’nin Amed mitingine yönelik bir saldırı oldu. Bu saldırının kendisi bile HDP’nin seçimlere girmesini engellemeye dönüktü. 7 Haziran seçimlerine HDP, 80 milletvekili çıkararak bir başarı ortaya koydu. Bu başarı, Türkiye tarihinden bir ilkti. Parlamentoya 80 vekil göndermek, Türkiye siyasetindeki diğer aktörlerin beklemediği bir şeydi. Aslında bu durum hazmedilmedi. 7 Haziran’da AKP'nin tek başına iktidar olamayışı aslında dönüm noktasıydı. Nitekim seçimlerden hemen sonra 20 Temmuz Suruç Katliamı, 22 Temmuz’da Ceylanpınar’da 2 polisin öldürülmesi, akabinde başlayan hava saldırıları… Bütün bunlar aslında HDP’nin demokratik zeminde güçlü hale gelmesinin ardından devlet refleksiyle karşılaşmasıydı."

KÜRT SİYASETİ KUŞATILMAK İSTENİYOR

Sadece siyaseten kuşatmayla yetinmediklerine işaret eden Av. Eren, “İktidar bu kuşatmayı yargı aracılığıyla da yerine getirmeye çalıştı. Cemaat döneminde cemaat yargısı, hukukun hilelerini kullanarak dosyalar hazırlardı. Onlar hukuku çok iyi bildikleri için hilelerini de iyi biliyorlardı. AKP dönemindeki yargı ise maalesef hukuku da bilmedikleri için hukuku toptan reddetme üzerine bir dosya hazırlık süreci yapmaya başladı. Bu süreç hala devam ediyor. Kürt siyasetçilerle ilgili hazırlanan bütün dosyalar birinci sınıfta okuyan hukuk öğrencilerinin bile mantıklarının almayacağı dosyalardır. Hazırlanan dosyalarda yasa ve hukuk yok. Hiçbir şekilde uluslararası sözleşmenin yüklediği yükümlülüklere uygun değil. Bunun üzerinden siyaseten kuşatılan Kürt siyaseti, aynı zamanda yargı sopasıyla da tamamen etkisiz hale getirilmek isteniyor” diye konuştu.

KCK TUTUKLAMALARI KUMPASTI

"HDP'yi etkisiz hale getirmek için hazırlanan dosyalar tamamen hukuka aykırı" diyen Av. Eren, şöyle devam etti: “KCK dosyası bir dönem cumhurbaşkanının devletin resmi sitesinde kumpas davası olarak lanse ettiği bir dosya idi. Bir süre sonra bu ifade siteden çıkarıldı. Yani 15 Temmuz’dan sonra AKP, kendisine yönelik saldırıları bir darbe süreci saldırısı olarak değerlendirdi. Hukuka aykırı, kumpaslar, gizli tanıklar, tamamen hukuk dışı yol ve yöntemlerle Kürtlere yönelik hazırlanan dosyaları bir kumpas olarak değerlendirmiyor. Kürt siyasetçiler yargılanmaya devam ediliyor. Ergenekon ve Balyoz davalarına 'FETÖ'nün kumpası' denildi ama Kürt siyasetine ilişkin aynı ekibin hazırlamış olduğu dosyaların tamamı yapılan yargılamalar neticesinde 'ceza' ile sonuçlandı. Ergenekon ve Balyoz sanıkları beraat ederken, KCK dosyasında bulunanlar cezalandırıldı. Siyasal iktidarın bu yaklaşımı, her zaman için konjonktürel olarak yargıyı da tahakküm altına alıp nasıl karar vermesi gerektiğini ortaya koyan bir yaklaşımdır."

GİZLİ TANIK BANKASI OLUŞTURULMUŞTUR

Av. Eren, şunları paylaştı: "Bir gizli tanık bankası oluşturulmuş durumda. Hazırlanan dosyaya uygun bir gizli tanık bulunarak, söz konusu dosyaya bu gizli tanığın beyanı bırakılmak suretiyle davaya dönüştürülüyor. Buna benzer birçok dosya var. Buna karşı hukuki itirazlarımızı yapmakla birlikte, mevcut konjonktürde hükümetin politikası karşısında yargının bağımsız, hukuka ve uluslararası sözleşmelere uygun karar vermesini beklemek benim açımdan çok doğru değil. Bütün bu baskıya rağmen hakim ve savcıların tek başlarına, bağımsız bir şekilde, olması gerektiği gibi adil karar vermeleri çok zor hale gelmiştir."

HAK İHLALLERİNİ KAYIT ALTINA ALMAK

Verilen kararlarla ilgili Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurular yaptıklarını aktaran Av. Eren, "5 yıl ya da 10 yıl sonra bir hak ihlalinin ortaya çıkıyor olması, bugünkü adaletsizliği ortadan kaldırmıyor. Tabi bugün yapılanları kayıt altına alarak, gelecekte bugünle ilgili hesaplaşmanın yapılacağı döneme bir hazırlık yapmak gerekiyor. Yani kuşkusuz bu faşizm koşulları hep böyle gitmeyecek. Bu ülke, bir gün geçmişte yapılan haksızlıkların ortaya konacağı, bugün ile hesaplaşmanın yapılacağı bir dönemi yaşayacak. Gelecekte bugünün tartışılacağı bir döneme hem HDP olarak biz hem Sivil Toplum Kuruluşları'nın (STK) bir hazırlık yapması gerekiyor. Yaşam hakkı ihlalleri, kötü muamele, seçme seçilme hakkına yönelik saldırıların tamamına karşı kayıtsız durmayarak, suç duyurusunda bulunmak ve davaları etkin bir şekilde takip etmek gerekiyor" şeklinde konuştu.

GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKARMAK LAZIM

Mevcut adalet anlayışından bir beklentilerinin olmadığını söyleyen Av. Eren, şunları ekledi: "Bugün yapılan tüm haksızlıkları ve ihlalleri kayıt altına alıp, gelecekte yapılanları çok açık ve gerçekçi bir şekilde ortaya konulmasını sağlamak açısından herkesin iyi bir çalışma yapmasına ihtiyaç var. Çünkü bugünlerde yapılan birçok hak ihlali, uluslararası sözleşmelere göre insanlığa yapılan suç olarak addediliyor. Bugün bu yapılanlara sessiz kalmamak, demokratik yol ve yöntemlerle itiraz etmek, mücadele etmek, yargı sürecine etkin ve aktif bir şekilde katılım, tüm bu süreçlerde yaşanan ihlalleri kayıt altına almak, gelecek açısından da önem arz ediyor. Sahip olduğumuz güçle gerçekliği ortaya çıkarmak gibi bir sıkıntımız var. Yaşanan hak ihlallerindeki delillere biz ulaşamıyoruz veya deliller bizden gizleniyor. Bu nedenle tüm bu yargı süreçlerinin kayıtlara geçmesini sağlamak yapacağımız en iyi şeylerden biri olacaktır."