Avrupa’da Demokrasi ve Barış Konferansı’na doğru
Avrupa’da Demokrasi ve Barış Konferansı’na doğru
Avrupa’da Demokrasi ve Barış Konferansı’na doğru
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine Belçika’nın başkenti Brüksel’de bir araya gelen Avrupa’daki Kürdistan ve Türkiyeli örgüt ve organizasyonlar Demokrasi ve Barış Konferansı’nı gerçekleştirme kararı aldı. Konferans 29-30 Haziran günü Brüksel’de gerçekleştirilecek.
Avrupa’da yaşayan Kürdistan ve Türkiyeli göçmen örgütleri ile siyasi parti temsilcileri, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı demokratik siyaset ve barış süreci kapsamında önerdiği konferanslar dizisinin Avrupa ayağını görüşmek üzere Belçika’nın başkenti Brüksel’de bir araya geldi.
Brüksel’deki Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) binasında gerçekleştirilen dünkü toplantıya; Asuri-Süryani Avrupa Örgütü Temsilcileri, Avrupa’daki Alevi kurumları, KNK, DİDF, YEK-KOM, TİKB, Dersim Dernekleri, Karerliler Derneği, Ezidi Örgütleri, Almanya Kürt Toplumu, Avrupa Barış Meclisi, İsveç Kürt-Türk Kadınlar İnisiyatifi, Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu (AVE-KON)FEDA, Barış Derneği, Ezidi Federasyonu, Pontus (Laz) Örgütleri, Kürdistan İslami Partisi, TÜDAY, Ezilen Göçmenler Birliği, Sosyalist Kadınlar Birliği, KONRAGEL Başkanı Remzi Kartal, KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, Yazar Doğan Özgüden, Ferda Çetin, Yücel Özdemir, Mahir Sayın, Teslim Töre’nin de aralarında bulunduğu, 60’a aşkın değişik örgüt ve organizasyon temsilcisi katıldı. Toplantıya katılamayan çok sayıda kurum da mesajları ile yapılacak Konferansın çalışmalarında yer alacağını duyurdu.
'TÜRKİYE’DEN BAŞLAYARAK ORTADOĞU’DA RADİKAL DEĞİŞİMİ YARATACAK TARİHİ SÜREÇTEN GEÇİYORUZ’
Toplantının açılış konuşmasını KONGRA-Gel Başkanı Remzi Kartal yaptı. Kürdistan Özgürlük Hareketi adına toplantıya katılanları selamlayarak konuşmasına başlayan Kartal, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 21 Mart günü Amed Newroz’undaki çağrısı ile yeni bir sürecin başladığını söyledi. Kartal, ‘Kürt sorununun çatışmalı mücadeleden demokratik siyasi mücadeleye geçişini sağlayan, bu temel de Türkiye’de başlayarak bütün Ortadoğu’daki ülkelere yayılarak bütün bölgede önemli, radikal değişimi yaratacak bir tarihi süreçten geçiyoruz” dedi.
‘İNKAR POLİTİKASININ SONUÇ VERMEYECEĞİ AÇIĞA ÇIKTI’
Sürecin gelişimi ile Öcalan ile devlet-hükümet arasındaki görüşmelere değinen Remzi Kartal, Türk devletinin uluslararası güçlerden alacağı desteğe güvenerek 2011 yılında imhayı hedefleyen Tamil çözümüne kendini hazırladığı, ancak 2012 yılında gerillanın büyük hamlesel çıkışı, zindanlarda büyük direniş ve halk serhildanları ile bu projenin boşa çıkarıldığını söyledi. Bununla birlikte Türkiye’nin Süreyi politikasının çıkmaza girmesi, Kürtlerin Rojava’da üçüncü mücadele çizgisiyle ortaya çıkardığı gerçekliğin Kürt sorununda uygulanan inkar politikalarının sonuç vermeyeceğini açığa çıkardığını kaydetti.
‘GENEL BİR MUTABAKAT ORTAYA ÇIKMIŞTIR’
Tam da bu süreçte Öcalan’ın öngörüsü ile sürece müdahale ederek inisiyatif aldığını belirten Kartal, bunun sonucu olarak görüşmelere yeniden başlandığına vurgu yaptı. Yapılan görüşmeler sonucunda “genel bir mutabakat ortaya çıkmıştır” diyen Kartal söz konusu mutabakat belgelerinin içeriği hakkında, “Genel bir durum değerlendirmesinin yanısıra bütün kimliklerin eşit vatandaşlık temelinde ele alınması, yasal güvenceye kavuşturulması, Avrupa Yerel Yönetimler Şartı çerçevesinde desentralizasyonun gerçekleşmesi öngörülmektedir” dedi. Kartal, “Yasal-anayasal çerçeve ile elde edilmek istenen durum budur” diye belirtti.
3 AŞAMALI PLAN
Kartal konuşmasının devamında 3 aşamalı plandan bahsederek şöyle dedi: “Birinci aşama gerillanın geri çekilmesi ile sonuçlanıyor. İkinci aşamada gerillanın tam çekilmesi beklenmeden yol temizliği olarak adlandırdığımız yasal düzenlemelerle yeni bir anayasanın alt yapısının oluşturulması. Bu durumda sağlandığında üçüncü aşama olarak nitelendirilen Normalleşme aşamasına geçiş olacaktır. Güvenlik-özgürlük sorunu ortadan kalktığı taktirde ve legalleşme koşulları sağlandığında silahsızlanmanın gündeme geleceği süreçtir.”
Remzi Kartal, demokratik barışçıl çözüm sürecinin başarısızlığa uğraması durumuında beraberlikten ziyade bir zorunluluk olarak ayrılık alternatifinin devreye girebileceğini belirttikten sonra, Öcalan’ın mevcut süreci ilerletmek için önerdiği 4 konferans, konferansların birleşenleri ve misyonlarına değindi.
‘SÜRECE ÖZNE OLARAK KATILINMALI’
Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Başkan Yardımcısı Nilüfer Koç ise, konferans hazırlık toplantısı için yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi verdikten sonra, “devlete dönük kaygılara takılmadan hayallerimize ulaşmak için ne yapacağız, nasıl bir Türkiye istiyoruz gibi temel ve can alıcı sorulara cevap bulmak durumundayız” dedi. Tarihsel bir sorumluluk altına girmiş bulunduklarını, sistem dışında bulunanlar olarak bu sürece katılmak durumunda olduklarını belirten Koç, “Çağırdıklarımıza özellikle sürece nesnel değil özne olarak katılmaları gerektiğini belirttik” diye konuştu. Koç, konuşmasının sonunda ötekileşen kimliklerin bir araya gelmesinde kadının birleştirici karaktere sahip olduğu için kadınların katılımlarını çok önemsediklerini sözlerine ekledi.
BİRLİKTELİK VE MÜCADELE VURGUSU
Açılış konuşması ve bilgilendirme ardından toplantının gündemine geçilerek Avrupa’da yapılmak istenen konferansın ana ekseni, örgütlendirilmesine ilişkin değerlendirme ve önerilere geçildi.
Toplantıya katılanların hemen hemen tümü söz alarak sürece desteklerini beyan ederken, sürecin Kürdistan ve Türkiye halkları, farklı inanç grupları, emekçiler, kadınlar, devlet ve sistem tarafından ötekileştirilen tüm kesimlerin lehine gelişimi için birliktelik ve mücadele vurgusu yapıldı.
Eşitlikçi, özgürlükçü, temel hak ve özgürlükleri garanti altına alan bir anayasa ile devlet tarafından halklar ve Alevi, Hıristiyan ve Ezidi inançlara karşı gerçekleştirdiği katliamlarla ilgili hakikat ve adalet ortak talep ve beklentiler olarak öne çıktı.
Yine devletin baskı ve şiddetinden ötürü Avrupa’ya göç etmek zorunda kalanların ülkeye dönüşü, Avrupa’da devrimci-demokrat-yurtsever örgüt ve kurumlara yönelik kriminalize politikalarının son bulması, sayıları 8 milyona varan Kürdistan ve Türkiyeli göçmenlerin sürekli ihmal edilen sorunlarının çözümü, özellikle gençlere sahip çıkılması gündeme gelen konular arasında yer aldı.
‘KONFERANS ÖNEMLİ BİR SIÇRAMA TAHTASI OLACAK’
Demokratik İşçiler Derneği Federasyonu (DIDF) Başkanı Hüseyin Avgan, Türkiye’nin demokratikleşmesinin Avrupa’da yaşayan Türkiyelilerin de yaşamını etkileyeceğini belirterek, sürecin ciddi olanaklar sunduğunu, asgari müştereklerle birleşecekleri konferansın önemli bir sıçrama tahtası olacağını söyledi. Avgan, konferansa geniş kesimleri katarak, Avrupalı demokrat kesimlerin bilgilendirilmeleri, aydınlatılmaları gerektiğini söyledi.
‘KÜRT HALKI HER ZAMAN ZÜLME MARUZ KALANLARDAN YANA OLDU’
Kürdistan İslam Partisi (PİK) Genel Başkanı Hikmet Serbilind, Kürt halkının büyük bedeller ödediğini, her zaman zulme maruz kalanlardan yana olduğunu kaydederek, “Yeni bir sürece girdik, artık ortak bir platform oluşturarak bu sistemi değiştirmemiz gerekiyor” dedi.
‘ÇÖZÜM YENİ BİR TOPLUMSAL SÖZLEŞME İLE MÜMKÜNDÜR’
Almanya Kürt Toplumu’ndan (Kurdische Gemeinde) Ali Toprak, çözümün eşit vatandaşlık temelinde, yeni bir toplumsal sözleşme ile mümkün olduğunu söyledi. Barış sürecine salt Kürt ve Türklerin değil, Anadolu ve Mezopotamya da yaşayan tüm halkların ve inançların katılması gerektiğini kaydeden Toprak, güçleri oranında bu sürece destek vereceklerini kaydetti.
‘HİRİSTİYANLARDAN ÖZÜR DİLENMELİ’
Av rupa’daki Asuri-Suryaniler örgütü temsilcilerinden Şabo Sahiko, ‘İslam kardeşliği’ ve ‘Misaki Milli’ konularında eleştirilerde bulunarak, bu temelde bir barışın sağlanamayacağını söyledi. Ülkelerin boşaltıldığını, mal ve mülklerine el konulduğunu, halk olarak büyük acılar yaşadıklarını belirten Sahiko, demokratik ve özgürlükçü bir Türkiye’nin kendilerinin de özlemi olduğunu belirterek görüşmelerin başlamasını olumlu bulduklarını kaydetti. Sahiko konuşmasının devamında, yeni anayasa için, Türklerin sahip olduğu bütün hakların herkese tanınması, anadilde eğitim hakkı, tarihle yüzleşilerek Ermeni, Asuri-Süryani, Rum vb halklara karşı gerçekleştirilen katliamların tanınması Hristiyanlardan özür dilenmesinin de aralarında bulunduğu önerilerde bulundu.
‘ORTAK DİLİ YAKALAMAMIZ LAZIM’
Avrupa Barış Meclisi’nden Günay Aslan, barış sürecini desteklediklerini belirterek, hakkim olan, şiddet üreten yapının varlığına dikkat çekti. Söz konusu yapının ortadan kaldırılmasının zaman alacağını belirten Aslan, “Bir yüzleşme kültürünü dayatmamız lazım. Egemen Türk-Sünni siyaseti geriletilerek demokratik kültür geliştirilmeli. Hakikatleri Araştırma Komisyonu çalışmasını destekliyoruz. Empati kültürünü destekliyoruz ve geliştirmeliyiz. Kirli savaşta salt Kürtlerin değil hayatında zarar görmüş Türk yoksullarında acısını paylaşmamız ve ortak dili yakalamamız lazım” dedi.
‘YUNANİSTAN-TÜRKİYE ARASINDAKİ ANLAMSIZ GERGİNLİK GİDERİLMELİ’
Pontus halkı adına toplantıya katılan Dimirtris Konstantisler, görüşlerini 3 ana başlık altında dile getirerek, Yunanlar açısından bakıldığında değiştirilmesini istedikleri Yunanistan-Türkiye arasındaki anlamsız gerginlik olduğunu söyledi. Patriğin el konulmuş mülkiyetini almak için para toplamak mecburiyetinde kaldığını belirten konstantisler, bu durumun giderilmesi için yargı sisteminde reform yapılması gerektiğini söyledi.
‘BU PROJEDE TÜRKİYE’NİN DEMOKRATİKLEŞMESİ VAR’
Avrupa Sürgün Platformu adına konuşan Hayri Agrav, konferansların ‘Kürtler-Türkler, PKK-AKP, Öcalan-Erdoğan gibi yaklaşımların doğru olmadığını gösterdiğini belirterek, “Türkiye’nin demokratikleşmesi var bu projenin içinde. Hiçbir güç kendisini dışında tutmamalı. Bu bir fırsat, bu resmi iyi oluşturmamız lazım. Nasıl bir Türkiye istediğimizi oluşturacağız” dedi.
‘BARIŞIN BİLEŞENLERİ BURADA’
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’ndan Bülent Ant, barış sürecinin adil olması gerektiğini belirterek, bazı kesimlerin bu süreci Kürt-Türk barışı olarak yansıtmalarının doğru olmadığını vurgulayarak, “Bu sürecin ve barışın bileşenleri burada” dedi. Kaygılarıyla birlikte sürecin arkasında olduklarını kaydeden Ant, “Bir birimizi ikna etme derdimizin olmaması lazım. Atacağımız adımlar birilerin önde birilerin arkada kalması ile olmaz, omuz omuza olmak durumunda” diye konuştu.
‘BARIŞ POLİTİKASI HİÇ KİMSEYİ ZEDELEMEMELİ’
Toplantıya gözlemci olarak katılan Dersim Federasyonu adına Salman Çiğmen, PKK’nin halkın, herkesin ortak malı olduğunu, attığı her adımın kendilerini ilgilendirdiğini belirterek, barış politikasının hiç kimseyi zedelememesi gerektiğini söyledi. Referanslara dikkat edilmesi gerektiğini belirten Çiğmen, 30 yıllık mücadelenin karşılığı olmaması durumunda bir kırılmanın olabileceği yönünde kaygılarını dile getirerek, destek ve eleştirilerle Kandil’in desteklenmesi gerektiğini ifade etti.
‘MASANIN BİR TARAFINDA BİZ BÜTÜN MAĞDURLAR VARIZ’
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, toplantıda her renkten temsilin olmasının gurur verici olduğunu belirterek bazı katılımcıların dile getirdiği eleştiri ve kaygılara dikkat çekti. Söz konusu olan ‘Türk-Kürt ittifakıdır, diğer halklara karşıdır’ şeklindeki tartışmaların doğru olmadığını belirten Aydar, “Biz bölgede demokratik güçlerin ittifakını savunuyoruz, emperyal ittifaklarda yerimiz olamaz” dedi. Türkiye’de barış yaparken Araplarla da, Farslarla da dost olmak istediklerini, diğer tüm haklarla ve inançlarla birlikte yaşamak istediklerini kaydeden Aydar, “Biz bir insanlık hareketiyiz. Milliyetçi temelde yaklaşmıyoruz, tam tersine buna karşı mücadele ediyoruz. Bütün inançlara karşı saygılıyız, ama azınlıklara karşı da pozitif ayrımcılığı savunuyor uyguluyoruz. Biz asla ümmetçi bir yaklaşım içinde olamayız. Bu coğrafyada bu kadar müslüman yaşıyorsa onlara karşı da saygısızlık edemeyiz. Kaygıların tarihsel haklı yanları var. Bunu biliyoruz. Bu yaraların nasıl sarılacağına dair arayışımız da var. Hak ve adalet komisyonuna ihtiyaç var. Bu da bizim boynumuzun borcu. Birçok katliam yaşandı. Yakın tarihte en son 2 Temmuz Sivas katliamı var, hepsiyle yüzleşmemiz lazım. Bu bir süreçtir, bir konferansla bitmiyor. Burada bulunan tüm arkadaşlar mücadele etmiş ve bugün bir araya geldik. Mağdurlar olarak bir araya gelip ortaklaşmak önemli. İlk defa bir muhalif güç olarak devleti masaya getirdik. Bu önemli. Masasın bir tarafında biz bütün mağdurlar varız. Barış alternatifini yakaladığımızı düşünüyor kendimize güveniyoruz” dedi.
Civaka Azad adına Selahattin Soro, Öcalan’ın 4 aktör belirlediğini, masada salt Kürtlerin ve PKK’nin oturmayacağını belirterek, “sistem tarafından ezilen herkes özne olup masanın diğer tarafında Kürtlerle birlikte yer almalı” dedi.
30’DAN FAZLA KONU BAŞLIĞI ÖNERİLDİ
Yapılan değerlendirmeler ardından katılımcılar, konferansta ele alınmasını istedikleri konular hakkında önerilerde bulundular. Aralarında, yeni anayasa, hakikat ve adalet komisyonu, ülkeye dönüş, mağduriyetlerin giderilmesi, sürgün ve katliamlarla yüzleşme, yol temizliği gibi 30’dan fazla ana başlıklar altında öneriler sunuldu.
THKO liderlerinden Teslim Töre, kimlik eksenli talepler, inanların yaşadıkları sorunlar, sürgünler, Avrupa’daki emekçiler, gençlik sorunları gibi değişik sorunların ele alındığı ayrı ayrı komisyonların kurulması, komisyonların konferansta sunumlar yapması önerisinde bulundu. Töre ayrıca Avrupa’da diplomatik çalışmalar için HDK’nin kurulması, buna bağlı bir dışilişkiler ekibinin oluşturulması, lobi çalışmalarının geliştirilmesini önerdi.
BARIŞIN TEMEL ŞARTI DEMOKRASİ OLMASIDIR
Mahir Sayan, barış ve demokrasi gibi zor konuları konuştuklarını belirterek, “Barışın olmasının en temel şartı demokrasi olmasıdır. Öyle bir çalışma yapmalıyız ki her geri dönüşte demokrasi duvarımız biraz daha örülmüş olsun” dedi. Sayan, 3 aşamalı yol haritasına paralel oluşturmaları gerektiğini belirterek, Ankara konferansı komisyonlarının esas alınması gerektiğini söyledi.
TEPEDEN ÇÖZÜME KARŞI TOPLUMSAL KATILIM ESASLI ÇÖZÜM
Kürt basın kuruluşları adına katılan gazeteci Ferda Çetin ise, sorunu tepeden çözmek isteyen devlet kanalına karşı Öcalan’ın sürece toplumu mal ederek, toplumla çözmek istediğini belirterek, bunun için toplumun mümkün olan en geniş katılımının gerçekleşmesi gerektiğini ifade etti. Çalışmaların salt konferansla da oluşmadığını belirten Çetin, birleşenlerin işi tüm tabanlarına yansıtması gerektiğini, tabanın görüşlerinin alınması gerektiğini kaydetti. Çetin bununla birlikte, sözle yetinmeyerek eylemle de talep ve beklentilerin dile getirilmesi gerektiğini vurgulayarak, ortak eylemlerin örgütlendirilmesini önerdi.
DEMOKRASİ VE BARIŞ KONFERANSI
Yapılan öneriler sonucu, konferansın ‘Demokrasi ve Barış Konferansı’ adı altında, 29-30 Haziran’da Belçika’nın başkenti Brüksel’de gerçekleştirilmesi kararlaştırıldı. Bunun için ayrı örgüt-kurum-kuruluşun temsilcilerinden oluşan 14 kişilik bir konferans hazırlık komitesi belirlendi. Söz konusu komite, konferansın tektik hazırlıkları yanısıra tüm kesimlerle görüşerek katılımlarını sağlama çalışması da yürütecek.
Konferansa katılacakların sayısı ise Avrupa’da yaşayan Kürdistan ve Türkiyeli tüm halk, inanç, emek, kadın, gençlik örgüt ve hareketleri ile önemli şahsiyetleri kapsayacak şekilde 250 kişi olarak belirlendi. Örgüt-kurum-hareketler için kontejanlar hazırlık komitesi tarafından netleştirilmesine karar verildi. Ayrıca Ankara'da 26-27 tarihinde gerçekleştirilecek olan konferansa en az 2 kişiden oluşan bir heyet ile katılması kararlaştırıldı.
Konferansla ilgili kamuoyuna bugün bir açıklama-çağrının yapılması bekleniyor.