Avrupa’daki Kürt gazeteciler örgütleniyor
Avrupa’daki Kürt gazeteciler örgütleniyor
Avrupa’daki Kürt gazeteciler örgütleniyor
Avrupa’daki Kürt gazeteciler, daha geniş bir örgütlenme için Belçika’nın başkenti Brüksel’de bir araya geldi. Flaman Parlamentosu’nda düzenlenen Avrupa’daki Kürt gazeteciler konferansından Kürt medyasının sorunları ve daha geniş bir örgütlenme tartışıldı. Gazetecilerin Kürdistan Gazeteciler Sendikası kurması bekleniyor.
Brüksel’deki konferansa aralarında Nuçe TV, Stêrk TV, Newroz TV, KNN, ANF, Yeni Özgür Politika, Rûdaw gazetesi, Radyo Aşitî ve Dengê Kurdistan’ın da aralarında olduğu çok sayıda medya ve bağımsız gazeteci katıldı.
Konferansın açılış konuşmasını hazırlık komitesi adına gazeteci Meral Çiçek yaptı. Avrupa’daki Kürt gazetecilerin örgütlenme çalışması için Almanya’nın Köln kentinde bir toplantı gerçekleştirildiğini, ardından da hazırlık komitesi oluşturularak bu konferansa gidildiğini belirten Çiçek, amacın Avrupa’da çalışan gazetecilerin örgütlenmesi olduğunu söylerken, Kürdistan’daki gelişmelerin en iyi şekilde yansıtmanın öneminin vurgulanacağını kaydetti.
Açılış konuşması ardından Belçikalı Kürt kökenli NVA milletvekili Zuhal Demir bir konuşma yaptı. Kürt özgürlük mücadelesi ile Belçika’daki Flamanların yürüttüğü mücadelede ortak yanlar olduğunu vurgulayan Demir, uzun yıllar boyunca Belçika’nın yapısının da Türkiye’deki gibi üniter olduğunu hatırlattı. Demir, Flamanlar da dahil, bütün toplum kesimlerinin Fransızca konuşmaya zorlandığını, ancak yürütülen mücadele ile birlikte Belçika’nın federatif bir sistem kazandığını kaydetti.
Demir, Kürt halkının, eğitim, dil, varlık hakkını devlet çerçevesinde istediğini, bunun da Belçika’daki federatif sistem ile örtüştüğünü sözlerine ekleyerek şöyle konuştu: “Biz NVA olarak, Kürtler ile Ankara arasındaki sorunun iyi bir şekilde çözülmesi gerektiği görüşündeyiz. Barış sürecini de yüzde yüz destekliyoruz Suriye’deki savaşın barış sürecini olumsuz etkilememesini umut ediyoruz. Öcalan’ın ateşkes ilan etmesi, önemli bir gelişme. NVA olarak, çözüm sürecini yakından takip ediyoruz, ateşkesin ilanından sonra da Kürt hareketinin demokratik bir şekilde haklarını elde edeceğini umut ediyoruz. Ben siyasetçiyim, siz gazetecisinin ve gazetecilerin birçok hayati konuda kullanacağı dilin önemini biliyorum. Barış dilini kullanması belki de birçok sorunun çözümü açısından önemli olacaktır.”
Daha sonra divan seçimine gidildi. Divana, Meral Çiçek, Amed Dicle ve Günay Aslan seçildi. Konferansta, gazeteci Günay Aslan, Necibe Qaradaxi, Ferda Çetin ve Hesen Qazi de birer sunum yaptı.
“Avrupa’da Kürt Meydası” konulu ilk sunumu yapan gazeteci Günay Aslan Belçika’nın da Fransızların hakimiyeti altında olduğunu belirterek, “2. Dünya Savaşı’ndan sonra Flaman halkı da kendisini eğitimden geçirdi ve ulusal haklarını elde etti” dedi. Avrupa’daki Kürt medyasının geçmişinin Kürdistan gazetesine dayandığını vurgulayan Aslan şöyle konuştu: “Kahire’de başladı, ancak Osmanlıların baskısı sonucunda Cenevre’ye taşındı. Oradan Londra ve ardından da yeniden Cenevre’ye geldi. 1902’den 1948’ye kadar Avrupa’da Kürtler adına herhangi bir yayın organı çıkmadı. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Kürtler Avrupa’ya geldi. Bu zaman aralığında sadece bir kitap çıktı. 1948’de Kamuran Ali Bedirxan bir bülten ile Avrupa’daki Kürt yayını başlattı. O dönemde Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin yıkılması ardından Doğu Kürdistan’dan Kürt siyasetçiler, aydınlar birçok Avrupa ülkesine geldi. O dönemde bir bülten çıkardı.
1975’ten itibaren Kuzey Kürdistan’da yeni bir süreç başladı. Uluslaşma konusunda Kürt halkının başkaldırısı vardı, bir mücadeleye girişmişti, örgütleniyordu. 74’ten 80’lere kadar Kuzey Kürdistan’da birçok örgüt oluştu, gazete, dergi, büten çıkarıldı. Bu durum 12 Eylül darbesine kadar da devam etti. 12 Eylül darbesi ardından Avrupa’ya gelen Kürt siyasi mültecile de dergi çıkardılar. 1980-1995’e kadar Almanya ve İsveç Kürt yazılı basını açısından özel ülkeler oldu. Kuzey Kürdistan’da silahlı mücadele de başlamıştı, bunun etkisi de çok oldu, evleri, köyleri yakılan insanlar, çocukları, babaları öldürülen insanlar Avrupa’ya dağıldı. 1995’te bir milad yaşandı. İlk Kürt televizyonu olan MED TV, Miqdat Bedirxan’ın ‘Ben bu gazeteyi, dünyada bir halk var ismi Kürt, bu halkın bir ülkesi var adı Kürdistan. Bunu bütün dünyanın duyması için uğraşıyorum’ sözünden hareketle yayın hayatına başladı. MED TV, Kürt kimliğinin inşaasında önemli bir rol oynadı. MED TV ile birlikte yeni bir dönem başladı. 4 yıl yayın yaptı, ancak Türk devleti ve NATO ve Avrupa ülkeleri saldırdı. Medya TV, Roj, Nuçe, Sterk, Ronahi, Newroz tv yayın hayatına başladı. Diğer kanalların hepsi de MED tv’nin açtığı yolda ilerliyor.”
Gazeteci Necibe Qaradaxi ise ‘Medya ve Kadın’ konulu bir sunumunu yaptı. Tarihi bir süreçten geçildiğini vurgulayan Qaradaxi şöyle devam etti: “Konferansımızı tarihi bir dönemde gerçekleştiriyoruz. Medya dilinde kadın, medyanın kadın üzerinden toplumu ele alışını değerlendireceğiz. Medyada kadının gazeteciliğinin rolü çok önemli. Medyada birinci, ikinci kategoride toplum nasıl ele alınıyor. Çok rahat bir şeklide kadın üzerinden kültür, kimlik kırımı yaşanıyor, toplum parçalanıyor. Egemen dil kullanılıyor ve toplum yok edilmek isteniyor. Örneğin, din, egemenlerin ihtiyaçları kapsamında dilini şekillendiriyor, toplumu şekillendiriyor. Haberlere baktığımızda, kadın haberleri sıralamada en altta görüyor, erkek figürü olan haberler ise daima ön planda kullanılıyor. Kullanılan dilde de egemen kültür etkisi çok yoğun. Kürt kadın basının örgütlenmesi çok önemli bir durum. Geçtimiz günlerde Kadın Demokratik Kadın Bilgilendirme kurumu kuruldu. Bu çok önemli bir gelişmeydi.
Her kurumda kadınlar bulunuyor, bu kadınların örgütlenmesi önemli. Örneğin benim çalıştığım basın organı veya diğer tüm kurumlarda hiçbir karar, kadının onayı olmadan alınmıyor. Bu Kürt halkının yürüttüğü uzun soluklu mücadeleninin ve kadının bütün çalışma sahasında örgütlenmesi ile bağlantılı diyebilirim.
Kadının dili, barışın, demokrasinin, egemenliğe karşı yürütülen mücadelenin dilidir. Kürt basın kurumlarında da bu dilin oluşturulması gerekiyor. Kürdistan’da kadın gazeteciler için bir örgütlenmeye gidilmesi gerekiyor.”
Gazeteci Ferda Çetin “Özgür basın geleneğinin rolü ve önemi” konulu sunumunda, “Basın-yayın ve gazetecilik, egemenlerin ve güç sahiplerinin iktidarını topum adına sınırlayan ve denetleyen temel kurumların başında geliyor” değerlendirmesini yaptı.
Çetin, şunları ifade etti: “Bu bakımdan basın-yayını üçünü kuvvet olmaktan çıkararak, dördüncü kuvvet olarak tanımlayan benzetmeler, gazeteliğin amacına terstir. Yine bu çerçevede yapılan ‘bağımsız basın’, ‘tarafsız basın’ tanımlamaları da gerçek hayatta karşılığı olmayan tanımlamalardır.
Özgür basının tek ve yegane amacı, bilgiyi, gerçekleri ve hakikati –ki bunların her biri değişik bir anlam taşıyor- topluma ulaşmaktadır. Bu noktada gazetecilik esnasında yoksullara, emekçilere ve ezilenlere hizmet eder. Çünkü güç ve iktidar sahiplerinin zenginlikleri ve mutlulukları toplumun büyük çoğunluğunun yoksulluğu ve sefaleti üzerine inşa olmuştur. Kendileri sosyal, siyasal ve ekonomik hayatı planlayıp yönetittikleri için reel durmun yaratıcısı oldukları gibi gerçeğe ulaşma imkanları da fazlasıyla mevcuttur. Bu nedenledir ki ‘tarafsız basın’ ‘tarafsız gazetecilik’ tanımlamaları da gerçek hayatta karşılığı olmayan tanımlamalardır.
Tarafsızlıktan söz edebilmek için hakkızlıkların hukuksuzluğun, adaletsizliğin, zorbalığın, şiddetin erkek egemenliğinin tamamen ortadan kalkmış olması gerekir. Günün birinde demokratik, eşit, özgür, cinsiyet özgürlükçü, politik, ahlaki bir toplum yaşamı kurulduğunda o zaman taraf olmaya gerek kalmayacak, dolayasıyla tarafsız kalmak da bümkün olabilecektir. Ama bugün değil. Kürt medyası açısından özgürlük tüm bu zorluklara ve güçlüklere karşı durabilme, bunlara karşı mücadele iradesi ve kararlığında olmak demektir.
Özgürlükle bağlantılı olarak, önemli ikinci husus özgünlüktür. Özgünlük ise özgür olmak ve özgür kalabilmek için ‘kedimiz olmayı’ zorunlu kılar. Kendi köklerimiz, kendi düşüncemiz, kendi olanaklarımız, kendi emeğimiz ve kendi yaratımımızla toplum için üretmek..."
"Kürt basını açısından üretim, Türkçü, İslamcı ideoloji ile Fars ve Arap sömürgeciliği ile günlük olarak mücadele anlamına geliyor. Egemen iktidar ve onun hizmetkarı medya ile günlük olarak karşılaşma ve çatışma, aynı zamanda özgür Kürt basınının olağan faaliyetleridir. Çünkü sömürgi-egemen medya, günlük haber yayınında, sürekli ve sistematik bir ekilde Türk dilinin kültürünün derin köklerinden, zenginliğinden söz ederken, Kürt dilini ve kültürünü değersizleşme faaliyeti yürütür.
Kürt medasının son 40 yıllık mücadelesi, bu tahripkar faaliyeti boşa çıkarak, kendi gerçeğinde ısrar etmesi ve bunu büyük oranda kabul ettirmi olmasındandır. Bugün onlarca Kürt gazetecinin hapse atılması, cezalandırılması bu tarihsel hesaplaşmanın sonucudur.
Yeniden baştaki tespite dönersek, özgür olmak ve özgürlüğü koruyabilmek için kendimiz olmak ve özgün kalmak gerekiyor…
O nedenle, egemenlikiz bir toplum için yeni bir ‘yazım’ı kendimiz yapmalıyız. Bu da yeni bir kimlik demektir. Bizim kimliğimiz ise salt ve tek başına Kürt olmaktan ibaret olamaz. Çünkü bizim özgür basın kimliğimiz, bize atalardan miras kalan bir mülk değil. O itirazla, direniş ve mücadele ile inşa oluyor. Bu inşa sürecinde şehit düşen onlarca Kürt gazeteci, yıllarca hapis yatmış meslektaşlarımız, ceza tehditi altında sürgüne çıkmış yüzlerce gazeteci, bombalanmış gazete binaları ile öldürülen bir miras vardır.”
Hasan Qazi de “dil” konusuna ilişkin sunum yaptı. Bireylerin tanımında dilin çok önemli olduğunu söyleyen Qazi şöyle konuştu: “Tarihten bu yana Kürtlerin dil talebi, birinci taleplerinden birisidir. Benim kullandığım lehçenin kabul edilmesi gerekiyor, eğitim dili olması gerekiyor biçiminde bir yaklaşım doğru değil. Televizyonda MED TV ve ardından kurulan bütün televizyonlarda Kürtçenin bütün lehçeleri kullanıldı. Kurmanci, Sorani, Dimili, Hewrami, Feyli, Kelhuri kullanılıyor. Bütün lehçelerde programlar yapılıyor. Bu lehçeler nüfus sayısı üzerinden önem kazanmıyor, eşitlik temelinde önem kazanıyor.
Kürçenin lehçeleri konusunda bizim kendi model arayışımız olmalı. Dil bilimciler ve burada şu anda bulunan basın emekçileri bu konuya ilişkin çalışmalar yürütebilir. Her Kürt basın kurumu, gazete, televizyon, radyonun standardı olmalı. Kürtçenin şimdi bir standardı yok.”
Konferans, Özgür Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmenleri Eren Keskin ve Hüseyin Aykol’un gönderdiği yazılı mesajın okunması ile devam etti. Ayrıca sağlık sorunlarından dolayı konferansa katılamayan Medeni Ferho da bir mesaj gönderdi.
Sunumlar ve mesajların okunması ardından gündem belirlendi: Kürt basınının sorunları, Avrupa’da örgütlenme ve çalışmaların yürütülmesi için bir komitenin oluşturulması.
Daha sonra tartışmalara geçildi. Yapılan konuşmalarda örgütlenme sorunu ele alınırken, gazetecilik meseleğini yapan ve Avrupa’da yaşayan tüm kesimlere ulaşılması gerektiği belirtildi. Mesleki olarak Kürtçeye önem verilmesi, folklorun bütün yönlerine ağırlık verilmesi gerektiği de kaydedilirken, folklorün bütün yönleri ile ele alınmasının önemine dikkat çekildi. Çok önemli bir süreçten geçildiğine vurgu yapılan tartışmalarda siyasetin oynadığı rolün önemine değinildi. Kürt gazetecilerin örgütlenmesi için bir oluşuma gidilmesinin hazırlıklarının yapılması, tüzük, üyelik sisteminin oluşturulması gerektiği üzerine görüşler de belirtildi. Kürt medyasının, Kürt dili ve kimliğinin oluşumunda önemli bir rol oynadığı tespitinin yapıldığı tartışmalarda, Avrupa ülkeleri bazında, çok sayıda Kürt gazetecinin yaşıyor olmasına rağmen örgütlü gücünün oluşturulamadığı eleştirisi yapıldı. Kurulması beklenen Kürdistan Gazeteciler Sendikası’na üyelikte ise, siyaset, görüş ayrılığı gözetilmeden bütün kesimlere ulaşılmasının öneminin altı çizildi.