'Avrupa Kürt çözümü için yanlış sinyal veriyor'
'Avrupa Kürt çözümü için yanlış sinyal veriyor'
'Avrupa Kürt çözümü için yanlış sinyal veriyor'
Almanya'nın Hamburg şehrinde 'Anti-terör 129b' yasası çerçevesinde Ali İhsan Kıtay'a 2 yıl hapis cezasının verilmesi ve şartlı serbest bırakılmasıyla Kürt siyasetçilerin yargılamasında yeni bir dönem başladı. Hamburg'daki dava sürecini izleyen gazeteci ve sosyolog Martin Dolzer'e göre ise başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri, Kürt meselesinin çözümü için yanlış sinyal veriyor.
11 Eylül saldırılarının ardından Almanya''da yürürlüğe giren "Anti-terör" yasasının 129b maddesi nedeniyle Kürt siyasetçilere karşı açılan davalardan ilki 13 Şubat'ta Hamburg'da sonuçlanmıştı. Kürt siyasetçi Ali İhsan Kıtay'a Hamburg eyalet mahkemesi "Yabancı bir terörist örgüte yönetici olmak" suçlamasıyla 2,5 yıl hapis cezası verdi. Cezanın yarısından fazla bir süre tutuklu kaldığı ve firar tehlikesi olmadığı için Kıtay şartlı olarak geçtiğimiz hafta serbest bırakıldı.
Ancak Kıtay'a verilen cezayla birlikte Alman yargısı ilk kez bir Kürt siyasetçisine ülkede 1993 yılından itibaren yürürlükte olan PKK yasağı yerine, 129b maddesinden dolayı ceza vermesi aynı zamanda Berlin hükümetinin Kürt özgürlük hareketine karşı aldığı yeni pozisyon olarak değerlendiriliyor. Hamburg'da 6 ay süren yargılamayı izleyen gazeteci ve sosyolog Martin Dolzer, yeni süreçteki "Almanya ve Avrupa'nın Kürt sorununu" ANF için yorumladı.
'MAHKEME, KİMYASAL SUÇLAMASINI DİKKATE ALDI'
Kürt sorunun çözüm sürecinin tartışıldığı, Türk hükümetinin Öcalan ile Kürt hareketiyle diyalog arayışı dönemde Hamburg'da verilen kararı "Berlin'den verilen yanlış mesaj" şeklinde nitelendiren Dolzer "Bu karar Kürt meselesinin çözüm sürecini olumsuz etkileyecek ve Türkiye'nin elini 'PKK terörist bir örgüttür' iddiası konusunda güçlendirecektir" dedi.
Alman yargısının Kürt hareketi için 'Terörist' ve 'Özgürlük hareketi' ikilimi arasında kaldığına dikkat çeken Dolzer'e göre yargıç ve savcıların bu konuda yapacağı pek fazla bir şey yok, bu konuda Berlin hükümetinin aldığı pozisyon önemli. Hamburg'da dava sürecinde mahkemenin Kürdistan'daki savaş suçları ile insan hakları ihlalleri de göz önüne aldığını ve bunun olumlu olduğunu söyleyen gazeteci Martin Dolzer şu örnekleri verdi:
"Mahkeme heyeti, özellikle 1999 yılında şimdiki genelkurmay başkanı Necdet Özel'in PKK gerillarına karşı kimyasal silah kullanma talimatını verdiği video görüntülerini izledi. Bu suçlardan dolayı 2011 yılında Almanya'da Erdoğan için yapılan suç duyurusunu dikkate aldı. Alman yargısının tarafsız bir karar vermesi için Kürdistan'daki savaş gerçekliği konusunda iyi bilgilendirilmeli. Tüm bu açılardan dolayı Kıtay'ın yargılanması pilot davaydı. Umarım Stuttgart, Düsseldorf ve Berlin'de devam eden diğer yargılamalarda Alman yargıçları fotoğrafın tamamına tarafsız bakarlar."
'SÜRGÜNDEKİ SİYASETÇİLER BARIŞ SÜRECİ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ'
Sürgündeki Kürt siyasetçilerinin kriminalize edilmesi ve yaşadıkları ülkelerde korunmamasının barış sürecine zarar verebileceğini düşünen Alman gazeteci Martin Dolzer "Paris'te 9 Ocak günü Kürt kadın siyasetçiler Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylamez'in katledilmesi olayı Türk hükümetinin sürgündeki siyasetçilerin iade edilmesi konusunda elini güçlendirecek. Bence katliamın bu boyutu gözden kaçmamalı. Örneğin 1993'de Rostock'ta mültecilerin yakılması Almanya'da iltica yasalarını sertleştirdi. Ya da 11 Eylül saldırıları dünya çapında anti-terör yasalarının uygulanmasına neden oldu. Paris'teki katliam da sürgündeki siyasetçiler için yeni bir dönem" dedi.
Avrupa'nın söz konusu Kürt siyasetçileri koruyarak barış sürecine önemli bir katkı sunabileceğini belirten Dolzer, Alman başbakanı Merkel'in Pazar günü başlayacak Türkiye gezisine dikkat çekti. Merkel'in Türkiye ile ekonomik ilişkileri, silah anlaşmaları ve Suriye krizinde Ankara ile ortak strateji geliştireceğini ön gören Dolzer "Maalesef bu sıkı ilişkileri Almanya daha fazla Kürt siyasetçini tutuklama olarak algılayabilir" dedi.
KÜRT HAREKETİ 129B YASASI KISKACINDA!
Uluslararası terörizmle mücadeleyi kolaylaştırılma gerekçesiyle 2003 yılında yürürlüğe giren 129 yasasının 'a' bendiyle Almanya merkezli 'terörist örgütler' yargılanıyor. Maddenin 'b' bendi ise yurt dışında herhangi bir politik şiddet eylemine katılan kişi ve grupların Almanya'da da yargılanabilmelerinin önünü açıyor.
Yasanın PKK üyesi oldukları iddia edilen Kürt siyasetçilerinin davalarına esin kaynağı olması uzun yıllar tartışma konusuydu. Ancak 28 Ekim 2010'da Federal Mahkeme, 129b maddesinin PKK davaları için de geçerli olmasına karar vererek, bu yöndeki yargılamaların önünü açtı. Alman yargısı, PKK konusundaki görüşünü Avrupa Birliği'nin "Terörist örgütler" listesine dayandırıyor. 2 Mayıs 2002'de AB'nin "Terörist örgütler" listesini açıklayan Avrupa Komisyonu, bu listeye PKK'yi de almıştı.
Kürt siyasetçilerinin bu maddeyle yargılanmasının hukuk dışı olduğuna dikkat çeken Ali İhsan Kıtay'ın avukatları ise Hamburg'daki dava sürecinin sonuçlanmasından sonra konuyu Federal Anayasa Mahkamesi'ne taşıdı. Kürt siyasetçi ve aktivistlere yönelik 129b maddesi davalarının bir başkası ise Eylül ayında Stuttgart Yüksek Eyalet Mahkemesi'nde başlamıştı. Temmuz 2011'de gözaltına alınıp tutuklanan Kürt gençleri Rıdvan Özmen ve Mehmet Akan Komeleyên Ciwan yöneticisi olmakla suçlanıyor.
Aynı şekilde Kürt genci Metin Aydın, İsviçre'de tutuklanarak geçtiğimiz Kasım ayında Almanya'ya getirilmişti. Bu davanın da önümüzdeki aylarda başlaması bekleniyor. Yasası çerçevesinde Berlin Temyiz Mahkemesi'nde yargılanan Kürt siyasetçi Vezir T.'nin duruşmaları da sürüyor. Geçtiğimiz hafta gerçekleşen ikinci duruşmada Vezir T.'nin avukatları davanın iptal edilmesi talebinde bulundular. Ancak mahkeme "129b yasası Almanya'nın dış politika ilişkileri ve çıkarlarından dolayı hayata geçirildi, Alman yasasını bağlamıyor" görüşünü açıklayarak, talebi reddetmişti.