ÝHD'de düzenlenen basın toplantısında konuşan Prof. Dr. Gençay Gürsoy, bugün 37. gününde olan açlık grevleri için, taleplerin yerine getirilebileceðini belirtti, "Başbakan'ın iki cümle etmesi bile bu hayatları kurtarabilir" dedi. Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise, daha önceki açlık grevlerinde olduðu gibi baðımsız bir kurulun süreci izlemesi ve açlık grevindeki tutukluların talep ettiði hekim desteðini sunması gerektiðini söyledi.
PKK ve PAJKlı tutsaklar öncülüðünde başlatılan süresiz dönüşümsüz açlık grevleri 37. gününe girerken aydın, sanatçı ve siyasetçiler ÝHD Ýstanbul Şubesinde konuyla ilgili bir basın toplantısı düzenledi.
ÝHD Şube Başkanı Ümit Efe, TUHAD-FED Başkanı Zübeyde Teke, eski milletvekili Mehmet Bekaroðlu, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, BDP Ýstanbul Eş Başkanı Asiye Kolçak, Avukat Filiz Kerestecioðlu ve Oyuncu Jülide Kuralın katıldıðı basın toplantısında ilk olarak TUHAD-FED Başkanı Zübeyde Teker konuştu.
BUGÜN TEKÝRDAÐDA TUTSAKLARA SALDIRI GERÇEKLEŞTÝ
Teker, bugün itibariyle 58 cezaevinde 483 tutsaðın açlık grevinde olduðunu, bu sayının kısa sürede bine yükseleceðini söyledi. Eylemlerinin 37. gününde olan 63 tutsaðın durumunun kritik olduðunu belirten Teke, tutsakların durumuna ilişkin şu bilgiyi verdi: "Siirt, Diyarbakır, Kandıra, Silivri cezaevlerinde ilk grupta yer alanlarda burun kanaması, uykusuzluk, hafıza ile ilgili sorunlar, mide bulantısı başladı. Açlık grevi nedeniyle Şakran ve Silivri cezaevlerinde hücre cezasına çarptırıldılar. Bugün Tekirdað'da açlık grevinde olanlara saldırı gerçekleşti. Bazı cezaevlerinde ilk 10 gün çeşme suyu dışında şeker, limon, tuz gibi açlık grevinde kullanılması gereken gıda maddelerinin alınmasına izin verilmedi. Birçok cezaevinde B1 vitamini keyfi bir şekilde arkadaşlarımıza verilmiyor. Maltepe Cezaevi'nde de TMK maðduru 4 çocuk 8 gündür aynı taleplerle açlık grevinde."
Sürece ilişkin kamuoyu duyarlılıðı beklediklerini söyleyen Teke, "Tutuklular, Sayın Öcalan dışında çaðrı yapacak hiçbir kurumu dikkate almayacaklarını söylüyor. Sadece önderleri çaðrı yaparsa, açlık grevinden vazgeçebileceklerini söylediler. Bu temelde bir heyetin oluşturulup, görüşmenin saðlanması bizim için çok önemli" dedi.
BAKANLIÐIN AÇIKLAMASI ÇOK TEHLÝKELÝ
Ardından söz alan ve 1996 ve 2000 yıllarındaki ölüm oruçlarında arabulucu heyette yer alan eski milletvekili Mehmet Bekaroðlu, taleplerin tartışılabileceðini, ancak hala bu ülkede siyasi bir talep için insanların bedenlerini ortaya koymak zorunda kaldıðını söyledi. "Bu siyasi taleplerin ölüm oruçlarıyla ifade ediliyor olması, demokrasi açısından nerede olduðumuzu gösteriyor" diye konuştu.
Eylemde kritik aşama doðru gelindiðini belirten Bekaroðlu, "37. günde toplumdaki bu duyarsızlıðı anlamakta zorlanıyorum. Bakanlıðın açıklaması 'Bekliyoruz. Önemli bir olay olmadı. Bilinç kaybı olduðu zaman zorla müdahale edeceðiz' şeklindeki açıklaması çok tehlikeli. Ýnsan hakları savunucuları olarak ölümlerin önüne geçmek için acele etmemiz gerekiyor" dedi.
BEDENLERÝ ÜZERÝNDEN ÇIÐLIKLARINI DUYURMAYA ÇALIŞIYORLAR
Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise, cezaevlerindeki açlık grevlerinin aynı zamanda "bir imdat çıðlıðı" anlamına geldiðini söyledi. "Tecridin olumsuz sonuçlarına karşı seslerini çıkartıyorlar. Kendi anadillerinde konuşabilmek için seslerini çıkarmaya çalışıyorlar. Bu kadar temel hakların ihlal edildiði bir ortamda insanlar kendi bedenleri üzerinden ne yazık ki, çıðlıklarını sessiz, ilgisiz bir kamuoyuna duyurmaya çalışıyorlar" diye konuştu.
Bugün daha inceltilmiş baskı yöntemleriyle karşılaştıklarını belirten Fincancı, 1980lerdeki büyük ölüm orucunu hatırlatarak şunları söyledi: "O günler askeri darbe koşullarıydı. Darbe sonrası olmasına raðmen çok daha naif, dolayısıyla daha adım atılabilir bir durumdayken, bugün ise bir bürokrat çıkıp, 'Bilinçleri kapandıðında rahat müdahale edebilmek için, tekli hücrelere aldık' diyebiliyor. Bu insanların bir süre kendi başlarına ayaða kalkamayacakları, tuvalet gereksinimlerini karşılayamayacaklarını günlere geliyoruz. Açlık grevi nedeniyle baðışıklık sistemi zayıflarken, açlıktan deðil, enfeksiyon hastalıklarıyla yok etme çabası. Bilinci kapandıktan sonra insanlara yapılan müdahaleler, çok geç müdahaleler ve insanları sakat bırakıyor. Genç insanlarımızı sakat bırakan bir tarihi var bu memleketin."
BAÐIMSIZ KURULLAR SÜRECÝ ÝZLEMELÝ
"Sessizce evlerinde dizi izleyen insanların, ölmekte olan insanlar için ne yapabilirim diye düşünmeye başlaması gerekir" diyen Fincancı, "Daha önceki açlık grevlerinde olduðu gibi bu sürecin baðımsız kurullarca izlenmesini saðlamak gerekiyor. Kürt illerindeki tabip odalarımız bu izleme çalışmalarını ve tıbbi destek için çaba gösteriyorlar. Ancak onlar da ciddi dirençlerle karşılaşıyor" dedi. B1 vitaminin sakatlıkların daha az olmasını olanaklı kıldıðını belirten Fincancı, "B1 vitaminin kullanımını saðlamak çok önemli" diye belirtti.
TALEPLER KARŞILANMAYACAK TALEPLER DEÐÝL
Prof. Dr. Gençay Gürsoy da, bir hekim olarak açlık grevi ya da ölüm orucu eylemini olumlu karşılamadıðını belirtti, "ancak, gelin görün ki, bu ülkede çaresi tek ifade aracı hayatını ortaya koymak olan çok sayıda insan var, giderek de sayıları artıyor. Hayatınızı ortaya koyarak bir duyarlılık talebinde bulunuyorsunuz. Ancak bu ülkede insan hayatının bedelini çok iyi biliyoruz. Ýşte, Uludere ortada" dedi.
Taleplerin yerine getirilmeyecek talepler olmadıðının altını çizen Gürsoy, "Şu anda bile şu ya da bu biçimde görüşme olanaðı mümkün. Başbakan'ın iki cümle etmesi bile bu hayatları kurtarabilir" diye konuştu.
SÖZÜMÜZ KAMUOYU VÝCDANINA
BDP Eş Başkanı Asiye Kolçak da, hükümetten bir beklentilerinin olmadıðının altını çizdi, "Sözümüz Türkiye kamuoyuna, vicdan sahibi insanlara. Bu çıðlıðı duyun. 30-40 yıldır süren kirli savaşa hayır, deyin. Suriye'deki savaşa karşı sokaða dökülen binlere sesleniyorum; Kürdistan'da 30 yıldır savaş yürütülüyor. Ýnsanlarımız öldürüldü, doðamız, kültürümüz yok edildi. Bu savaşa sessiz kalmayın" dedi.
Avukat Filiz Kerestecioðlu, tutukluların taleplerinin bir halkın siyasi talepleri olduðunu söyledi. "Her evde bir adalet maðduru var ve ülke tutuklu bir ülke haline geldi" diyen Kerestecioðlu, şöyle konuştu: "Düşünce ve ifade özgürlüðü olmadan yaşam hakkı söz konusu olamaz. Maalesef insanlar, ifade özgürlüðünü kullanamadıkları için yaşamlarını ortaya koyuyorlar. Elimizden geleni yapmamız gerekiyor. Çözümler aslında çok yakında."
HER ÖLÜMÜ SAYIYA ÝNDÝRGEYEN TOPLUM SUSKUNLUÐU BOZMALI
Oyuncu Jülide Kural da, toplumun yine saðır olduðunu belirtti, "Her ölümü bir sayıya indirgeyerek unutan bir toplumda yaşamamak için düşünen herkes, bir kez olsun da konuşmayı denemeli" dedi.
Basın toplantısının sonunda gazetecilerin "Bu açıklamayı yapanlar, bir arabulucu heyet misyonunu yüklenip, Abdullah Öcalan'la görüşecek mi?" sorusuna, ÝHD Şube Başkanı Ümit Efe, şu yanıtı verdi: "Arabulucu bir heyet olmayı şu anda düşünmüyoruz. Bizim amacımız, açlık grevlerine, kamuoyunun dikkatini çekmek. Ancak gerektiðinde elimizi taşın altına koymaktan çekinmeyeceðiz."