AYM’nin yeniden iptal etmesi gerek

Avukat Erselan Aktan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması öngören 18 maddelik yasayı AYM’nin Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’yla olan çelişkisini gözeterek tekrar iptal etmesi gerektiğini vurguluyor.

Anayasa Mahkemesi’nin daha önce iki defa iptal ettiği, daha sonra AKP’nin oylama günü Meclis Genel Kurul’a gelmemesi üzerine muhalefet oylarıyla yeniden düşen; ama AKP’nin yasal olmamasına rağmen tekrardan oylattığı güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması öngören 18 madde yasalaştı ve 17 Nisan 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlandı. Yasa daha önce Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’yla bağdaşmaması gerekçesiyle iptal edilmişti. Bazı kısımların düzenlenmesine rağmen hala ‘yasal’ olarak fişlenmeyi de beraberinde getiriyor. Avukat Erselan Aktan’a yasalaşan bu 18 maddenin yeni hallerinin neler getirdiğin sorduk.

Daha önce AYM tarafından iptal edilmişti fakat şimdi yasalaştı. Önceki iptal gerekçesi neydi?

Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması öngören 18 maddelik yasa Resmî Gazete’de yayımlandı. Düzenleme daha önce AYM tarafından iki defa iptal edilmişti. Anayasa Mahkemesi, iptal gerekçesinde soruşturma ve arşiv araştırmasının nasıl ve kimler tarafından yapılacağının belirsiz olduğunu belirtmişti. Anayasa Mahkeme’nin esas gerekçesi düzenlemenin öngörülemezliği ve Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’yla bağdaşmamasıydı. AKP ve MHP’nin yasayı Anayasa Mahkemesi’nin bu şerhini hesap ederek çıkardığı söylenebilir.

Peki, şimdi AKP ve MHP neyi değiştirdi?

Kanun teklifinde bulunan “sıhri hısımlar” (Kan bağı ile değil, kanuni yollarla oluşan hısımlık) son anda çıkarıldı ve soruşturma ve arşiv araştırmasını yapacakların isimleri sıralanarak yasaya kondu. Buna göre araştırmayı Millî İstihbarat Teşkilâtı Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahalli mülki idare amirlikleri yapacak. Ancak iktidarın bu manevrası yasanın muhtevasıyla değil, usulle ilgili.

Yani?

AYM’nin iptal gerekçesinde iki önemli husus vardı: “Kimler yapacak” ve “nasıl yapacak?” Bu haliyle soruşturmayı kimlerin yapacağı netleşti ancak nasıl yapılacak, kamu personeli adaylarının önüne ne tür engeller, zorluklar çıkarılacak, bunlar hâlâ belirsiz. Öte yandan yasada şöyle ifadeler var: “İstihbarattaki olgusal veriler, eylem birliği, irtibat, iltisak…” Bütün bunların ölçütleri neler? “Olgusal veri” ne demek ve neleri kapsayacak? Yine yasada “Yabancılarla olan ilişik” gibi şeffaflığı ya da denetlenebilirliği yok sayan bir hüküm var. Söz konusu yabancıların kimler olduğuyla ilgili açıklayıcı en ufak bir ifade yok. Dolayısıyla yasanın Anayasa’ya aykırılığı hâlen devam ediyor.
 

Yasa sadece kamuyu mu etkiliyor yoksa genişlemesi mümkün mü?

Bu haliyle soruşturma ve arşiv taramasının sadece kamu personelleri adaylarına yönelik yapılacağı söylense de özel sektöre nasıl yansıyacağının öngörülemezliği söz konusu. Kamuya kabul edilmeyenleri özel sektör nasıl karşılayabilir? En iyimser yorumla söyleyecek olursak “şüpheyle” karşılayacaktır. Bu durum ileri vadede, belli kesimler açısından kamuda çalışma isteğini de kırabilir, adayları baştan pes etmeye yöneltebilir. Yasanın çıkarılma motivasyonuna bütünsel bakılırsa, üniversitelerin belli bölüm ve programlarına olan talep de bundan etkilenebilir; öğretmenlik, sağlık gibi bölüm ve fakültelere olan rağbet etkilenebilecektir.

Yasada bir değerlendirme komisyonu geçiyor. Bu komisyonun bağımsızlığını nasıl tayin edilecek?

Yasanın araştırma ve soruşturmayı kurulacak olan Değerlendirme Komisyonu’na havale edecek olması da hukuken sakat. Komisyon üyeleri Cumhurbaşkanlığında İdari İşler Başkanı’nın, TBMM Başkanlığı’nda genel sekreter yardımcısının, bakanlıklarda bakan yardımcısının, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında en üst yöneticinin görevlendireceği bir üst kademe yöneticisinin; üniversitelerde rektör yardımcısının, valiliklerde vali yardımcısının başkanlığında seçilecek isimler olacak. Bu mercilerin tamamının ya Cumhurbaşkanlığı tarafından belirlendiği ya da iktidara yakın oldukları sır değil. Dolayısıyla kamuda çalışacak kişilerin tamamının iktidar partisi veya partileri tarafından seçilecekleri ve bunun artık “yasal” olduğu söylenebilir. Düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi’ne iki defa götürüp iptal ettiren parti CHP’ydi. Bu yasanın aynısını ileride olası bir CHP iktidarı yapsa, Anayasa Mahkemesi’ne ilk götürecek parti muhtemelen AKP olur. Çünkü yasa siyasi angajmanlarla hareket edilerek ve uygulamadaki karşılıkları öngörülerek hazırlandı.

Yasadaki hukuka aykırılıklar usulen törpülenmiş görünse de Anayasa Mahkemesi’nin bu politik saikleri hesaplaması, öngörülemezliğini dikkate alması ve Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’yla olan çelişkisini gözeterek tekrar iptal etmesi gerekiyor.