Bahar Darbesi
Ancak Ortadoğu’da şekillenişin Suriye’de gerçekleştiğini de tarihsel bir hafıza notu olarak düşmek gerekecektir. Buradaki zaman işleyişi, Suriye’nin etrafındaki şekilleniş tamamlandıktan sonra Suriye’nin dizayn edilmesidir.
Ancak Ortadoğu’da şekillenişin Suriye’de gerçekleştiğini de tarihsel bir hafıza notu olarak düşmek gerekecektir. Buradaki zaman işleyişi, Suriye’nin etrafındaki şekilleniş tamamlandıktan sonra Suriye’nin dizayn edilmesidir.
Tunus’ta kendini yakan bir seyyar satıcı ile ülke genelinde başlayan gösteriler kısa süre sonra Ortadoğu’da birçok yönetimin değişmesine vesile oldu; daha birçok değişimi de kendisiyle birlikte getirdi. Mısır’da bir darbe ile sonuçlanıyor gibi duran ‘’Arap Baharı’’ süreci, Suriye’de vekalet savaşını kendisiyle birlikte getirdi. Bu süreç halen daha bitmiş değil. Tam da bu noktada, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tespitiyle başlamak gerek; "Suriye’de kurulacak olan bir yapılanma tüm Ortadoğu’ya yayılır."
Ancak Ortadoğu’da şekillenişin Suriye’de gerçekleştiğini de tarihsel bir hafıza notu olarak düşmek gerekecektir. Buradaki zaman işleyişi, Suriye’nin etrafındaki şekilleniş tamamlandıktan sonra Suriye’nin dizayn edilmesidir. Bütün bu süreçlerin izini taşıması nedeniyle de orada kurulacak yapılanma, Ortadoğu prototipi olacaktır. Kısaca, önce Suriye’nin şekillenmiyor oluşudur. Türkiye ile Suriye arasındaki şekilleniş tarihine bu açıdan kısaca bakmakta fayda var.
ŞEKİLLENME, SYKES-PİCOT İLE OLUŞTU
28 Temmuz 1914’te başlayan 1. Dünya Savaşı, Ortadoğu’da ve dünyada yeni şekillenişlere sebep oldu. Osmanlı İmparatorluğu bu süreç içerisinde topraklarını koruyamayacak duruma gelse de esas çıkış, 1917’de Rusya’da Ekim Devrimi ile şekillendi. 1916 yılında imzalanan Sykes-Picot Anlaşması'yla da Kürdistan dört parçaya ayrıldı ve şimdiki şekillenişi o yıllarda oluştu. 1918 yılı Kasımı'nda 1. Dünya Savaşı'nın bitmesiyle birlikte, 9 milyon kişi hayatını kaybetmiş olacaktı. Bu sırada Suriye topraklarında bulunan Fransızların Suriye’de manda yönetimi ilan etmesi bu tarihten iki yıl sonraya tekabül eder. Dönemin Osmanlı İmparatorluğu ile imzalanan Mondros Mütarekesi sonrasında şekillenişini tamamlamaya çalışan yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin, Osmanlı toprağı olan Suriye’den vazgeçişi de bu tarihe denk gelir. Bu gelişmeler sonrasında Fransızlar Suriye’de ‘’Fransız Manda Yönetimini’’ ilan etti ve bu yönetim 2. Dünya Savaşı'na kadar devam edecekti. Türkiye’de bu yıllarda cumhuriyetin ilk yıllarıydı. Cumhuriyet ‘’Türklük’’ kimliği üzerinden inşa edildi ve Kürt halkı için uzun sürecek olan isyan süreci de böylece başlamış oldu. Bu tarihlerde dünyada trend olan Ulus-Devlet şekillenmesi de Türkiye’de ‘’Türklük’’ inşası saiki ile hayata geçirilmeye başladı.
1939 yılına gelindiğinde dünya ve Ortadoğu için yeni şekillenişlerin gerçekleşeceği 2. Dünya Savaşı başladı ve 1945 yılına kadar devam etti. Fransız Manda Yönetiminin Suriye’den çekilmesi de bu yıllara denk gelir. 1941 yılında Fransa’nın kısmi geri çekilmesi sonrasında 1943 yılında Suriye Cumhuriyet olarak karşımıza çıkmıştır. Bu açıdan Türkiye’de ulus-devlet şekillenişi tamamlandıktan sonra ortaya çıkan Suriye Cumhuriyeti bağımsızlığını ancak 1946 yılında ilan edebilmiştir.
İLK CEVAP
Türkiye Cumhuriyeti'nin ve günümüz adıyla Suriye Arap Cumhuriyeti'nin, üzerlerinde yükselmeye başladıkları Türklük ve Araplık, Ortadoğu’daki çok kimlikli halk gerçekliğiyle hiçbir zaman bağdaşmadı. Türkiye Cumhuriyeti Kürt sorununun çözümünü gerçekleşen isyanlara rağmen görmedi, görmek de istemedi. Aynı şey, Suriye Arap Cumhuriyeti için de geçerli. Hafız Esad iktidarından şimdiye kadar Kürt halkı, Suriye vatandaşı dahi sayılmadı, kendi anavatanında ‘’Ketum’’ olarak kabul edildi. 15 Mart 2011’de Suriye’de başlayan ayaklanmalar sonrasında Rojava’da oluşan özerk yapılanma, yüzyıllık şekillenişe karşı verilen ilk cevap oldu. Ancak günümüze gelirken dünyadaki bütün güçlerin Suriye’deki savaşa her geçen gün daha da müdahil olması, "3. Dünya Savaşı mı olacak" diye düşündürmeye başladı. Bu süreci yüzyıllık olarak okuyan ilkin PYD ve PYD’ye bağlı YPG güçleri oldu. Bu, 1916 Sykes-Picot’a verilen ilk cevap oldu.
KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEDEN, SURİYE'DEKİ SÜREÇ BİTMEYECEK
Türkiye’ye geldiğimizde de, 7 Haziran 2015 sonrasında Kürdistan’da farklı noktalarda öz yönetimler ilan edilmeye başladı. Herkes zamanlamasına dikkat çekti ve Cumhurbaşkanı'nın artık fiili durum oluştuğuna dair beyanından sonra fiili durum oluşturarak cevap olunduğuna dair yorumlar yaptı. Türkiye’nin Rojava’ya yönelik olası bir müdahalesi olarak da yorumlar yapıldı. Haklılık payı olsa da esas neden öyle değil gibi. Türkiye ile Suriye arasındaki tarihi şekillenişe baktığımızda, önce Türkiye’nin şekillendiğini, arkasından Suriye’deki şekillenişin yattığını görmekteyiz. O nedenle de öz yönetim sürecinin bir ‘’statü’’ olarak adlandırılması alabildiğine bütün gerçekliği ile süreci tarihsel hafızasıyla birlikte gözler önüne seriyor. Evet, öz yönetimlerin ilanı Rojava’ya olası bir müdahaleye engeldir ama Türkiye’de Kürt sorunu çözülmeden, Türkiye’de Kürt halkının statüsü netleşmeden Suriye’deki süreç de bitmeyecektir. Tarihsel diziliş bakımından karşımıza çıkan gerçekliğin bize gösterdiği budur.
Tüm bu süreçler Kürdistan’da yaşanırken Türkiye’de de baskı ve zulüm her geçen gün artmakta. Gazetelere el konulurken, birçok gazeteci de tutuklanmaya başlandı. Bunun yanında IŞİD gibi barbar tecavüz örgütleri, farklı adlar altında ülkenin her yerinde İslam adına sokaklarda gösteriler yapmaya başlamış durumda. İktidarın izni ve onayı olmadan, neredeyse ülkede hiçbir iş gerçekleşemeyecek duruma gelindi. Bütün doğal alanlar talan edilirken, toplumda giderek yükseltilen milliyetçi dalgalar da her geçen gün tansiyonu ve biriken öfkeyi büyütmekte. Tüm bu gelişmelere baktığımızda, Ortadoğu’da ‘’Arap Baharı’’nın yayılmasına gerekçe olan bütün parametreler bugün gittikçe belirginleşmektedir. Bu 'bahar'ın bitmediğini bilen devlet ve iktidar her geçen gün Kürt kentlerini bombalamakta, bir yandan da batıda baskıyı arttırmaktadır. Oluşturulan bu darbe koşulları, "hiç bize uğramadı" denilen baharı engellemek içindir. O nedenle de bugün yaşadığımız bu koşulların esas adının ‘’Bahar Darbesi’’ olduğunu söylemek zor değil.
'BAHAR DARBESİ'NİN ESAS HEDEFİ
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı ‘’Suriye’de oluşacak bir yapılanma tüm Ortadoğu’ya yayılır’’ tespitinden yola çıkarak, bu ‘’Bahar Darbesi’’nin esas hedefinin, tarihsel dizilişi engellemek olduğunu söylemek zor değil. Rojava’nın statüsünün belirlendikten sonra, Türkiye’de Kürt halkının statüsünün belirleneceği dizilişinin çok da tarihe tekabül etmediğini görenlerin direnişidir, öz yönetim direnişi. Doğru denklem, ‘’Türkiye’de Kürt sorunu çözülmeden, Rojava’nın statüsünün belirlenemeyeceği’’ gerçeğidir belki de. Tarih bize Türkiye’de bir yapılanma olmadan Suriye’de bir yapılanma olmayacağını göstermekte. Suriye’de bu süreçlerden sonra oluşacak yapılanmanın artık Ortadoğu’yu yansıtacağından şüphe duymayalım. Musul veya belki sonra İran’da bazı gelişmeler olursa, 'nereden çıktı' diye düşünürken, son halkanın Suriye olacağını unutmadan düşünelim, derim.
Bu süreci, ‘’Bahar Darbesi’’ne karşı çıkacak olan halklar kazanacak.