Bakırköy’de yüzbinlerin katıldığı 1 Mayıs’ta: Tecrit kalksın

Bakırköy'de yüz binlerce kişinin katıldığı 1 Mayıs mitingi büyük bir coşkuyla sona erdi. Açlık, yoksulluk, iş, ekmek, özgürlük, hukuk ve demokrasi talebinin dillendirildiği alanda, Öcalan’a yönelik uygulanan kaldırılması istendi.

İstanbul Bakırköy ilçesi Pazar Alanı’nda yüz binlerce kişinin katıldığı 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü mitingi büyük bir coşkuyla son buldu. “İş-Adalet-Özgürlük için 1 Mayıs’a!” şiarıyla başlayan mitinge siyasi partiler, emek ve demokrasi güçleri, kadınlar, gençler, halklar kendi talepleriyle katıldı.

İmralı tecridinin kaldırılması talebiyle açlık grevinde olan tutukluların durumuna dikkat çekme için ağzına beyaz maske takarak sahneye çıkan Grup Vardiya’nın seslendirdiği ezgilerle alandaki coşku duruğa çıktı. Sahneden inmeden önce “Leyla Güven’le başlayan ve zindanlarda tecride karşı başlayan açlık grevini selamlıyoruz. Yaşamın her alanında tecride hayır diyoruz” diyen grup, yüz binler tarafından dakikalarca alkışlandı.

Ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu sahneye çıktı. Kısa bir konuşma yapan İmamoğlu, “İnşallah şehrimizde 1 Mayıs’ı doya doya özgürce hep birlikte kutlayacağımız günler olacak. Emeğinizin karşılığını aldığınız günlerde hep birlikte olmayı diliyorum” dedi.

HDP Eşbaşkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli taktıkları beyaz tülbentle sahneye çıkarak kitleyi selamladı.

ÇERKEZOĞLU: TAKSİM’İ 1 MAYIS ALANI OLARAK YENİDEN KAZANACAĞIZ

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) korusunun sahne almasıyla devam eden mitingde, enternasyonalist 1 Mayıs marşı okundu. Koronun ardından DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu Nazım Hikmet’in “Memleket Şiiri”yle konuşmasına başladı. Taksim Meydanı’nı işçilere kapatanların saltanatının elbet yıkılacağını dile getiren Çerkezoğlu “Taksimi 1 Mayıs alanı olarak yeniden kazanacağız. Ve yeniden 1 Mayıs’ı Taksim alanında kutlayacağız. Kriz dolayısıyla işten çıkartmalar yasaklanmalıdır. Haksız hukuksuz bir şekilde KHK’lerle işten çıkarılanlar işlerine geri dönmelidir. Vergi adaletsizliğine son verilmemelidir. Asgari ücretliden vergi alınmamalıdır. Çok kazanandan çok az kazanandan az vergi alınmalıdır. Bu adaletsiz düzene karşı ayağa kalkacak mıyız? Hiç kimse cinsiyetinden kimliğinden inancından dolayı ikinci sınıf yurttaş sayılmasın. Eşit yurttaşlık barış kardeşlik ülkenin her tarafında hakim olsun. Bizler bu ülkenin tüm güzelliklerini yaratanlar söz verelim. Bu baskıcı rejin harap ettiği memleketimizi yeniden kuracak mıyız? Halkın iradesini yok saymaya karşı girişimlere sessiz kalmayacağız. Bu ülkenin geleceğinin güvencesi biziz. Bütün ezilenlerin ve emekçilerin birliği aydınlık geleceğin biricik teminatıdır” dedi.

GEZEN: LAİK, DEMOKRATİK BARIŞ İÇİNDE EŞİT VE ÖZGÜRCE YAŞAMAK İSTİYORUZ

Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu Eşbaşkanı Aysun Gezen de ülkenin adım adım toplumsal siyasal bunalımın içine itildiğini ve giderek derinleştiğini dile getirdi. Gezen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yerel seçimler biter bitmez önümüze yapısal reform adı altında açı bir reçete önümüze koydular. Kolektif emeğimizle yarattığımız değerleri, kıdem tazminatımızı sermayeye, patronlara peşkeş çekmek istiyorlar. Buna izin verecek miyiz? İzin vermeyeceğiz. Reform diye diye temel haklarımızı tek tek ortadan kaldırdılar. Şekerden tütüne, enerjiden, kağıda ülkeyi dışarıya bağımlı hale getirdiler. İşçi cinayetlerinin önünü sonuna kadar açtılar. Açlık sınırında yaşamaya bizleri ittiler. Kabul edecek miyiz? Kabul etmeyeceğiz. İhraçların en çok etkilendiği kadınlar güvencesiz işlere idildi. Kadın eve hapsedildi çalışma yaşamından uzaklaştırıldı. Yasalarla emeklilik hakkımız yaşa takıldı. Laik demokratik barış içinde eşit ve özgürce yaşamak istiyoruz. Barış içinde bir arada yaşamanın koşullarını biz emekçiler oluşturacağız. Aydınlık yarınları emeğin birleşik mücadelesi ile kuracağız.”

KORAMAZ: KRİZİ EMEKÇİLERE ÖDETMEK İSTİYORLAR

Türk Mimar Mühendisleri Odaları Birliği (TMMOB) Başkanı Emin Koramaz da AKP’nin baskısına, şantajlarına, tehditlerine boyun eğmeyenleri selamlayarak, “Selam olsun eşitlik özgürlük sevdalılarına. Selam olsun bugün burada birlik dayanışma sloganlarıyla 1 Mayıs alanlarını dolduran tüm halkımıza. Bugün emeğiyle alın teriyle geçinenlerin günü. Bugün halka doğru haber verdikleri için cezaevlerinde doldurulan gazetecilerin günü. Hakları özgürlükleri için mücadele eden kadınların günü. KHK ile kayyımlarla bütün bir ülkeyi teslim alacaklarını sanıyorlardı. Yanıldılar. Tek adam rejimi altında hiçbir zaman bitmeyecek bir saltanat kuracaklarını sanıyorlardı yanıldılar. Bütün bu yanılgıları ekonomik siyasi alanda Türkiye’nin hiç karşılaşmadığı bir krizle karşılaştı. Şimdi de bu krizi emekçilere ödetmek istiyorlar. Yine yanılacaklar. Bu ülkenin Kürt’üyle Türk’üyle el ele verdiğinde aşamayacağı bir duvar, yok edemeyeceği bir saltanat yok. Fabrikasında okulunda hastanesinde yaşamın neresinde olursa olsun direnenlere bin selam olsun” dedi.

ADIYAMAN: TOPLUMUN ÖN KOŞULU ÖRGÜTLÜ TOPLUM OLMAKTAN GEÇER

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Sinan Adıyaman da sağlıklı toplumun ön koşulunun örgütlü toplum olmaktan geçtiğini söyledi. Isınma ve barınmada yeterli olanakları sağlamayan sermaye iktidarına karşı 1 Mayıs’ın birlik dayanışma günü olduğunu ifade eden Adıyaman, şunları dile getirdi: “Sorunu biliyorsak teşhisi koyabiliyorsak çok iyi biliyoruz ki çaresi var. Reçetesi var. Örgütlü mücadeleyi başarmak zorundayız. Ölümün bile adil olmadığı bu düzende yaşamı adil kılmak için omuz omuza mücadele çağırıyoruz.”

Daha sonra HDP İstanbul İl Kadın Meclisi Sözcüsü Aysun Çeper ortak metnin Kürtçesini, Türkçesini ise işçi emekçisi Hasan Oğuz okudu. Krizin faturasının sermayenin, sarayın ödeyeceğini belirten Oğuz, “Tüm hukuk tanımazlığıyla, bir gecede çıkarttıkları KHK’lerle binlerce emekçiyi açlığa mahkum eden ve tüm arsızlığıyla ‘ağaç kökü yesinler’ diyen kumpasçılar, gasp ettikleri mazbatalarla halkın iradesini çalan hırsızlara karşı, ‘oy kullanamazlar’ dedikleri KHK’liler, 1 Mayıs Meydanlarında ‘oy kullandık ve siz kaybettiniz.’ Muhalif gazetecileri, akademisyenleri, siyasetçileri hapishanelere doldurup, duyma görme bilme hakkımızı elimizden alanlara karşı, sokak afişlerimizle, bildirilerimizle buluştuk… Tekelci medyanın sansürüne rağmen burada 1 Mayıs alanındayız” diye belirtti.

Toplumun tüm kesimlerinde uygulanan baskı ve tecrit ortamını hapishanelerde bir işkence yöntemine dönüştürenlere karşı alanda olduklarının altını çizen Oğuz, “Hapishanelerde tecride karşı açlık grevleriyle seslerini duyurmaya çalışan binlerce tutsağı görünmez duyulmaz kılanlara karşı 1 Mayıs alanından sesleniyoruz. Tecritte ısrar eden AKP iktidarı açlık grevleri sonuçlarının ve ölümlerin sorumlusu olarak tarihe geçecektir... Ve bir kez daha 1 Mayıs alanından haykırıyoruz… Ölüm değil yaşamdan yanayız. Tecrit insanlık suçudur. Siyasal iktidarın kollayarak büyüttüğü erkek şiddetine, cinsel tacize, tecavüze karşı, krizin bedelini evde ayrı işte ayrı ödetenlere, kadınların nasıl yaşamaları gerektiğini salık verenlere karşı 1 Mayıs alanındayız. Galatasaray meydanında çocuklarının akıbetini soran annelere, açlık grevindeki çocukları için kaygıyla bekleyen annelere saldıran erkek egemen iktidara karşı, itaat etmeyen, kadınlar, barış anneleri, cumartesi anneleri, 1 Mayıs alanında ‘bedenimiz kimliğimiz emeğimiz bizimdir’ diye haykırıyor” diye ifade etti.

Her geçen gün muhaliflere yönelik artan nefret söylemlerine değinen Oğuz “CHP lideri Kılıçdaroğlu’na kadar uzanan bu ırkçı faşist zorbalığa, devlet şiddetine karşı, Türk, Kürt, Arap, Laz, Alevi, Sünni kadın erkek LGBTİ+ olarak tüm farklılıklarımızla yan yana 1 Mayıs alanlarındayız. Eşit yurttaşlık onurlu barış ve özgürlük diye haykırıyoruz” diye belirtti.

Savaşa karşı barışı savunduklarına dikkat çeken Oğuz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizler; savaşlara, sınır ötesi operasyonlara, hayatların yerinden edilmesine karşı barışta ısrar edenleriz. Biz işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, yoksullar, ezilenlerin, bir merminin fiyatından haberimiz yok ve öğrenmek de istemiyoruz! Biz, savaş ve çatışma politikalarıyla, ülkenin bugünü ve geleceğine dair umutsuzluk, çaresizlik ve inançsızlığa sürükleyenlere karşı buradayız. 1 Mayıs alanında umudu büyütüyor ve haykırıyoruz. Ortadoğu’da yaşanan emperyalist paylaşım savaşları sonrası ülkemizde yaşamak zorunda kalan mültecilerin ve bölgede yaşanan baskı ve zulüm politikalarından dolayı metropollere gelmek zorunda kalan yoksul Kürt emekçilerinin maruz kaldığı ırkçılık, yoğunlaşan emek sömürüsü, güvencesiz ve ucuz iş gücü olarak kullanılmalarına karşı, ‘Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği’ diyenler 1 Mayıs alanındayız. Yaşam alanlarının her geçen gün talan edilmesine karşı yaşamı savunuyor toprağımızı ve sularımızı ranta heba edenlere, toprakla beraber yaşamı betona gömenlere karşı, Ayder yaylalarından, Amed surlarından, Munzur gözelerinden, kuzey ormanlarından esen rüzgarla buluştuk, 1 Mayıs alanına geldik! ‘Beton değil, toprak rezidans değil ağaç’ diye haykırıyoruz.”

AKP’nin kindar ve dindar nesil yetiştirmek adına eğitimin tüm alanlarını cemaatlere ve yandaş vakıflara açtığını ve her geçen yıl değiştirilen sınav sistemine, eğitimdeki özelleşmeye karşı çocukların geleceğini savunduklarını vurgulayan Oğuz, “Sağlıktaki ranta karşı mücadele eden ve ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ diyen sağlık emekçileri olarak da 1 Mayıs alanlarındayız. 1 kereden ne olmuş ki, ‘1 kere olmuş münferit’, ‘rızası var’, ‘çocuklarına sahip çıkamamışlar’ gibi, saldırganı değil çocukları ve ailelerini suçlayan ifadelerle istismarı meşrulaştırarak son yıllarda hızla artan, çocuklara yönelik şiddet taciz ve istismarın ortağı olan siyasal iktidara karşı ‘güzel günler göreceğiz çocuklar’ diyebilmek için 1 Mayıs meydanlarındayız. Hukuk tanımayan gerekçelerle 1 Mayıs Meydanı olan Taksim meydanını halka kapatanlara hep beraber sesleniyoruz; ‘Her yer Taksim her yer direniş” diyerek sözlerini bitirdi.

Konuşmaların ardından miting, sanatçıların sahne almasıyla son buldu.