Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul il Eşbaşkanı Cengiz Çiçek, müvekkili Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın barış düşüncelerini değerlendirdi. Çiçek, “Barışa en fazla kafa yoran ve bu kadar politik dinamiğe sahip olan bir liderin özgürlük koşullarının sağlanması, aynı zamanda bu topraklarda bugüne kadar gelemeyen barış koşullarının sağlanmasının zemini olacaktır” ifadelerini kullandı.
Çiçek, egemen sistemin kendi barış görüşünü ve sistemini ördüğünü, Öcalan'ın ise halkların barışını, halkların demokratik bir şekilde bir arada yaşamasının felsefesini örmeye çalıştığını söyledi. "Bu topraklarda barış deyince hemen akla Kürt sorunu gelmektedir" diyerek konuşmasını sürdüren Çiçek, şunları söyledi: "Türkiye’de hangi yelpazede olursa olsun, tüm siyasi partiler olsun ve tüm demokratik kitle örgütleri olsun barışa dair söylemlerinin temel odağında Kürt sorunu vardır. Sayın Öcalan’ın da barış felsefesinin temelinde Kürt sorunu vardır. Sayın Öcalan’ın bahsettiği barış aslında egemenlerin bahsettiği barış değildir. Bu barış hakikatten ve toplumsal gerçeklikten kopuk bir barış söylemidir. Hakim sınıflar böyle bir barış dili geliştirdi. Sayın Öcalan’ın barış söylemi ise bu egemenlerin dilinin tam tersinde kendi mücadelesi doğrultusunda ve Kürt sorunun çözümü noktasında, ezilenlerden, halklardan, inançlardan ve bütün toplumdaki farklılıklardan yana olanların bir arada yaşamasının formülü oldu. Yani ne onursuz bir barış, ne de mezarda bir barış ne de kölelik koşullarında bir barış değildir talep edilen."
'DEVRİMCİ HALK DİPLOMASİSİ TESİSİ'
Var olan sistemin 90 yıldır Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerinden kendisini var ettiğine dikkat çeken Çiçek, “Bugün Kürt sorunu temelinde baktığımızda son çözüm sürecinde ortaya çıktı ki aslında AKP iktidarının bütün çabaları, kendi iktidarlarını daha çok sağlamlaştırmak ve geri dönülmez bir şekilde kendi iktidarlarını kalıcılaştırmak yönündeydi. Sayın Öcalan, bunun son derece farkındaydı aslında. Bunu her defasında kendisiyle görüşen heyetlerle kamuoyuna sürekli açıklamıştır. Sayın Öcalan ‘çözüm süreciyle yürütülen şeyin devlet operasyonu olduğunu bende biliyorum’ demişti. Bu devlet operasyonuna rağmen ‘bizim kendi devrimci ve demokratik mücadelemizi ve operasyonumuz yapmamız lazım’ demişti. Devlet nasılsa bugün yaptığı gibi milliyetçi, devletçi ve ulusal yapıyı kendi yanına çekmeye yönelik bir şey yapıyorsa, Sayın Öcalan da bunun karşısına aslında kendi devrimci halk diplomasisi ile durmaya çalıştı. Bu çok net bir duruştur. Devrimci halk diplomasisinin başarıya ulaşması demek, Türkiye’de gerçek barışının da tesis edilmesi demektir" dedi.
'BARIŞ DİLENMEZ'
Barışın dilenerek elde edilecek bir şey olmadığına vurgu yapan Çiçek, "Barış, aslında talep edilip mücadele ederek ortaya çıkarılacak ve başarıya ulaşacak bir şeydir. Bu da tabi örgütlü toplulukların birleşip mücadele etmesi işidir. Bizim barış anlayışımız saraylarda değil, gecekondulardaki, sokaklardaki, yaşam alanlarımızdaki barıştır. Hayatın aktığı her alanda siz barışı tesis edebilirseniz başarılı olabilirsiniz. Sonuçta iktidarların barış anlayışının çözüm odaklı veya halktan yana olduğu kanısına düşerken yanılmış oluruz. 28 Şubat'ta Sayın Öcalan’ın özellikle verdirttiği Dolmabahçe Mutabakatı'ndaki fotoğrafta çok net bir şey vardır. İstemeden de olsalar tarihsel bir sorun olan Kürt sorununa dair tarihsel bir vesikaya da imza attılar o gün. Bundan dolayı biz bundan çok eminiz ki Dolmabahçe Mutabakatı yıllar sonra tekrardan uygulanacaktır. Bu açıdan çok önemlidir” diye konuştu.
‘ÖCALAN DEVLETE ŞANS VERDİ’
Demokratik Özerklik modelinin çözüm yolunda Öcalan’ın devlete de verdiği bir şans olduğunu belirten Çiçek, “Bu ülkede barışa ve demokratikleşmeye sürekli kafa yoran tek siyasi lider ve aktörün Sayın Öcalan olduğunu söylemek gerekiyor. Bu çok net bir gerçektir. Bu gerçekliği savunmalarında da görüyoruz Sayın Öcalan’ın. 21’inci yüzyılda Sayın Öcalan önderliğinde Kürtler Ortadoğu ve dünya gerçekliğinde artık barışın müjdecisi ve uygulayıcısıdır aslında. Barışı inandırıcı bir şekilde kendisi dışındaki halklara, inançlara ve gruplara umut veren moral aşılayan bir hareket konumunda Kürtler ve Sayın Öcalan’ın felsefesiyle dokunan bir gerçektir" diye konuştu.
‘BU BİR POLİTİK OKUMADIR’
Çiçek, Öcalan’ın sürekli barışı dillendirerek aslında içini boşaltılmasının ve değersizleştirilmesinin önüne geçmek için bir mücadele yürütmekte olduğunu belirterek, “Sayın Öcalan’ın barışa değer vermesi demek; öyle gerçeklikten kopuk, toplumsal hakikatten kopuk bir değer değildir. Aslında bu bir politik okumadır. Egemenler ve kapitalist güçler barışı, demokrasi ve insan haklarını dillendiren ve ağızlarından düşürmeyenler olarak gözüküyorlar gibi; ama bu gibi kavramların içini en çok boşaltan ve değersizleştirenler de bunlardır. Sayın Öcalan’ın Kürt sorunu temelinde barış arayışlarının özünde şu vardır; Kürt sorunu sadece Kürtleri esir almamaktadır. Sadece Kürtleri kölelik koşullarında tutmamaktadır. Kürt sorunun çözümsüzlüğü, aynı zamanda Kürtlerle beraber yaşayan diğer toplulukları ve azınlıkları da kölelik ve esaret koşullarında tutmaktadır. Bu çözümsüzlük beraberinde demokrasinin ve barışının gelişmesi önünde bir engeldir” dedi.
‘ÖCALAN'A BİÇİLEN GÖMLEK KÜRTLERE KEFENDİR’
Türkiye’deki Kürt sorununun çözüm ve çözümsüzlük aralığının merkezindeki bütün sorunların çözüm odağının Öcalan’ın olduğunu diyen Çiçek, “Bugün biz Sayın Öcalan’ın özgürlüğü, sağlığı ve güvenliğinden bahsederken sadece bir bireyin fiziki olan yönünü belirtmiyoruz. Aslında politik bir aktörün, son derece çözüm yeteneği olan, son derece çözüm programı olan ve belki de tüm sorunlara ve barışa en fazla kafa yoran ve bu kadar bir politik dinamiğe sahip olan bir liderin özgürlük koşullarının sağlanması, aynı zamanda bu topraklarda bugüne kadar gelemeyen barış koşullarının sağlanmasının zemini olacaktır. O yüzden hep şunu diyoruz ki Sayın Öcalan’a yaklaşım, devletin Kürt sorununa yaklaşımıdır. Devletin milli İmralı politikaları aynı zamanda milli Kürt politikalarıdır. Devletin Sayın Öcalan’a biçtiği gömlek, Kürtlere biçtikleri kefendir aynı zamanda” diye konuştu.