Batı Avrupa, Romen ve Bulgar göçüne karşı gardını aldı!

Batı Avrupa, Romen ve Bulgar göçüne karşı gardını aldı!

Romanya ve Bulgaristan vatandaşları 1 Ocak 2014’den itibaren Avrupa Birliği (AB)’nin tümünde serbest çalışma ve ikamet hakkına sahip olacak. Bir çok Batı Avrupa ülkesi istihdam piyasası ve sosyal devlet olanaklarını olası bir göçmen akınından korumaya uğraşırken, Almanya ve Fransa’da AP ve yerel seçimlerin önemli argümanlarından biri Romen ve Bulgarlar olacak.

28 üyeli AB’de Almanya, İngiltere, Fransa, İspanya, Hollanda ve Belçika’nın da aralarında olduğu 9 ülke Romen ve Bulgarlara çalışma ve serbest ikamet hakkını 2014 başına kadar ertelemişlerdi. 1 Ocak’tan itibaren ise var olan tüm kısıtlamalar nihayet kalkıyor.

Her iki ülke son yıllarda özellikle serbest dolaşım hakkını kullanan Romanlar ile gündeme geliyordu. Fransa’da 2010 yılından bu yana neredeyse tüm yaz aylarını meşgul eden ‘Roman göçerler sorunu’ artık tüm yıla sarkacak gibi. Süresiz çalışma ve ikamet izni olmamalarına rağmen her iki ülkenin vatandaşları AB genelinde dolaşabiliyor ve ‘ucuz işgücü’ olarak, özellikle kayıtdışı ekonomide değerlendiriliyorlardı.

MİLLİ GELİRLERİ AB ORTALAMASININ YÜZDE 50’SİNDE

2007 yılından bu yana AB üyesi olan Romanya ve Bulgaristan’ın nüfusu toplamda 28 milyonu aşıyor ve birlik içindeki en zayıf ekonomilere sahipler. AB İstatistik Kurumu Eurostat verilerine göre, Romanya’da kişi başına milli gelir AB ortalamasının yüzde 50’sine denk gelirken, Bulgaristan’da bu yüzde 47 civarında. İşsizlik oranı Romanya’da yüzde 7,3 ile AB ortalamasının (yüzde 11) altına iken, Bulgaristan’da yüzde 13’ün üzerinde. Ancak, yaşam standartlarının daha düşük olması nedeniyle özellikle Batı Avrupa ülkeleri her iki ülke vatandaşları için daha cazip.

1 Ocak’tan itibaren ise, başta Almanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkelere daha büyük bir işgücü akınından korkuluyor. Her üç ülkede de hükümetler ve piyasa gözlemcileri önümüzdeki yıl içinde yüzbinlerce Rumen ve Bulgar’ın çalışmak ve ikamet etmek amacıyla kendi topraklarını seçeceğini tahmin ediyor. Bunun başlıca nedeni ise, AB ülkelerinin bir çoğu ekonomik kriz ve işsizlikle boğuşurken, İngiltere ve Almanya’da ekonomi göreceli iyi gidiyor. İşsizlik ise yüzde 11 olan birlik ortalamasının çok altında, yüzde 6-7 civarında.

Yine, bir çok devlet şimdiden sosyal devlet imkanlarının bu ülke vatandaşları için çekim merkezi olmasından da çekiniyor ve konuyu medyalarında değişik biçimlerde tartıştırarak, büyük bir göç dalgasını kırmaya çalışıyorlar. Bu ülkelerin başında ise Almanya ile ekonomisindeki durgunluğa ve yüksek işsizliğe rağmen sosyal devlet politikaları daha iyi olan Fransa geliyor.

ALMANYA’DA ‘GELECEKLER, İSTİSMAR EDECEKLER’ TARTIŞMASI

Romen ve Bulgarlar ile ilgili Almanya’daki esas korku istihdam piyasasına etkileri olsa da, konu daha çok sosyal yardım sistemi üzerinden tartışılarak, sulandırılıyor. İktidar ortağı Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) tarafından paylaşılan ‘Hile yapan, uçacak’ sloganı Almanya’da siyasi partiler arasında ciddi tartışmalara yol açtı. CSU, ülkeye gelecek yabancılara en düşük sosyal yardım olan Hartz IV’dan yararlanma koşullarının sertleştirilmesini istiyor. Parti ayrıca, sosyal yardım almak için yanlış bilgiler veren yabancıların ise sınırdışı edilmesinden yana.

CSU Genel Sekreteri Andreas Scheuer, gelen kimi eleştirilere cevap olarak AB üyesi ülkelerden gelecek göçmenlere karşı olmadıklarını ve sadece sosyal devlet sistemini ‘istismar edeceklere’ karşı olduklarını iddia etti. Scheuer, “Ama bizler diğer AB üyesi ülkelerin sosyal problemlerini Alman sosyal yardım sistemi üzerinden çözmek istemiyoruz ve çözemeyiz de” dedi.

KENDİLERİ GELMEDEN ÖNYARGILAR GELDİ

CSU’nun ‘hile yapan uçacak (gönderilecek)’ sloganı, büyük kardeş parti Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) tarafından destek görürken, diğer Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve sol muhalefet partilerinden ise ağır eleştiriler alıyor.

CSU’nun tavrına destek çıkan CDU İç Politika Uzmanı Wolfgang Bosbach, Die Welt gazetesine verdiği demecinde “Hile ve ya istismara tolerans gösterilemez” dedi.

Aralık ortasında kurulan hükümetin ortaklarından SPD’nin başbakanlığa  Göç  Bakanı Aydan Özoğuz ise CSU’ya ‘yanlış toplu yargılama’ ve ‘seçmene oynama’ eleştirisi getirdi. Anamuhalefet partisi Sol Parti (Die Linke) lideri Bernd Riexinger CSU’yu ‘tahrik’ etmekle eleştirirken, Yeşiller Partisi (Die Grünen)’den Konstantin von Notz, CSU’nun yabancı düşmanı parti NPD’nin lugatını kullandığına dikkat çekti.

Bir çok sol politikacı yaptıkları açıklamalar ile Romen ve Bulgarlara yönelik ciddi önyargılara yolaçacak söylemlerden kaçınılmasını ve ‘sadece sosyal yardım almak için gelecekler’ imajının yaratılmaması gerektiğine vurgu yapıyor.

‘(SADECE) KALİFİYE ELEMAN HOŞGELDİN’ SİYASETİ

Romanya ve Bulgaristan vatandaşlarının Almanya’da ikamet ve çalışmalarına ilişkin tartışmaların yeni kurulan CDU/CSU-SPD iktidarı içerisinde daha sert tartışmalara yol açabileceği de düşünülüyor. Ancak SPD’li Özoğuz’un tavrına rağmen, yeni hükümetin koalisyon sözleşmesinin 108’inci sayfasında ‘Sosyal güvenlik sistemlerinin göçü çekmesinin engellenmesi’ ve bunun için de ‘Kısa süreli ülkeye giriş yasaklarının gerekli olabileceği’ gibi maddeler de yer alıyor. Sözleşmenin 106’ncı sayfası ise ülkeye dışarıdan gelecek ‘kalifiye işgücünün’ gerekliliğinden bahsedilerek, ‘Almanya’nın misafirperverliğinden’ bahsediliyor.

2014 SEÇİMLERİNDE AŞIRI SAĞA OY KAPTIRMAMA TELAŞI

Romen ve Bulgar vatandaşlarına yönelik CDU ve CSU tarafından yapılan açıklamalarda, 2014’de yapılacak  Avrupa Parlamentosu (AP) ile eyalet ve yerel seçimlerde oy kaybı korkusu da etkili oluyor. CSU’nun aktif olduğu tek eyalet olan Bavyera’da Mart ayında yapılacak yerel seçimleri, Mayıs ayındaki AP seçimleri ile 10 kadar eyalette yapılacak yerel seçimler takip edecek. Ağustos ve Eylül aylarında ise Thüringen, Sachsen ve Brandenburg eyaletlerinin parlamentoları için sandık başına gidilecek.

CDU/CSU’nun, NPD gibi yabancı düşmanı partiler ile Euro karşıtı Almanya için Alternatif (AfD) gibi popülist partiler lehine oy kaybetme korkusu da bu politikayı tetikliyor. AfD, son federal genel seçimlerde yüzde 4,7 oy oranı ile kıl payı Federal Meclis’e girme hakkını kaybetmişti.

İNGİLTERE TEDBİRLERİ ÇOKTAN ALDI  

Romanya ve Bulgaristan’dan gelecek olası iş gücü akınına karşı İngiltere’de de aynı korku hakim ve ‘tedbirler’ Mart ayından bu yana alındı bile. İngiltere Hükümeti, diğer AB ülkelerinden gelen göçmenlere işsizlik yardımının (Jobseeker’s allowance-JSA) ‘gerçekte tekrar iş bulabilme’ şartına bağlanması geliyor. Ülkede çalışan bir AB vatandaşı eğer en kısa zamanda tekrar iş bulabileceğini ispatlayamazsa daha az ya da hiç işsizlik yardımı alamayacak.

Ayrıca, ülkeye çalışmak amacıyla gelenlerin dar gelirlilere sağlanan sosyal konut imkanlarından da, 2 yıllık oturma şartı ile kamuya ait sağlık kurumlarındaki doktorlara muayene olabilmeleri için sağlık sigortası olması şartı getirilmişti. Başbakan David Cameron, Kasım ayında Brüksel’de yaptığı açıklamalarda, ‘diğer ülkelerden gelecek göçü engellemeleri gerektiğini’ de söylemişti.

İngiltere, AB’nin 2004 yılındaki genişlemesi ardından Doğu Avrupa ülkelerinden yoğun göç almıştı. Ülkede, başta restorasyon ve turizm olmak üzere bir çok sektörde ucuz işgücü olarak görülen Doğu Avrupalılar çalıştırılıyor.

FRANSA’DA ‘İŞ AZ AMA SOSYAL DEVLET VAR’

Fransa’da ise Romanya ve Bulgaristan vatandaşlarının çalışma ve ikamet hakkı hem geniş sosyal haklar, hem de istihdam piyasasına etkileri nedeniyle telaşa neden oluyor.

Ülkede daha önce de 2004 yılında AB’ye giren Polonya’dan gelen işgücü nedeniyle yeni üye ülke vatandaşlarına karşı bir önyargı vardı. ‘Polonyalı tesisatçılar’ tehlikesi, o yıllarda Fransa’da Doğu Avrupalı göçmenlere karşı olan politikacıların temel argümanı olmuştu. Bulgar ve Romen göçmenler meselesi de 2014’de yapılacak yerel seçimler ile Mayıs’taki AP seçimleri için de sağ partilerin kullanacağı argümanlardan olacak.

Romanya ve Bulgaristan vatandaşları önceleri valiliklere yapacakları başvuruya olumlu cevap almaları halinde çalışma izni alabiliyorlardı. Ancak çalışma izni de, sadece ‘çalışan açığı’ olan alanlarla sınırlandırılmıştı ve en son 2011’de sadece 291 mesleği kapsıyordu.

65 milyonu aşkın nüfuslu Fransa’da 3,3 milyona yakın kişi tümüyle işsiz iken, 2 milyon kişi de part-time çalıştığı için ‘kısmi işsiz’ kategorisinde yer alıyor. Ülkede 2,3 milyon aile ise en düşük asgari sosyal yardım olan RSA’dan faydalanıyor ve bunlardan sadece 500 bin kadarı kısmen çalışıyor.  Ancak yine de, Fransa sosyal devlet olanakları ile Almanya ve İngiltere gibi ülkelerden daha iyi bir konumda. Konut yardımı, sağlık sigortası ve asgari sosyal yardımlar diğer ülkelere nazaran daha esnek kurallara bağlı.

Fransa’da da sağ ve aşırı sağ politikacılar Romanya ve Bulgaristan’dan gelecek göç akını ile hem işgücü piyasasının hem de sosyal güvenlik kurumlarının olumsuz etkileneceği propagandasını yapıyor. Anamuhalefet Halk Hareketi Birliği (UMP) ve aşırı sağcı Ulusal Cephe (FN) bu yıl içinde bir çok kez Sosyalist Parti (PS) hükümetini uyararak, önlem almalarını istediler. Medya için ise zaten bulunmaz fırsat.

Tabii muhalefetin uyarıları aslında daha çok seçmenleri göçmenler üzerinden cezbetmeyi hedefliyor. Zira, Romanya ve Bulgaristan 2007 yılından bu yana AB’deler ve 7 yıllık bekleme süresi de dolmuş durumda. Her iki ülke vatandaşlarına çalışma iznini 2009 yılında hayata geçiren İspanya ekonomik krizi gerekçe göstermiş ve Avrupa Komisyonu’ndan aldığı onayla bu izinleri 2011’de askıya almıştı. Ancak, İspanya da 1 Ocak’tan itibaren bu hakkı yeniden tanımak zorunda. Yani bu saatten sonra ancak İspanya örneğinde olduğu gibi geçici olarak askıya almalar olabilir ki, bunun için de beklemek gerekebilir.

Bu bilgiler ışığında 2014 yılında Batı Avrupa’nın bir çok ülkesinde Romanya ve Bulgaristan vatandaşlarının gündem olacağını söylemek mümkün. Bu ülkelerin çalışma ve sosyal güvenlik alanlarında getirilen ve getirilecek kısıtlamalar ile Romen ve Bulgar vatandaşlarının göçünü azaltabilmeleri pek olanaklı değil. Ama yapılacak tartışmalar ile her iki ülkenin AP ve diğer yerel seçimlerde ‘seçim malzemesi’ olmaları kaçınılmaz olacak.

İçerisinde bulundukları ekonomik zorluklar nedeniyle geldikleri Batı Avrupa ülkelerinde görecekleri aşağılayıcı ve hor gören bakışlar ise eksik olmayacak.