Batının ikiyüzlü tutumunu protesto etmeliyiz

Suriye’de yaşanan Alevi katliamına sınırlı tepki gösteren Batı’nın HTŞ’ye verilecek hibeyi artırmasını eleştiren DEM Parti İstanbul Milletvekili Celal Fırat, bu durumu iki yüzlülük olarak tanımlıyor ve bunun protesto edilmesi gerektiğini belirtiyor.

CELAL FIRAT

Suriye’de ağırlıklı olarak Alevilerin yaşadıkları Lazkiye ve Tartus’ta 6 Mart’tan bu yana devam eden Alevi katliamı hala sürüyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) 17 Mart raporuna göre sivil kayıp sayısı 1557’ye yükseldi. Bazı toplu katliamların sayıları ve yerleri yeni yeni belgelenirken Suriye Geçici Hükümeti Başkanı Ahmed El-Şara ‘operasyon’un bittiğini açıklasa da sahadan katliamların belli oranda devam ettiği bilgisi de geliyor.

Türkiye, Rojava ve dünyanın birçok yerinde bu durum halk tarafından protesto edilirken Avrupa Birliği ise katliamlara karşı endişe duyduklarını söyleyen açıklamalar dışında bir adım atmadığı gibi HTŞ’ye verilecek hibenin de artırılacağını açıkladı.

DEM Parti İstanbul Milletvekili ve Garip Dede Dergâhı Yönetim Kurulu Başkanı Celal Fırat yaşananların bir insanlık suçu ve soykırım olduğunu söyleyerek sorumlularının mahkum edilmesi, uluslararası alanda yargılanması ve cezalandırılması gerektiğini ifade ediyor.

YAŞANANLAR İNSANLIK SUÇUDUR

Fırat, katliamın gerekçesi olarak “Esad yanlılarına karşı yapılan operasyon” söyleminin sahadaki sosyolojik gerçeği yansıtmadığını ifade ediyor: “En başında şu gerçeğin altını çizmek istiyorum ki Esad ve ailesi Alevi olabilir ama Suriye'de Alevilerin iktidarda olduğunu söylemek çok doğru olmaz. Çünkü bir Baas yönetimi vardı ve burada, belki de en az yer alanlar Alevilerdi. Aslında bu yönetim, tekçi Sünni bir Arap yönetimiydi. Dolayısıyla Suriye geçici yönetiminin ifade ettiği Esad yanlıları kesinlikle doğru değildir. Böyle tanımlanmasındaki amaç da, yapacakları ve yaptıkları Alevi katliamının üstünü örtmek, dünyadan gelebilecek tepkileri bastırmaktı.

Kısa süre içerisinde çok büyük bir katliam yaşandı. Aslında HTŞ'nin iktidarı ele geçirmesinden sonra, Suriye'nin birçok bölgesinde çok istikrarlı bir şekilde Alevilere kötü muamele, işkence, kaçırma, kaybetme ve toplu infazlar yaşandı. Mallarını ve mülklerine el konularak cihatçılara verildi. Her ne kadar katliam durdu, operasyon durdu dense de aldığımız haberlere göre farklı yerlerde katliam devam ediyor. Tek fark şimdi daha profesyonel ve kamuoyuna yansıtmadan yapıyorlar. Orada yaşanan bir insanlık suçudur ve soykırımdır. Bunun sorumlularının mahkum edilmesi, uluslararası alanda yargılanması ve cezalandırılması gerekir.”

TÜRKİYE ŞAM’I DESTEKLEDİ

Türkiye’nin yaşanan katliama dair tutumunu değerlendiren Celal Fırat şunları söylüyor: “Katliamın yaşanmasıyla birlikte tüm Alevi toplumu ayağa kalktı, dünyadan tepkiler yükseldi. Ancak Türkiye maalesef Suriye geçici yönetiminin ifade ettiği gibi bir değerlendirme ve açıklamalar yaparak burada eski rejim kalıntılarına yönelik bir operasyon olduğunu söyledi. Şam yönetimini destekledi. Yine bu katliamda rol alan bazı cihatçı grupların Türkiye ile ilişkili olduğu açığa çıktı. Hatta Türkiye'de tepki gösteren Alevi toplumu özellikle iktidara yakın havuz medyasında maalesef tekrar hedef gösterildi. Muhalif geçinen bazı yayın organları bile oradaki katliamı Esad yanlılarına yönelik bir operasyon olarak değerlendirdi.

Halbuki Türkiye'de çok sayıda Arap Alevi yaşıyor ve yine Suriye'de yaşayan Arap Alevilerle çok yakın akrabalık bağları var. Bu katliam aynı zamanda Türkiye'deki Alevilere bir tehdittir bir gözdağıdır. Dolayısıyla Türkiye bu konuda Şam’ı destekleyen Alevi katliamını onaylayan bir noktada yer aldı. Bizler katliam bölgesine heyetlerin gitmesini talep ettik. Hatay ile Lazkiye arasında bir insani koridorun açılmasını talep ettik ancak bu konuda maalesef hiçbir talebimiz karşılanmadı. Böylece Türkiye'de yaşayan Alevilerin güvensizlikleri çok daha fazla arttı ve kendilerini daha az güvende hissediyorlar.

Katliam sonrasında Türkiye'nin üç bakanı Şam'a giderek kutlama yaparcasına görüntüler verdiler. Yine bu katliamda rol alan çok sayıda cihatçının Türkiye üzerinden Suriye'ye gittiğini ve yine Türkiye kökenli çok fazda cihatçının olduğunu biliyoruz kendileri sosyal medyada paylaşıyor. Bu konuda Türkiye nasıl bir yaptırım yapacak, halen ne bir açıklama yapmış ne de bir adım atmış değil.”

ALEVİLERİN BEKLENTİLERİ VAR

11 Mart'ta QSD ve HTŞ arasında imzalanan protokolün katliamı durdurma şartına yönelik de değerlendirmeler yapan Fırat, katliamların tam anlamıyla durmadığını da vurguluyor: “Bu anlaşmanın yapıldığı tarihlerde Alevi katliamı en üst düzeyde yaşınıyordu. Ancak antlaşma ile birlikte ve tabii ki tepkiler sonucunda katliamın en azından biraz durduğunu minimuma indiğini söyleyebiliriz. Ama bu orada hala Alevilere yönelik katliam girişimlerinin olmadığı anlamına gelmiyor ve devam ediyor.

Alevilerin Suriye'deki demokratik, özgürlükçü, laik ve bir arada yaşamayı hedefleyen kesimlerden elbette ki ciddi bir beklentisi var. Suriye'de en örgütsüz topluluk Alevilerdir. Bu da Alevilerin geçmişte iktidar olmadığını ve hiçbir hazırlıklarının olmadığını gösteriyor. Kürtler ise Suriye'nin en örgütlü gücüdür. Rojava bölgesinde yaşayan farklı inanç grupları ve halklar koruma altında şu anda. Bu yüzden çok fazla beklenti var, hatta güvenlikleri için Kürtlerin sahil ve yaşadıkları bölgelerde var olmasını talep eden açıklamalar da yapıyorlar. Mevcut koşulara baktığımızda bu beklenti oldukça gerçekçi görünüyor.”

TÜM KİMLİKLER HALA TEHLİKEDE

Avrupa Birliği’nin Brüksel’de yapılan toplantı sonrası HTŞ’ye mali desteğin artacağına dair yaptığı açıklamaları ve bu anlamda batının tutumunu nasıl bulduğunu sorduğumuz Fırat şunları dile getiriyor: “Batının tutumu maalesef ikiyüzlü bir tutumdur. İnsan haklarından özgürlüklerden bahsedeceksiniz ama Suriye'de yaşanan katliamlara farklı gerekçelerle görmezden geleceksiniz. Kamuoyundan gelen tepkileri bastırmak için de küçük de olsa katliamı eleştiren bazı açıklamalar yapacaksınız.

Şunu hepimiz biliyoruz ki bu mevcut anlayış Suriye'de iktidarda kaldığı müddetçe, katliamların olmayacağının hiçbir garantisi yok. Sadece Alevilere yönelik değil, orada farklı olan bütün inançlara, kültürlere, halklara aynı şey yapılacaktır. Nitekim bu gruplar geçmişte Kürtlere, Süryanilere, Ermenilere Hıristiyanlara, Şiilere hatta bazı Sünni kesimlere bile aynı katliamları yaptılar.

Yeni ilan ettikleri anayasa taslağı da zaten bütün kimlikleri ve inançları reddediyor. Dolayısıyla oradaki tüm farklılıklar ve Aleviler tehdit altındadır, katliamla yüz yüze olmaya devam edecekler. Batı kendi çıkarları gereği bütün bunlara sessiz kalıyor onay veriyor. Bu konuda başta Alevi toplumu olmak üzere tüm demokratik güçlerin bir tavır alması ve tepki göstermesi gerekir. Batının bu ikiyüzlü tutumunu reddetmeli protesto etmeliyiz.”