Bayık: AKP tecrit ve baskının bedelini ödeyecek

Bayık, “Siyasi yanını bir tarafa bırakalım, İmralı’da ağır bir insanlık suçu işlenmektedir. AKP hükümeti istediği zorbalığı ve işkenceyi hiçbir kaygı taşımadan yapmaktadır” diye yazdı.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Azadiya Welat ve Yeni Özgür Politika gazetesinin bugünkü sayısında yer alan makalesinde, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit ve Türk devletinin tasfiye konseptine dikkat çekiyor. 

Türk devletinin uluslararası yasaların yanısıra, kendi yasalarına da uymayarak Kürt Halk Önderi üzerinde dünyada görülmemiş ağır bir tecrit uyguladığını kaydeden Bayık, “Siyasi yanını bir tarafa bırakalım, İmralı’da ağır bir insanlık suçu işlenmektedir. AKP hükümeti istediği zorbalığı ve işkenceyi hiçbir kaygı taşımadan yapmaktadır” diye yazdı.

Kürt halkının durumu sessiz karşılamayacağını belirten Bayık, şunun altını çizdi: “Kürt insanı bu saldırıyı sadece kendisine yönelik bir saldırı olarak görmemekte; geçmişine ve geleceğine yönelik de bir saldırı olarak ele almaktadır. Eğer AKP hükümeti bu tecrit ve baskıya karşı Kürt halkının, Kürt kadınının, Kürt gençliğinin sessiz kalacağını sanıyorsa büyük yanılıyordur. AKP hükümeti 1999 yılında komploya karşı Kürt halkının, kadının ve gençliğin nasıl tepki ortaya koyduğunu görerek bu tecrit ve baskının bedelini ödeyeceğini bilmelidir.”

Bayık’ın ‘’AKP ağır tecridin bedelini ödeyecek’’ başlıklı makalesi şöyle;

Türk devleti Kürt Halk Önderi üzerinde dünyada görülmemiş ağır bir tecrit uygulamaktadır. Ne uluslararası ne de kendi yasalarına uymaktadır. Siyasi yanını bir tarafa bırakalım, İmralı’da ağır bir insanlık suçu işlenmektedir. AKP hükümeti faşist devletlerdeki gibi istediği zorbalığı ve işkenceyi hiçbir kaygı taşımadan yapmaktadır. Siyasi olarak da bu tecrit ve psikolojik savaş doğrudan Kürt halkına uygulanan bir tecrit ve psikolojik savaştır. Kürt Halk Önderi konusunda Kürt halkının hassasiyeti biline biline bu tecrit ve psikolojik savaş yürütülmektedir. Nasıl ki Nusaybin’de, Gewer’de ve tüm Kürdistan'da baskı, zulüm ve katletme yaparak Kürt’ün iradesini kırmak istiyorsa, Kürt Halk Önderi üzerindeki bu ağır tecrit ve baskıyla da Kürt halkının iradesini kırmak istemektedir. Bir halkın önderine yönelik yürütülen psikolojik savaş, o halkın psikolojisini bozmaya yönelik bir saldırıdır.

Kürt halkı Önder Apo üzerinde uygulanan tecride ve baskıya karşı çok öfkelidir. Hiç kimse Kürt halkının bu baskıyı sessiz karşılayacağını sanmamalıdır. Kürt insanı bu saldırıyı sadece kendisine yönelik bir saldırı olarak görmemekte; geçmişine ve geleceğine yönelik de bir saldırı olarak ele almaktadır. Bu nedenle Kürt halkı Önder Apo üzerindeki baskıya karşı tepkisini ortaya koyacaktır. Mutlaka bir biçimde bu baskıya karşı öfkesini ortaya koyacaktır. Eğer AKP hükümeti bu tecrit ve baskıya karşı Kürt halkının, Kürt kadınının, Kürt gençliğinin sessiz kalacağını sanıyorsa büyük yanılıyordur. AKP hükümeti 1999 yılında komploya karşı Kürt halkının, kadının ve gençliğin nasıl tepki ortaya koyduğunu görerek bu tecrit ve baskının bedelini ödeyeceğini bilmelidir.

GENÇLİK VE KADIN TECRİDE KARŞI SESSİZ KALMAYACAK

Gençlik de, kadın da bu Önderliğin fedaisidir. Bunu herkes bilmelidir. Bu halk her şeye tahammül edebilir, ama Önderliği üzerindeki baskıya asla! Zaten en temel yaşam ilkeleri “Önderliksiz asla”dır. Bu açıdan Kürt halkı Önderliğe yönelik tecridin bedelini AKP hükümetine mutlaka ödetecektir. Nitekim Önder Apo üzerindeki tecride karşı çıkan ve özgürlüğünü isteyen eylemler yeniden başlamıştır. Belki iki seçim sürecinde gündem bir yönüyle farklılaştı; ama Kürt halkı Önderlikleri üzerindeki tecridi hiçbir biçimde kabul etmedi. Şimdi de kabul etmeyeceğini ortaya koymaktadır. Bu açıdan Bakurê Kurdîstan, Türkiye ve Avrupa’da Önder Apo'ya sahiplenme eylemleri önemlidir. Bu eylemler Önder Apo'ya istenildiği gibi yaklaşılamayacağı konusunda ciddi uyarıdır. Bu uyarıyı anlamayanlar, bu öfkenin tufanıyla karşılaşacaklardır.

Önder Apo'nun özgürlüğü Kürt halkının özgürlüğü, Kürt halkının özgürlüğü Önder Apo'nun özgürlüğüdür. Önder Apo'nun özgürlüğü için mücadele verilmeden de Kürt halkının özgür ve demokratik yaşamı sağlanamaz. Bu açıdan Önder Apo üzerinde uygulanan tecride karşı çıkan ve özgürlüğünü isteyen eylemlerin yaygınlaşması gerekir.

‘GENÇLERİN VE KADINLARIN EYLEM YAPMA İNİSİYATİFİ VAR’

Aslında her Kürt bireyi bu konuda bir intikam savaşçısıdır. Ya da Önder Apo'ya yönelik baskılar karşısında böyle olduğunu göstermelidir. Önder Apo’yla Kürt halkının ilişkisi özel bir ilişkidir. Örgüt ilişkisinden ayrı bir ilişkidir. Bu açıdan Kürt halkı, Kürt gençleri ve kadınları örgütün ne dediğine bakmadan da Önderliğin özgürlüğü için her türlü eylemi yapabilir. Önderliği söz konusu olduğunda PKK bile Kürt halkına, Kürt kadınına ve gençliğine şöyle yap, böyle yapma diyemez. Önder Apo ile Kürt halkı arasındaki ilişki özel bir ilişkidir. Bu Önderlik, örgütle ilişkisinden öte bir halkın önderliğidir. Ya da bu Önderlikle Kürt halkı arasındaki ilişki arada hiçbir başka aracı olmadan var olan ilişkidir. Hatta Kürt halkının büyük çoğunluğu bu Önderlik üzerinden PKK ile ilişkilidir. Özcesi Kürt halkı ile Önderliği arasında başka bir aracı ya da ilişki yoktur. Bu açıdan PKK demese de bu Halk Önderliğine sahip çıkar. Bunun en somut kanıtı 1999 yılındaki halkın tutumudur. 1999 yılında halk Önderliğine sahiplenmede PKK’den daha ileri bir tutum gösterdi. Buna tarih şahittir.

Halkımız yeniden başlattığı Önder Apo'ya sahiplenme eylemlerini durdurmadan sürdürmelidir. Hatta bu eylemleri daha anlamlı hale getirmek için özyönetim direnişlerini sahiplenme eylemleriyle Önderliği sahiplenme eylemleri birleştirilmelidir. Demokratik özerklik projesi Önder Apo'nun projesidir. Bu temelde Türkiye'yi demokratikleştirme projesidir. Kim özyönetim hamlesini Türkiye'yi demokratikleşme amacından ayrı görüyorsa o yanlış yaklaşım içindedir. Özyönetim barikatlarında direnenler büyük demokrasi kahramanlarıdır. Önderliğe en iyi sahiplenenlerdir. Dolayısıyla özyönetim alanlarında direnenler sadece Kürt halkı ve Önder Apo için değil, Türkiye halkları için de direnmektedirler.

ÖZYÖNETİMLER DİRENİŞLERİ SAHİPLENMELİ

Önder Apo'ya sahiplenmenin en anlamlı yolu, özyönetim direnişlerini sahiplenme ve bu direnişlere güç vermedir. Bu açıdan Önder Apo'ya sahiplenme direnişleriyle özyönetim direnişleri ortaklaştırılıp daha da geliştirilmelidir. Önder Apo'ya uygulanan tecridin ağırlığını özyönetim alanlarına yapılan saldırılardan görebiliriz. Bu açıdan ne Önder Apo'ya sahiplenme, ne de özyönetim direnişlerine sahiplenme eylemleri pasif olmalıdır. Sadece birkaç yürüyüşle sınırlı olmayan ve süreklileşen eylemler bütünü haline getirilmelidir. Saldırıların sertliğiyle orantılı direnişler de daha etkili olmalıdır.

Türkiye'de AKP hükümeti yeni bir siyasi süreç başlatmıştır. Bu da halka ve Özgürlük Hareketi'ne tasfiye saldırısıdır. Herkes de durumun değiştiğini görerek tutum ve eylemlerini ona göre ortaya koymalıdır. Durum çok değiştiği halde eski tutum ve eylemsel tarzda çakılıp kalmak, etkisizleşmek ve tasfiye olmak anlamına gelecektir.