Bayık: Su, toprak ve enerji komünlerini kuralım
Bayık: Su, toprak ve enerji komünlerini kuralım
Bayık: Su, toprak ve enerji komünlerini kuralım
Su, toprak ve enerji üzerinde hak iddia eden devletin topluma ait olanı gasp ettiğine dikkat çeken KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, “bu değerleri gasp etmek halkı kendine muhtaç hale getirmektir” dedi ve su toprak ve enerji komünlerinin kurulmasını istedi.
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, Azadiya Welat ve Yeni Özgür Politika gazetelerinde bugün yayınlanan Kürtçe köşe yazısında devletin su, toprak ve enerji kaynakları üzerindeki gaspını değerlendirdi.
Kürdistan toprakları üzerinde başta devlet kurumları olmak üzere her türlü ‘toprak tasarrufu’nu kendinde hak bulan devletin, barajlarla su kaynaklarını kuruttuğunu, bu da yetmezmiş gibi buradan elde edilen enerjinin de Kürdistanlılara satıldığına dikkat çekti.
Bayık, toplumun da bu dayatmayı kabul etmemesini ve kendi değerlerini sahiplenerek “su, toprak ve enerji komünlerini kurmasını” istedi.
Bayık’ın yazısı şöyle:
Şimdi toprak üzerinde her türlü tasarrufu yapıyor. Birçok alanı ordu başta olmak üzere devlet kurumları gasp etmiştir. Yasak bölgeler ilan etmiş, ormanları yakarak toprakların bitki örtüsünü yok etmiş, böylece iklim değiştiren bir coğrafya yaratmıştır. Kürdistan'a ve halka yaşam veren Dicle ve Fırat üzerinde ise devlet tekel kurmuş, üzerinde istediği tasarrufu yapıyor. Bir iki değil, birçok baraj yapılarak dereler ve kaynak sular kurutulmaktadır. Bu barajlardan üretilen enerjileri esas olarak Kürdistan dışında kullanırken, bu yetmezmiş gibi enerji Kürdistanlılara satılmaktadır. Hatta Kürtler üzerinde bir şantaj aracı olarak kullanılmaktadır. Kürdistan'da her türlü değeri hırsızlayanlar, Kürtlere hırsız muamelesi yapmaktadırlar. Kürtleri sömürmeyi kendisine hak görmektedirler.
“Bir halkın en önemli değeri su ve topraktır. Çünkü su ve toprak yaşam demektir. Suyuna ve toprağına sahip çıkmayanların yaşam damarları kesilmiş olur. Günümüzde enerji de su ve toprak kadar önemli hale gelmiştir. Tekniğin gelişimi enerji ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Enerji, su ve toprağın teknikle birleşmesini sağlıyor. Yine endüstrinin gelişiminde enerji büyük rol oynamaktadır. Su, toprak ve enerjisine sahip çıkan toplumlar yaşama sahip çıkan toplumlardır. Boşuna su kadar aziz ol denmemektedir. Toprak sevgisi ve toprağa bağlılık, insanın kültürüne, tarihine ve doğasına bağlılıktır. Zaten yurtseverlik bir yönüyle de toprağa bağlılıktır; toprağa anlam vermektir. Artık enerjiye sahip olmadan ekonomik yaşamı geliştirmek ve çağdaş gelişmeleri sağlamak mümkün değildir. Bu nedenle Kürt Halk Önderi, her yerde suyumuza, toprağımıza ve enerjimize sahip çıkalım demektedir. Bunun temel ilke slogan haline getirilmesini ve her yerde kullanılmasını istiyor.
Su, toprak ve enerji tüm topluma ait değerlerdir. Bunlar toplumsal kullanıma ait olması gereken değerlerdir. Komünler en başta da su, toprak ve enerji konusunda olmalıdır. Bunlara toplum ortak sahip olursa orada toplumun sırtı yere gelmez. Bunlara sahip çıkıldığında toplumlar üzerine ekonomik egemenlik kurmak mümkün değildir. Bunlar etrafında her alanda komünal ekonomik yaşam örgütlenebilir. Bu nedenle toplum su, toprak ve enerji değerlerini kimseye bırakmamalıdır. Sadece ve sadece topluma aittir. Bu değerler devlete ait olamaz. Su, toprak ve enerji üzerinde hak iddia eden devlet despot ve faşist devlettir; topluma ait olanı gasp eden devlettir. Kürt Halk Önderi, buna izin verilmemelidir, demektedir.
Kürdistan'ın tarih içinde, insan yaşamının geliştiği dünya içinde her zaman en önemli değeri toprağı ve toprağı cennet haline getiren Dicle ve Fırat nehirleridir. Şimdi toprak üzerinde her türlü tasarrufu yapıyor. Birçok alanı ordu başta olmak üzere devlet kurumları gasp etmiştir. Yasak bölgeler ilan etmiş, ormanları yakarak toprakların bitki örtüsünü yok etmiş, böylece iklim değiştiren bir coğrafya yaratmıştır. Kürdistan'a ve halka yaşam veren Dicle ve Fırat üzerinde ise devlet tekel kurmuş, üzerinde istediği tasarrufu yapıyor. Bir iki değil, birçok baraj yapılarak dereler ve kaynak sular kurutulmaktadır. Bu barajlardan üretilen enerjileri esas olarak Kürdistan dışında kullanırken, bu yetmezmiş gibi enerji Kürdistanlılara satılmaktadır. Hatta Kürtler üzerinde bir şantaj aracı olarak kullanılmaktadır. Kürdistan'da her türlü değeri hırsızlayanlar, Kürtlere hırsız muamelesi yapmaktadırlar. Kürtleri sömürmeyi kendisine hak görmektedirler.
Kürdistan enerjisini Kürdistanlılara satanlara Mardin halkı tavır koydu. Bu hırsızlara ve arkasındaki devlete karşı direnişe geçti. Aslında bu direnişi tüm Kürdistanlılar yapmalıdır. Elektriğe ve suya hiçbir para vermemelidirler. Su nasıl ki satılamazsa, Kürdistanlılara ait enerji de satılamaz. Kuşkusuz yersiz elektrik ve su harcaması denetlenir. Toplum belli mekanizmalarla bu değerlerin kullanımını denetleyebilir. Ama ihtiyaç olan su ve enerji satılamaz. Topraklar da toplum malıdır; devlet üzerinde tasarruf yapamaz.
Kürdistanlılar Dicle ve Fırat’a canları kanları gibi sahiplenmelidir. Bunun için her yıl belli bir günde su festivali yapılmalıdır. Hatta Kürdistan'da suyun da bayramı olmalıdır. Dicle ve Fırat Kürdistan'a hayat vermişse suyun da bayramı olmalıdır. Nasıl ki Ganj Hindistanlılar için kutsal bir nehirse, Kürdistanlılar için de Dicle ve Fırat kutsaldır. Kürdistanlılar bu kutsalına sahip çıkmalıdır. Çünkü kutsallarına sahip çıkmayanlar yaşamayı da hak edemezler. Sular da, enerjiler de Kürdistanlılara aittir. Devlet ya da bazı güçlerin ‘bunlar bize aittir’ demesi, bir düşünsel hegemonyadır; bir ideolojik egemenliktir. Gerçekte ise su da, enerji de, toprak da halklara ve toplumlara aittir.
Kürdistan'daki petrol de devlete değil, tüm Kürdistan halkına aittir. Sadece Batman, Adıyaman ve Amed’e değil, tüm Kürdistanlılara aittir. Kuşkusuz yararlanılmasında öncelik petrolün çıktığı alanlara verilir. Ancak tüm Kürdistanlıların ortak değerleri olarak görmek gerekir. Güney Kürdistan ve Rojava’da petrol çok fazladır. Bu enerji kaynağı da Kürt halkına aittir. Şimdi bu enerji kaynağını halk değil, Güney Kürdistan egemenleri yiyor. Hatta dış güçler ve Türkiye Kürt halkından katbekat bu değerden yararlanıyor.
Kürt Halk Önderi su, toprak ve enerjiye sahip çıkın, diyor. Aslında bu değerler halkın onurudur. Bu değerleri almak, gasp etmek Kürdistanlıların iradesini kırmaktır, halkı kendine muhtaç hale getirmektir. Kırk yıldır büyük mücadele veren, büyük devrimler yapan, savaşan halk haline gelen bir toplum bu değerlerine sahip çıkmalıdır. Bu değerlere sahip çıkmak her şeyden önce de iradesine, onuruna ve namusuna sahip çıkmaktır. Bu nedenle Kürt Halk Önderinin çağrısına uyalım, bu değerlere sahip çıkmak için harekete geçelim; su, toprak, enerji komünleri kuralım.”