BDP’den basın özgürlüğü için meclis araştırması önerisi
BDP’den basın özgürlüğü için meclis araştırması önerisi
BDP’den basın özgürlüğü için meclis araştırması önerisi
BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, basın özgürlüğünün ihlal edilmesinin toplumsal açıdan ortaya çıkardığı sorunların araştırılması, Türkiye’deki basın özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması için alınacak önlemlerin tespiti amacıyla bir meclis araştırması açılmasını talep etti.
Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) geçtiğimiz günlerde yayınladığı raporda Türkiye’nin bu yıl da dünyada en fazla tutuklu gazecinin olduğu ülke olmayı sürdürdüğü tespitine yer veren Ata, “Raporda yer alan verilere göre, dünyada toplam 211 gazeteci hapisteyken, bunların 40 tanesi Türkiye cezaevlerindedir. Raporda değinilen bir diğer nokta da tutuklu gazetecilerin büyük çoğunluğunun Kürt oluşu ve tutuklu gazetecilerin tümünün yaptıkları haberlerden dolayı yargılanmasıdır” dedi.
Türkiye’nin iki yıl üst üste en fazla gazetecinin cezaevinde olduğu ülke olma statüsünü koruduğunu, birçok uluslararası gazetecilik kuruluşu tarafından “dünyanın en büyük gazeteci cezaevi” olarak nitelendirildiğini de belirtti. Yine basın özgürlüğü mücadelesi veren uluslararası bir örgüt olan Sınır Tanımayan Gazeteciler’in bu yılın Temmuz ayında yayınladığı raporda Türkiye’nin basın özgürlüğü açısından 179 ülke arasında 154’üncü sırada olduğunu belirttiğini de kaydetti.
“Aynı raporda, 2005 yılında 98. sırada olan Türkiye'nin o yıldan bu yana git gide düşüş gösterdiği, basın özgürlüğü karnesinin daha da zayıflamakta olduğu ifade edilmiştir” diye devam eden Ata, cezaevindeki gazeteci sayısının 12 Eylül 1980’de başlayan cunta rejimindeki sayının bile üzerinde olmasının, günümüz iktidarının baskıcı karakterini gözler önüne seren çarpıcı bir örnek olduğunu da belirtti.
Tutuklu gazetecilerin tamamının gazetecilik faaliyetlerinden ötürü yargılanmasının, Türikye’de basın özgürlüğünün ayaklar altına alındığını gösterdiğini de kaydeden Ata, “Ayrıca söz konusu gazetecilerin çoğu, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılanmakta, ‘örgüt üyesi olmak’ ya da ‘anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkmak’ suçları kendilerine isnat edilmektedir. Bu uygulama demokratik hakların savunucusu olan her kesimin ‘terörist’ addedilerek baskı ve şiddete maruz bırakılmasına yol açan despotik devlet zihniyetinin bir ürünüdür. Hapisteki gazetecilerin bağlı olduğu yayın organlarına bakıldığında Dicle Haber Ajansı, Azadiya Welat, Atılım, Evrensel gibi sol bir çizgide yayın yapan muhalif basın kuruluşları olduğu görülmektedir. Dolayısıyla yargılanan esas olarak Türkiye'nin muhalif kamuoyunun ifade özgürlüğü olmaktadır” dedi.
Türkiye’de basın emekçilerine uygulanan baskı ve sansür politikalarının aslında devletin her türlü muhalefet odağına yönelttiği haksız, hukuksuz uygulamaların bir parçası olduğunu da ifade eden Ata şöyle devam etti: ”Cezaevlerinde somut kanıt olmadan ya da iddianeme hazırlanmadan yıllarca keyfi biçimde tutulan binlerce tutsağın en temel özgürlükleri yok sayılmaktadır. Yargılanan gazetecilerin iddianemelerinde kendilerine isnat edilen suçlara bakıldığında yaptıkları haberlerden dolayı cezalandırıldıkları ve yargılamaların siyasi kararlar sonucunda yapıldığı anlaşılmaktadır.
Basın özgürlüğünün kısıtlanmasının bir başka boyutuysa yayın organları üzerindeki baskı ve sansür mekanizmasıdır. CPJ'nin raporunda da belirtildiği üzere, 2012'de 60'tan fazla olan tutuklu gazeteci sayısı bir nebze düşmüşse de hükümetin medya organları ve basın emekçilerine karşı aldığı sansürcü ve baskıcı tavır ve yaptırımların azalmayıp, aksine ifade özgürlüğünün git gide daha fazla kısıtlanıyor oluşu Gezi protestoları sırasında da bir kez daha ortaya çıkmıştır. Basın kuruluşlarında hangi haber ve yazılara yer verileceği hükümet tarafından belirlenmeye çalışılmakta, hükümet yanlısı yayınlar yapmayan basın organları çeşitli baskı unsurlarıyla susturulmaya çalışılmaktadır. Daha önce de Başbakan tarafından ‘gazeteci kılığına girmiş teröristler’, ‘bu gazeteleri evinize sokmayın’ gibi ifadeler kullanılarak gazeteciler hedef gösterilmiş ve tutuklu gazetecilerin maruz kaldığı hukuksuz uygulamalar meşrulaştırılmaya çalışılmıştır.”
İfade özgürlüğünün temel unsurlarından olan özgür basının sesinin kısılmaya çalışılmasının demokratik bir ülke olabilmenin önündeki en temel engellerinden birini oluşturduğunu da vurgulayan Ata, “Bu sebeple, Türkiye’de basın emekçilerinin maruz kaldığı baskıların araştırılarak basın özgürlüğünün önündeki engellerin ortadan kaldırılması için alınacak önlemlerin tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasını talep etmekteyim” dedi.