BDP'li Adil Kurt'tan 'yeni gazetecilik manifestosu'

BDP'li Adil Kurt'tan 'yeni gazetecilik manifestosu'

BDP Milletvekili Adil Kurt, DÝHA muhabiri Çaðdaş Kaplan'ı "müteahhit kaçırmak ve sahte polis kimliði kullanmak" ile suçlayan Bülent Arınç'ı yalanladı. Arınç, Kurt'un konuşmasından sonra geri adım attı ve "Ben Çaðdaş Kaplan'dan bahsetmedim" dedi. Kurt, AKP Hükümeti'nin dayattıðı "yeni gazetecilik" anlayışına da deðindi.

Plan ve Bütçe görüşmelerinde dün söz alan BDP Hakkari Milletvekili Adil Kurt, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın tutuklu DÝHA muhabiri Çaðdaş Kaplan hakkında ileri sürdüðü “Müteahhidin silahla tehdit edilerek kaçırılıp örgüt evine götürülmesi, gasp edilmesi; sahte polis kimliði kullanmak” iddialarını yalanladı. Kaplan’ın iddianamesini gösteren Kurt, "Genç bir gazeteciye böylesi bir ithamda bulunmak günahtır" dedi.

‘YENÝ GAZETECÝLÝK MANÝFESTOSU’

2013 Bütçesi’nin görüşüldüðü TBMM Genel Kurulu'nda RTÜK ve Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüðü bütçeleri hakkında BDP Grubu adına söz alan BDP'li Adil Kurt, 13 maddeden oluşan ve “Yeni Gazetecilik Manifestosu” başlıðını uygun bulduðu bir metin okudu. Metinde, şu ifadeler yer alıyor:

Türkiye’de doðruları söylersen, 9 köyden kovulursun. 10. köy asla yoktur! Türkiye’de yasalar düşünce ve fikir özgürlüðünden bahseder. “Düşünce ve fikir özgürlüðü vardır”, cümlesinden sonra ‘AMA’ diye bir baðlaç vardır. Asıl önemli olan burasıdır.

Roboski ile uðraşacaðına, Dobrovski ile uðraş! Çünkü devletin bekasını ancak ülkeyi yönetenler düşünür. Roboski’de 34 yoksul Kürt vatandaşını katleden devletimizin bir bildiði vardır elbet! Sen kim nerede kiminle pişti oldu ona bak!

Ýktidarla barışık olmanın yolu ‘laylaylom gazetecilik’ yapmaktan geçiyor! Sayın Bülent Arınç ve beraberindekiler; “Yemen Türküsü” nü söylerken asla detone oldular demeyeceksin! Bülent Arınç’ı dinlerken; Zeki Müren’i, Bülent Ersoy’u, Sezen Aksu’yu, Ahmet Kaya’yı, Kawis Axa’yı ya da Mihemed Arif Cizrawî’yi dinlemiş gibi yap ve “seet xweş” de!

Zaman zaman muhalefete iftira atmaktan kaçınmayacaksın! Ýktidarın el deðiştirmesi; senin de sonun olabilir! Bu nedenle, muhalefete muhalefet etmekten kaçınma!

Mesela, genç kızların ve erkeklerin bir arada oldukları herhangi bir fotoðrafı birinci sayfadan servis et ve BDP’lilerin çocukları, gününü gün ediyor diye yaz! (Yeni Akit Gazetesi’nin 10.12.2012 Manşeti). Zaten bu haberden dolayı seni yargılayacak bir yargı yok! Yargı, gerçekleri yazanlarla meşguldür bu aralar!

Söylediðin başını yakabilir. Bin düşün, bir yazma. Hatta hiç yazma! Ýktidarın yolsuzluklarını, polisin şiddetini, sınırda katledilen köylüleri yazarsan, kendini kodeste bulabilirsin. Bu nedenle, her gördüðün, duyduðun haber deðildir. Meşhur halk deyimini aklına getir. “Bin düşün, bir söyle.” Ama hiç söylemesen, yazmasan senin için en iyisi olur!

Başbakan’a ve iktidar mensuplarına önce biat et, sonra soru sor! “Siz bu kadar iyi şeyler yapıyorsunuz...” dedikten sonra; “muhalefet sizi neden anlamıyor?” diye soru sormak, yeni dönem gazetecilik formatının gereðidir.

Yasaların öncelikle yönetilenleri koruduðunu asla aklından çıkarma! Unutma, mahkemeye düşersen, hakim ve savcılar kanaatlerini senden yana kullanmazlar. Çünkü onları, terfi eden sen deðilsin. Ýyi hal ve kanaat, ancak iktidar mensupları için vardır.

Bugünün maðdurları, yarın iktidar olduklarında, aynı yasaklara sıðınır. Bunu unutma! 28 Şubat sonrası ve bugün, o günün maðduru olduðunu iddia eden bugünün iktidarına yakın gazetelerinin (Zaman, Milli Gazete) manşetlerine bak ve bugünün iktidarı olarak nasıl yasaklara sıðındıklarını gör. Öte yandan, o günün de bugünün de özgür basınının (Demokrasi, Özgür Gündem vs.) 28 Şubat gibi darbe dönemlerinde attıkları manşetlere bak ve her dönem gerçekleri yazdıkları için cezaevlerinde olduklarını unutma!

Bu memleketi sen kurtaramazsın. Dünyada, ebediyete intikal etmemiş hiçbir DON KÝŞOT yoktur. Musa Anter’den ders almadıysan, Metin Göktepe’ye bak. O da olmadı, bugün cezaevinde olan 76 gazetecinin iddianamelerini oku! Tamamı gazetecilik faaliyetleri olan işlerin “suç” olarak yazıldıðı iddianamelerde dahi yazmayan şeyleri, Başbakan Yardımcısı’ndan duyabilirsin. Tıpkı, Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri esnasında, Bülent Arınç’ın; DÝHA Muhabiri Çaðdaş Kaplan hakkında “Çaðdaş Kaplan: Müteahhidin silahla tehdit edilerek kaçırılıp örgüt evine götürülmesi, gasp edilmesi. Sahte polis kimliði kullanmak“ dediði gibi.

Bu kurallara uymazsan, sen bilirsin. Uyarsan, gününü gün edersin. Başbakan’ın uçaðında, Bakanların önünde oturursun! Siz hiç muhalif bir gazetecinin, yazarın Başbakan’ın uçaðına bindiðine tanık oldunuz mu?

Eðer bu 10 maddeyi okuyup gazeteciliðe bu çerçevede devam etmiyorsan tırnak içinde (Ýktidarın ve onun yandaşı gazeteciliðin düşüncesine göre) aptalsın!

Bir de yazılmayan madde var! Unutmayacaksın, bu ülkede devlet derse Kürtler vardır. Ya da devletin ve hükümetlerin Kürtleri vardır. Bu Kürtler, devletin takdir ettiði kadar hak-hukuk sahibidirler. Devlet Kürtçe konuşabilir, ancak senin Kürtçe konuşmaya hakkın yoktur! TRT-6’da, devletin resmi kanalında korsan yayıncılık yapılmaktadır! Zira halen kanunda Kürtçe bir kanal olduðuna ilişkin bir düzenleme yoktur! Hükümet, Kürtçe’yi kanunlara yazmamak için elinden geleni yapmaktadır."

ARINÇ: BEN ÇAÐDAŞ KAPLAN'DAN BAHSETMEDÝM

Kurt’un yaptıðı konuşmanın ardından milletvekillerinin eleştirilerini yanıtlamak için söz alan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, tutuklu DÝHA muhabiri Çaðdaş Kaplan için “müteahhidin silahla tehdit edilerek kaçırılıp örgüt evine götürülmesi, gasp edilmesi; sahte polis kimliði kullanmak” gibi iddialar ile yargılandıðını belirtmediðini savundu. Arınç, “Ben Erol Zavar'dan bahsettim. Çaðdaş Kaplan’dan bahsetmedim” ifadelerini kullandı.

KURT, GÖRÜŞME TUTANAKLARINI GÖSTERDÝ

Arınç’ın bu açıklamasının ardından tekrar söz alan Adil Kurt, Arınç’ın 12 Kasım 2012’de konuştuðu Plan ve Bütçe Komisyonu görüşme tutanaklarını Arınç’a göstererek, “Bu sizin konuştuðunuz görüşme tutanaklarıdır. Kaplan hakkında böyle bir iddiada bulundunuz. Kim size bu bilgiye vermişse yanlış vermiştir. Ýddianame elimde şu an. Sözünü ettiðiniz iddialardan tek bir kelime bile yok. Genç bir gazeteciye böylesi bir ithamda bulunmak günahtır” dedi.

Arınç, 12 Kasım 2012’de Plan ve Bütçe Komisyonu’nda RTÜK, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüðü ile Vakıflar Genel Müdürlüðü, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nun 2013 yılı bütçelerine ilişkin yaptıðı sunumda tutuklu gazetecilerin büyük çoðunluðunun kendi mesleki faaliyetleri dışında yargılandıðını iddia etmişti. Arınç, örnek olarak da DÝHA Muhabirleri Çaðdaş Kaplan ve Faysal Tunç ile Gazeteci Erol Zavar’ın da bulunduðu çok sayıda kişinin meslekleri dışında yargılandıðını ileri sürmüştü.