BDP’den yargı kararlarıyla ilgili araştırma önergesi

BDP’den yargı kararlarıyla ilgili araştırma önergesi

BDP Grup Başkanvekili Ýdris Baluken, Türkiye’de yargı erkinin Kürtlere ve muhalifleri hapsetmek için gerekçe bulmaya dahil gerek görmeyen hukuk dışı uygulamanın kılıfına dönüştüðünü belirterek, meclis araştırması istedi.

Bingöl Milletvekili Ýdris Baluken, BDP Grubu adına Meclis Başkanlıðı’na sunduðu araştırma önergesinin gerekçesinde Türkiye’de yargı ekinin baðımsız bir erk olmadıðını, hukuk dışı uygulamaları ile gözler önüne serdiðini kaydetti. Gerekçede, ‘Hukukun siyasi saikler doðrultusunda bir araç haline geldiði koşullarda “yargılama” sürecinin bizzat kendisi başlı başına bir siyaset alanına dönüşüverir. Yargı erkinin tavrı konusunda geçmişten günümüze yaşanan hukuk dışı uygulamalar yargının baðımsız bir erk olmayıp baðımlı bir mekanizma oluşunu her seferinde kuvvetle gözler önüne sermiştir. Yargı erki; muhalifleri, Kürtleri, öðrencileri, avukatları, gazetecileri, sendikacıları, insan hakları savunucularını, milletvekillerini, belediye başkanlarını hapsetmek için gerekçe bulmaya dahi gerek görmeyen, her türlü hukuk dışı uygulamanın kılıfına dönüşmüş durumdadır” dendi.

Önergenin devamında ise, anılan durum 3 kararla örneklendirildi:

-“Bolu Express” adlı bir yerel gazetede “Türk, işte karşında düşmanın” başlıðı ile yayımlanan ve içeriðinde devletin ve ordunun ülkede güvenliði saðlayamadıðı, bu nedenle sivil kişilerin ülkede güvenliði saðlamaya davet edildiði, Demokratik Toplum Partisi mensuplarının öldürülmesi için bir çaðrı niteliði taşıyan yazı yargıya taşınmış ve neticede Bolu Cumhuriyet Başsavcılıðı ile Düzce Aðır Ceza Mahkemesi Işın Erşen adlı şahsın 42 kişilik bir isim listesine yer vererek ülkede asıl güvenliðin bu listede ismi geçen kişilerin öldürülmesi ile gerçekleşeceðini savlamış olduðu “yazının suç içermediðine” hükmetmiş, yazıyı düşünce ve ifade özgürlüðü kapsamında ele almıştır.

-Yeni Şafak Gazetesi’nde 18.08.2011 tarihli “KATÝL SÝZSÝNÝZ” başlıðı ile yayımlanan haber-yorumda, Barış ve Demokrasi Partisi ile Parti mensubu milletvekilleri, Hakkâri Çukurca Karayolunda meydana gelen şiddet olayında hayatını kaybeden güvenlik görevlilerinin açık biçimde katili olarak itham edilmiş, hatta bazı milletvekilleri, fotoðrafları da yayınlanmak suretiyle açık bir biçimde hedef gösterilmiş olup neticede savcılıkça “Hakaretamiz cümleler yoktur… Yazı bir eleştiridir, eleştiri basın özgürlüðünün bir gereðidir. Unsurları olmayan suçtan dolayı” kovuşturmaya yer olmadıðına dair karar verilmiştir.

-Buna karşın, “Barışın tutsak edildiði topraklarda bir ülkeden barış mücadelesi doðru geliştirilebilir mi? Evet, Hayır diyeceðim tabi sorunda ısrar edeceðiz, artık Kürt sorunu şiddetle askeri yöntemlerle

çözülemeyeceði gün gibi yani bu gün tepenizde çırılçıplak olan güneş gibi çıplak ve açıktır.” şeklindeki ifadeler tutuklu milletvekilimiz Kemal Aktaş için iki yıl bir ay hapis cezasına karşılık gelebilmektedir.

Örneklerin çoðaltılabilineceðini kaydedilen önergenin devamında, “Neticede BDP’li milletvekillerini topluma hedef gösterme, halkı kin ve düşmanlıða alenen tahrik suçu cezasız kalır, bu türden eylemler “düşünce ve ifade özgürlüðü” kapsamında ele alınıp “basın özgürlüðü” olarak deðerlendirilirken; gazeteci ve medya çalışanları yargılamalar ve soruşturmalarda genellikle "haber takibi", "kitap yazımı", "iktidara eleştirel habercilik" ve "Kürt medyasında çalışmak" gibi iddialarla yargılanmakta, bir öðrenci puşisi nedeniyle 11 yıl 3 ay hapis cezası alabilmekte, barışı savunup Kürtler’in muhatap alınmasını dileyen siyasetçiler en aðır biçimde cezalara mahkum edilmektedir. Bu noktada yargı gücünün, ikiyüzlü bir siyaset aracı haline gelmiş olduðunu ve böylelikle de toplumda kırılmaya yol açtıðını söylemek mümkündür” denildi.

“Yaşadıðımız örnekler, evrensel hukuk kaidelerinin yok sayıldıðı, adil yargılanma hakkının tanınmadıðı bir yargı düzenini gözler önüne sermektedir” denilirken, devamla şunlar kaydedildi:

“Yargı erki; muhalif kesim söz konusu olduðunda hızlıca kendi kurallarını uygulayıp cezaevlerini doldururken, tehdit, hakaret ve daha nice aðır duruma maruz kalan muhalifler karşısında da güçlünün avukatlıðını üstlenip failleri gönül rahatlıðı ile serbest bırakabilmektedir. Adalet herkes için deðil, bizzat güçlü için var olan yeni bir tanıma kavuşmuştur. Oysa tarihsel ve evrensel anlamını içeren, ezilenlerin güvenliðinin ezenlere karşı korunabildiði bir hukukun varlıðı toplumsal barış için elzem olup yargıda yaşanan bu sorunların tespiti ve çözümü için Meclis Araştırması talep etmek gerekmiştir.”