Berzani’nin Ankara dehlizlerindeki kirli ilişkileri neye işaret ediyor!
KDP başkanı M. Berzani’nin Ankara ziyaretinin zamanlaması ve ajandasındaki gündeme bakıldığında, Kürtler açısından hiçte iç açıcı sonuçların olmadığını görebiliyoruz.
KDP başkanı M. Berzani’nin Ankara ziyaretinin zamanlaması ve ajandasındaki gündeme bakıldığında, Kürtler açısından hiçte iç açıcı sonuçların olmadığını görebiliyoruz.
Bölgede 3. dünya savaşını yürüten güçlerin tüm kozlarını sahaya sürdüğü, Türk devletinin Kürdistan dağlarını pervasızca bombaladığı ve şehirlerini ablukaya alarak havadan ve karadan uçak ve tanklarla bombaladığı bir süreçte KDP Başkanı Mesut Berzani, Türkiye’nin başkentinde MİT dahil bir dizi görüşmeler gerçekleştirdi. Berzani’nin Ankara görüşmeleri tamda Türk ordusunun Musul’un Başika bölgesine ağır silahlarla işgal hareketine, Irak merkezi hükümetinin Türk ordusunun 48 saat süre zarfında Irak’ı terk edin ultimatom’un dolmasına saatler kala gerçekleşmesi dikkat çekici. Diğer dikkat çeken şey ise, Berzanî’nin 1990’larda PKK ve Kürt özgürlük hareketine karşı MİT’li yaptığı görüşmelerdeki gibi, gizli ve gündem dışı bir görüşmeyi yapmış olmasıdır.
KDP başkanı M. Berzani’nin Ankara ziyaretinin zamanlaması ve ajandasındaki gündeme bakıldığında, Kürtler açısından hiçte iç açıcı sonuçların olmadığını görebiliyoruz.
Çok değil Berzanî’nin Ankara görüşmeleri öncesindeki birkaç güne bakmak bile bu görüşmelerin ne denli kirli, ne denli Kürt karşıtlığında gerçekleştiğini ön görebiliyoruz. Musul işgali, Riyad toplantısı ve Rojava’ya yönelik yaklaşımlar üzerinden yoğunlaşmak yeterli.
BERZANİ’NİN GÖRÜŞMELERİ MEŞRU DEĞİL!
En başta süresi dolmasına rağmen Riyad ve Ankara görüşmeleri başta olmak üzere Mesut Berzanî’nin yapmış olduğu görüşmeler meşru değil, gizli ve KDP çıkarları için yapılmış olup Kürt halkı nazarında hiçbir geçerliliği olmadığını not edelim.
Rus uçağının düşürülmesinden bu yana Berzani Türk devletine yönelik tüm saldırıları boşa çıkarmaya, bölge üzerindeki dengelerde Türk devletinin inkar ve imha yönelimlerinden yana açık ve net bir şekilde taraf belirliyor. Bu Kürt halkının özgür geleceği açısından hem tehlikeli hem de sorunlu. Berzani Kürt halkı üzerindeki Türk devlet terörünü görmezden gelerek Türk devleti ve AKP’ye kol kanat geren bir siyasi duruş içinde olması bile ne kadar tehlikeli ve bir o kadar kirli oyunlar peşinde olduğunu görmemize yetiyor. Diğer yandan, Berzani de tıpkı ortağı ve kader arkadaşı Erdoğan gibi kriz üzerinden ve birazda zoru dayatarak bölge başkanlığını sürdürmek istiyor.
Rus uçağı düşürüldükten sonra sahadaki aktörlerin kozlarını en keskin bir şekilde kullanmaya başladığında KDP geçmişteki söylem ve değerlendirmeleri doğrularcasına AKP ve Türk devletinin kirli politikalarının yanında yer aldı. Ruslar belge ve görüntüler ile “Türk devleti DAIŞ çetelerinin petrolünü alıp, dünya pazarlarına satıyor” dediğinde M.Berzani çıkıp “o petrolü biz veriyoruz” dedi. Aynı tavrı Türk ordusu Musul’a asker göndererek işgal etmeye çalıştığında da sergileyen Berzani, Irak’ın toprakları üzerindeki Türk işgal kuvvetlerine gösterdiği tepkiyi ‘abartıldığını’ söyleyerek, “bildiğim kadar yapılan anlaşma sonucunda Türk ordusu geldi” diye bilecek kadar Türk işgalini meşrulaştırmaya çalıştı. Hemen ardında da Ankara ziyareti gündeme geldi.
Peki Berzani niye özellikle bu süreçte Ankara’ya gitmeye ve MİT ile kapalı kapılar ardında görüşme ihtiyacını duydu. Bu görüşmenin arka planları Ankara’da gerçekleştirilen görüşmelerin ana gündem maddelerini oluşturuyor şüphesiz. Nedir arka plan.
ŞENGAL’DEN KAÇAN KDP, ŞENGAL FATİHİ KESİLİYOR!
Birincisi, Rojava devrimi üzerinden KDP ve AKP’nin tasfiye planın devam ediyor olmasıdır. 4 Kasım’da Feridun Sinirlioğlunun Hewler temasları, ENKS’ye verilen misyon ve sonrasındaki KDP yaklaşımları bu görüşü doğruluyor. Belleğimizi tazeleyelim ve güncele gelelim, DAIŞ çeteleri Musul’u işgal etmeden önce Ürdün’ün Umman’da DAIŞ çeteleri, Türk devleti ve KDP’nin yaptığı anlaşma ile Musul’un DAIŞ çetelerine teslim ettiği açığa çıkmıştı. Ardından Şengal’in de KDP tarafından DAIŞ çetelerine teslim edilmesi ile Ezidilerde 73 ferman yaşanmış, binlerce Ezidi katledilmiş kadın ve kızları pazarlarda satılmıştı.
İşgal’den sonra çatışarak Şengal’de mahsur kalan on binlerce Ezidiyi açtığı koridor ile kurtaran PKK güçleri ve YPG 15 ay boyunca çetelere karşı direnişi örgütleyip savaştıktan sonra Şengal’ın kurtarılması sırasında KDP 3 Agustus Şengal ihanetini unuturcasına kendisini ‘Şengal fatihi’ olarak temize çıkarmaya çalıştı. KDP karanlık ortağı AKP gibi bir algı yaratarak kendisini temize çıkarmaya çalışıyordu. Ancak unuttuğu bir şey vardı. Kürt toplumu canlı bir organizma gibiydi ve KDP’nin yaptıklarını utmayacaktı. Tıpkı KDP’nin 1945’lerden bu yana yaptıklarını bunu da unutmayarak belleğinde tutacaktı.
Şengal’i sürekli hatırlamamızın iki önemli sebebi var. Birincisi, Ezidileri büyük bir katliamdan kurtaran PKK ve YPG güçlerinin verdiği büyük bedele rağmen, KDP, Şengal’den çıkmalarını ve yer yer çatışma zemine çekmesi halen çözümlenmemişken, Türk arkerlerini Musul yakınlarına Şengal civarına yerleştirmesi açık bir tavırdır. İkincisi de dış güçlere dayanan işbirliği Kürtlere kan, katliam ve acı getirdiğini hatırlatmak için.
Güncele dönersek, Rojava’da çetelerin darbelenmesi, yok olmaya doğru gitmesinden rahatsız olan Türk devletinin dışındaki ikinci güç KDP oldu. Her fırsatta Rojava değerlerini hiçe sayan, hendek kazan ve Türkler ile birlikte ambargo uygulayan KDP her fırsatta kendisine bağımlı DAIŞ ve ENKS çetelerini Rojava demokratik değerlerine saldırtmaktan çekinmedi. Şengal’in özgürleşmesinden sonra KDP’nin halkın evlerini talan etmesi ve daha önce Şengal Ezidi halkına saldıran sunnilerin KDP peşmerge kılıfında Şengal’a gelmesini Şengal’lilar, “KDP bizim Şengal’a dönmemizi istemiyor” şeklinde yorumlamıştı. Siyasi gözlemciler ise, KDP Şengal’i insanların dönmesine izin vermeyerek Rojava üzerindeki saldırı için tampon bölge olarak kullanacak denildi. Oyunun birkaç parçasını yan yana koyduğumuzda bu görüş doğrulanmış oluyor.
TÜRK ASKERİ RİYAT ANLAŞMASI İLE MUSUL’A GETİRTİLDİ!
Türk askeri öyle Bolu ya da Kayseri komando tugaylarından hadi Hakkari-Van’a gidin der gibi Musul’a gelmedi. Bu işgal tamamen planlı hesaplı ve bazı anlaşmalar sonucunda gerçekleştiğini baştan itibaren belirtelim. Hangi anlaşma peki?
1990’larda başlayıp 1997 Bamernê, Begoba, Kanimasi ve Zaxo’daki Türk askerinin yerleştirilmesinde nasıl kirli bir ilişki varsa Musul-Başika’daki işgalinde öyle bir kirli ve plan üzerinden gelişti. Bu işgalci gücün KDP işbirliği ile yüzlerce Kürt gerillasını da hatırlamakta fayda vardır. Türk ordusu uçaklarla Kürdistan dağlarını bombalamadan ve Zergele katliamını yapmadan önce Mensur Barzani PKK Kandil ve Şengal’i terk etsin diyebilmişti. Peki, aynı Berzani ‘hanedanı’ Kürdistan kalbine sapladıkları hançeri neden görmezden geliyordu. Kendi varlıkları bu egemen gücün varlığından gördüğünden dolaydı şüphesiz.
Musul’a Türk askeri işgal öncesinde Suriye muhalif güçleri Suudi Arabistan’ın Riyad kentinde toplanıp Suriye ye demokratik siyasi çözüm arayacaktı. İlk gelen bilgilerde Rojava yönetiminin de katılacağı yönündeydi. Aynı günlerde KDP başkanı Mesut Berzani Suudi Arabistan’a gitti bir dizi görüşme yaptı. Ardından toplantı Türk devletinin desteklediği DAIŞ çeteleri ile Barzani’ye bağlı ama hiçbir karşılığı olmayan kimi ENKS guruplar katıldı.
Bu toplantıya katılanların belirlendiği günlerde Musul’a Türk askerlerinin işgali gündeme geldi. Ortaya sonuç şu şekilde yorumlardı. Türk devletinin baskısı ve KDP ile yapılan anlaşma gereği, Türk ve KDP’ye bağlı guruplar Riyad toplantısına katılacak, Türk Ordusu da Musul’a asker getirecekti.
KİRLİ İLİŞİK VE PAZARLIKLAR GÜNEY KRİZİNİ DERİNLEŞTİRECEK!
Musul-Başika’ya yerleştirilen Türk askerleri tıpkı 1997 yılında Bamernê, Begoba, Kanimasi gibi yerlere yerleşen askerlerin yaptığı gibi PKK ve Kürt özgürlük hareketine karşı savaşacaktı. Zira daha KDP Şengal’i çetelere teslim etmesinin üzerinden sayılı günler geçtiğinde bile “PKK şimdi oraya gitti, ama işi bittiğinde oradan çıksın” diye bilecek kadar siyasi ahlaktan bir açıklama yapmıştı. Şengal özgürleştikten sonrada zaten bunu her fırsatta söylemekten kaçınmamışlardı. İşte şimdi Musul’a yerleştirilen Türk askerlerine bir yandan Şengal’daki PKK güçlerine ve Rojava üzerinde bir baskı aracı olarak kullanacak, diğer yandan eğer planlarına göre giderse ortak bir operasyon ile savaşı yürüteceklerdi.
Bu kirli plan birçok yönü ile açık olduğundan birçok kesim tarafından çok sert bir şekilde tepki gösterildi. KCK ilk günden sonra bunun bir işgal girişimi olduğunu ve buna karşı mücadele edilmesi gerektiği çağrısında bulundu.
Berzani’nin Ankara temasları ve MİT ile kapalı kapılar ardında görüşmesi bu kirli plan ve senaryolardan sonra gerçekleşmişti. MİT ile gizli ve kapalı kapılar ardından görüşmesini kendisine paye biçen sözde bir parti başkanın onursal duruş ve sorumluluklarını bir kenara bıraksak bile bu kirli ve gizli planların kimseye fayda getirmeyeceğidir. En başta da KDP ve Berzanilere. Zira zamanı dolmuş ve fiili bölgesel başkanlık koltuğun işgal eden Berzanî ve KDP’nin Güney Kürdistan’da yarattıkları kriz ve siyasi istikrarsızlık daha da derinleşecektir.