Bese Hozat: Roboski ile yüzleşmek yüzyıllık tarihle yüzleşmektir

Bese Hozat: Roboski ile yüzleşmek yüzyıllık tarihle yüzleşmektir

Roboski katliamının ikinci yıldönümünde konuşan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, faili belli olan katliamın üzerinden iki yıl geçmesine rağmen olayın aydınlatılmadığına ve bu katliamın bilerek üzerinin örtüldüğüne dikkat çekti. Hozat, katliamı gerçekleştiren güçlerin Türkiye’de iktidarı ellerinde bulunduranlar olduklarını söyleyerek “Kim kimi yargılayacak? Katliamı yapan güçler Türkiye’yi yöneten güçlerdir” sözleriyle dikkatleri Türkiye’deki yargı sistemine çekti.

Yargının bağımsız olmadığını, bundan dolayı yargılamaların hukuka göre değil, siyasi yaklaşıma göre yapıldığını kaydeden Besê Hozat, Türk devletinin yüzyıllık inkar ve imha politikasıyla yüzleşmesinin tüm karanlıkta kalan katliamların ve cinayetlerin aydınlatılmasına vesile olacağını söyleyerek “Devlet Roboski katliamını aydınlatırsa Kürtlere karşı uyguladığı tasfiye politikalarından da vazgeçmiş olacaktır” dedi. AİHM’in Roboski’ye yaklaşımını, Kürt sorununa ve Türkiye ile çıkar ilişkilerine bağlayan Hozat “Aslında faili meçhul diye bir şey yoktur. Hepsinin de failleri bellidir”diyerek bu katliama karşı AİHM’in tutumunun da Avrupa’nın Kürt politikasına bağlı olduğunu söyledi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Roboski katliamı ile ilgili ANF’ye değerlendirmede bulundu.

Hozat, katliamı faili belli katliamın üzerinden iki yıl geçtiğini hatırlatarak katilamı AKP Hükümeti ve Fethullah Gülen paralel devletinin ortak yaptığını söyledi. Bese Hozat “Çok rahat aydınlatılabilecek bu katliamın üzeri kapatıldı. Bu katliamı Türk devleti ve AKP hükümeti yaptı. F. Gülen paralel devleti de bu işin içindedir, hatta merkezindedir. Hatırlarsanız F. Gülen, ‘Kürtlerin kökünü kurutun’ diyordu. Fetva veriyor, sağa-sola talimatlar yağdırıyordu. KCK operasyonları böyle gelişti. Şimdi onbinin üzerinde siyasi tutsak içerdedir. Katliamın yapıldığı süreç, cemaatin ve AKP’nin topyekün savaş konseptini devreye koyduğu bir süreçti. Tam bir soykırım siyaseti uygulanıyordu. Roboski katliamı da bu soykırım siyasetinin bir parçası olarak gelişti. Çok iyi tartışılmış, konuşulmuş ve planlanmış bir katliamdı. Kürtleri korkutarak, iradesini kırmayı ve teslim almayı hedefliyorlardı. Çünkü tarih boyunca Kürtleri hep katliamlarla bastırıp sonra da teslim almışlardır. Roboski katliamıyla da aynı sonucun gelişeceğini arzuluyorlardı. Dolayısıyla Roboski katliamı bir siyasi karardı ve ordu da bunu uyguladı” diye konuştu.

BAŞTA YARGILANMASI GEREKEN ERDOĞAN’DIR

Bu nedenle Roboski dosyasında ilerleme olmadığını kaydeden Bese Hozat, “Kimden hesap soracaklar, kimi yargılayacaklar?” diye sorarak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yargılamaysa en başta Erdoğan ve AKP’nin yargılanması gerekiyor. Gülen cemaatinin yargılanması gerekiyor. Yine bu güçlerin talimatını yerine getiren ordunun yargılanması gerekiyor. Peki bunu kim yapacak? Hiç kimse! Kim kimi yargılayacak? Katliamı yapan güçler Türkiye’yi yöneten güçlerdir. Türkiye’yi yöneten güçler kendi kendilerini mi yargılayacak? Bu mümkün değildir. Türkiye gerçeğinde katliamı yapanlar ne zaman kendisini yargılamışlar da şimdi yargılayacaklar? Yargılamazlar. Böyle bir yargılamayı yapabilmeleri için köklü bir zihniyet ve vicdan devrimini yapmaları, günah çıkarmaları, Kürt halkından bağışlanma talep etmeleri gerekir. Maalesef Türkiye’de böyle bir siyasi kültür ve ahlak yoktur.”

KÜRTLERE ADİL HUKUK YOK

Bese Hozat, Türkiye’de hukukun siyasete göre işlediğini, bağımsız ve adil bir hukuktan bahsedilemeyeceğini de vurguladı. Roboski Davası için de aynı durumun geçerli olduğunu ve Türk devletinin Roboski’ye siyasi yaklaşımının değişmesi halinde hukuki yaklaşımının da değişeceğini kaydetti.

“Zaten Türk hukukunun kendisi sömürgeci bir hukuktur. Sömürgeci bir ideolojiye dayanıyor, inkar ve imha politikasını esas alıyor. Bu açıdan Roboski konusunda da Türk devlet hukukundan olumlu bir yaklaşım ve sonuç beklemek çok büyük bir saflık olur. Türk devletinin ve AKP hükümetinin Roboski’ye siyasi yaklaşımı değişirse hukuki yaklaşımı da değişir” diyen Hozat, bunun da devletin ve AKP’nin Kürt sorununa yaklaşımına bağlı olduğunu belirtti. “Devletin ve AKP’nin Kürt sorununu demokratik yöntemle çözme, müzakere sürecini geliştirme konsepti varsa eğer, Roboski katliamıyla da yüzleşir, katliamı yaptığını da itiraf eder ve hesabını da verir. Bu anlamda aslında Roboski katliamına yaklaşım demokratik çözüm sürecine yaklaşımda turnusol kağıdı gibi bir rol oynuyor” diye konuştu.

AKP’nin gündeminde ne katliamları aydınlatmak ne faili meçhul cinayetleri işleyenleri yargılamak gibi bir konunun olmadığının altını da çizen Bese Hozat, “AKP ne kendisinden önceki iktidar sürecinde işlenen katliamları ve cinayetleri sorgulamış, yargılamıştır, ne de kendi dönemindekileri. Zaten kendinden önceki süreçleri doğru yargılamayan bir iktidardan kendi onayıyla yapılan katliamları yargılamasını da bekleyemezsiniz. Bu akıl dışı bir şeydir. AKP’nin geçmiş iktidarlardan pek farkı yoktur. Özellikle Kürtler konusunda zihniyet ve politikası aynıdır. AKP de geçmiş iktidarlar gibi aynı inkarcı ve imhacı zihniyeti ve politikayı sürdürüyor. Bu konuda geçmişi aşan çok ciddi bir değişiklik söz konusu değildir. Bizim verdiğimiz mücadele Türkiye siyasetinde bazı şeyleri kırdı. Kürtler üzerindeki kaba inkar politikasını ortadan kaldırdı. Bugün artık herkes Kürtler var diyor. Böyle bir halk var, bu halkın bir ülkesi, bir dili ve bir kültürü var diyor. Mücadelemiz bunu başardı, Türkiye’yi Kürtler vardır deme noktasına getirdi. Kürtler var demek AKP’nin demokratlığından ileri gelmiyor, mücadelemizin AKP’yi ve tüm Türkiye’yi getirdiği noktadan ileri geliyor” ifadelerini kullandı.  

FAİLİ MEÇHULLERİ YAPANLAR BUGÜN DE ROBOSKİ’Yİ YAPTI

“Roboski ile yüzleşme devletin yüzyıllık inkar ve imha politikasıyla yüzleşmesi anlamına gelir” diyen KCK Eşbaşkanı Bese Hozat, “Dolayısıyla yüzyıllık politikanın bir uygulaması olarak 90’lı yıllarda gerçekleştirilen faili meçhuller ile yüzleşmesi anlamına da gelir” dedi. Fail meçhulleri yapan ile yüzyıllık imha politikalarını yapan ve Roboski’yi gerçekleştiren zihniyet ve odakların aynı olduğuna işaret etti.

Bese Hozat devamla “Roboski aydınlatılırsa daha doğrusu devlet ve AKP Roboski katliamını itiraf edebilirse Kürtlere karşı uyguladığı tasfiye politikalarından da vazgeçmiş olacaktır. Bunun bir de böyle önemli bir anlamı vardır. Bu durum kendisiyle birlikte 90’lı yıllardaki faili meçhuller de dahil yüzyıllık soykırım uygulamalarının hepsiyle yüzleşmeyi getirecektir ve karanlıkta kalan tüm katliamların ve cinayetlerin aydınlatılmasına vesile olacaktır” diye konuştu.

Bese Hozat AİHM’in Roboski davası konusundaki tutumuyla ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Kürt Halk Önderi Öcalan’ın davasını ve uluslararası komployu bile bireysel bir dava olarak ele aldıklarını hatırlatarak şunları söyledi: “Önderliğimizin davası bir halkın davasıydı. Bırakalım sadece bir halkın davasını bir insanlık davasıydı. Bu davayı bile AİHM bireysel bir dava olarak el alıp son derece ucuz, politik ve pragmatik yaklaştı. Avrupa Kürtlere karşı çok zalim ve sömürgecidir. Kürtler karşısında çok ikiyüzlü ve pragmatiktir. AİHM’in de Kürtlere yaklaşımı Avrupa’nın güncel siyasi çıkarları temelindedir. Kürtler söz konusu olduğunda devreye hemen uluslararası siyasi ilişkiler, çıkarlar girdiği için ibre hemen Kürtlerin aleyhine değişiyor. Avrupa’nın Kürt politikası değişmeden AİHM’den Roboski’ye ilişkin olumlu bir yaklaşım ve karar beklemek hayal olur. AİHM’in Roboski’ye yaklaşımı, bir bütünen Kürt sorununa ve Türkiye ile çıkar ilişkilerine bağlıdır.”

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat, Kürtlerin, devletin bütün kirliliklerini açığa çıkarmasının ve hesap sormasının en etkili ve doğru yolunun kendi öz yönetim sistemini örgütlemesinden geçtiğine de vurgu yaptı.

“Bunun yolu da öz savunmasını her alanda geliştirmektir” diyen Hozat şu çağrıda bulundu:

“Kürtlerin kendi ekonomik sistemlerini örgütlemeleri en büyük öz savunma sistemidir. Eğitim alanını örgütlemeleri, kendi ana dillerinde eğitim okulları kurmaları, her evi eğitim yerine çevirmeleri en büyük öz savunma sistemidir. Komün ve meclislerini örgütlemeleri ve öz yönetim sistemlerini kurarak kendi kendilerini yönetmeleri en büyük öz savunma sistemidir. İdeolojik, teorik, siyasi üretim akademileri kurmaları, demokratik sistemin ihtiyacını karşılayacak siyasetçi ve kadro yetiştirmeleri en büyük öz savunma sistemidir. Sömürgeci sistemin fiziki saldırılarına karşı öz savunma birliklerini örgütlemeleri en büyük öz savunma sistemidir. Kürtler tüm bu alanlarda kendilerini yetkince örgütler ve özgürleştirirlerse Türk devleti ve AKP hükümeti de gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaktır. Hak da hakikat de yerini yurdunu bulacaktır. Biz bundan sonraki süreçte altını çizdiğim bu örgütlenmelerin gelişmesi ve demokratik mücadelenin kapsamlı bir biçimde sürmesi için büyük bir çaba ve mücadele içinde olacağız. Hakikatleri açığa çıkarmak mücadelesiz ve örgütsüz olmuyor. Hakikatleri açığa çıkarma çalışması esas olarak yüksek bir mücadele ve demokratik sistem örgütlenmesiyle gelişecektir.”