Beştaş: Çözüm yeri İmralı

AKP’nin Kürtler ve toplumsal muhalefeti sindirme politikalarının netice vermediğini ve veremeyeceğini vurgulayan HDP Milletvekili Beştaş, tecride tepki göstererek, çözümün adresi olarak İmralı'yı işaret etti.

HDP Adana Milletvekili ve Meclis Anayasa Komisyonu Üyesi Meral Danış Beştaş, AKP hükûmetinin Kürdistan’daki politikaları, yükselen savaş ortamı ile bu politikalara karşı HDP ve toplumsal muhalefet olarak ne yapılması gerektiğini ajansımıza değerlendirdi.

Beştaş, şu an yaşananların Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 7 Haziran seçimleri öncesi Anayasa metnine aykırı olarak partizanca hareket etmesiyle başladığını ve 7 Haziran sonrası da aşama aşama bugüne geldiğini vurguladı.

'BÜYÜK PERVASIZLIK VE VİCDANSIZLIK'

OHAL’in ilan edildiği 20 Temmuz 2016’da açıklama yapan hükûmet kanadının, “OHAL'i halka değil devlete ilan ediyoruz. Biz kendi içimizdeki paralel yapılanmalara karşı, onları temizlemek için bu adımı atıyoruz” açıklamasının sözde kaldığının altını çizen Beştaş, özünde sıkıyönetimin Kürtlere, HDP'ye, demokratik siyasete, demokratik muhalefete karşı ilan edildiğini söyledi. Beştaş, “Yüz binlerce insan KHK mağduru. Yine milyonlarca insan sokağa çıkma yasağı döneminde yerlerinden göç ettiler. Sınır ötesi ve içi operasyonlar devam ediyor. Siviller ölüyor, ölüm haberleri alıyoruz. Kayyum atayıp, belediye eş başkanlarımızı tutuklamakla kalmayıp, Uğur Kaymaz'ın heykelini kaldıracak kadar büyük bir pervasızlığa, hukuksuzluğa ve vicdansızlığa imza attılar. Çatak'ta Tahir Elçi Parkı'nın adını değiştirdiler. Daha bunun gibi yüzlerce örnek var” dedi.

‘TÜM DÜNYANIN AKLIYLA ALAY EDİYORLAR!'

Bir hukukçu gözüyle baktığında, Türkiye'de hukukun kalmadığını tüm çıplaklığıyla gördüğünü ifade eden Beştaş, hükûmetin yargıyı tek elde topladığının altını çizdi. Beştaş, bu konuyla ilgili şunlar söyledi: “Hukukçu olarak hiçbir kuralın yaşama geçtiğini görmüyoruz. En son benim yanımda önceki gün İstanbul vekilimiz Pervin Buldan gözaltına alındı. Buna rağmen valilik bu bir gözaltı işlemi değildi, diyebiliyor. Tüm insanların ve dünyanın aklıyla alay edecek kadar bir yalan politikası var. Yalan üzerine kurulu bir politika yürütülüyor. Ve bunun kökeninde Anayasa, uluslararası sözleşmeler, hukuk, ceza hukuku ya da yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığını sadece isminin olduğunu görüyoruz.”

‘AYNI PERVASIZLIK SUR’DA DA YAŞANIYOR’

Sur’da insanların zorla yerinden edilmesine de sert tepki gösteren Beştaş, “Şu an Diyarbakır Sur'da da aynı hukuksuzluk ve pervasızlıkla sular, elektrikler kesildi. Bunun yasal bir dayanağı var mı? Hem de Ramazan ayında. İnsanlar oruç tutuyor. Aç susuz bir biçimde bu zulme maruz bırakılıyorlar. Bu sabah itibariyle de kanalizasyonlar tıkatılmış. Bilinçli bir biçimde, koku yayılsın ve insanlar burada yaşam şansı bulmasın diye. İşte tüm bunlar halkı yıldırmak, bıktırmak ve politikalarına mecbur etmenin neticesidir” ifadelerini kullandı.

‘DİRENCİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ EN İYİ ONLAR BİLİYOR’

Beştaş, “Fethullahçıları alıyoruz dediler, alıyor olabilirler. Ama darbeyi biz mi yaptık, Kürt halkı mı yaptı, Surlular mı yaptı, Lice halkı mı yaptı, demokratik muhalefet mi yaptı? Eğer varsa bir darbe. Tüm muhalifleri, televizyonları kapatarak, akademisyenleri, memurları, işçileri bu cendereye alarak, kabul ettirme, biat ettirme çabası var, ama buna karşı direniş de bir o kadar büyüktür. Bu direnişi göstermiyor olabilirler, çünkü basın yok denecek kadar hakimiyet altına alındı. Bu iradeyi gösterebileceğimiz mekanlar da çok sıkıntılı. Ama Ankara bu direnci çok iyi biliyor. Halkın bunu kabul etmediğini, direnç gösterdiğinin farkında. Ve bu hukuksuzluğu asla yutmayacağını en iyi onlar biliyor. Her akşam Sur'da iftar sofraları kuruyor, dayanışmaları da görüyorlar, operasyonlar karşısındaki duruşunu da biliyor” dedi.

‘DAMATLARIN İKAMETGAHI VAR DA…’

Şu an çift başlı bir hukuk uygulamasının bariz olarak gözler önünde olduğunu söyleyen Beştaş, şu örneği verdi: “Biz HDP olarak ulusal üstü değerler, sözleşmeler, Türkiye'nin imzacısı olduğu sözleşmelere uyun çağrısını bir kez daha sizin aracılığınızla söylüyoruz. Şu anda damatların sabit ikametgahı var diye serbest bırakıldığı bir ortamda 80 milyon vatandaşın şunu sorma hakkı var. Yüksekdağ'ın evi yok mu, Demirtaş'ın evi yok mu, Kışanak'ın evi yok mu? Gazeteci İnan Kızılkaya'nın, Ahmet Şık'ın evi yok mu? İşte bu sorular o kadar açık ki. Bu nedenle hukuktan söz edemiyoruz. Bu yüzden hukukun üstünlüğüne uymaktan başka çare yok. Kürt meselesinde de ölümle, operasyonlarla, dağları taşları bombalamakla çözüm elde edemediler. Eninde sonunda gelecekleri nokta, konuşmadır, diyalogtur, müzakere koşullarını yeniden yaratmadır.”

‘MUHALEFETİ BÜYÜTMEKTEN BAŞKA ÇARE YOK’

Konuşmasının sonunda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a dönük 5 Nisan 2015’ten bu yana sürdürülen tecride vurgu yapan HDP'li Meral Danış Beştaş, “Sayın Öcalan üzerinde ağırlaştırılmış bir tecrit var. Dünyada bu konuda yaptığım araştırmalarda bu kadar uzun süre haber alınamayan tek hükümlüdür. Ailesi, avukatları, siyasiler haber alamıyor. Ve Kürt meselesinin çözümünün anahtarı da orasıdır. Muhalefeti büyütmek ve direnci güçlü kılmak dışında bir şans yok” dedi.