Bir düş iki kadın
Bir düş iki kadın
Bir düş iki kadın
Ulrike, o sırada olaylardan hiç haberi yokmuş gibi kütüphanede oturacaktı ama yapmadı, çünkü aklında bir düş vardı ve "o" pencereden atladı, illegal mücadeleye başladı. Yıllar sonra Gurbetelli de bir yerde durabilecekken durmadı. Onun da aklında bir düş vardı ve yüzünü dağlara döndü, gerilla oldu. Biri batıda, diğeri doğuda, "özgürlük" düşünün peşinde koşan bu iki gazeteci kadın, yaşatmak için yaşamlarını verdiler.
Tek başına tutulduğu hücresinde öldürülen Alman Kızıl Ordu Fraksiyonu'nun (RAF) kurucusu Ulrike Meinhof'un bugün doğum günü. Ulrike, Alman devleti tarafından katledilmeseydi, bugün belki de 79 yaşında olacaktı.
Yarın ise, Gündem gazetesinin ilk kadın genel yayın yönetmeni Gurbetelli Ersöz'ün 25 kadın yoldaşıyla birlikte Türk ordusu ve KDP’nin ortak operasyonuyla katledilişinin 16. yıl dönümü.
Biri batıda, diğeri doğuda iki kadın. Her ikisi de gazeteciydi; üstelik dönemlerinin en iyi kalemleriydi, büyük sorumluluklar üstlenmişlerdi.
ULRİKE; HEM YAZAR HEM EYLEMCİ
Ulrike, öğrenci dergisi olarak çıkan ancak daha sonra yayın politikası ve içeriğini de değiştirerek çok geniş bir okur kitlesine ulaşan Kontret dergisinde, gazeteciliğe başladı. Bir süre sonra da derginin başyazarı oldu. ABD'nin Vietnam işgali, Alman gençliğini de radikalleştirirken, Ulrike gelişmeleri yakından takip ederek, köşesinde yazıyordu. Sadece yazmakla kalmıyor, eylemlerin de bilfiil katılımcısı oluyordu. Bu sıralarda RAF'ın diğer kurucuları olan Andreas Baader ve Gudrun Ensslin gibi isimlerle de tanıştı.
GÜNDEM GAZETESİNDE GAZETECİLİĞE BAŞLADI
Gurbetelli ise Çukurova Üniversitesi Kimya Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışırken, Hedef dergisi çevresinin etkisiyle devrimcilikle tanıştı. 1989 yılında tutuklandığında 24 yaşındaydı. 4 yıllık tutukluluğunun ardından cezaevinden çıktığında, Gündem gazetesinde gazeteciliğe başladı. Eğitim düzeyi, bilimsel ve kültürel birikiminin etkisiyle kısa sürede gazetenin genel yayın yönetmenliği sorumluluğunu üstlendi.
Bu görevi yürütürken, gazete 1993 yılının İnsan Hakları Günü'nde yüzlerce polis tarafından basılarak, çalışanların tamamı gözaltına alındı. Gazetecilerin bir bölümü, aynı gün serbest bırakılırken, Gurbetelli Ersöz ve 17 gazete çalışanı gözaltında tutuldu. İşkenceyle geçen 13 günlük gözaltının ardından 23 Aralık 1993 tarihinde çıkartıldığı İstanbul 5 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde tutuklandı. Yaklaşık 6 ay tutuklu kalan Gurbetelli Ersöz, cezaevinden çıktıktan sonra bu kez, kontrgerillanın hedefi oldu, tehdit edildi.
YAPTIKLARI ULRİKE'YE YETMEDİ
Almanya'da 1968 yılının Haziran ayında Olağanüstü Hal Yasaları devreye girdiğinde Ulrike Meinhof, yaptıklarının yetmediğinin biraz daha farkına varıyordu. Çalıştığı gazeteyle fikirsel ayrılığa düşen Ulrike, gazeteyle ilişkisini keserken, politikanın günlük ihtiyaçlarıyla daha çok ilgilenmeye başladı. Bu sırada, Andreas Baader ile Gudrun Ensslin'in tutuklanması üzerine yaptıkları tutukluları kaçırma planında yer aldı ve bu plan onun hayatının da dönüm noktası oldu. Baader'in bir kitap çalışması gerekçesiyle götürüldüğü Alman Merkez Enstitüsü binasında gerçekleşen kaçırma eylemine katılanların hepsi de kadındı.
Daha önce sık sık giderek çalışmalar yaptığı kütüphanedeki eylem sırasında Ulrike'nin, olay yerinde her şeyden habersizce şaşkın kalması planlanmıştı. Ancak o plana uymadı, bir tercihte bulundu, camdan atladı ve illegal yaşama, başka bir ifadeyle profesyonel devrimci yaşama adım attı.
YÜZÜNÜ DAĞLARA DÖNDÜ
Gurbetelli Ersöz'ün ise cezaevinden çıktıktan sonra, gazetecilik yapma, hatta yaşama koşulları kalmamıştı. Ancak O, bir süre daha gazeteciliğe devam etti. 1995 yılının yaz ayları geldiğinde ise bir tercih yaptı; gerillaya, dağlara kadından kentler kuranların arasına katıldı.
1997 yılında Zap YAJK Karargah yönetiminde görev aldı. Kadının özgürlük arayışının hem komutanı hem neferiydi. Ayrıca, yoldaşlarının da “YAJK filozofu"ydu.
TECRİT HÜCRESİNDE ÖLDÜRÜLDÜ
Alman polisi tarafından çok sıkı bir biçimde aranan Ulrike ve RAF kurucuları, bir süre El Fetih kampında eğitim aldılar. Daha sonra Almanya'ya dönen grup, 3 bankayı aynı anda kamulaştırdıktan sonra tutuklandı. Ulrike Meinhof ise, sürekli yollardaydı. Yeni evler arıyor, silah bağlantılarını sağlıyor, bir barınaktan diğerine koşuyordu. Ulrike bu süre içerisinde örgütün teorik altyapısını da kurma çabasındaydı.
Ulrike, 1972 yılında tutuklanarak, tecrit hücresine kapatıldı ve hakkında açılan dava devam ederken, 1976 yılının 9 Mayıs günü hücresinde asılı hücresinde asılı halde bulundu. İntihar ettiği iddiasına kimse inanmadı, o Alman devleti tarafından öldürülmüştü.
26 YOLDAŞIYLA ÖLDÜRÜLDÜ
Gurbetelli ise, 1997 yılının 8 Ekim günü, Türk ordusunun KDP ile Gare Dağı'na düzenlediği ortak operasyonda 26 kadın yoldaşıyla birlikte yaşamını yitirdi.
Biri batıda, diğeri doğuda, iki kadın, tarihin farklı dilimlerinde aynı şey için, özgürlük için savaştılar ve yaşatmak için yaşamlarını verdiler!