ANALİZ

Bir görüşmenin arkeolojisi

Erdoğan iki şey aldı. Trump’tan, Türkiye tarafından sipariş edilen silah-askeri ekipmanların hızlı şekilde karşılanması sözü alındı. Yine PKK konusunda ABD desteğinin sürmesi sözü alındı.

Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı, Adalet Bakanı ABD’de görüşmeler yaparken, Erdoğan Beyaz Saray için gün sayarken Trump, YPG’ye de ağır silah vermeyi içeren 1209 sayılı kararnameyi imzaladı. Erdoğan “Eyy Trump, Eyy Amerika” diye başlayan cümleler kurmadı. Bunun yerine, “başımızın çaresine bakarız” gibi sözlerle, Çin’deki “Bir Kuşak, Bir Yol Zirvesi”nde (13-14 Mayıs) liderlerle çektirdiği fotoğraflarla Rusya ve Çin ekseni gösterilerek Trump’ı vazgeçirme stratejisi benimsendi. “Anayasa referandumu şaibeli” eleştirilerinden kurtulmak ve ekonomiyi de etkileyen izolasyon çemberini aşmak isteyen Erdoğan, “İptal et” çağrılarına kulak vermeyip gitmekte ısrar etti. Trump’tan meşruiyet yaması isteniyordu. Bakın Beyaz Saray’a gitmeden önce Erdoğan, Çin’e giderken ne dedi: “Ben bu ziyaretimi Türkiye-Amerika ilişkilerinde yeni bir milat olarak görüyorum… bizim yapacağımız görüşme virgül mesabesinde değil nokta mesabesinde olacaktır” (12 Mayıs 2017/İhlas Haber Ajansı) Erdoğan, Çin’de gazetecilere konuşurken de eli yükseltti: “Şimdi de nihai görüşmeyi biz yapacağız. Sonra da nihai kararımızı vereceğiz… Eğer stratejik müttefiksek, ittifak içinde karar almamız lazım. İttifaka gölge düşecekse başımızın çaresine bakmamız lazım…” (Deutsche Welle Türkçe/15 Mayıs) İstenenin; YPG kararı değişmiyorsa, Türkiye’nin silah siparişleri önündeki setlerin kaldırılması ve PKK için destek arttırımı olduğu anlaşıldı.

Şimdi görüşmeye geçelim. Erdoğan’ın 16 Mayıs’ta Trump ile Beyaz Saray’da ikili görüşmesi 20 dakika sürdü. Trump, az zaman ayırıp iştahlı olmadığını gösterdi. Oysa Dışişleri, 4 ay görüşme için çalmadık kapı bırakmamıştı. İkili ve heyetler arası yemekli görüşmeyle toplam 2 saat 45 dakika süre ayrılmıştı. İkili görüşmede taraflara 10’ar dakika düşer. Bunun 5’er dakikasını tercümanın kullansa kalır 5 dakika. Ekonomi, ticaret, Türkiye’nin silah siparişlerinin gönderilmesi kararlarının kongrede aksaması, PKK, YPG’ye silah kararnamesi, Gülen Cemaati, TSK-ÖSO’yu Rakka’ya sokma planı, Suriye ve Irak’taki gelişmeler, DAİŞ, Rezza Zarab ve Halkbank müdür yardımcısının bırakılması, ABD’li rahip Andrew Craig Brunson’ın bırakılması gündem başlıklarıydı. Sadece başlıklarla ilgili bir cümle kurun kaç dakika alır. Bir de Trump’ın aklının “azil” tartışmalarında olmasını ekleyin. Yemekli toplantıda ise, taraflar sadece görüşlerini not ettirdi. Normalde basının karşısına metinsiz çıkan Erdoğan, Trump’la basının karşısına geçtiğinde hızla metin okudu, çünkü 5 dakikada söyleyememişti. Yandaş medyaya da tokalaşılmasından övünç çıkarmak kaldı.

Sonuç ne oldu? Erdoğan, Trump’ın seçimde zafer kazandığının altını çizerek olası azarlamayı önlemeye çalıştı, hassas noktalarından İran’a karşı ortaklık mesajı verdi. Trump da, bekleyen yükleri Türkiye sırtına yüklemek için sabırsızlandığını gösteren açıklamalar yaptı. Türk askerinin Kore’de ABD için bulunmasını överek, ihtiyaç duyduklarında TSK’yı kullanmak istedikleri mesajı verdi.

Görüşmenin mesajlarından biri; IŞİD karşıtı koalisyona geç katıldığından ve desteklediği ÖSO gruplarının IŞİD ve Tahri El Şam’dan pek farkı olmadığı algısından dolayı, Türkiye’nin Suriye’de “oyun kurucu” olmasının istenmediği oldu. Sonuçta Trump, Rakka’nın Türkiye’siz ve ÖSO’suz olacağını iletti. YPG konusundaki 1209 sayılı kararını sorgulatmadı. Trump, Erdoğan’dan Türkiye’de 20 yıllar yaşayan ve Gülen cemaati bağlantısı iddiasıyla tutuklanan Papaz Andrew Brunson’ın bırakılmasını istedi. Trump, Gülen’in iadesinde topu yargıya attı.

Erdoğan iki şey aldı. Trump’tan, Türkiye tarafından sipariş edilen silah-askeri ekipmanların hızlı şekilde karşılanması sözü alındı. Yine PKK konusunda ABD desteğinin sürmesi sözü alındı. Ancak silah siparişi için Kongre sürecinin işletilmesi şart. PKK konusunda da ABD şimdiye kadar yaptıklarının ötesinde ne yapabilir ki? Zaten sürekli silah ve istihbarat veriyordu ve sonuç vermiyordu. Türkiye’nin Gire Spi, Minbic, Efrin, Şengal, Tel Afer’e “karadan” girme isteği sözkonusuydu. Kürtler farklı denklemlerle yola devam etme iradesini gösterdiğinden; yine cihadist istilaları, Musul, Rakka, Der Zor, İran denklemi düşünüldüğünde izin verilmez. Nitekim Trump’ın IŞİD’e karşı Uluslararası Koalisyon Temsilcisi Brett McGurk ile Dışişleri Bakanlığı’ndan bir heyetin, Hewler’den sonra Rojava’ya geçerek (16-18 Mayıs) askeri ve siyasi temsilcilerle görüşme yapması da “Rakka hamlesini sekteye uğratacak eylemlerden kaçın” mesajı olarak okunabilir. Ankara görevden alınmasını isterken, McGurk’un Rojava dönüşü, Savunma Bakanı Mattis ve Gnk. Bşk. Dunford’la birlikte, basının karşısına geçip fotoğraf vermesi “bu sıralar uzak dur” mesajıdır. Trump, ilk dış ziyareti Suudi Arabistan’da (20 Mayıs) 110 milyar dolarlık silah anlaşması yaparak da “İran’a odaklanın” demiş oldu. Sonuçta “nihai görüşme”, “milat”, “Başımızın çaresine bakacağız” belagati balon çıktı, İncirlik’e dokunulamadı. “Sismik diplomasi” kodları çıktı. Faylar gösterildi. Doldurulacak boşluklar verildi.

Kaynak: Özgürlükçü Demokrasi