Sevinç Altan ismini, dikkatli ve meraklı okurlar Ayrıntı Yayınlarının yer altı serisinin o rahatsız eden kapak tasarımlarından bilir. Altanın kendisi de rahatsız; meselesi olan bir kadın zaten
1989dan 2012ye devletin kolluk kuvvetleri tarafından hedef alınarak ya da hedefte bırakılarak yaşam hakları ellerinden alınan 517 Kürt çocukla ilgili çalışmalar da yapan Altan ile bir araya gelme sebebimiz; mesele ettiði bölge üzerine açtıðı resim sergisinden dolayı oldu. Şu anlamlı not da düşülmeli; Sevinç Altan, sergiyi, babasını gözaltındayken konuşturmak için 9 yaşında 10 devlet görevlisinin tecavüzüne uðrayan Hazal'a adadı.
Sergi basın metni Agambenin Ýstisna Halinden alıntıyla başlıyor: Ýstisna hali özel bir hukuk deðildir (savaş hukuku gibi), hukuk düzeninin kendisinin askıya alınması olarak, hukukun eşiðini ya da sınır-kavramını belirler.
Modern totalitarizm, istisna hali aracılıðıyla, yalnızca siyasi hasımlarını deðil, şu ya da bu nedenden ötürü siyasi sistemle bütünleştirilemeyecekleri belli olan yurttaş kesimlerinin bedenen ortadan kaldırılmasına izin veren yasal bir iç savaş olarak da tanımlanabilir.
Altan'a bu metni hatırlattıktan sonra röportajımıza başladık.
Ýstisna Halinin Bölgeyle ilintisini nasıl kurdunuz?30 yılı aşkın zamandır süregiden bir savaş var bu ülkede, ne kadar inkar edilmeye çalışılsa da. Ýktidar bunca ölümün ve yaşanan acıların üstüne güvenlik politikalarıyla eklemeler yapıyor. Tek renk, tek doku, tek sesli yolunda doludizgin giderken; kendi tanımladıðı ve dayattıðı kimliðin içine sıðamayanları, girmek istemeyenleri varlıðının idamesi için tehdit görüp yolunu temizlerken; alet çantasında istediði yeri istediði gibi doldurabiliyor, gerekli gördüðü yerlerde oluşturduðu boşluk ve belirsizlik alanlarıyla hesap vermekten muaf tutabiliyor kendini. Meşruiyet zeminini de zorunluluk temelli kurup bu zemin üzerinde kendi hukukunu inşa etti. Yasasızlıðın yasa olduðu bir hal bu. Son Roboski katliamında da olduðu gibi ne sorumluların belirlenmesi ne hesap vermene de cezalandırılma söz konusu olabiliyor işte!
Heronun hedef işaretinin bulunduðu bölgeye tepeden bakış la başlıyor sergi. Buradan hareketle ardı ardına sıralanan birbiriyle ilintili resimlerde karanlık bir hava hakim.Devlet heronların hedefinden bakar gibi bakıyor bölgeye. Ýnsansız hava aracının gözü gibi. Hareket eden hemen her şeyi tehdit olarak algılıyor. Aşaðıdaki karaltılar- kimdir, nedir, insan mı, çoluk çocuk mu fark etmiyor; böyle bir gayreti, niyeti yok zaten. Onun için de çok rahat hırpalayabiliyor, çok rahat gözden çıkarabiliyor, öldürebiliyor; başbakan tazminatsa tazminat diyerek insanların hayatlarını paraya tahvil etme cüretini gösterebiliyor. Saygısız sevgisiz hoyrat bir dilin saçtıðı tükürükle ıslanıyor yüzümüz. Böyle bir iklimde atmosfer karanlık olacaktı elbet.
5 nolu binadan çıkan ve hemen her karede dolaşan bir figür var. Bu figür neye işaret eder?Eli silahlı karanlık bir figür bu. Yüzü yok! Erkek! Kah iki kızkardeşin ensesinde kah bir Ceylanın şakaðında beliriyor. 90lı yıllara götürüyor bizi belki, faili meçhullere
Devletin karanlık eline işaret ediyor. Sadece önüne, işine bakıyor, resme bakanlarla bir ilişki kurmuyor. Tekrarı da işin sürekliliðine işaret aynı zamanda.
Oysa Ceylan?Ceylan bize bakıyor. Boşaltılmış, insansızlaştırılmış, ıssızlaştırılmış alanlarda kalakalan sırtlan da, kalın siyah çizgilerle belirtilmiş sınırda sıkışıp kalan kaplan da bize bakıyor. Resme bakana bakmaları zamanı şimdiye getiriyor bir anlamda, bize istisna halinin devam ettiðini söylemeye çalışıyor sanki.
Neden Ceylan?Ceylan arabölge-av gibi diðer serilerimde de yer alan bir imge. Hem Ceylan Önkoldur Ceylan; 2009da Licede havan mermisiyle parçalandı, hem de hiçbir anlamda müdahil olmadıkları bu savaşta devletin hedef alarak ya da hedefte bırakarak öldürdüðü çocukları imler. Eðer görmek için bakarsanız görürsünüz! Ahmet mi Mehmet mi diyerek, geçiştiremezsiniz! Hepsinin adları bellidir, silemezsiniz! Adları Ahmettir, Mehmettir, Rindedir, Mizgindir, Bişengdir, Weladdır
Öldükleri yerler Şırnaktır, Hakkaridir, Silopidir, Roboskidir
Hemen hepsi bölgedendir yani!
Sergi kataloðunda Turgut uyarın bir dizesi yer alıyor;güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan / dikenleri kopardıðın yerler teker teker kanar Hangi şiirdendir diye sorsam?Yokuş yola adlı şiirinden. Şöyle devam etmiş Turgut Uyar: dikenleri kopardıðın yerleri bir bahar filân sanırsan / Kürdistan'da ve Muş-Tatvan yolunda bir yer kanar / Muş - Tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan / eşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler kanar
Her zaman ve şimdi de aðzımızdan çıktıðında kıyametler koparılan Kürdistana rastlıyoruz şiirde. Hakkında dava falan da açılmamış şairimizin! Devlet görmemiş sözlerini demek ki!
Bölge derken Marmara ya da Egeden söz etmiyoruz yani?Evet! Şaire müracatla eşkiyaların, kötü donatımlı askerlerin, incirlerin kanadıðı, portakalın incindiði, tütünün utandıðı bölgeden söz ediyoruz.
* Sergi 21 Hazirana kadar Nişantaşında Teşvikiye Camiinin arka kapısının karşısında bulunan Galeri 44Ada görülebilir.