PKK 35 yılı geride bıraktı. Özel savaş yöntemlerinin en vahşisi ile donatılmış devlet terörüne karşı verilen mücadele PKK'yi büyük bir halk hareketine dönüştürdü. Başta Diyarbakır zindanları olmak üzere, sürgünlere tüm baskılara raðmen haklılıðının her geçen gün büyüttüðü bir ulusal kurtuluş mücadelesinin adı oldu.
Son otuz beş yıldır bu topraklarda siyasal öngörüleri ve stratejileri en güçlü çıkan siyasal hareket PKK oldu. Hem Türk siyasetini hem de devleti en köklü çözümlemelere tabi tutan Abdullah Öcalan'ın belirlemeleri haklı çıktı, çıkmaya da devam ediyor.
PKK başından itibaren devletin yeniden yapılandırılması ve demokrasinin inşası konusunda Ankara egemenliðinin önüne geçti. PKK ile somutlaşan Kürt talepleri Ankara iktidarlarını tabiri caizse felç etti. 12 Eylül sonrası yeniden yapılandırılan Türk sistem partilerinin yeniden inşa etmeye çalıştıðı paradigma PKK mücadelesi karşısında iflas etti.
Öcalan PKK'yi ve mücadele anlayışını şöyle tarif ediyor: Biz bu işe bir insanlık şerefi adına başladık. Bu kızılca kıyamet, bu işkence, bu kan, bu sabır, bu inat sadece ve sadece insan olmakta ısrar etmek içindir. Ben kendimi iyi tanıyorum bu partiyi de iyi tanıyorum bu topraklarda oldum olası bir de özgürlük tutkularıyla insanlar yaşamıştır, belki de hiç bir ülkedekine benzemez.
Belki de yazılan hiç bir kitaba da benzemez, belki de kitap da daha yazılmamıştır. Ama bir özgürlük başı vardır. Belki de kitabı tam yazılmamışsa kurtuluşu tam olmadıðı içindir. Yazılan kitaplar daha çok yarım kalan kitaplarsa daha kurtuluşu olmadıðındandır. Ve PKK budur aynı zamanda: PKK sonu gelmemiş bir roman, bir şiir, bir türkü ve güzel. Hazineler kaybedildiði yerde aranır, insanlık doðduðu yerde kökleri üzerinde araştırılır ve bulunacaksa burada bulunur...
Bu yüzden, Öcalan'ın uluslararası bir komplo ile Türkiye'ye teslim edilmesi Özgürlük Hareketi'nin mücadele ettiði cepheyi göstermesi bakımından çok önemli. TC'nin, Kürt mücadelesi karşısında hızla irtifa kaybederek bölgesel çıkarlarını sekteye uðrattıðı uluslararası güçlerin uç karakollarına bir onarım girişimidir bu. PKK'nin ideolojik, politik ve askeri mücadelesi karşısında kendisine biçilen rolü oynayamayan Ankara egemenliðine yeni bir kostüm biçme girişimidir.
AKP de, Özgürlük Hareketi'nin Ankara sistemini içine soktuðu açmazın bir sonucu olarak sahneye sürüldü. Özgürlük Mücadelesi ise Öcalan'ın deyimiyle insanlık şerefini korumanın ta kendisi oldu.
PKK geniş yoksul kesimlerden başlayarak tüm ötekilerin insan olma mücadelesini temsil etti. Bunu yaparken de hem Türk hem Kürt siyasetinde hızla yaşanan profesyonelleşmenin anti tezi oldu. Bir başka sınıfın kalıntısı yarı aydınların ya da devlet rahlesinden geçmiş resmi, sivil bürokratların yol göstericiliðine itibar etmeden yoksulların hareketi olabilmeyi başardı. Kurulduðu soðuk savaş döneminin kamplaşmasının ürünü sol bir fraksiyon olarak deðil, sosyalizm arayışı olan Kürt ve Türk devrimcilerinin mücadele safı olarak kuruldu. Ýşgal edilmiş siyaset alanına yoksulların müdahalesi olarak girdi.
On binlerle anılan can kayıpları bir o kadar devlet tarafından kaybedilen insan, boşaltılan 3 bin köye karşın her saldırıdan güçlenerek çıkmasını bildi bu mücadele. Emsallerine hiç benzemedi. Kendisinden önce kurulan siyasal yapılarla kıyaslanamayacak büyüklükte bir halk desteði saðladı. Kendisinden sonra kurulanlardan daha dinamik bir politik güç olarak varlıðını sürdürmeyi de başardı.
Devletin şiddetinin-terörünün her zaman Kürt siyasetine dokunma hatta cinayet mesafesinde olduðunu tüm çıplaklıðı ile bu mücadele deşifre etti. Son 35 yıllık mücadele tarihine bakıldıðında, dokunulmazlık fezlekelerinin meclise gelmesi de bu yüzden yeni bir siyasal durum deðildir.
Kaybeden Ankara egemenliðinin küçük hesaplarından büyük sonuçlar elde etme aymazlıðının bir tekrarıdır. Seçilmiş milletvekillerini katleden devletin Kürt siyasetini dokunulmazlık fezlekeleri ile cezalandırma hevesi Özgürlük Hareketi'nin yeni döneme ilişkin siyasal yeniden yapılanmasını okuyamamasının bir sonucudur.