Brüksel konferansında halklar ve talepler buluştu

Brüksel konferansında halklar ve talepler buluştu

Belçika’nın başkenti Brüksel’de yapılan Barış ve Demokrasi Konferansı’nın öğleden sonraki ikinci bölümünde, “Avrupa’da yaşayan Türkiye ve Kürdistanlı Halklar nasıl bir Türkiye istiyor?” başlığı altında tartışmalar yürütüldü ve öneriler dile getirildi.

Sabah saatlerinde Amed ve Ankara konferansları ile Ankara 3. Büyük Alevi Kurultayı’na ilişkin yapılan sunumlar ve konuşmalar ardından öğleden sonraki ilk bölümünde Avrupa’da yaşayan etnik ve inanç kimliklerin sorunları ile çözüm önerileri ele alındı. 

ALEVİLER: İlk sunumu yapan Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’ndan (AABK) İsmail Can, Avrupa’da yaşayan etnik ve inanç kimliklerin sorunları ile çözüm önerilerine değindi. Can, tüm inanç ve toplumsal kesimlerin özgürlüğü için bu konferansta bir araya geldiklerini belirterek, batı ülkelerinde tarihten günümüze inançlara yaklaşımı anlattı. Ardından Türkiye’de inançlara yaklaşıma değinen Can, Türkiye’de kişi başına cami oranın okul ve sağlık ocağı-hastane sayısının iki-üç kat fazla olduğuna dikkat çekti. Devletin farklı inanç gruplarına yönelik ayrımcılığa asimilasyona son vermesini isteyen Can, Maraş, Sivas, Dersim ve diğer Alevilere yönelik yapılan katliamların aydınlatılması, katliamlarla ilgili arşivlerin açılmasını, eğitim ve basın alanında inançlara yönelik her türlü yok sayan, aşağılayıcı, küçük düşürücü yaklaşımların yasalarla suç sayılması gerektiğini söyledi.

ASURİ-SÜRYANİLER: Almanya ve Orta Avrupa Asuri-Süryani Federasyonu’ndan  Sabo Akgül, aynı konuda yaptığı sunumda, başta Asuri-Süryani ve Ermenilere yapılan soykırım ve katliamlar olmak üzere, tüm saldırı ve katliamları kınayarak, Demokratik çözüm sürecini başlatan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı selamladı. Akgül sunumunda, Mezopotamya’nın kadım halklarından olan Asuri-Süryani halkının tarihine değindi. Türk devletinin kuruluşunda Kürt, Ermeni, Asuri-Süryani, Alevi toplumuna katliamlar uygulayarak günümüze geldiğini belirten Akgül, topraklarından sürülmüş olan Asuri-Süryani halkının sürgünde özgürlük ve ülkelerine geri dönüş umuduyla yaşamlarını sürdürdüklerini belirtti.

Halkların kurtuluşunun Kürdistan Özgürlük mücadelesinin savunduğu Demokratik modernitede olduğunu belirten Akgül, “Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın başlattığı demokratik süreci destekliyor, halkımızın bu sürecin bir parçası olduğunu belirtiyoruz” dedi. Akgül, ardından gaspedilen toprakların iadesi, Türk devleti tarafından yapılan tüm katliamlardan dolayı özür dilenmesinin de yer aldığı talep ve önerilerde bulundu.

SÜRGÜNLER: Avrupa Sürgünler platformu adına Avrupa’da yaşayan sürgünlerin nedenleri, sorunları ve geri dönüş projesi konulu bir sunum yapan yazar Metin Ayçiçek, sürgün kavramına değinerek buna açıklık getiren Birleşmiş Milletler’in (BM) 4 ayrı maddesine işaret etti. Ayçicek,  “Sürgünlük, sosyal, politik, inançsal farklılıklar veya savaşlar ve benzeri nedenlerle ya da doğal afetlerle gerekçelendirilerek insanların doğdukları toprakları ya da yaşam alanlarını terk etmek zorunda bırakma ya da bıraktırma halidir. Kendi iradesi dışında bir dayatma olarak bu hal içinde yaşamak zorunda bırakılan kişi ise, sürgün olarak tanımlanır” diyerek, Avrupa’da yaşayan sürgünlerin taleplerini sıraladı.  Sürgün etmenin yapılacak olan yeni anayasada insanlık suçu olarak ele alınması ve sürgünlerin geri dönümü önündeki tüm yasal engellerin kaldırılmasını isteyen Ayçicek, sürgünlere anadilde eğitim hakkının tanınması gerektiğini söyledi.

GÖÇMENLER: Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu (AvEG-Kon) adına Baki Selçuk, Türk devletinden kaynaklı göçmen işçiler sorunu, emek sömürüsü konulu bir sunum yaptı.  Kürdistan ve Türkiye’den Avrupa’ya göçlerin ekonomik ve politik olmak üzere iki temel nedeni olduğunu belirten Selçuk, göçmen emekçilerin Avrupa’da karşılaştıkları sorunlara değindi. Özellikle zorla göçün yol açtığı travmalara dikkat çeken Selçuk, Kuzey Kürdistan’dan gelen Kürt, Ermeni, Asuri ve diğer halklar ile inanç sahiplerinin tek potada Türk olarak görülmesinin Türk devletinin inkarcı-imhacı politikasının Avrupa’da devam ettirilmesi olduğunu söyledi. Göçmenlerin sorunlarına vurdum duymaz bir yaklaşım sergileyen Türk devletinin diğer yandan tüm imkanları ile Avrupa’daki Kuzey Kürdistan ve Türkiyeli göçmenleri kendi politikaları doğrultusunda yönetip yönlendirmek için her türlü imkan ve aracı kullandığını belirten Selçuk, buna karşı göçmenleri aydınlatma, seçme ve seçilme hakkının tanınması, bedeli askerliğin kaldırılması, göç yasası gibi ırkçı yasaların kaldırılması için mücadele çağrısında bulundu.

KADINLAR: Avrupa Kürt Kadın Hareketi adına Diren Polat ise Türk devletinden kaynaklı Göçmen Kadın ve Gençlerin özgün sorunlarını ele aldı. Devletli uygarlık tarihinin baskı ve sömürü yöntemlerinin sürekli yenilenip geliştirilmesine karşı, direnenlerin de özgürlük-eşitlik felsefesi ve eylemlerinin gelişmesi tarihi olduğunu belirten Polat, tarihin ilk çelişkisinin cins çelişkisi olduğunu vurgu yaparak, “kadın cinsi, erkek egemenlikli sistemde ezilen bütün kesimlerin en dip noktasında yer almaktadır” dedi.

Kadının köleleştirilmesi sürecine değinen Polat, kadının kaybedişinin haklar ve inançların kaybedişi olduğunu belirterek, kadına uygulanan sömürü biçimlerinin haklara da uygulandığını söyledi. Egemen ve sömürü geleneğinin temel gayesinin toplumu özünden boşaltmak ve bireyi de toplumun temel değerlerine ters düzen bir noktaya çekmek olduğunu kaydeden Polat, günümüzde söz konusu politikanın özellikle gençler üzerinde gerçekleştirilmek istenerek, böylece toplumların geleceğinin karartılmak istendiğini vurguladı.

Avrupa’ya göç eden halklar ve kadın gerçeğinin savaşın bir parçası olduğuna işaret eden Polat, göç etmek zorunda bırakılanların, özellikle de kadınların uğradıkları sorunlara değindi. Diren Polat, konuşmasının sonunda, aralarında savaşlar, göç ettirme, katliam süreçlerinde kadına karşı işlenen bütün suçları açığa çıkaracak bir kadın özgürlük komisyonunun kurulması, Avrupa’da yaşayan göçmen kadınların yaşadığı özgün sorunların ele alındığı göç ve kadın konulu bir konferansın düzenlenmesi, BM’nin kadınların barış süreçlerine dahil edilmesini öngören 1325 sayılı maddesinin esas alınmasının da yer aldığı dokuz öneride bulundu.

AB ve AB ülkelerinin Türkiye politikaları ile oynadıkları olumsuz rol üzerine sunum yapması beklenen gazeteci Doğan Özgüden rahatsızlanarak konferansı terk etmek zorunda kaldığı için bu konudaki görüş ve önerileri Murat Çakır tarafından dile getirildi.