‘Bu davanın sahibi analardır’

‘Bu davanın sahibi analardır’

Türkiye devrimci hareketlerinden ESP Genel Başkan yardımcısı Fethiye Ok ve Barış Anneleri, HPG güçlerinin demokratik kurtuluş stratejisine uygun olarak aldığı sorumluluğun Türk devletinin yerine getirmesi gereken sorumlulukları somutlaştırma sürecine dönüştüğüne dikkat çekti.

Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH), Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tarihi Amed Newroz’undaki çağrısı ve KCK'nin geri çekilme kararının ardından HPG güçlerinin  8 Mayıs'tan itibaren başlayan geri çekilme sürecini yerinde takip ediyor. 

ESP Genel Başkan Yardımcısı Fethiye Ok ANF’ye yaptığı değerlendirmede, Kürt sorunun Türkiye devriminin temel bir sorunu olduğuna ve bu konudaki yaklaşım ile pratiğin demokratik halk devriminin gidişatı ve geleceği için tayin edici bir yer kapladığına dikkat çekti.

“Özünde demokrasi sorunu olan Kürt sorunu Türkiye siyasetinin ve Türkiye devrimci hareketinin temel sorunudur” diyen Ok, “Türk devleti Kürt sorunun adil, demokratik çözümü için çözümden yana taraf olmalıdır. Kürt halkının başta statü hakkı olmak üzere anadilde eğitim hakkı koşulsuz tanınmalıdır. Bu süreç bir müzakere sürecidir” dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tarihi Amed Newroz’undaki çağrısı ile başlayan sürecin barış sürecine evrilebilmesi için Türk devletinin somut adım atması gerektiğini vurgulayan Ok, atılması gereken adımları şöyle sıraladı: “TMK kaldırılmalıdır. Başta Öcalan olmak üzere tüm siyasi tutsaklar serbest özgürlüğüne kavuşmalıdır. Koruculuk kaldırılmalı. Köye dönüşler koşulsuz sağlanmalı. Savaş sürecinde göçe zorlananlar için savaş tazminatı ödenmelidir. Önümüzdeki süreçte söz, eylem, örgütlenme önündeki tüm engeller kaldırlmalıdır. Bunlar adil, onurlu, demokratik bir barış için önemle yer tutmaktadır.”

Kürt sorunun Ortadoğu ve uluslararası bir sorun olduğunun altını çizen Ok, içinde bulunulan süreçte Kürtlerin ulusal birliğinin daha fazla zemin bulacağını ifade ettiği konuşmasında Kuzey Kürdistan’da yapılan karakollara ve barajlara da dikkat çekti. Ok, “AKP’nin savaş dili devam ediyor. Gerek yapılan karakollar gerekse yapılan barajlar Türk devletinin Ortadoğu’da Türkiye’ye biçilen misyon doğrultusunda bir savaş hazırlığıdır.  Ancak halkımızın yıllardır yürüttüğü mücadelesi, örgütlülük düzeyi Türk devletinin bu politikalarını boşa çıkaracaktır” dedi.

Savaşın kadınlar üzerindeki tahribatına da dikkat çeken ESP Genel Başkan Yardımcısı Ok, “Özellikle kadınlar savaş süreçlerinde büyük bedeller ödedi. Barış döneminde ise kadınlar öncü rol oynayacak. Duyarlı demokratik, devrimci, sosyalist tüm kesimlerin halkımızın ulusal taleplerinin kabul edilmesinin yanısıra işsizlik, yoksulluk ve açlığa karşı mücadelesini yükseltmesi gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.

‘EN BÜYÜK ACIYI BİZ ANNELER ÇEKTİK’

Amed Barış Anneleri İnisiyatifi’nden Nezahat Debe ise sürecin başarıya ulaşması için ezilen tüm halkların güçbirliği yapması gerektiğini vurguladığı konuşmasında, “Şimdiye kadar çalıştığımızın iki katı çalışmalıyız” dedi.

1999 ile 2004 yılları arasında yapılan barış görüşmelerine dikkat çeken Debe, “Heran herşeye hazır olmalıyız. Çünkü bu devlete güven olmuyor. Eğer bugün barış konuşuluyorsa bu Kürt halkının, gerillanın özellikle Sayın Öcalan’ın verdiği mücadelenin bir sonucudur. Bu devlet vermedi bize bunu” diye konuştu. Türk cezaevlerinde bulunan siyasi tutsakların durumuna da değinen Debe, Türk devletinin şimdiye kadar somut bir adım atmadığını yinelediği konuşmasında, “Biz gücümüzün yettiği kadar sürecin takipçisiyiz. Çünkü en büyük acıyı biz anneler çektik. Bu davanın sahibi analardır” diye kaydetti.

Türk devletinin çözüm, barış söylemlerini samimi bulmadığına işaret eden Debe, “Devlet çözüm diyor, başbakan ‘zehirde olsa içerim’ diyor. Barıştan söz ediliyor. Gerilla çekiliyor ancak devlet bir karakollar yapıyor, koruculuk sistemini geliştiriyor. Bu durumda nasıl güveneceğiz?” diye sordu.

Amed Barış Anneleri İnisiyatifi’nden Nezahat Debe, 3 aydır çatışma yaşanmamasının ve şehit haberlerinin gelmemesinden MHP ve CHP’nin rahatsızlık duyduğunu ifade ederek “Bu MHP ve CHP’yi neden rahatsız ediyor? Ölen bizim evlatlarımız. Belki acıyı bilmiyorlar ama biz acıyı biliyoruz” dediği konuşmasını şöyle tamamladı: “Kürt anneleri çocuklarının parçalamış bedenlerini gömerken bile intikam demedi. Bundan sonra da kimse Kürt analarına intikam dedirtemez.”

‘BELKİ BİRGÜN BEN DE KIZIMIN KEMİKLERİNİ BULUR GETİRİRİM’

HPG güçlerinin  8 Mayıs'tan itibaren başlayan geri çekilme sürecini yerinde takip etmek amacıyla Dersim’e gelen İstanbul Barış Anneleri İnisiyatifi’nden Cemile Aygün ise 1994’de sürgün edilenlerden sadece biri. 30 yıldır devam eden kirli savaşta bir kardeşini ve kızını kaybettiğini anlatan Akgün, “Bizler ağır bedeller ödedik. Sürgün basit bir şey değil. Çok zorluklar çektim ben. Savaşın en ağır bedelini en çok kadınlar ödedi” dedi.

Daha önce yaşanan ateşkes sürecindeki kayıplara dikkat çeken Akgün, “Önceki ateşkes süreçlerinde kayıplar oldu, çocuklarımız katledildi. Sayın Öcalan barış için bir yol açtı. Şuan bir çözüm süreci yaşanıyor ve bu Sayın Öcalan’ın açtığı bu yolun nasıl genişletileceği çok önemlidir” diye kaydetti.

Kürt Halk Önderi Öcalan’ın çağrısı ve KCK’nin kararıyla HPG güçlerinin Kuzey Kürdistan’dan çekilmesini de değerlendiren Akgün, “Gerillanın 30 yıldır bedel ödediği kendi ülkesinin, sınırının dışına çıkması biz anneleri çok üzüyor. Sayın Öcalan ve çocuklarımızın arkasındayız. Gerilla adım attı şimdi sıra Türk devletindedir” diye konuştu.

Kuzey Kürdistan’da yapılan karakolların ve koruculuğun silaha teşfik ettiğini söyleyen Akgün bunun kendilerini tedirgin ettiğini ifade ederek sözlerini, “Savaşın da bir onuru olmalıdır. Ancak Kürdistan’daki savaş onursuzdur. Çocuklarımız esir alındı işkence yapıldı. Cenazelerine işkence yapıldı. We savaş suçu işlendi” diye sürdürdü.

“Çocuklarımız en ağır yükü bizim sırtımıza bırakıp gitti” ifadesini kullanan İstanbul Barış Anneleri İnisiyafi’nden Akgün, annelere ve gençlere büyük görevler düştüğünü belirttiği konuşmasında, “Dağlar boş bırakılmasın. Oturarak barış gelmez” dedi. Kızının 12 yaşında gerillaya katıldığını ve 1997 yılında Zap’ta şehit düştüğünü ve cenazesini bulamadığını belirten Akgün, “Belki bir gün adil bir barış olur. Belki birgün ben de kızımın kemiklerini bulur getiririm” diyerek tamamladı.

İstanbul Barış Anneleri İnisiyatifi’nden Güler Buğday da, bir süredir esen barış havasından umutlu oldukları kadar kaygı da duyduklarını belirtti. Kürt halkının kendi varoluş mücadelesi verdiğini ve savaş istemediğinin altını çizen Buğday, gerilla anneleri ile asker annelerinin gözyaşlarının artık dinmesini istedi. “Kürt halkı büyük bedeller ödedi. Bende çocuğumu bu kirli savaşta kaybettim” diyen Buğday, Türk devletinin oyalama yoluna gitmeden Kürt halkının taleplerini görerek üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek somut adımlar atması gerektiğini vurguladı.