‘Can güvenliği yok’ iddiasıyla konulduğu hücrede hayatını kaybetti

Cezaevinde “can güvenliği yok” iddiasıyla zorla konduğu tecrit hücresinde intihar ettiği öne sürülen Vedat Erkmen’in avukatlarından Destina Yıldız, “Ailesinden suç duyurusunda bulunmalarını isteyen bir kişinin intihar etmesi şüpheli bir durum” dedi.

İşkence ve cinsel saldırıya uğradıktan sonra tüm itirazlarına rağmen tecrit hücresine konulan Garibe Gezer’in ardından Türkiye cezaevlerinden bir şüpheli ölüm haberi daha geldi. Tekirdağ 2 Nolu Cezaevi’nde bulunan siyasi tutsak Vedat Erkmen, “can güvenliği yok” denilerek zorla konduğu tecrit hücresinde yaşamını yitirmiş olarak bulundu.

Tıpkı Gezer’in ölümünde olduğu gibi Erkmen’in ön otopsisi de avukatlar beklenmeden yapıldı, olayı aydınlatmak için çabalayan avukatlar engellendi.

Sürecin Tekirdağ’daki ayağını takip eden avukatlardan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Destina Yıldız, ANF’ye konuştu.

BELEDİYE CENAZE ARACI VERMEDİ, CEZAEVİ MÜDÜRÜ AVUKATLARLA GÖRÜŞMEDİ

19 Aralık günü şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Erkmen’in vefat haberini ailesinden aldıklarını anlatan Yıldız, “Haberi alır almaz İstanbul’dan Tekirdağ’a yola çıktık. Ancak gittiğimizde ön otopsinin avukatlar ve aile beklenmeden yapıldığını öğrendik. Hastaneye gittik, oradan savcılığa yönlendirildik. Uzun bir süre savcılığa ulaşamadık. Baroyu aramaya çalıştık. Hapishaneye tekrar gittik ve en sonunda savcılığa ulaşarak defin ruhsatını aldık. Tekrar hastaneye gittik. Aile orada cenazeyi teşhis etti” dedi.

Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü’nün cenaze aracı vermediğine, ailenin kendi imkanlarıyla İstanbul’dan cenaze aracı ayarlamak zorunda kaldığına dikkat çeken Yıldız, sabah 05.00 gibi ailenin cenazeyi alıp İstanbul’a götürdüğünü anlattı. Tekirdağ Cezaevi müdürüyle görüşmek istediklerini ancak tüm ısrarlarına rağmen müdürün bu talebi kabul etmediğini belirten Yıldız, bunun üzerine Erkmen ile aynı hücrede kalan mahpuslarla bir görüşme gerçekleştirdiklerini söyledi.

‘AİLESİNDEN İDARE HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMALARINI İSTEMİŞ’

Görüştükleri mahpusların ısrarla Erkmen’in intihar edecek bir insan olmadığını vurguladıklarına işaret eden Yıldız, şöyle konuştu: “Erkmen’in 16 Aralık günü beraber kaldıkları üç kişilik hücreden başka bir hücreye götürüldüğünü anlattılar. Hücreye götürülürken can güvenliği olmadığı söylenmiş. Biz savcıya da bunu söyledik, savcıya da hapishaneden bu yönde haber vermişler. Oysa kendisinin hücre değiştirmek gibi bir talebi hiç olmamış. Dosyada, cezaevi idaresinin gözlem kurulunun oda değiştirme kararında, jandarmanın verdiği istihbarat bilgisine göre can güvenliği olmadığı yazılmıştı. Ancak buna ilişkin de hiçbir somut delil öne sürülmüyordu. 16 Aralık’ta hücresi değiştiriliyor, 19 Aralık’ta hayatını kaybetmiş bir biçimde bulunuyor. Her ne kadar Erkmen’in intihar ettiği iddia edilse de hücre arkadaşları bunun intihar olmadığını söylüyorlar. İntihara meyilli birisi olmadığını, buna yönelik hiçbir gözlemleri bulunmadığını söylediler. Ölümünden iki gün önce ailesiyle yaptığı telefon görüşmesinde, onları 1 hafta sonra yapılacak açık görüşe çağırıp, kendisini zorla tek kişilik hücreye koyan idare hakkında suç duyurusunda bulunmalarını istemiş. Suç duyurusunda bulunun, diyen bir kişinin 2 gün sonra intihar etmesi hayatın akışına uygun değil; şüpheli bir durum.”

‘NORMAL BİR SÜREÇ DEĞİL!’

Cenaze teşhis işlemlerine aileyle birlikte bir avukat arkadaşlarının da girdiğini anlatan Yıldız, Erkmen’in vücudunda herhangi bir darp izi görülmediğini söyledi. Şüpheli ölüme ilişkin devam eden soruşturmanın takipçisi olacaklarını vurgulayan Yıldız, hukuki olarak tüm girişimlerde bulunacaklarını aktardı. Cezaevlerinden 1 ayda 7 cenazenin çıkmasının normal olmadığını kaydeden Yıldız, insanların cezaevlerinde ölüme sürüklendiğini, hasta mahpusların ölüme terk edildiğini hatırlatarak, buna karşı kamuoyunun daha fazla ses çıkartması gerektiğinin altını çizdi. Bu durumun yeni bir uygulama da olabileceğine dikkat çeken Yıldız, “Hasta mahpuslar tedavi edilmiyor, insanların intihar ettiği söyleniyor. Normal bir süreç değil bu. Belki yeni bir sürecin başlangıcı olabilir. Özellikle salgından sonra cezaevlerindeki keyfi uygulamalar daha çok arttı, hak ihlalleri ağırlaştı” dedi.