Cezaevleri raporu: Tecrit derinleştirildi

ÖHD ve MED TUHAD-FED, cezaevlerinde tüm hakların çiğnendiği, tecridin derinleştirildiğini belirtti.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ile Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED), cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin ortak hazırladığı raporu kamuoyu ile paylaştı. ÖHD Amed Şube binasında düzenlenen toplantıya her iki derneğin eş genel başkanları, yönetici ve üyeleri katıldı.
57 cezaevinde, Nisan-Eylül arası olmak son 6 ayda karşılaşılan hak ihlallerini kapsayan rapor, ÖHD Hapishaneler Komisyonu üyesi Av. Ekin Yeter ile Med Tuhad-Fed Yöneticisi Av. Yusuf Çakas tarafından paylaşıldı.
Hapishanelerin hukuksuzlukların ve baskıların merkezi olarak karşılarına çıktığı belirtilen raporda, OHAL'in kalıcı hale getirildiğine dikkat çekildi. Raporda, salgın bahanesiyle Adalet Bakanlığı'nın açıkladığı önlemlerle mahpusların aileleriyle görüşme hakkını tamamen ortadan kaldırdığı ve avukat görüşmelerini kısıtlamalar devreye soktuğu kaydedildi.

'SALGINI KULLANIP TECRİDİ DERİNLEŞTİRDİLER'

Yine İnfaz Yasası’nda 'kısmi af' adı altında yapılan değişikliklerde siyasi mahpusların kapsam dışı bırakıldığının vurgulandığı raporda, tüm dünya Covid-19 ile mücadele ederken AKP iktidarının salgın fırsatı ile yeni bir düzenleme yaparak siyasi mahpuslara dönük yeni tecrit uygulamalarını hayata geçirdiğine işaret edildi. Raporun devamında "Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Müdürlüğü'nün 1 Ekim 2021 tarihli açıklamasında toplam 369 hapishanenin 115’inde pozitif vakanın olduğunu belirtmiştir. Yine aynı açıklamada 18 mahpusun Kovid-19 nedeniyle vefat ettiği belirtilmiştir. Görülüyor ki, iktidar Kovid tedbirleri almak yerine hapishaneler tecrit etmektedir. Özelde İmralı Adası'nda genelde de tüm hapishanelerde derinleşen anti-demokratik faşist tecrit politikası ile birlikte 27 Kasım 2020’den bu yana Türkiye’nin birçok hapishanesinde Abdullah Öcalan üzerinde süreklileşen tecridin sonlandırılması (avukat ve aile görüşünün yapılmasına izin verilmesi) ve mahpusların kendilerine yönelik salgın sürecinde artan hak ihlallerini de protesto amacıyla süresiz-dönüşümlü açlık grevi başlamıştır, gruplar halinde devam eden açlık grevleri 12 Eylül 2021 tarihinde sonlandırılmıştır" denildi.
Raporda, 14 Nisan 2020'de kabul edilen 5275 sayılı Kanun'la getirilen yeni düzenlemelerle hükümlülere yönelik zaten problemli olan “iyi halli olma koşullarının” daha da problemli bir hal aldığı da ifade edildi. Bu konuda "Hapishanelerde kalan mahpuslar, Ocak ayı itibariyle İdare ve Gözlem Kurulu'nun bahane içerikli, taraflı ve keyfi raporları ile koşullu salıvermeden faydalanıp tahliye olması gereken onlarca hükümlü tahliye edilmemektedir. Hapishanelerde, haksız bir uygulamaya tepki gösterdiği, açlık grevine girdiği, çıplak aramaya direndiği gibi haksız gerekçelerle iyi halli değildir raporu verilmekte kimi zaman da bu durumların hiçbirinin yaşanmamasına rağmen siyasi görüş sebebiyle olumsuz rapor verilmektedir. Tüm bu keyfi ve baskı altında tutmaya yönelik haksız raporlar yüzünden tahliye hakkı kazanmış mahpuslar tahliye edilmemektedir" bilgilerine yer verildi.
Cezaevlerinde başvurulan sürgün politikaları ile mahpusların ailelerinden koparılmak istenip, böylece tecridin daha da derinleştirilmek istendiği üzerinde durulan raporda, yine işkence, kötü muamele ve darp vakalarının çok sık yaşanması ise "uygulanan faşist politikaların göstergesi" olarak tanımlandı.
Van F Tipi Hapishanesi’nde kalabalık gruplar halinde odalarına girilen mahpuslara rızaları dışında oda değişikliklerinin dayatıldığı, kabul etmeyen mahpusların darp edilip, hakarete uğradığı, 30 mahpusun salgın kuralları, sosyal mesafe ve diğer tedbirler hiçe sayılarak kalabalık gruplar halinde süngerli odaya götürüldüğü bilgilerine yer verilen raporda, benzer şekilde 7 Ekim'de Urfa 2 Nolu T Tipi'nde, 23-25 Ekim tarihlerinde ise Şırnak T Tipi hapishanelerinde mahpuslara yönelik fiziki saldırıların gerçekleştiği kaydedildi.

 HASTA TUTSAKLAR

İşkence ve Kötü Muamele Yasağı'na aykırı örneklerin yaşandığı cezaevlerinde hasta mahpusların pandemi gerekçesi ile tedavi edilmediği gerçeğiyle karşı karşıya kalındığı dile getirilen raporda, "Özellikle hastane dönüşlerinde karantina odalarında 15 gün bekletilme hali, var olan hastalıkları derinleştirmektedir. Özenle belirtmek gerekir ki, karantina odaları fiziksel, ruhsal, duyusal, psikolojik ve  politik ihtiyaçlara cevap olamamakta, aksine bir tecrit hali yaşatmaktadır. Bu haliyle hapishaneler bir bütünen sağlıklı olma halinden uzaklaşmıştır. Yine kötü uygulanan hastane sevkleri, kelepçeli muayene, eksik-yetersiz tedaviler, ilaç temininde yaşanan zorluklar, revirde doktor bulamamak yaşanan başlıca sorunlardır" diye belirtildi.

'KÜRTÇE ŞARKI BİLE CEZA KONUSU'

Raporda şunlar da kaydedildi:
"Hapishanede yaşanan hak ihlallerini gerek resmi makamlara gerekse de sivil toplum kuruluşlarına iletmenin imkansız hale geldiği gözlemlenmiştir. Hapishanelerde Kürtçe önünde tümden bir engel hali söz konusudur. Yine Yeni Yaşam başta olmak üzere muhalif yayınlar hapishaneye alınmamaktadır. Ceza İnfaz Kurumunda bulunan tutuklu ve hükümlülerin yayınlardan yararlanmasına ilişkin esaslar 5275 sayılı Kanun’un ilgili hükümleri de gözetilerek Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararları hiçe sayılmaktadır.
Kürtçe şarkı söylemenin bile disiplin cezası ile sonuçlandığı bir süreçte uygulamaya konan idare ve gözlem kurulları ile hukuksuzluk yaşatılmaktadır. İdarenin keyfi disiplin cezaları ile iyi halli değildir raporları aslında uygulanan anti-demokratik uygulamaların en bariz göstergesidir. Bununla birlikte pişmanlık dayatması ile birlikte gözlem kurulu bir mahkeme gibi hareket ederek koşullu salıverme haklarına hukuksuzca müdahale etmektedir.
Spor, sohbet, hobi başta olmak üzere tüm sosyal faaliyetler pandemi gerekçesi ile ya tamamen durdurulmuş ya da kısıtlanmıştır. Spor faaliyetinin ancak tek bir oda ile yapılmaktadır. Oysa hapishanelerde bulunan mahpuslar gerek aşı konusunda gerekse de uygulanan tedbirler açısından eşit durumdadır. Yine dışarı ile temas halinde karantina uygulaması mevcuttur. Buna rağmen sosyal faaliyetlerin engellenmesi bir pandemi tedbir olmak yerine tecrit uygulaması olarak karşımıza çıkmaktadır."

'TECRİT EN ÜST SEVİYEDE'

Hazırlanan raporunun sonuç ve talep kısmı ise şöyle:
 
* "Pandemi süreci bahane edilerek mahpusların en temel insan hakları dahi askıya alınmış ve mahpuslar üzerindeki tecrit en üst seviyeye çıkarılmıştır.
 
* Yasal ve uluslararası mevzuat evrensel hukuk ilkeleri ile birlikte göz önüne alındığında; kurumlarımıza gelen başvurular sonucunda tespit edilen ifade özgürlüğü, işkence yasağı, kötü muamele yasağı ihlallerinin sebebi olan hapishane idaresi ve personeli uygulamalarının ve eylemlerinin sonlandırılması ve idarenin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.
 
* Ailelerinden uzak bölgelere sürgün edilen mahpusların öncelikle ailelere yakın hapishanelere getirilmesi ve her halükarda mahpuslara daha fazla telefon hakkı sağlanmalı ve en azından ziyaretçi listesindeki herkesle telefon ile görüşebilme imkanı sağlanmalıdır.
 
*Mahpusların açık görüşlerinin yaptırılmaması pandemi koşullarında anlaşılabilir olsa da kapalı görüşlerde kişi sınırlaması uygulanmasının, 40 dakikalık açık görüşlerin yerine sadece 10 dakikalık ek telefon hakkı tanınmasının ve bu telefon hakkının da açık/kapalı görüş yapılabilecek kişilerle değil de sadece telefon numarası verilen kişi ile sınırlı tutulması mahpusların aile ve özel hayatına saygı hakkını ihlaline son verilmelidir.
 
* Mahpusların dış dünya ile iletişim kurması, toplumdan tamamen kopmadan, meydana gelen gelişmeleri takip edebilmesi için en önemli iletişim araçlarının başında süreli ve süresiz yayınlar gelmektedir. Mahpuslar kitaplar sayesinde birçok konuda kendilerini geliştirirken gazete ve dergiler sayesinde toplumda yaşanan gelişmeleri takip edebilmektedir. Bu durum tecridin mahpuslar üzerindeki etkilerinin bir parça olsun azalmasına neden olmaktadır. Ancak hapishanelerde kitaplara getirilen kısıtlamalar ile dergi ve gazetelere getirilen yasaklamalara derhal son verilmelidir.
 
* Ağır hasta mahpusların bir an evvel infazları durdurulmalıdır.
 
* Sağlık hakkına erişimin önünde çift kelepçe, kelepçeli muayene başta olmak üzere tüm hukuksuzluklardan vazgeçilmelidir.
 
* 01.01.2021 tarihinde yürürlüğe giren “Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik” ile birlikte denetimli serbestlik, koşullu salıverilme gibi mahpus lehine olan uygulamalarda 'iyi halin' belirlenmesi için oluşturulan gözlem kurulu uygulamasına son verilmelidir."