Cezaevleri uzmanı O’Haern: İmralı’daki tecridin benzeri yok

Texas Üniversitesi’nden cezaevleri uzmanı Denis O’Hearn, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik İmralı’daki tecrit sisteminin dünyada benzerinin olmadığını belirtti.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan iki yılı aşkın bir süredir hiçbir haber alınamıyor. Abdullah Öcalan, en son 25 Mart 2021’de kardeşi Mehmet Öcalan ile sadece birkaç dakikalık bir telefon görüşmesi yapabilmişti. Avukatları ise Ağustos 2019’dan bu yana İmralı’ya gidemiyor.

Tecride karşı uluslararası alanda da kampanyalar yürütülüyor. 11 Mayıs’ta 3 kişilik Uluslararası İmralı Barış Delegasyonu İstanbul’da Asrın Hukuk Bürosu’nun da aralarında bulunduğu çok sayıda kurumla görüşmeler gerçekleştirdi.

16 Mayıs’ta İzlanda’da düzenlenen Avrupa Konseyi Zirvesi’ne katılan heyet üyeleri, Kürt Halk ÖNderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecridi gündeme getirdi ve özgürlüğünü talep etti.

Heyet üyelerinden Texas Üniversitesi sosyoloji ve antropoloji profesörü Denis O’Hearn, Yeni Özgür Politika gazetesine konuştu.

Cezaevleri ve tecrit uzmanlık alanı olan O’Hearn’in özellikle İrlanda cezaevleri üzerine kapsamlı araştırmaları dikkat çekiyor.  

O’Hearn’in İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) militanlarından Bobby Sands’in hayatının anlatıldığı “Yarım Kalmış Bir Şarkı: Bobby Sands, IRA ve Açlık Grevi” isimli bir kitabı var.

İMRALI TECRİDİ SUPERMAX’I DA AŞIYOR

Dünyadaki H Tipi, F Tipi ya da “SuperMax” olarak bilinen maksimum güvenlikli cezaevleri üzerinde çalışan Denis O’Hearn, İmralı’daki sistemin dünyada bir benzerinin olmadığını belirtti.

O’Harn,  “İmralı tecrit sistemine ve tamamıyla iletişimsizlik haline yakın gördüğüm tek yer Irak savaşından sonra ABD’nin hem Amerika’da hem Afganistan’da geliştirdiği SuperMax olarak da bilinen karanlık hapishaneler. Öcalan’a son 2-3 yıldır uygulanan tecrit ve tam iletişimsizliğe başka bir ülkede rastlamadım. Ki olsaydı mutlaka insan hakları grupları gündeme getirirdi” dedi.

O’Harn, “Dünyadaki cehennem” olarak da adlandırılan bu cezaevleri için şunları ifade etti: “Bazı tutsaklar ile görüşme şansım oldu ve bu hapishanelerin büyük bir gizlilik içinde saklandığını çok iyi biliyorum. Dünyanın hiçbir yerinde başka buna benzer, avukatlar ve aile ile görüştürülmeme, buna benzer uygulamalar yoktur. Ben en azından yakın tarihimizde böylesi bir iletişimsizlik tecridine başka bir yerde rastlamadım.”

NAZİ ALMANYASI’NDAKİ CEZAEVLERİNDE BİLE İLETİŞİM VARDI

Nazi Almanyası dönemini hatırlatan cezaevleri uzmanı Denis O’Hearn, “Biliyorsunuz, faşist Almanya döneminde hapishane kampları vardı ama orada bile Sovyetlerin cezaevleri ile bazı iletişimler kurduğunu söylemek mümkündü. Karanlık hapishanelerden (SuperMax) Batı aslında utanç duyuyor ve bunlar ile ilgili konuşmuyor. Fakat Türkiye, İmralı’dan utanmıyor, açıkça bunu utanmadan devam ettiriyorlar” diye konuştu.  

TÜRK DEVLETİNE YAPTIRIM UYGULANMALI

Avrupa Birliği’nin tecrit karşısındaki sessizliğine tepki gösteren O’Hearn, “Öcalan’a yapılanlar herkesin gözü önünde yapılıyor ve kimse sesini çıkartmıyor, bu konuda kimse harekete geçmiyor. Bence bu kesinlikle çifte standarttır” şeklinde konuştu.

O’Hearn, “Öcalan’a yaptıkları için Türk devletine yaptırım uygulamalılar. Fakat Avrupa topluluğu bu konuda hiçbir adım atmıyor. Türkiye üzerinde insan hakları ve uluslararası hukuka uyması için baskı yapılmalı” diye ekledi.  

YAPILAN İŞKENCEDİR

Nelson Mandela Kuralları’nı hatırlatan O’Hearn, şunları ifade etti: “Mandela Kuralları’na göre; 15 günden fazla bir tutsağın dış dünya ile iletişimin kesilmesinin tamamıyla bir işkence olduğu kanaati vardır. Bu kesinlikle bir işkencedir. Avrupa’nın, Türkiye’ye ‘Öcalan’a yaptığınız işkencedir’ demesi gerekiyor. Fakat bunu yapmıyorlar.”

ORADA YAŞANANLAR GÜN IŞIĞINA ÇIKARILMALI

O’Hearn şöyle noktaladı: “Uluslararası ülkeler, insan hakları örgütlerinin yapabileceği en iyi şey, yaşananların üstünün örtülmesine izin vermemektir. Öcalan, İmralı Adası’na gizlenemez. Orada yapılanlar gün ışığına çıkartılmalıdır. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada Öcalan’a yapılanlar bilinmeli, duyulmalıdır. Öcalan ile birlikte binlerce Kürt tutsağa da yapılanlar duyulmalı, bilinmelidir. Bu daha fazla gizlenmemeli, her şey gün ışığına çıkartılmalıdır.”