Cezaevlerinde hak ihlalleri devam ediyor

İHD Amed Cezaevi Komisyonu Üyesi Muhterem Süren, “İşkenceye varan bunca uygulamaya rağmen hükümet cezaevlerindeki hak ihlallerini görmezden gelip meşrulaştırmaya çalışıyor” dedi.

Cezaevlerinde başlatılan açlık grevi ve uluslararası kamuoyun tüm eleştirilerine rağmen Türkiye’de cezaevlerindeki baskının sona ermediğini belirten İHD Amed Cezaevi Komisyonu Üyesi Muhterem Süren, “İşkenceye varan bunca uygulamaya rağmen hükümet cezaevlerindeki hak ihlallerini görmezden gelip meşrulaştırmaya çalışıyor” dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve cezaevlerindeki baskı ve işkencenin son bulması istemiyle 15 Şubat 2017’de Şakran T2 ve T3 Kapalı Cezaevi'nde başlayıp Türkiye’deki birçok cezaevine yayılan süresiz dönüşümsüz açlık grevinin ardından cezaevlerinde baskı ve kötü muamele devam ediyor.

Mikro iktidar alanı olan hapishanelerde özellikle OHAL sonrası hak ihlallerinin had safhaya ulaştığını belirten İHD Amed Cezaevi Komisyonu Üyesi Muhterem Süren, “OHAL ilanının ardından çıkarılan KHK’larla mahpusların aile ve avukatlarıyla görüşleri kısıtlanıp kayıt altına alınmasının yanı sıra en temel ve insani hakları da kısıtlanmaya başladı. Disiplin cezaları arttı ve en önemlisi hasta mahpusların tedavileri engellendi. Ancak işkenceye varan bunca uygulamaya rağmen hükümet cezaevlerindeki hak ihlallerini görmezden gelip meşrulaştırarak bizim gibi sivil toplum örgütlerinin çağrılarına da kulak tıkadı. Yaşanan ihlallerin son bulması için yapılan uyarı ve çağrılar da karşılıksız kalınca cezaevlerindeki mahpuslar son çare olarak gördükleri bir açlık grevi süreci başlattı. İki aydan fazla devam eden açlık grevindeki mahpusların üç isteminden biri de hapishanelerdeki baskıların sona ermesiydi. Nitekim farklı cezaevlerinden onlarca mahpusun katıldığı açlık grevleri KCK’nin çağrısına uyularak sona erdi. Ancak söz konusu mahpuslar eylemlerine son verirken göz ardı edilemeyecek bir uyarıda bulundu: ‘İhlaller baskılar devam ederse buna karşılık bizler de daha sert eylemler gerçekleştireceğiz.’ Geçmişe baktığımız zaman hapishanelerde ihlaller arttıkça mahpusların eylem biçimi ve tepkilerinin de değişip sertleştiğini görmekteyiz. Bu durum kimi zaman ciddi can kayıplarına da neden olmaktadır. İşte bu nedenle mahpusların taleplerinin dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

TÜRKİYE’DE SİSTEM OTORİTERLEŞİP İÇE KAPANIYOR!

“Cezaevlerindeki açlık grevi süreci ve uluslararası kurumların uyarılarına rağmen cezaevlerinde hak ihlalleri boyutuyla değişen bir şey olmadı” diyen Süren, şöyle devam etti: “Özellikle OHAL ilanının ardından uluslararası camiadan Türkiye’ye çok sert eleştiriler olduğunu bilmekteyiz. Evet, belki spesifik olarak hapishanelere ilişkin bir çağrı olmadı ancak genel olarak Türkiye’deki sistemin otoriterleştiği, demokrasi ve Avrupa standartlarından uzaklaştığı şeklinde bir tespitte bulunup bunu rapor şeklinde sundular. Ancak şu an Türkiye’deki asıl sıkıntılardan biri de hükümetin uluslararası camiadan yöneltilen eleştirilere kulaklarını kapamış olması. Hükümetin kendi bildiğini okuması tehlikeli bir yaklaşım ve sistemin daha otoriterleşip içe kapanması sonucunu doğurur. Biz bu yaklaşımın bir an önce terk edilmesi gerektiğini düşünüyor ve bu hususta da hükümete çağrıda bulunuyoruz.”