CPJ’den Erdoğan’a basın özgürlüğü mektubu

CPJ’den Erdoğan’a basın özgürlüğü mektubu

Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik kaleme aldığı mektupta, Türkiye'de 'süren basın özgürlüğü krizinden kaygılı olduğunu belirtti.

Örgütün Adalet Bakanlığı aracılığıyla Erdoğan'a elden ulaştırılan mektupta, Ekim 2012'de Türkiye'deki basın özgürlüğüyle ilgili bir rapor hazırlandığını ve bu raporda, 'gazeteciler hakkındaki yaygın soruşturmalardan, gazetecilerin hapsedilmesinden ve hükümetin çeşitli baskı araçlarıyla otosansüre özendirmesinden' bahsedildiği hatırlatılıyor.

CPJ aradan geçen bir yıla yakın süreye karşın, ülkedeki medya ortamının 'çok zorlu' olduğunu söylüyor ve 'Aslında Türkiye'ye aşağıdaki konularla ilgili olarak yeni kaygılarla dönüyoruz' deniyor.

Gazetecilerin işlerini yapmaları karşılığında hapsedildiği ve hükümet politikalarını sorgulayan haberlerin terörle ilişkilendirildiğine dikkat çekilen mektupta basın özgürlüğü konusunda kaygı yaratan gelişmeler şu şekilde sıralanıyor:

“-İktidarın en üst düzey isimlerinin basın karşıtı söylemlerinin, hevesli savcıları eleştirel yaklaşıma sahip olanların peşine düşme konusunda cesaretlendirmesi ve gergin medya kuruluşu sahiplerinin işlerini korumak için haber merkezlerini bağımsız seslerden arındırmasına neden olması.

-Hassas başlıklar ve haberlerin hükümetin hamlesiyle sansürlenmesi

-Türkiye'nin bağımsız ve muhalif seslerinin canlı bir buluşma yeri olan sosyal medyanın kısıtlanmasına dair resmi ağızlardan tehditler

-Sosyal medyanın bir kamu yetkilisi tarafından en az bir bağımsız gazeteciyi karalamak için kullanılması.

-Gezi Parkı eylemlerini bağımsız, ya da muhalif bir şekilde aktaran gazeteciler ve medya kuruluşlarına baskı yapılması.”

Türkiye'nin 1 Aralık 2012'de yayımlanan küresel hapisteki gazeteciler raporunda, hapisteki 49 gazeteciyle dünya birincisi olduğunun hatırlatıldığı mektupta bunun ardından Ocak ayında 11 gazetecinin daha illegal örgüt üyesi olma suçlamasıyla gözaltına alındığı ifade edildi.

CPJ mektubunda şu ifadelere yer verildi: “Kısıtlayıcı yasalar ve kovuşturmalar kadar, üst düzey hükümet yetkililerinin yarattığı atmosfer de Türkiye'deki medya krizinde önemli rol oynuyor. Üst düzey yetkililerin eleştirel gazeteciler için 'terörist' demesi, diğerlerinin harekete geçmesine neden olabilecek rahatsız edici bir mesaj yolluyor.”

Mektupta, Gezi Parkı eylemleri sırasında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın hükümetin internet bağlantısı kesme kabiliyeti olduğunu söylediği hatırlatılırken, Reyhanlı'da 52 kişinin öldüğü bombalı saldırılardan sonraki yayın yasağından bahsediliyor.

Mektup örgütün şu çağrılarıyla sona eriyor:

-Yargılanmayı bekleyen tüm tutuklu gazetecilerin vakit geçirilmeden salıverilmesi

-Geniş kapsamlı terörle mücadele ve ceza yasası uyarınca hapis cezası alan gazetecilerin davalarının yeniden incelenmesi

-Haber ve yorumları nedeniyle gazetecilerin cezai kovuşturmaya uğramasına son verilmesi, gazeteciliğin suç faaliyetine kanıt olarak kullanılmaktan vazgeçilmesi

-Hükümetin politikalarını sorgulayan haberlerin terörle eş tutulmasına son verilmesi

-Türk medyasına bazı konularda haber yapılmaması ya da eleştirel seslerden kurtulmak için yapılan baskıya son verilmesi

-Polisin Gezi Parkı protestolarını haber yapan gazetecilere karşı tavrının gözden geçirilmesi ve görevini yapan gazetecilere saldıran, gözaltına alan, engelleyen ya da başka şekillerde hedef alan sorumlular hakkında soruşturma yapılması.

-Medyaya karşı rutin bir şekilde kullanılan ceza yasası ve haber yapılmasını, eleştirel, hassas, ya da muhalif görüşlerin yayılmasını suç haline getiren terörle mücadele yasasında reform yapılması. 'Terörist' kelimesinin tanımının daraltılması ve açıkça tarif edilmesi. Bu yasaların yerine geçecek yenileri yapılırken ya da değişikliklere gidilirken de medya, basın özgürlüğü kurumları ve uluslararası kuruluşlarla yakın işbirliği içinde olunması.