CPT’nin Öcalan’ı ziyaret etmemesi kabul edilemez
Asrın Hukuk Bürosundan avukat İbrahim Bilmez, CPT’nin İmralı Adasında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı ziyaret etmemesini “kabul edilemez” olarak nitelendirdi.
Asrın Hukuk Bürosundan avukat İbrahim Bilmez, CPT’nin İmralı Adasında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı ziyaret etmemesini “kabul edilemez” olarak nitelendirdi.
Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından İbrahim Bilmez, darbe girişimi sonrası iki kez Türkiye’ye gelen Avrupa Konseyi İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi'nin (CPT) tecrit altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı ziyaret etmemesinin kabul edilmez olduğunu vurguladı.
Bilmez, CPT’nin misyonuna aykırı davrandığını belirterek, “CPT bu konuda ya Türk devletiyle üstü örtük anlaştı ya da gücü yetmiyor” dedi.
Asrın Hukuk Bürosu avukatları, 27 Temmuz 2011 tarihinden beri müvekkilleri Abdullah Öcalan ile görüşemiyor. Bu hukuksuzluğa karşı yaptıkları hiçbir başvuruya olumlu cevap alamayan avukatlar, müvekkillerini tutulduğu koşulları denetledikten sonra rapor yayınlamayan ve Ağustos ile Mayıs ayları arasında iki kez Türkiye gelmelerine rağmen İmralı’yı gitmeyen Avrupa Konseyi İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi'nin (CPT) tavrının kabul edilmez olduğunu vurguluyor. Avukatlardan İbrahim Bilmez tepkisini, “Bizim Sayın Öcalan ile hiçbir şekilde temas kuracak şansımız yok. İmralı’ya ne avukat, ne aile, ne de diyalog sürecinde görüşmeler gerçekleştiren HDP heyeti gidebiliyor” sözleriyle ifade ediyor. Öcalan’ın ailesiyle en son 11 Eylül 2016’da darbe girişiminin ardından siyasetçilerin tecride karşı yaptığı açlık grevi sonucunda görüşebildiğini aktaran Bilmez, müvekkillerine yönelik mutlak bir tecrit halinin söz konusu olduğunun altını çizdi.
‘CPT MİSYONUNA AYKIRI DAVRANIYOR!’
Bu tecridin hem Türkiye’nin mevzuatına, genel hukuk prensiplerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, hem de insanlığa haykırı olduğunu hatırlatan İbrahim Bilmez, avukatlar olarak bu hukuk tanımazlığa karşı Türkiye’de yapabileceklerinin sınırlı olduğunu; burada esas rolünün kendisine tarafsız ve bağımsız, insan haklarının en üst kurumu misyonu görevini yürüten kurumlarda olduğunu söyledi. Bu kurumların başında, Avrupa Konseyi’nin organı olan CPT’nin yer aldığını belirten Bilmez, ancak CPT’nin de bu misyonuna aykırı davrandığına işaret etti. CPT’nin 1999 yılından bu yana İmralı’yı toplam 7 kez ziyaret ettiğini belirten Bilmez, en son 28-29 Nisan 2016 tarihlerinde İmralı’ya giden CPT heyetinin bu ziyarete ilişkin ilk kez rapor yayınlamadığına işaret etti. Bilmez, “CPT İmralı’ya 6 kez yaptığı ziyaretlere ilişkin gözlemlerini rapor halinde kamuoyu ile paylaşmıştı. Bu raporlarda Sayın Öcalan’ın biz avukatlarıyla görüştürülmemesi hususuna dikkat çekip; aile görüşlerinin düzenli olması ve iletişim haklarının kısıtlanmaması gerektiği tavsiye ediliyordu. Fakat Nisan 2016 yılında yapılan ziyarete ilişkin rapor bir türlü yayınlanmadı. CPT’nin gittiği ülkenin izni olmadan yaptığı ziyaretlere ilişkin raporları kamuoyuyla paylaşmadığını biliyoruz. Dolayısıyla raporun açıklanmamasının arkasında Türk devletinin olduğunu da biliyoruz. Peki neden açıklanması istenmiyor? Çünkü İmralı’da müvekkilimizin tutulduğu koşullarda hukuka aykırılıklar var. Bunu da tespit etmek için CPT olmaya gerek yok; uygulanan görüş ve iletişim yasaklarına bakmak yeterli ”dedi.
BU TAVIR ÜSTÜ ÖRTÜK ANLAŞMA MI?
CPT’nin misyonunun hukuksuzlukları örtbas etmek olmadığını vurgulayan Bilmez “Avrupa Konseyi’nin uzlaştığı hukukun temel ilkeler var; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi var, yaşam, savunma hakkı , işkence yasağı gibi bir sürü temel hak var. CPT bu tavrıyla hepsine aykırı davranmış oluyor” diye konuştu. CPT’nin darbe girişimi ardından iki kez Türkiye ‘ye geldiğini ancak İmralı’yı ziyaret etmediğine işaret eden Bilmez bu tavrı, “CPT bu konuda ya Türk devletiyle üstü örtük anlaştı ki o zaman devletin bu anti demokratik uygulamalarını bir şekilde kabul ediliyor ya da gücü yetmiyor” olarak nitelendiriyor. Avrupa Konseyi’nin yaşanan yoğun hak ihlallerinden dolayı Türkiye’yi tekrar izleme sürecine aldığını hatırlatan Bilmez, “Uluslararası arenada Türkiye anti demokratik uygulamaları konusunda bu şekilde uyarılmışken, CPT’nin bu tavrını anlamak mümkün değil” dedi. Bilmez, Asrın Hukuk Bürosu avukatları olarak müvekkillerinin tutulduğu tecride ilişkin her ay CPT’ye rapor gönderdiklerini ancak sürekli “bu konuda Türk devleti yetkilileriyle iletişim halindeyiz” cevabını aldıklarını aktardı. Bilmez “kaldı ki CPT Sayın Öcalan’ın misyonunu farkındalar. Kürt halkı tarafından lider gözüyle bakıldığını biliyorlar. Fakat bugün ki pratikleri bu tutumla uyuşmuyor. Türkiye’nin barışı, geleceği konusunda söz ve inisiyatif alabilecek bir insan tam tecrit koşullarında tutuluyor ve CPT Türkiye’ye iki kere gelmesine rağmen gidip kendisini ziyaret etmiyor. Bu bize iyi niyetli bir yaklaşım olarak gelmiyor” şeklinde konuştu.
‘ÖCALAN ‘IN İMRALI’DA OLUP OLMADIĞINI BİLE BİLMİYORUZ!’
Bu durumun kendilerini kaygılandırdığını ifade eden Bilmez, Öcalan’ın İmralı’da olup olmadığını bile bilmediklerine dikkat çekti. Bilmez, “Sayın Öcalan’a hiçbir şekilde ulaşamamak bizi kaygılandırıyor. Sayın Öcalan’ın İmralı’da olup olmadığını bile bilmiyoruz. Her ay kitap teslim ediyoruz ve müvekkilimizin orada olduğunu sadece kitapların alınmasıyla kabul ediyoruz yoksa gönderdiğimiz hiçbir mektuba cevap alamıyoruz” dedi. Bilmez, Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi yasalarını çiğnediğini ve uluslararası kurumlar da bunu sineye çektiğini vurguladı.
‘TECRİT ORTADOĞU’DAKİ GELİŞMELERDEN BAĞIMSIZ DEĞİL!’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin Ortadoğu ve Türkiye’deki gelişmelerden bağımsız olmadığına da işaret eden Bilmez, bu anlamda tecridin politik bir karar olduğunu kaydetti. Diyalog süreciyle birlikte Öcalan’ın çözüme yönelik iradesinin bir kez daha ortaya çıktığını ve imkan verildiğinde neler yapabileceğini tüm kamuoyu tarafından görüldüğünü vurgulayan Bilmez, ancak iktidarın 7 Haziran seçim uğruna bu süreci heba ettiğini hatırlattı. “Sayın Öcalan’ın Rojava ve Türkiye ‘de ki Kürtlerin üzerindeki etkisi Türkiye için bir şanstır” diyen Bilmez, Öcalan’ın 2013 Amed Newroz’unda çözüme ilişkin gönderdiği tarihi mesajı anımsatarak “Türkiye eğer Sayın Öcalan’ın uzattığı barış elini tutarsa ve tarihi Newroz’unda gönderdiği mesajda işaret ettiği yol haritasını hayata geçirirse hem iç barışını sağlar hem de bölgede demokratik bir ülke modeli olur” diye konuştu.