Cumartesi Anneleri, bir baba ve oğlu için buluştu
Cumartesi Anneleri, katledilen Şehmus Öncü ve oğlu Mehmet Sıddık Öncü için buluştu. Eylemdeki konuşmalarda, demokratik, adil bir toplum olmadığı takdirde insanlık suçlarının süreceği mesajı verildi.
Cumartesi Anneleri, katledilen Şehmus Öncü ve oğlu Mehmet Sıddık Öncü için buluştu. Eylemdeki konuşmalarda, demokratik, adil bir toplum olmadığı takdirde insanlık suçlarının süreceği mesajı verildi.
Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için Galatasaray Meydanı'nda 636’ncı kez buluştu.
HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve çok sayıda kişinin katıldığı eylemde, 1953 yılında köy meydanında Türk askerleri tarafından katledilen Mele Şehmus Öncü ve 21 Haziran 1993’te gözaltında katledilen oğlu Mehmet Sıddık Öncü için adalet talep edildi.
'DEMOKRATİK TOPLUM OLMAZSA İNSANLIK SUÇLARI SÜRER'
Eylemde ilk olarak söz alan 1995'te gözaltında kaybedilen ve daha sonra cenazesi bulunan Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak, “Adaletsizliğin kol gezdiği bir dönemde yaşıyoruz. Egemenler, iktidarlar yaşanan insanlık suçları ile yüzleşmedikleri için yeni katliamlarla karşılaşıyoruz” dedi. Toplumun yıllardan beri yaşanan insanlık suçlarına karşı ses çıkarması gerektiğini kaydeden Ocak, demokratik, adil bir toplumda yaşamak istediklerini ve bu olmaz ise bu insanlık suçlarının devam edeceğini söyledi.
Güçlükonak Katliamı'nda öldürülen Ahmet Kaya’nın kızı Emine Kaya Erbek ise, “Yıllardır acı çekiyoruz. Yıllarca bu meydana gelip oturuyoruz. Çünkü biz barış istiyoruz” diye belirtti. Yetkililere seslenen Erbek, “Yeter artık, akan kanı görmüyor musunuz? Yeter bu kan artık akmasın. Biz korkumuzdan mı yeter diyoruz? Hayır, barış istiyoruz. Ölüm fayda değildir” diye kaydetti.
“Giderek acılar çoğalmaya başladı” diyen HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, “Biz utanç içinde yaşamak istemiyoruz. Ölen askerler de gerillalar da bu ülkenin insanlarıdır. Artık savaş istemiyoruz. 40 yıldır bunu söylüyoruz. Demokratikleşmeye ihtiyacımız var. Barış demokrasi dolu günler diliyor ve böyle bir ülkede yaşayacağımız zamanlar diliyorum” dedi.
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise, “22 yıldır bu meydandayız. 15 yıldır bir siyasi iktidar sürecinde geçti” diye kaydetti. Tanrıkulu, AKP’yi işaret ederek, “2002 Kasım ayında iktidara geldiklerinde ne şiddet ne terör vardı. Şiddetsiz bir ülke almışlardı ama şimdi ülkenin her yerinde OHAL var, şiddet ve savaş var” dedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Huzur olmadan OHAL kalkmaz” sözlerini hatırlatan Tanrıkulu, “Huzursuzluğun kaynağı sizseniz ne olacak?” diye sordu.
'66 YILLIK ADALETSİZLİK...'
Tanrıkulu'nun konuşmasının ardından 21 Haziran 1993’te gözaltında kaybedilen Mehmet Sıddık Öncü’nün oğlu Lezgin Öncü’nün gönderdiği mektup okundu. Öncü, babasının nerede, ne zaman kaybedildiğini söyleyerek, “Önce dedem, sonra babam, 66 yıllık bir adaletsizliğe mahkum edildik” dedi. Katilleri herkesin bildiğini kaydeden Öncü, “Eğer adalet daha önce sağlanmış olsaydı, bugün ben size bu mektubu yazmazdım. Yarın başka çocuklar benim gibi yazmayacaklardı” dedi.
HİKAYELERİ
Bu haftaki açıklamayı Cumartesi İnsanlarından Nimet Tanrıkulu yaptı. Herkesin şiddetten uzak, huzur ve güven içinde yaşayacağı bir topluma ulaşmak için devletin işlediği suçların kabul edilmesi, adaletin sağlanması ve bu suçların tekrarının önlenmesi gerektiğine dikkat çeken Tanrıkulu, “Hukukun egemen olmadığı, adaletin tecelli etmediği toplumlarda herkes risk altındadır” dedi.
Amed'in Çınar ilçesine bağlı Rubere köyüne 1953 yılında gelen askerler, köy imamı Mele Şehmus Öncü’ye köy meydanında işkence yaptıktan sonra ateşli silahla infaz ettiğini söyleyen Tanrıkulu, “Ölüm nedeni resmi kayıtlara ‘intihar’ olarak geçirildi ve olayın üstü örtüldü. Bu olaydan 40 yıl sonra, 21 Haziran 1993 tarihinde Çınar Komando taburuna bağlı askerler Diyarbakır’ın Çınar ilçesi Dikmetaş (Qerqatê) Köyü’ne baskın yaptı. Öncü ailesinin evine gelen askerler bu sefer de 40 günlük bebekken babası öldürülen Mehmet Sıddık Öncü’yü gözaltına aldı. Babası gibi o da köy meydanında ağır işkence gördü. Sonra Çınar Komando Tugayı’na götürüldü” diye konuştu. Mehmet Sıddık Öncü’den haber alamayan ailesinin 8 Temmuz 1993 tarihinde ağır işkence izlerini taşıyan cansız bedenine Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Morgu’nda ulaştığını ifade eden Tanrıkulu, Mehmet Sıddık Öncü geride biri 40 gün sonra doğacak 6 çocuk bıraktığını dile getirdi.
Dönemin DEP Amed Milletvekili Hatip Dicle’nin konuyla ilgili Meclis’e soru önergesi verdiğini hatırlatan Tanrıkulu, hükümet adına dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu’nun da soru önergesine şu yanıtı verdiğini aktardı: “Adı geçen M. Sıddık Öncü kanuni prosedürüne uygun gözlem altına alınmış, fakat nezarete alınmadan rahatsızlığı nedeni ile Devlet Hastanesine kaldırılmış daha sonra böbrek yetmezliğinden ölmüştür, iddia edildiği gibi işkence söz konusu değildir, ileri sürülen beyanların; güvenlik güçlerinin olaylara karşı koyma azmi ve cesaretini kırmaya yönelik olduğu şeklinde değerlendirilmektedir.”
Öncü’nün de babası gibi ölüm nedeninin resmi kayıtlara gerçek dışı bir biçimde geçirildiğini ifade eden Tanrıkulu, “Kayıtlara göre Öncü nezarette tutulmamış, işkence görmemiş, hastalık sonucu eceliyle ölmüştü. Ailenin bütün girişimleri sonuçsuz kaldı” diyerek iç hukukta kapatılan dosya AİHM’de Türkiye’nin mahkûmiyeti ile sonuçlandığını söyledi.