Cumartesi Anneleri, Cihan’ın faillerini sordu

Cumartesi Anneleri, bir kez daha Galatasaray Meydanı’nda toplanarak yakınlarının akıbetini sordu. Bu hafta 1981 yılında gözaltında kaybedilen Süleyman Cihan’ın failleri soruldu.

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 696’ncı kez Galatasaray Meydanı’nda toplandı.

Eylemde üzerine beyaz tülbent ile karanfiller bırakılan “Failler belli, kayıplar nerede?” yazılı pankart ile gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları açıldı.

Eyleme çok sayıda Cumartesi İnsanı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu katıldı.

Bu haftaki eylemde, 29 Temmuz 1981 yılında gözaltında kaybedilen Süleyman Cihan’ın failleri soruldu ve adalet talep edildi.

Eylemde ilk olarak konuşan CHP milletvekili Tanrıkulu, dostlarının 37 yıldır adalet aradıklarını belirterek, “Bugün eğer bu dönemi yaşıyorsak bunun birinci sorumlusu yargıdır. Yargının tarafsız ve bağımsız olmaması, halktan ve haktan yana olmamasıdır. Talimatla çalışan, siyasete endekslenmiş insanları yurttaşları rehin alan ve bunun pazarlığını bizzat yargıda yapıldığı bir anlayışın içerisinde yaşıyoruz” dedi.

Tanrıkulu, “Bütün bunlara rağmen bu meydan, bizleri hiçbir zaman umutsuz kılmadı. Umudumuzu parlamentoda değil ama bu meydanlarda çoğaltacağız" dedi.

Gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, “Eğer 1980 karanlığında kaybettiğimiz bu sevdiklerimize o dönem bu ülkenin insanları sahip çıkabilseydi Ocak Ailesi bu meydanda olmayacaktı. 696 hafta biz burada oturmayacaktık" diye konuştu.

Süleyman Cihan’ın kardeşi aynı zamanda dosyanın da avukatlarından olan Ahmet Cihan, Süleyman Cihan’ın kaybedildikten 85 gün sonra işkence edilmiş bedenine ulaşabildiklerini hatırlattı. Cihan, "Her hafta burada kayıplarımızın faillerini ve yetkili kişileri mercileri açıklıyoruz. Bilinmeyen bir şey yok. Açık olan bu faillerin ve yetkililerin yargı önüne çıkarılmadığıdır. Yargıdan kaçırıldığıdır” şeklinde konuştu.

Cihan şunları ekledi: "Süleyman’ın gözaltına alındığına dair Erdoğan Savaşer’e aile tarafından verilen 5 tane dilekçe var. Savaşer’in cevabı çok nettir; Öyle bir kişi yok. 85 gün sonra artık inkar edemeyince duruşmada açıklamak zorunda kalıyor. Soruşturma adına yapılan hiçbir soruşturma yok. Tek bir yazışma yok. 23 tanıktan tek birinin dinlenmesi söz konusu değil. 1986 yılında bu dosya karara bağlanıyor. Karara bağlanışı da çok enteresandır. İstanbul Sıkıyönetim Askeri Savcısı, dosyanın 90 soruşturma gerekçesiyle soruşturma savcısına vermek istiyor ancak tepeden gelen bir emirle dosya Diyarbakır’a gönderiliyor ve Diyarbakır’da karara bağlanılıyor."

Hükümete adalet çağrısında bulunan Cihan, "Kayıplarımızın akıbetini açıklamaya ve sorumluların cezalandırılması için cezasızlık politikasından vazgeçmeye çağırıyorum" dedi.

Bu haftaki basın açıklamasını İHD İstanbul Şube Başkanı Avukat Gülseren Yoleri okudu. Yoleri, İstanbul’da yaşayan 31 yaşındaki 2 çocuk babası Süleyman Cihan'ın 12 Eylül Askeri darbesinin hukuksuzluğunda gözaltında kaybedildiğini hatırlattı. Yoleri, şöyle devam etti: " Gözaltı kararını veren İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı ve gözaltı işlemini gerçekleştiren İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 23 kişinin ‘Emniyette işkencede gördüm’ diye tanıklık ettiği Süleyman Cihan’ın gözaltına alındığını reddetti. 85 gün süren ısrarlı arayışın sonunda Süleyman Cihan’ın ağır işkence sonucunda öldürüldüğü ve kimliği bilinmesine rağmen zindan arkası mezarlığına meçhul kişi olarak defnedildiği gerçeğine ulaşıldı."

İstanbul Emniyeti, Cihan’ın öldürülmesi ile ilgili Mehmet Ağar ve İbrahim Şahin’in de imzası bulunan sahte bir belge düzenlediğini belirten Yoleri, belgede Süleyman Cihan’ın 30 Temmuz 1981 tarihinde yer göstermeye götürüldüğü apartmanın 6. katından atlayarak intihar ettiğinin yazılı olduğunu kaydetti. Yoleri şunları ekledi: "Gerçekte ise çok sayıda tanık beyanına göre Süleyman Cihan, gözaltında aylarca işkence gördü. Ayrıca cansız bedenini kapısı kırılarak girilen ve uzun zamandır kimsenin yaşamadığı bir evin penceresinden atılarak, intihar görüntüsü yaratılmak istendi. Bu gerçekler; Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın, olaydan 21 yıl sonra dosyadaki otopsi bulguları ve tıbbi verilerden hareketle hazırladığı raporla da kanıtlandı".

Raporda Cihan’ın ağır işkenceye maruz bırakıldığı ve apartmanın altıncı katından atılmadan önce öldürülmüş olduğu kayıt altına alındığına dikkat çeken Yoleri, ailesinin dosyayı canlandırmak için 2012 yılında tekrar Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduğunu söyledi.

Yoleri, şöyle devam etti: "Ancak bugüne kadar iç hukukta bir gelişme yaşanmadı. Ağa ve Şahsenem Cihan oğulları için adalet ulaşamadan aramızdan ayrıldılar. Gözaltında kaybedilişinin 37. Yılında Cihan Ailesi ile birlikte bir kez daha Süleyman Cihan’ı işkenceyle öldürüp bedenini kaybetmeyi amaçlayarak insanlığa karşı suç işleyen, suçun işlenmesine azmettiren, suçun ortaya çıkmasını önlemek için delilleri karartan, kovuşturmayı önleyerek hakikati ve adaleti engelleyen şüpheliler hakkında etkin soruşturma yapılarak, ceza adaletini sağlayacak bir yargılama sürecinin başlatılmasını talep ediyoruz."