Cumartesi Anneleri Davası: Hakimden tehdit ve ret

Cumartesi Anneleri'nin duruşmasında mahkeme heyeti tehditler savurdu, talepleri reddetti. Duruşma Kasım'a ertelendi.

Kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması talebiyle 25 Ağustos 2018 tarihinde eylemlerinin 700’üncü haftasında toplandıkları Galatasaray Meydanı’nda polis saldırısı ile gözaltına alınan Cumartesi Anneleri/İnsanları haklarında “İzinsiz toplantı ve gösteri yapmak” suçlamasıyla açılan davanın ikinci duruşması görüldü. Çağlayan’da bulunan İstanbul 21’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nin baktığı dava duruşması, salonda yer olmadığı için İstanbul 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi salonuna alındı.

Duruşmaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Züleyha Gülüm, Hüda Kaya, Oya Ersoy, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri Mahmut Tanal, Ali Şeker, Sezgin Tanrıkulu’nun yanı sıra çok sayıda baro başkanı ve yöneticisi de katıldı.

Kimlik tespiti esnasında ‘sanık’ ifadesinin kullanılması üzerine gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, ayağa kalkarak, “Ne sanığından söz ediyorsun? Biz davacıyız, davacı” diyerek teki gösterdi.  

Duruşmada söz alan müdafi avukat ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Cumartesi Anneleri ve oturma eylemine katılanların barışçıl bir şekilde eylemlerini yapmasına rağmen yıllardır süren eyleme ilk defa müdahale edildiğini, bunun İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun hedefi sonrasında geldiğini ifade etti. Davanın usul ekonomisi açısından ele alındığında aykırılık taşıdığını dile getiren Türkdoğan, “Annelerin eylemi, Türkiye’de en uzun süredir devam eden Sivil İtaatsizlik eylemidir. Ayrıca meydan bir hafıza meydanı konumuna geldi. Annelerin faillerin yargılanmasını istemesi en doğal, meşru haklarıdır. Bu nedenle davanın hukuki olmadığını söylüyorum” diyerek, yargılananlar hakkında beraat talebinde bulundu.  

Talep, mahkeme hakimi tarafından reddedildi.

Ardından söz alan Jiyan Tosun’un avukatı Tuğçe Duygu Köksal, dava takibi için İstanbul Barosu Başkanlığına gözlemcilik statüsü verilmesini talep etti.

Amed Baro Başkanı Nahit Eren ise yargılamaya dair “Bu bence bir utanç davasıdır” ifadesini kullandı. Söz konusu iddianameyi hukuk düzeni içerisinde kabul etmenin mümkün olmadığını, bu yüzden beraat hükümlerinin tekrar ele alınmasını talep eden Eren,  “Cumartesi Anneleri tam 699 hafta, düşünce özgürlüğü kapsamında barışçıl bir eylem yaptılar. Özünde adalet olan bir eylem. Karanlık dönemlerin tekrar yaşanmaması için yaptılar. Bu yargılamada, adalet arayışında olan insanları sanık koltuğuna oturttuğunuzda toplumda adalete olan inanç sarsılır. Bu dosyaya dair derhal beraat kararı verilmesini talep ediyorum” diye konuştu.

Duruşmada 19 Ekim 1995 tarihinde 3 sivil polis tarafından evinin önünden gözaltına alınarak kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun ile Gezi döneminde polisin attığı gaz kapsülü ile yaşamının yitiren Berkin Elvan’ın ablaları Gamze ve Özge Elvan yazılı beyanda bulundu.

'YAŞLI ANNELERİMİZİ DARP EDEREK GÖZALTINA ALDILAR'

Beyanında gözaltına alınma esnasında yaşananları anlatan Tosun, “Yanımızda yaşlı ve kronik rahatsızlığı olan annelerimiz olduğunu söylememize rağmen, annelerimizi oradan uzaklaştırmamıza dahi izin vermeden bizleri darp ederek gözaltına aldılar. Bizden sonra yaşlı anneleri de kollarından tutup sürükleyerek gözaltı araçlarının önüne kadar getirdikten sonra,  aynı şekilde sürükleyerek oradan uzaklaştırdılar. Dünyanın gözü önünde polis şiddetine maruz kaldık” diye belirtti.

Tosun, hastanede doktor tarafından şiddette uğradıklarına dair rapor aldıkları belirtti.

 BERKİN ELVAN'IN ABLALARI: ONLAR YARGILANMALI!

Berkin Elvan’ın ablası Özge Elvan ise Cumartesi Anneleri ile kardeşinin katledilmesi ardından tanıştığını ve ortak acıları olduğu için o gün onlara destekte bulunmak için meydanda olduğunu dile getirdi.

Kardeşinin katledilmesiyle birlikte adaletsizliğe uğrayan herkesin yanında olmaya özen gösterdiğini ifade eden Gamze Elvan da, “Sevdiklerimizi bizden alanlar bu mahkeme salonlarında yargılanmalı, bizler değil" dedi.

Duruşmaya verilen kısa aranın ardından söz alan isimlerden Sinan Arslan, gözaltına alındığı esnada şiddete maruz kaldığını, polislerin kendisine küfür ettiğini söyledi. Ardından Elvan kardeşler ve Arslan’ın avukatı Çiğdem Akbulut, mahkeme başkanına ifadesi alınanlara tek tek olay gününe ait fotoğrafların gösterilmesine tepki göstererek, “Orada işlenen bir suç yok. Tam tersine polis tarafından yapılan işkence var” dedi.

MAHKEME BAŞKANINDAN TEHDİT

Savunmasında yargılamanın işleyişini eleştirerek başlayan Kenan Yıldızer’e mahkeme başkanı “savunmanın dışına çıkma” tehdidinde bulundu.

Mahkeme başkanın tavrına tepki gösteren Av. Levent Pişkin ise “Yargılananlara olay gününe dair fotoğraflar gösteriliyor. Bu durum şu aşamada hükme etki edemeyeceği için gösterilmesini istemiyoruz” diye talepte bulundu. Mahkeme başkanı, bu talebi reddetti.

CHP’li Mahmut Tanal, elinde bulunan Anayasa kitapçığını havaya kaldırarak, “Hakim bey, siz orada oturuyorsunuz diye hukuka aykırı davranamazsınız. Neden bağırıp duruyorsunuz. Hukuk size bu hakkı vermiyor” diye bağırdı.

Hakim, milletvekili olduğunu bilmeden Tanal’ın dışarı çıkarılması talimatı verdi. Tanal’ın milletvekili olduğunu ve dışarı çıkmayacağını söylemesi üzerine hakim duruşmaya ara verip, salonu boşalttı.

Verilen aranın ardından tutum ve davranışlarıyla duruşmanın işleyişini bozduğu gerekçesiyle Tanal hakim kararıyla duruşma salonuna alınmadı.

Devam eden duruşmada ise bu yaşananlardan ötürü bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirdiği gerekçesiyle reddi hakim talebinde bulunuldu. Mahkeme heyeti bu talebi de reddetti. Duruşma 24 Kasım'a ertelendi.

'TARAFSIZ HÜKÜM VEREMEYECEĞİNİ ANLADIK'

Duruşma sonrası avukatlar adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Mahkeme başkanının tutumuna tepki gösteren Amed Baro Başkanı Nahit Eren, şunları söyledi:

"Duruşma iki saat gecikmeyle başladı. Eleştirilerimizi dile getirdik ve derhal beraat hükümlerinin uygulanmasını istedik. Yapılan eylem ve etkinliğin herhangi bir güvenliği rahatsız edici eylem olmadığını dile getirdik. Maalesef taleplerimiz düşünülmeden reddedildi. Yargılama sorgulamayla başladı. Yargıç sanıklara müdahale etmeye başladı. CHP Milletvekili Mahmut Tanal'ın da eleştirilerinden rahatsız oldu ve vekilin duruşmaya alınmamasına karar verdi. Bu yargıcın bu dosyaya ilişkin tarafsız bir hüküm vermeyeceğine ilişkin bir hüküm oluştu, biz de dosyadan çekilmesini talep ettik. Ama yine hiçbir şekilde, düşünme payı olmaksızın kararını zapta geçirdi. Kendisi çekilmediği için biz reddi hakim talebinde bulunduk. Kendisi çekilmedi. Buna rağmen duruşmayı sürdürmeye devam etti. Talebimizi reddettiği için üst mahkemeye başvuracağız."

'BOĞAZİÇİ'NDE DE AYNI TUTUMU GÖSTERDİ'

Oya Meriç Eyüboğlu ise aynı hakimin Boğaziçi Üniversitesi davasında da benzer tutumu sergilediğini belirterek, kendisi hakkında yine reddi hakim talebine bulunduklarını belirtti: "Biz bugün burada çok kalabalıktık. Bu dava Cumartesi Anneleri'nin/İnsanlarının yüz akıdır. Burada yargılanması gereken bu insanlar değil. Boğaziçi davasında da bu hakim reddedilen bir hakim. Biliyoruz, bu memleketin hukukunun ne halde olduğunu. Daha ilk andan itibaren bütün sözleri kesen, üstelik 'kalbim kırıldı' dercesine duruşmayı terk eden bir hakimle karşı karşıyaydık. Biz gözümüzle bir adalet göremedik" diye belirtti.