Cumartesi Anneleri : Failleri çok iyi biliyoruz, adalet istiyoruz

İstanbul’da Cumartesi Anneleri’nin 740’inci buluşmasında, 3 Haziran 1994 tarihinde gözaltına alınıp infaz edilen Kürt iş insanları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım, Hacı Karay için adalet istendi.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve belli olan faillerin yargılanması talebiyle 23 yıldır mücadele eden Cumartesi Anneleri’nin 740’inci buluşmasının Galatasaray Meydanı’nda yapılmasına yine izin verilmedi.

Polis ablukasına rağmen Çukurşçeşme Sokağı’nda bulunan İnsan Hakları Derneği (İHD) binası önünde bir araya gelen kayıp yakınlarına, HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan, Sezai Temelli, HDP Milletvekilli Oya Ersoy, Züleyha Gülüm , CHP Milletvekilli Sezgin Tanrıkulu, sinema sanatçısı Nur Sürer yanı sıra çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisi destek verdi.

Gözaltında kayıpların fotoğraflarının taşındığı eylemde, bu haftaki açıklamayı Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun okudu; 3 Haziran 1994 tarihinde gözaltına alındıktan sonra infaz edilen ve aralarında HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın eşi olan iş insanları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım, Hacı Karay için adalet istedi.

ÇİZDİĞİNİZ PEMBE TABLODA YAŞAMIYORUZ !

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklandığı ‘Yargı Reformu Strateji Belgesi’ne değinerek sözlerine başlayan Tosun, "Biz Cumhurbaşkanı'nın çizdiği ‘Pembe Türkiye Tablosu’unda yaşamıyoruz. Kaybedilen sevdiklerimizin akıbetini öğrenemediğimiz bir belirsizliğin içinde yaşıyoruz. Hakikate ve adalete erişemediğimiz, taleplerimizi kamuoyuna aktaramadığımız bir hukuksuzluğun içinde yaşatıyoruz" dedi.

Erdoğan’a seslenen Tosun, "Polisinizi, copunuzu, kalkanınızı, TOMA’nızı üzerimizden çekin. Kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray'daki işgale son verin. Bunları yapmayacaksanız bize haktan hukuktan adaletten, reformdan hiç bahsetmeyin" diye konuştu.

OTEL ÖNÜNDEN KAÇIRILDILAR GÖZALTINA OLDUKLARI REDDEDİLDİ

25 yıl önce gözaltında katledilen iş insanları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay için adalet isteyen Tosun, Buldan, Yıldırım be Karay’ın kaybedilme hikayesini şöyle anlattı:

“3 Haziran 1994 günü sabah 4.30'da, Kürt iş insanları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay İstanbul Yeşilköy'de bulunan Çınar Oteli'nden çıktılar. Dışarıda bekleyen 3 otomobilden çıkan telsizli, çelik yelekli ve silahlı 7-8 kişi onları durdurdu ve otelin duvarına yaslayarak aradı. Kendilerini polis olarak tanıtan bu kişiler ‘İfadelerinizi alıp bırakacağız’ diyerek onları zorla otomobillere bindirdiler.

Olaydan yarım saat sonra haberi alan aileler, Bakırköy Cumhuriyet Savcısı ve Yeşilköy Polis Karakolu ile irtibata geçerek yakınlarının kendilerini polis olarak tanıtan kişilerce kaçırıldıkları hususunda şikâyette bulundular. İstanbul Valisi ve Başbakanlıkla görüştüler. Ancak Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay'ın gözaltına alındıkları reddedildi.

İŞKENCEYLE SORGULANDIKTAN SONRA İNFAZ EDİLDİLER

04 Haziran 1994 tarihinde akşam 20.15 civarında kaçırıldıkları yerden 270 km uzakta Bolu/ Yığlıca Karakaş yol güzergâhı, Taşlı Melen Mevkiinde işkence ile sorgulandıktan sonra ateşli silahla infaz edilmiş bedenleri, köylüler tarafından bulundu. Üzerlerinde kimliklerini kanıtlayacak hiçbir belge, değerli eşya veya para yoktu.

İSİMLERİ ÖLDÜRÜLECEK KÜRT İŞ ADAMLARI LİSTESİNDE VARDI

1997 yılında Susurluk Komisyonu'na ifade veren Dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkam Hanefi Avcı; dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın başını çektiği bir grubun mafyayla işbirliği yaparak yargısız infazlara giriştiğini detaylarıyla anlattı. Avcı; Savaş Buldan ve arkadaşlarının ölümünden Mehmet Ağar'ı sorumlu tuttu.

Buldan, Yıldırım ve Karay dosyaları son olarak 19 Aralık 2013 tarihinde düzenlenen yeni bir iddianameyle Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davaya dâhil edildi. Yargılamalar sırasında tanık olarak ifade veren eski MİT Kontr-Terör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür'ün mahkemeye sunduğu ‘öldürülecek Kürt işadamları listesi’nde Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay'ın da isimleri vardı. İlk duruşması 16 Mayıs 2014'te görülen ve tutuklu sanığın bulunmadığı dava ne yazık ki bugüne kadar evrensel hukuka uygun bir biçimde yürütülmedi.”

BULDAN : 25 YILDIR ADALET ARIYORUZ !

Açıklamanın ardından gözaltında kaybedilen Savaş Buldan’ın eşi HDP Eş Başkanı Pervin Buldan söz aldı. 25 yıldır adalet aradıklarını vurgulayan Buldan, “ Başvurmadığımız merci, çalmadığımız kapı kalmadı. Karşımıza sadece kalın duvarlar, sessiz, sağır, dilsiz, olayı görmeyen, duymayan ve araştırılmasını istemeyen bir sistem çıktı” dedi. 25 yıldır katillerin yargılanması için elimizden geleni yaptıklarını kaydeden Buldan, ancak aradan geçen bunca zamana rağmen hiçbir şeyin değişmediğini, gözaltında kayıpları, faili meçhul cinayetleri ve katillerin isimlerini defalarca Meclis gündemine taşıdıklarını, ancak bir gelişme olmadığını belirtti.

FAİLLERİ ÇOK İYİ BİLİYORUZ

Sistematik kaybetme ve katletme politikasının bugün de sürdüğünü hatırlatan Buldan, “Faillerin kim olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu cinayetlerin devlet eliyle işlendiğini iyi biliyoruz. Çünkü, cinayetleri işleyenler hiç gizlemediler kendilerini ve bazı komisyonlarda anlattılar. Ancak devlet ve hükümet bunu değiştirmek için hiç bir şey yapmadı. Sistem, failleri koruma anlayışıyla yürütüldü” diye konuştu.

YARGI REFORMUNUZDAN BİR ŞEY BEKLEMİYORUZ !

Erdoğan’ın açıkladığı yargı reformuna da değinen Buldan, şöyle konuştu: “Faili meçhuller, gözaltında kayıplar, katliamlar, bunların faillerinin yargılanması yoksa bu yargı reformundan bir şey beklemiyoruz. Mutlaka o reform paketinde faili meçhuller, gözaltında kayıplar olmalı, toplum rahatlatılmalıdır. Biliyoruz ki, babası öldürüldüğü gün yeni doğan Helin’in, 40 günlük olan Zelal’in ve diğer çocukların ahı yere kalmayacak.”

‘ADALET ARIYORUZ !’

Babası Hacı Karay kaybedildiğinde henüz 1 yaşında olan Enes Karay, çeyrek asırdır sürdürdükleri adalet arayışının bugün hala sonuç alamadığını kaydetti. Ankara 1. ACM’deki mahkemenin hala devam ettiğini hatırlatan Karay, “Bu acımızdan hiçbir şey eksiltmediği gibi hukuk ve adalet arayışımızı ve buna olan inancımızı daha da arttırdı. Adalet arıyoruz” şeklinde konuştu.

‘BABALARIMIZIN CANSIZ BEDENLERİNİ MEYDANDA GÖREREK BÜYÜDÜK!’

Adnan Yıldırım’ın kızı Leyla Yıldırım ise 3 Haziran 1994 yılında kendisi henüz 14 yaşındayken babasının ve arkadaşlarının İstanbul Yeşilköy'de bulunan Çınar Oteli’nden kendilerini polis olarak tanıtan, çelik yelekli, telsizli ve polis kimlikli bir grup tarafından kaçırıldığını dile getirdi. Komşuları olan Mehmet Ağar'a kadar bütün emniyete haber verdiklerini söyleyen Yıldırım, hiçbir cevap alamadıklarını aksine kendilerini her türlü yalanlarla oyaladıklarını aktardı.

“Ölümü yakıştıramadığımız kahraman babalarımız, annelerinin dokunmaya kıyamadığı canları, işkence görülerek öldürülmüşlerdi” diyen Yıldırım, Bolu’da işkence görmüş cansız bedenlere ulaştıklarını aktaran Yıldırım, şöyle devam etti: “Biz, çocukları yıllarca babalarımızın cansız bedenlerini medyada gazetelerde görerek büyüdük. Halen faillerini izleyerek, aynı havayı soluyarak yaşıyoruz. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, ve Çete başı dönemin İstanbul Emniyet müdürü Mehmet Ağar'ın yargılanmasını istiyoruz.”