Demokratik Özerklik Ortadoðu için model

Demokratik Özerklik Ortadoðu için model

Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen 9. Uluslar arası Kürt Konferansı’nın ikinci günü oturumları başlarken, Kürt özgürlük hareketi tarafından gündeme getirilen Demokratik Özerkliðin Ortadoðu için model olduðu ifade edildi.

Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen 9. Uluslararası Kürt konferansı devam ediyor. Konferansın bugünkü bölümünde ilk olarak “Yol ayrımındaki Ortadoðu: Kimin bölgesel düzeni” konulu panel düzenleniyor.

Bugünkü ilk oturumun konuşmacıları, PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, Gazeteci-Yazar Cengiz Çandar, Hollandalı Akademisyen Joost Jongerden, Gazeteci-Yazar Serdar Akinan, Ýsrailli akademisyen Ofra Benngo ile DTK Eşbaşkanı Aysel Tuðluk idi.

PYD Eşbaşkanı Salih Müslim: Biz Kürtler başkasının askeri deðil kendi askerimiz olmak istiyoruz. Yerel otonomimiz sadece Kürtlere has deðil. Araplar, Ermeniler, Süryani, Alevi vd. inançları da kapsayabilecek bir projedir. Bu projemiz başkası için de geçerli. Batı Kürdistan’daki gelişmelerde yaşananlarda demokratik özerklik bölgede yaşanan sorunlara tek çözüm modeli.

Moşe Dayan Vakfı Profesörü Ofra Bengo: Arap ve Kürt baharı karşılaştırmasında bulunacaðım. Kürtler arasında sessiz bir devrim oldu. Arap baharı Kürt baharı için itici bir rol oynadı. Şimdiye kadar ulus devlet mantıðı bölgede çok hakimdi. Ancak günümüzde ulus devlet politikasının tamamen yerle bir olduðunu görmekteyiz. Arap ülkelerinde yaşanan gelişmeler Siyasal Ýslama da zemin sundu. Ancak Kürtlerde durum çok farklı oldu.

Arap Baharı adı verilen süreçte Türkiye’deki Kürtlerin bir çok açıdan etkilendiðini belirtirken, PKK’nin güçlendiðini kaydetti. Son yüzyıl Kürt tarihinin en kötü tarihidir. Şimdi yeni bir başlangıç söz konusu. Dünya kamuoyu önünde yeni bir özgüven kazanmış bulunuyorlar. Bölgede stratejik bir rol kapmış oldu. Bölgedeki devletler önemlerini yitirdikleri ölçüde Kürtlerin gelecekleri daha parlak olacak.

Gazeteci-yazar Cengiz Çandar: Kürtlerin tarih sahnesine çıkışını biraz daha gerilere götürürsek, yeni bir şey deðil diye görebiliriz. Güney Kürdistan’da “yarı baðımsız” bir Kürt yönetim bölgesinin var olacak olmasının Kürtlerin tarih sahnesine çıkışında anlamlı bir adımdır. Suriye’deki Kürtlerle birlikte önüne geçilmez bir sürecin başladıðını görüyoruz. Arap Baharı denen olgu, yeni bir tarih dinamiði ifade ediyor. Arap baharından kısa bir süre sonra Kürt baharı gündeme girdi.

Birinci Dünya Savaşı sonrası parçalanmış olan Kürtler, Birinci Dünya Savaşı öncesi birleşik durumuna 21. yüzyıl şartlarında faal olarak gelecek. Türkiye’de tek bir Kürt yaşamasaydı, etnik olarak Türkiye’nin bütün insanları Kürt olmayanlardan oluşsaydı, Suriye’de Kürtlerin ne isteyebileceði, özerklik, federasyon, veya baðımsız devlet, ve bunu PYD mi yönetecek, KDP mi yönetecek Yekiti mi yönetecek, Türkiye’nin umurunda olmayacaktı.

Kürtlerin yaklaşık yüzyıldır oldukları konumda olmayacaðına kesin gözüyle bakıyorum. Kürtler için iyi olan, Türkiye için de iyidir. Türkiye’yi yöneten irade bunu anlamazsa da bir gün alar veya bunu anlayacak irade Türkiye’nin başına gelir.

Hollandalı Akademisyen Joost Jongerden: Bölgede demokratik özerklik, konfederalizmden bahsediyor. Bu da sadece yerel bir örgütlenme deðil. Aynı zamanda siyaset yapmaya yeni bir anlayışın getirildiðini görüyoruz. Devlet sorunundan bahsetmeyeceðim. Daha çok yönetişim ve yönetim konusuna deðinirken, nasıl devletin ötesine geçebiliriz biçiminde bakmak istiyorum.

Kürt halkı, Kürt akımı için konfederalizmin önemini görüyoruz. Öcalan’ın önerdiði konfederalizm devlete karşı, reel sosyalizm ve özgürlük hareketlerinin başarısızlıðını kınamıştır. 2005 yılından bu yana PKK ve baðlı örgütler yeniden yapılanma projesine girdi. Bu da toplumsal bir örgütlenmedir. Ulus devlete alternatif olarak kurulmuştur.

Aktif yurttaşlık temeline odaklanan bir yaklaşımdan bahsediyoruz. Demokratik konfederalizm, demokratik yöntemler birçoklarınız için ütopik gelebilir. Evet bir ütopyadan da bahsedilebilir. Çünkü demokrasi bir idealdir.

Gazeteci-yazar Serdar Akinan: Arap Baharı’ın başladıðı günlerde Şam’daydım. Ardından Lübnan’a yerleştim. PKK’nin kontrolündeki Kandil’e gittim. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan ile görüştükten sonra oradaki Kadın Hareketi üzerine bir belgesel yaptım. Suriye’nin Kamışlo bölgesine kaçak gittim. PYD lideri ve diðer siyasetçilerle görüştüm. Özgür Suriye Ordusu’nun Türkmen kanadı ile Halep’e girdim.

Türkmen cephesindeki Özgür Suriye Ordusu’ndaki Türkmenlerin kontrolünde Türkiye yakınlarında Halep’e gittik. Bir evde, bir sürü silah vardı, dedim, savaş Halep’te sürüyor. Neden silahları burada tutuyorsunuz dedim. Onlar da dediler, Esad düşecek, düşünce de biz bu silahları Kürtlere çevriceðiz. Çünkü onlar birleşik Suriye istemiyorlar, özerk bir yapılanma istiyorlar cevabını aldım...

Ben o zaman Skeys-Picot ile devletleşen halklar bu aşamada nereye gidiyor diye soru sordum. Bu bölgede süpernasyonal bir oluşum olabilir mi? Kandil’de mülkiyeti reddeden, cins mücadelesinde kadına önemli bir yer açan, ekolojik bir sistem var olmuş. Bu sistemde kredi kartı yok, mülkiyet yok, benim açımdan çok önemli bir deneyim... Suriye’de 3. buçuk milyon Kürt var ve bunların yüzde 60’ı PYD’yi destekliyor. Coðrafyalarında özerkliði uyulamaya başlamış bir durumdalar. Bunun Kandil dışında yaşanıyor olması çok önemli. Türkiye’yi zorlayacak tabii ki. Güney Kürdistan’da ilişkilerimiz çok iyi, Suriye ile çatışıyor. Bu sorunun üç ayrı katmanı var. Lokal, bölgesel ve küresel. Demokratik konfederalizm bu üç ölçekten baktıðınızda da bir ütopya olarak duruyor.

DTK Eşbaşkanı Aysel Tuðluk: Skeys-Picot anlaşması ile Ortadoðu’da devlet cehennemi yaratıldı. Bu müdahale ile yüzyıl kadar Ortadoðu egemen güçler tarafından yönetilebilir kılındı. Kürtler bu coðrafyada statüsüz bırakıldı. Ancak tüm bu düzenin deðişmesi için kapı aralanmış durumda. Bir yandan Arap baharı, bir yandan Kürtlerin yürüttüðü muazzam mücadele Ortadoðu’daki siyasal dengeleri sasıyor.

Ortadoðu’da devrimsel bir sürece girmişken, statüko deðişikliði kaçınılmazdır. Ortadoðu halkları olarak sürece müdahil olmanın programını oluşturmak durumundayız. Demokratik özerklik porjesi, radikal demokrasi alternatifini sunuyor. Demokratik özerklik birlikte yaşam projesidir. Sadece Kürtler için deðil, bütün Ortadoðu halkları, herkes için. Ulus devletin tekçi yıkımına karşı tüm etnik, inançsal grupların kimliklerinin özgürleşmesinden yanayız. Demokratik özerklik, en ince ayrıntısına dara hazırlanan bir proje de deðildir. Tartışmaya açtıðımız bir projedir. Örneðin Türkiye’de demokratik özerkliðin uygulanması için bölgesel halk meclisleri oluşturulabilir. Yerel komiteler, mahalle meclisleri ile yerelden ilmek ilmek örülebilir. Demokratik Ortadoðu Projesi, Büyük Ortadoðu Projesine alternatiftir.

Sunumlardan sonra soru cevap bölümüne geçildi. Ve ardından da KNK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar’ın konuşmacı olduðu ikinci panel düzenlenecek.