'Derin bir sorun ama kalıcı çözümü de var'

Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz özellikle muhalefetin ‘biz hemen çözeceğiz’ dediği mülteci krizine ilişkin değerlendirme yaparken bunun 10 yıllık, artık yapısallaşmış bir sorun olduğunun altını çizdi.

Amerika’nın Afganistan’dan çekilme kararı üzerine Türkiye, NATO toplantısından bu yana burada bir nevi gardiyanlık yapabileceği teklifini ortaya koydu. Her ne kadar teklif Türkiye’den gitse de AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’ye üç tane şart sunduklarını ifade etti. ABD’nin ise daha önce olması beklenen fakat sonbahara ertelenen çekilme için çeşitli formüller arayışında olduğu biliniyor. Her ne kadar Erdoğan ya da Taliban farkımız yok tarzında açıklamalar yapsa da Taliban ülke için stratejik öneme sahip Kabil Havalimanı’nın Afganların kontrolünde olması gerektiğini vurguluyor. Aksinin ülkeye müdahale olacağı vurgusunu yaparak Türkiye’nin gardiyanlık teklifine karşı tavrını ise keskinleştiriyor. Halk nezdinde olası bir göçmen krizine karşı, mülteci karşıtlığı her geçen gün artıyor. Özellikle 10 yıldır çözülmeyen Suriyelilerin statüsü ve entegrasyonu gibi birçok mesele ortada dururken Afganların gelişi, Türkiye kamuoyunda tartışma listesinin başında yer alıyor son günlerde.

YIĞILMA İKİ NOKTADA YOĞUNLAŞMIŞ DURUMDA

“Mülteci İşçiler” ve “Sekizinci Kıta - Göçmen Emeğinin Küresel Devinimi” kitaplarının yazarı ve Emek Partisi Genel Başkanı olan Ercüment Akdeniz Türkiye’ye doğru geldiği söylenen ve son dönemde haberlere de çokça konu olan Afgan göçünü ANF’ye anlattı.

Akdeniz, Afganların son yıllarda zaten yoğun olarak Türkiye’ye doğru geldiğini kaydederken göçün iki noktada yoğunlaştığının ise altını çiziyor: “Göç şu an başlayan bir şey değil, Pazarkule olaylarında da gördüğümüz üzere en çok göçmen topluluğu Afganlardı zaten geçen yıl da. Afganlar göç konusunda son yıllarda dikkati çekiyordu. Ama Amerika’nın tamamen çekilme kararı bu tedirginliği artırdı. Şu an göç iki alanda yoğunlaştı. Afganistan’ın İran sınırındaki köy ve kasabalarda yığılan bir kesim var aileleri ile birlikte.”

AİLELERLE GEÇİŞ SÖZ KONUSU DEĞİL

Akdeniz’in aktardığı bu ilk bölgede, aileleri ile bulunan Afganlar şu an için orada beklemede henüz İran’a geçemiyor. Sebebiyse kaçakçı şebekelerinin fiyatları artırmaları. Eskiden 800 dolar olan göç, şimdi 3 bin dolara çıkarılmış durumda. Türkiye’deki göçmen işçilerle konuşup durumu onlardan öğrendiğini ifade eden Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, şu an için sınırı geçenlerin daha çok bekar ya da tek başına çalışmaya gelenlerden ibaret olduğunu vurguluyor. Çünkü onlar bir şekilde bu parayı bulup geliyor; ama aileyi getirmek çok zor çünkü bu kadar maddi olanakları yok. Öte yandan Taliban’ın ilerleyişi durur mu ve geri döner miyiz bekleyişi de var. Akdeniz, bu gibi etmenlerden de kaynaklı en büyük yığılmanın Afganistan’ın İran sınırındaki bölgede olduğunu söylüyor. Buradan geçenlerin bir kısmı ise İran’da birikmiş durumda. Ercüment Akdeniz, ikinci büyük yığılmanın da Van, Hakkari ve Ağrı sınırının diğer tarafında, yani İran’daki köy ve kasabalarda olduğunu aktarıyor. Hatta kıldan hayvan çadırlarında yoğun şekilde göçmen saklandığını da ifade ediliyor. “Kamuoyu baskısı nedeniyle kontroller arttığı için şu an beklemedeler. Çoğu, göçmen istasyonu dediğimiz yaylalar, barınaklar ve evlerde tutuluyor kaçakçılar tarafından” diyen Akdeniz, kontrollerde bir esneme olduğu takdirde yoğun bir akın yaşanabileceğini de ekliyor sözlerine.

10 YILLIK BİR SORUN

Ülkede oluşan yoğun göçmen karşıtlığının sebebini ise 10 yılı geride bırakan Suriyeli sığınmacıların durumunun çözümsüzlüğünden kaynaklandığını ifade eden Akdeniz şunları söylüyor: “Suriye göçünün 10’uncu yılındayız, 4 milyon insan 10 yıldır burada ve bu çözülmemiş toplumsal bir probleme dönüştü. Doğru düzgün ve sağlıklı bir mülteci politikası uygulanmadı. Bu 10 yıllık birikmişliğin ardından Suriyeliler ‘biz ne olacağız?’ diyor. Vatandaş değil, mülteci statüsü alamıyor, geri gidemiyor, Avrupa’ya geçecekler kapı kapalı. Orada ciddi bir hayal kırıklığı yaşanıyor. Türkiye’deki yerleşik halklar açısından da ‘ne olacaklar, daha kalacakları mı, çalışma izni alacaklar mı, geri dönecekler mi?’ soruları mevcut.” 

AKP’NİN DIŞ POLİTİKASININ ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ

Suriyelilerin geçici koruma kapsamına alındığını hatırlatan Ercüment Akdeniz’e göre geçici koruma, kalıcı bir çözüm olmadığı gibi ‘geçiciliğin’ de kalıcı hale gelmesi. Akdeniz’e göre devletin bu insanlara ya mülteci statüsü vermesi ya vatandaşlığa geçirmesi ya da geri dönüşün yollarını sağlaması lazım; ama bunların üç de yok. Bunları yerine gelmemesinin toplumu da geren bir durum olarak karşımıza çıktığını belirten Ercüment Akdeniz, AKP’nin dış politikada izlediği siyaseti de bu kapsamda eleştiriyor: “Kalıcı bir çözüm sunulsa toplum da buna hazır hale gelebilir. Ama hükümet dış politikadaki ‘Yeni Osmanlıcı’ çizgisini devam ettiriyor, mülteci toplulukları da teba olarak görüyor. Göç nüfusunu dış politikasının bir aracı olarak kullanıp ümmet kardeşliğini de ön plana koyuyor. Hal böyleyken Amerika’nın çekilmesiyle bir göç olacak ve bu insanların hedefi Avrupa. E Avrupa kapısını da geri kabul anlaşmasıyla kapayıp doğu sınırına da duvar örersen sınırı geçenler burada kalır. Dolayısıyla her gelen göç burada birikecek demek bu. Zaten Türkiye Avrupa’nın göçmen deposu. Bu birikme toplumda da endişeye yol açıyor. O yüzden ben toplumda ortaya çıkan her reaksiyonu ırkçılık diye okumanın doğru olmadığını düşünüyorum.”

UZUN VADEDE ÇÖZÜMÜ ZORA SOKAR

Bu anlamda objektif bir bakış açısına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Ercüment Akdeniz hem mültecilerin hem de toplumun yararına bir çözümün olması gerektiği kanısında. Ama Akdeniz milliyetçi, şoven politikalar izleyen burjuva partilerin de söylemlerine dikkat çekiyor ve mülteci karşıtlığında bunların katkısına işaret ediyor: “Son dönemde Millet İttifakı içerisindeki partiler de göçmen karşıtı söylemi artırmış görünüyor. Bu onlar için kısa vadede oya dönüşebilir ama orta ve uzun vadede toplumdaki gerilimli fay hatlarının ise kırılmasına yol açabilir. Halkların bir arada yaşaması ya da çözümün sağlanması için durumu ise zora sokar.”

ÇÖZÜM KARMAŞIK DEĞİL

Emek Partisi Genel Başkanı Akdeniz sadece durumu eleştirmiyor. Buna dair çözüm yolları da öneriyor. Partisinin de söylemleri arasında olduğunu belirttiği bu çözüm yollarının çok karmaşık olmadığının ise altını kalın çizgilerle çiziyor. Ercüment Akdeniz göçlerin emperyalist devletler tarafından çıkarılan savaşlar neticesinde ortaya çıktığını hatırlatırken, bunun en yakın Suriye’de şimdiyse Afganistan’da yaşandığını ifade ediyor. İlk öneri ise emperyalist işgalin ve Türkiye’nin bu ülkelerle olan işbirliğine son vermesi yönünde. Afganistan özelinde ise Taliban ile ortaklığın göçü tetikleyeceği kanısında. Türkiye’nin özellikle böylesi bir politikadan uzak durması konusunda uyarı yapıyor Akdeniz. Sonrasında ise çözüm önerilerini şöyle sıralıyor: “Bizim yapacağımız şu olurdu, göçmenlerin başvuracağı yerler BM Mülteciler Yüksek Komiserlikleri. Daha önce vardı bular ama kapatıldı ve inisiyatif tamamen Göç İdaresi Müdürlüğüne bırakıldı. Bu şu demek tüm sorumluluğun size yıkılması. Devletin bunu kabul etmemesi lazım ve büyük devletlerin hepsinin kendi gücü oranında mülteci kabul etmesi gerek. Göç nüfusu, insani temelde dağıtılırsa bu, sorunu büyük oranda çözer. Bir başka çözüm Avrupa ile yapılan geri kabul anlaşmasını kaldırmak. Bu anlaşma ortadan kalkınca Avrupa göç ve iltica kanunları kapsamında bu göçü almak zorunda kalır. Bir diğer husus da çalışma ve oturma izninin çıkartılması. Gitmek isteyen Avrupa’ya gitsin kalan da çalışma hayatında belli koşullar getirilerek burada kalsın. Belli koşullar şundan belirtiyorum, şu an var olan gibi vahşi sömürü çarklarının mülteciler üzerinden dönmemesi ve Türkiyeli işçilerle rekabete sokulmamaları. Son olarak da güvenli geri dönüş yollarını sağlamak. Özetle Türkiye'nin dış politikası değişecek, mültecilere yönelik eşit haklar temelinde bir çözüm sağlanacak. Bakın 10 yılda, hükümet eliyle birikmiş bu sorun bir günde çözülmez. Bazı partiler bunu demeye başladı. Biz gelince bunları göndereceğiz diyorlar. Nereye göndereceksiniz? 700 bin çocuk burada doğdu. Suriye’yi hiç bilmiyor. Bunlar artık İstanbullu, Hakkarili, Bursalı çocuklar. Bu tarz söylemler Avrupa sağının da kullandığı şoven, popülist söylemler. insanları otobüslere koyup göndermek mi çözümleri? Dediğim gibi derin bir sorun ama kalıcı çözümü de var.”