‘Devlet ayrımcılığı kenara bırakıp insani yaklaşımda bulunmalı’

‘Devlet ayrımcılığı kenara bırakıp insani yaklaşımda bulunmalı’

SES Eş Genel Başkanı Gönül Erden, Suruç’taki çadır kentlerde bulunan Kobanêli göçmenlerin ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya olduklarını belirterek, devletin “benim belirlediğim sınırlarda olursa sorumluluğumu yerine getiririm” anlayışını bir kenara bırakarak, insani yaklaşımı esas alması gerektiğini vurguladı. Iraklı özellikle Êzidîlerin yoğunlukla olduğu mülteciler için 19 Aralık’ta 81 il valiliğine gönderilen genelgeyle “acil hizmetler dışında” sağlık hizmeti verilmeyeceğini de belirten Erden, “Kaygıyla izliyoruz. Bu tam bir ayrımcılık ve eşitsizlik” dedi. 

Kobanê’den Suruç’a gelen binlerce Kürdün kaldığı çadır kentlerde barınma, beslenmeden sağlık, eğitim gibi pek çok haktan yoksun bir yaşam sürüyor. Gelen Kürtler, 5 ayrı çadır kent ve bir de AFAD’ın oluşturduğu kampta bulunuyor. Özellikle ciddi sağlık sorunları riski bulunan çadır kentlerdeki son durum ve Irak'tan gelenlere yönelik ayrımcı uygulamaları SES Eş Genel Başkanı Gönül Erden, ANF’ye değerlendirdi. 

Kobanê’ye dönük saldırıların başlamasının ardından SES olarak bir araya geldiklerini ve TTB ile DTK Sağlık Meclisi’yle birlikte en başından beri Suruç’ta bulunduklarını belirten Erden, “Farklı alanlarda çalışmaya başladık. Savaşın yoğun olduğu, günde 50-60 yaralının geldiği dönemde hastane acilinde hemşire arkadaşlarla birlikte gönüllü hizmet vermeye başladık. Aynı zamanda hastane bahçesinde çadırda illerden gelen sağlıkçı arkadaşlarımızla orada çalışıyorduk. 27 Eylül itibariyle açtığımız 3 revir vardı. Poliklinik hizmeti veriyoruz buralarda. Fakat şu an da özellikle savaşın yoğunluğu kısmen azaldığından ötürü gelen yaralı sayası da azaldı” dedi. 

Savaşın ve şiddetin olumsuzluklarını aza indirmek için sağlık emekçileri olarak Suruç’ta olmaya devam edeceklerini dile getiren Erden, “Bakanlık ve AFAD ile görüşmeler yaptık. Birincil acil görevinizi yerine getirin, sağlık sorununu çözün, dedik. Suruç’ta yapılanların gönüllülük esasında gerçekleştirilmesi kıymetlidir. Bizim listelerimiz var, gönderin dedik. Sonrasında yaptılar ama listelerimizi esas alarak yapmadılar. Bakanlığın görevlendirmeleri kısmen devam ediyor Suruç’ta. SES, TTB, DTK Sağlık Meclisi olarak son bir aydır poliklinik hizmetinden ziyade çadır kentlerde bir hizmet sunmaya başladık. Orada kaç kişi kalıyor, kronik hastalığı olan kaç kişi var, kaç çocuk var, kaç gebe var, tespitinden başlayarak çadır kentteki yapıyı çözmeye çalıştık. Kaçı risk grubudur, bunların tespitini yaptık. 

KADINLARDAN OLUŞAN AMATÖR SAĞLIKÇILAR 

Sonrasında koruyucu sağlık hizmetleri üzerinden hijyen, beslenme, çevre eğitimi verdik. Orada çadır kentte yaşayan her sokakta bir kadın belirleyerek, Kobanê’den gelen amatör sağlıkçı çalışması yaptık. 3 çadır kentte 27 kadın amatör sağlıkçı arkadaşımız var. Herkes kendi sokağından sorumludur. O sokakta kimin ne sağlık sorunu varsa önce ona iletiliyor. Her sabah toplantı yapıyoruz bu arkadaşlarla bazı yerlere beraber gidip değerlendiriyoruz. İlk anda müdahalede birlikte yapıyoruz. Ateşlenmeye, ishale nasıl müdahale edilir? Ne risktir ne değildir? Kendi bedenimizi tanıma ve koruma üzerinden mümkün olduğunca az ilaç kullanımına özen gösteriyoruz. O noktada hastaneye gönderiyoruz. Şu an gelinen aşamada çadırda yaşayan halk bize gelmeden amatör sağlıkçısına gidiyor. Önce o çözüyor o çözemezse bize geliyor. Bundan sonra şunu fark ettik hasta sayısında azalma oldu. Bize gelen hasta sayısı azaldı. Günde 10 ishal vakası geliyorsa şimdi 2 tane geliyor” diye konuştu. 

KADINLAR BAŞARIYLA YÜRÜTÜYOR

Yüksek ateşli çocuk tanımlamalarının ne olduğunu, hangi aşamada risk oluşturduğunu amatör sağlıkçılara ve halka anlattıklarını kaydeden Erden, şöyle konuştu: “Şu an da bunu çözebiliyor amatör sağlıkçı arkadaşlar. Gelenlerin çoğunluğu kadın. Çocuk sayısı fazla. Birebir muhatap olan da doğal olarak kadın. Ama en önemlisi de şudur; sağlık birincil derecede kadının sorumluluğundadır, geçmişten bugüne. Bilge kadının sorumluluğundadır. Ne zaman ki kadının sağlık, doğa ilişkisi koptuysa s orun başladı. Sağlık gerçek anlamda iktidar alanıdır. Bağımlılık ilişkisidir. Bu iktidar en çok erkekte var. Hükmediyor, baskılıyor, talimat veriyor. Kadın bunu iktidar alanı olarak kullanmıyor. Sağlığı toplumsallaştırıyor, yaygınlaştırıyor ve paylaşıyor. O yüzden amatör sağlıkçıların kadın olması gerektiğine inandık. Oradaki iktidarlaşmayı da engellemek için, topluma en çok değenin kadın olduğu düşüncesinden hareketle öyle yaptık. Başarılı bir çalışma. Kıymetli gidiyor.” 

ÇADIR KENTLERDE NÜFUS İLÇEYE DENK GELİYOR

“Diğer çadır kentlerdeki amatör sağlıkçı çalışmamız sürüyor. En çok bu amatör kadın sağlıkçı çalışması ön planda. Poliklinik çalışması daha geri planda şu an” diyen Erden, şunları ifade etti: “Rojava çadır kentinde 110 çadır var. Orada 5 kadın belirledik. Sayıya göre, yaşayan sayısına göre bu sayı değişebiliyor. 10 sokak varsa 10 kadın oluyor ya da iki sokağa bir kadın bakabiliyor. Çadır kentlerin nüfus sayısı mahalle, köy kadar. 500 çadırlık yer var. Bu bir ilçeye denk geliyor. Bin, 2 bin, 3 bin, 5 bin, 8 bin kişinin kaldığı çadır kentler var. Buralarda sivil inisiyatifler, yerelde belediye, STK’lar üzerinden çalışma yürütülüyor. Devletin bu çadır kentlerle ilgisi yok. Bir bütün yerel dinamikler üzerinden gidiyor. AFAD’ın sadece YİBO’da bir kampı var. Yaklaşık 4-5 bin kişi kalıyor orada. Ancak oraya girişimize izin verilmediğinden ne oluyor ne bitiyor bilmiyoruz.” 

KIŞ KOŞULLARINDA HASTALIK VE ÖLÜM RİSKİ KAYGILANDIRIYOR

Kış koşullarıyla birlikte tehlikenin de arttığını, risk ve kaygılar barındırdığını ifade eden Erden, çadır kentte kış koşularının başlı başına sağlıksızlık hali olduğunu belirtti. Barınma, iyi beslenme, temiz su, temiz çevre ile birlikte değerlendirildiğinde başlı başına bir sorun olduğunun altını çizen Erden, kışın gelmesiyle birlikte soğukların artması, beslenmenin iyi olmamasından ötürü sağlık konusunda ciddi endişeleri olduğunu dile getirdi. 

Bir salgının olması ve ölümlerin yaşanmasından kaygı duyduklarını söyleyen Erden, “Özellikle çocuklarda bu kaygımız daha yüksek. Tekrardan hem Sağlık Bakanlığı hem devleti orada göreve çağırıyoruz. Net olarak yapması gerekeni, sorumluluğunu planlama yaparak hayata geçirmek zorunda” dedi. 

‘IRAK’TAN GELENLER ACİL DIŞINDA SAĞLIK HİZMETİ ALAMAYACAK’

Erden, 19 Aralık Cuma günü bakanlık tarafından 81 ile gönderilen genelgede Irak’tan gelen mültecilerin acil hizmetler dışında sağlık hizmetlerden yararlanamayacağına dikkat çekerek, “İkinci ve üçüncü basamak sağlık hizmeti alamıyor hiçbir şekilde. Irak’tan gelen bir Êzidî, hastalandığında ikinci basamak bir sağlık hizmeti olarak ameliyat olamayacak buna göre. Ne olacağını biz de bilmiyoruz, kaygıyla bekliyoruz. Suriyeliler bunun dışında tutuluyor. Bu da bir ayrımcılık, eşitsizliktir. Şöyle değerlendiriyoruz; içeri girdiği andan itibaren herkes mülteci haklarından yararlanmalı. Bunun gereklerini devletin yerine getirmesi gerekiyor. Sınırı açmak yetmiyor. Misafir olarak bile tanımlanmıyor mülteciler neredeyse. Bunun böyle çözüleceğini sanıyor devlet” diye konuştu.

GÖNÜLLÜ ÇALIŞMA KOŞULLARI OLUŞTURULMALI

27 Eylül itibariyle her hafta bir il kendi içinde 10 kişiye kadar ekibini oluşturarak Suruç’ta bir hafta çalışıp geri döndüğünü belirten Erden, “Gönüllülük esasına dayalı, kendi iznini, koşullarını ayarlayarak gidiyor arkadaşlarımız. Devletin bir uygulaması değil. Nereye kadar sürer açıkçası biz kestiremiyoruz. Orada bir sağlık sorunu oldukça biz orada olacağız. Suruç’ta nüfus ikiye katlanmış durumda. 3 kez giden iller, ekipler oldu. Her defasında farklı arkadaşları gönderiyoruz. Gitmek isteyen olursa tekrardan gönderiyoruz. Şunu çok net söyleyelim; devlet görevlendirmeler yapmalı. Gönüllülük esasıyla yapılmalı, listelerimiz dikkate alınarak yapılmalı. Sağlıkçı arkadaşlarımız mağduriyet yaşamamalı. Kendi izinleriyle giderek değil devletin görevlendirmesi gerekiyor. Ücretlerinde düşüş olmamalı. Gittiklerinde barınma, beslenme koşulları sağlanmalı. Periyodik olarak rutine bindirilirse şuna inanıyorum; bizim üyelerimizin ciddi duyarlılığı söz konusu. Gönüllü ekip oluşturmada sıkıntı yaşamıyoruz” ifadelerinde bulundu. 

‘DEVLET SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRMELİ’

Devletin mültecilere ilişkin başından beri tavrının “AFAD kampına gelsin, kaydını yapsın, sorumluluğu öyle yerine getireceğim. Benim belirlediğim sınırlarım içinde kalsın” yaklaşımında olduğunu belirten Erden, “AFAD yetkilileri ve Sağlık Bakanı yardımcısıyla yaptığımız görüşmede ister AFAD kampı, ister çadır kentte, ister akrabasının yanında olsun devlet sorumluluğunu yerine getirmek zorunda. AFAD kampında olması gerekmez. Kaydı yapılır, AFAD kartı verilir ve nerede olduğuna bakılmadan sağlık hizmeti götürülür. Barınmayı sağlamakla da yükümlüdür devlet. Bu bir iyilik değil, bir görev, sorumluluktur dedik. Bunu söylemeye de devam ediyoruz. Kabul etmedik, etmiyoruz” dedi.