Devlet teröründen sonra maden tehlikesi
Devlet teröründen sonra maden tehlikesi
Devlet teröründen sonra maden tehlikesi
Yıllarca devlet terörüne maruz kalarak yakılan ve boşaltılan köylerini terk etmek zorunda kalan Siirt Şivan’a bağlı Otluk köy sakinleri bugün de köylerinin bitişiğindeki Maden köyünde yapılan maden ocağının yarattığı heyelan tehlikesinin ve köylerini orman bölgesi diyerek ellerinden almak isteyen Tapu Kadastro müdürlüğünün tehdidi altında. Köylülerden Ahmet Bük yaşadıkları sıkıntıları ANF’ye anlattı.
Siirt Şivan’a bağlı Otluk köy sakinleri 1986-1989 yılları arasında uygulanan devlet terörü nedeniyle köylerini boşaltıp göç etmek zorunda kalmışlardı. 1999 yılında Köye Dönüş ve Rehabilitasyon projesi adı altında yapılan düzenlemede ise ancak terör mağduru olduğunu beyan eden köylülere tazminat verme koşulu dayatılmıştı. Her şeye rağmen köylerine 2000 yılında geri dönen Otluk köy sakinleri bu düzenleme nedeniyle hiçbir tazminat alamamış, sadece verilen tuğla ve çimentoyu kullanarak evlerini yeniden inşa edebilmişlerdi. Geri dönememeleri için köyleri defalarca yakılan, zorunlu göçe tabi tutulan, sonra da tazminatsız bırakılan köylüler bugün de hem köyün bitişiğindeki maden ocağının yarattığı heyelan tehlikesiyle, hem de köylerini orman bölgesi ilan etmek isteyen Siirt Tapu Kadastro müdürlüğünün tehdidiyle mağdur edilmiş durumda.
GERİ DÖNMEMEMİZ İÇİN KÖYÜ 3 DEFA YAKTILAR
Bu mağdurlardan biri de Ahmet Bük. Siirt Şirvan Otluk köyünde doğup büyüyen Bük, “ ya korucu olursunuz ya da köyünüzü boşaltırsınız “ dayatması nedeniyle 1986’da İstanbul’a göç etmek zorunda kaldı. Bük o yılları şöyle anlatıyor, “ Daha 19 yaşında bir gençtim. Yeni evlenmiştim. Yurtsever bir köy olduğumuz için her gün köyümüz askerler tarafından basılıyordu. Bizlere, “ ya korucu olacaksınız, ya köylerinizi boşaltacaksınız ya da sizi köylerinizle birlikte imha edeceğiz” tehditleri savuruyorlardı. Her gün köydeki çocukları ve gençleri Şirvan Jandarma Karakoluna ifade vermeye götürüyorlardı. Bu tehdit ve dayatmalar sonucunda 1986 yılında İstanbul’a göç etmek zorunda kaldım.1989 yılında ise tüm köy halkı zorla göce tabii tutuldu. Otluk köy tamamen boşaltıldıktan sonra bir daha geri dönmemiz için askerler tarafından 1989-1992 yılları arası köyümüzü üç defa yakıldı. Orada ki tüm ceviz ağaçlarımız, biçtiğimiz tarlalar heba oldu.
METROPOLLERDE BASKININ ADI IRKÇILIKTI
İstanbul’da çok zorladık. Hepimiz bir yerlere savurulduk. Kimimiz İstanbul’a, kimimiz İzmir’e, kimimiz ise Adana’da yeni bir hayat inşa etmeye çalıştık. 1992 yılında ilk kez göç ettiğim Gaziosmanpaşa Karayollarında Kürt olduğum gerekçesiyle komşularım tarafından “ terörist” damgası yedim. “ Bunlar Kürt , bunlar terörist” diyerek cephe alıyorlardı. Sürekli polisleri çağırıyorlardı. Bize burada da rahat vermediler. Çocuklarımı okutabilmek için pazarda çalışıyordum. Hep köyümün özlemiyle yaşadım. Orada ki sıcak insanlık ilişkisini metropollerde hiç bulamadım. Ancak Kürdistan’da ki bir çok bölge gibi orada da OHAL ilan edilmişti.
KAYMAKAM TUĞLA VE ÇİMENTOYLA HALKI KANDIRDI
1999 yılında Köye Dönüş ve Rehabilitasyon projesi adı altında yapılan düzenleme çıktığında hemen Göç-Der ‘e başvurdum ve ailece yaşadığımız mağduriyeti anlattım. Daha sonra yasa kapsamında tazminat almak için başvurduysak da cevap alamdık. Yine de 2000 yılında önce 15 aile sonra ben köye geri dönüş yaptık. O dönemde ki Siirt kaymakamı köylüyü 500 tuğla, 30 torba çimentoyla kandırıyordu. İnsanlar hep kendi çabalarıyla evlerini tekrar inşa ettiler. Ben de bu şekilde evimi tekrar yaptım. Köy üç kez yakıldığı için toprak zaten verimsizdi. Ancak bu durum da ne devlete ne de sermaye ye geri adım attırmadı.
MADEN OCAĞI VE TAPU KADASTRO KABUSU
Daha sonra köyümüzün hemen bitişiğindeki Maden köyünde Ciner grubuna ait Park Elektrik Holding tarafından maden ocağı yapıldı. Bu kez her taraf siyanür oldu ve akan doğal su bile içilemez, yıkanılamaz hale geldi. Maden suyu nereye akarsa orayı kurutuyor. Toprağımız erozyona uğramış durumda. Şu anda hepimizin sağlığı tehlikede .Böyle devam ederse 5 yıla kalmaz herkes kanser olur. Bu yetmemiş gibi Tapu Kadastro köyün bulunduğu arazisini orman bölgesi ilan etti. Böylece dün devlet korucu dayatmasıyla boşalttığı ve yaktığı köyümüzü bugün maden ocak ve kadastroyla yine hayatımızı kabusa dönüştürmeye çalışıyor.”