Devrimin topraklarında 20 gün

Devrimin topraklarında 20 gün

Geçtiğimiz yıl Eyül ayında gittiğim Rojava'nın Efrîn kantonunun ardından devrimin başka bir bölgesindeyim; Cizîrê kantonu. 

Cizîrê, Rojava'nın üç kantonundan en büyük olanı. Dêrika Hemko, Tirbespiyê, Girkê Legê, Amudê, Dirbêsiyê, Serêkaniyê ve Hesekê kentlerinde oluşuyor. 

Bölgenin nüfusu 2 milyon civarında. Ancak, Şengal katliamı ve Suriye'nin diğer kentlerinde devam eden savaş nedeniyle nüfus sürekli değişiyor.

Nüfus yoğunluğu ve zenginlik kaynakları itibariyle Cizîrê, Rojava'nın en önemli bölgesi ve kalbi. 'Cizîrê her açıdan Rojava'dır' demek yanlış olmaz. Bölgedeki tüm kentler Suriye'deki idari düzenlenmeye göre, Hesekê vilayetine bağlı. 

Cizîrê'nin Rimelan bölgesindeki petrol, tüm Suriye'deki petrolden daha fazla. Neredeyse Kerkük'le aynı potansiyele sahip. Bu bölge, kimi durmuş kimi hala çalışan rafinerilerle dolu. Bölgenin üzerinde yükselen siyah bulutlar ise, devrimin savaş sonrasında uğraşmak zorunda kalacağı ekolojik sorunların başında gelecek gibi.

Petrolün yanı sıra, Cizîrê bölgesi Suriye'nin tüm ziraatı demek. Bölgede uçsuz bucaksız düzlükler uzanıyor. Ancak su kaynakları sınırlı; temel su kaynağı; yer altı suyu. Yüzey suyu yok denecek kadar. İnsan bir dereye bile hasret!

Dağları iyi bilen ve dağlara güvenen bir gazeteci arkadaşımın dediği gibi, "Şurada bir dağ olaydı" sözü aklımda sürekli. 

Mardin'in Nusaybin ilçesinin hemen karşısında Cizîrê'nin merkez kenti Qamışlo. 

Qamışlo; adı devrimden önce de sıkça duyulan yerdi; özellikle 2004 yılının Mart ayı. 

O günü hatırlamakta fayda var: 12 Mart günü, öğle saatlerinde Qamışlo stadyumunda düzenlenen futbol karşılaşması öncesinde, Deyr el-Zor'dan hazırlıklı geldikleri anlaşılan Araplar, Kürtlere saldırdı. Ardından Esad rejiminin güçleri stadyuma girdi. Sonuç katliam oldu. Bu katlima karşı başlayan serhildan da rejim güçleri tarafından kanla bastırıldı. 

AMBARGO VE SINIRLAR

Nusaybin merkezine yürüme mesafesi ile en fazla 15 dakika olan Qamışlo'ya gitmek, hem Türk devletinin hem de Güney Kürdistan yönetiminin ambargosu ve kuşatması nedeniyle pek de kolay değil. Kızıltepe'de bulunan Şenyurt Kapısı, sadece Suriye kimliği taşıyanlara açık. Gazeteci olmanız da size geçiş izni verilmesini sağlamıyor. Bu durumda, gazetecilere de kaçak yollar kalıyor. Aynı şekilde KDP peşmergelerinin denetimindeki Semelka kapısı da, sadece Rojava'ya gitmek isteyen Kürtlere açık. 

Birbirine bu kadar yakın olan iki kentin, arasına çekilen dikenli teller, dikilen askeri kuleler, toprağa gömülen mayınlar... Kelimenin gerçek anlamında, bir ülke, tren rayına göre ikiye bölünmüş. Rayın üstünde kalan topraklar Türkiye'nin, altında kalan topraklar ise Sureyi'nin. Ancak tüm bu kuşatmaya, Türk devletinin sınırda hareket eden her şeyi vurma politikasına rağmen, gitmek isteyene yol her daim var!

ESAD REJİMİ HER TÜRLÜ GELİŞİMİ DURDURMUŞ

Cizîrê kentleri içerisinde, Hesekê'yi dışta tutarsak, sokaklarda göze ilk çarpan, Esad rejiminin uyguladığı yoksullaştırma ve yoksunlaştırma politikalarının sonuçları. Sokaklar, arabalar, dükkanlar, tabelalalar, insana bu zamanın dışında kalmışlık duygusunu veriyor. Kendimi çoğu zaman 1960'lar konulu bir filmin platosunda gibi hissettiğim oldu. 

Suriye rejimi, sadece kimliksizleştirme politikası uygulamakla kalmamış. Özel olarak sanayi, ticaret ve sosyal yaşamın gelişimini de engellemiş. Efrîn'de metrelerce uzanan zeytin ağaçlarının meyvelerinin işletilmesini sağlayacak bir fabrikaya bile izin vermeyen Esad rejimi, Qamışlo'da aynı yöntemi uygulamış. 

Sanayinin gelişimi bir yana, bir terzi ustasının yanında üç kişiden fazla insan çalıştırması bile yasaklanmış. Aslında bir yönüyle de açlıkla, yoksullukla terbiye politikası. Ancak, bu kimliksizleştirme ve terbiye politikasına rağmen, Rojava halkları, bugün kendi kaderlerini belirliyor. 

SESSİZ VE SARI SICAK

Qamışlo, kirli bir sarı sıcağın altında gün boyu. Sıcak dayanılır gibi değil. Bu nedenle, dükkanlar öğle saatlerinde kapalı, sokakta in cin top oynuyor. 

Her daim sokakta olanlar ise kent içinde ve girişlerde güvenliği sağlayan asayiş, başta bir ifadeyle polis güçleri.

Savaşın hala sürdüğünü gösteren de bu asayiş noktaları. Kent giriş çıkışlarında ve hükümet kurumlarının önündeki bu kontrol noktalarından geçerken ne için geldiğinizi anlatmak durumundasınız. Ancak bu zor değil! Bir iki açıklama cümlesi, "Hoş geldiniz", "Kolay gelsin" cümlelerine evriliyor kısa sürede. 

Qamışlo ve Hesekê'de rejim hala varlığını sürdürüyor. Qamışlo'da post ofis tabelasının olduğu bir binada Suriye devletinin bayrağı dalgalanıyor. Binanın baktığı meydanda, elini selamlar gibi kaldırmış bir Hafız Esad heykeli. Heykelin önünde Suriye devletinin trafik polisleri. Gelen geçene karıştıkları yok. Ancak fotoğraf çekmek risk. Fakat bu riskin varlığını, alanın fotosunu yanlışlıkla çektikten sonra öğrenmek de benim şansım oldu! 

Hesekê'de ise durum daha farklı. Kent girişinde YPG'nin kontrol noktasının ardından rejimin kontrol noktası geliyor. Nereden gelip nereye gittiğiniz soruluyor. Kentin kontrolünün ise büyük oranda YPG'de olduğunu söylemek yanlış olmaz!

Özetle, rejimin askeri güçleri, şimdilik YPG'ye karışmıyor. YPG de rejimle çatışmıyor. Adı konulmamış bir anlaşma hali mevcut gibi görünüyor. 

DEVRİMİN İNŞAASI

Cizîrê'de sadece savaş yok. Devrimin kurumlarının inşaası, kadroların yetiştirilmesi de var. Üstelik bu inşa, savaşın ve savunmanın gölgesinde yapılıyor. Kantonların ilanının ardından bakanlıklar kuruldu, hükümet oluşturuldu, bugüne kadar 12 yasa çıkartıldı. Seçim süreci de başladı. 

Hükümet kurumlarının çoğunluğu Amude'de. 

Bakanlıklarda, cinsiyet ve ulusal kimlik temsiliyetinin sağlanmasına dikkat edilmiş. Bir bakan, iki yardımcısı ile birlikte görev yapıyor. Bakan Kürt ise, yardımcılarından birinin Arap ya da Süryani olması, ya da erkek ise yardımcılarından birinin kadın olması esas alınmış. Bu anlamıyla devrimin siyasi ve ideolojik kurucu mayası, Kürtlerin dışında diğer Rojava halklarını da kapsama amacında. Bu durum zaten Rojava toplumsal sözleşmesine de yansımıştı. Örneğin, Kürtçe, Arapça ve Süryanice resmi dil olarak tanımlanmıştı. 

Bakanlıklarda günlük sıradan bir sohbet sırasında bile birkaç dil bir arada kullanılıyor. Anadilinin bir başka halka karşı tekleştirme politikası kapsamında işkence aracı olarak kullanıldığına tanık olan benim gibi bir Türk için, çok dilli yaşam muazzam şaşırtıcı ve keyif verici.

Hükümet kurumlarında, PYD dışında diğer siyasi parti ve örgütlenmeler de yer alıyor. Burada kıstas, Rojava Özerk Yönetimi'nin varlığını kabul etmek. Bunu kabul etmeyen partilerin sayısı çok az. Onlar da Azadi ve Al Parti gibi ağırlıklı olarak Barzani/KDP bağlantılı.

Süryani Birlik Partisi, Kürt Sol Parti, Komünist Partisi devrime katılan ve hükümette yer alan partilerden birkaçı. Ayrıca devrim öncesinde bağımsız olan siyasetçilerin de temsiliyeti söz konusu. Bakanlıklarda, ailesi Barzani yanlısı olmasına rağmen aileleri ile çatışarak devrime katılan gençlere rastlamak da mümkün. 

Kürtlerden sonra Süryanilerin inşa sürecinde daha örgütlü yer aldıkları görülüyor. Süryani Askeri Meclisi ile YPG içerisinde, Sotoralar ise asayiş içerisinde yer alıyorlar. Ancak Arapların bakanlık ve hükümet düzeyinde katılımı olsa da, özellikle Arap kadınlarını siyasi kurumlarda görmek zor. Devrim, geleneksel Arap toplumunun kadına biçtiği kefeni henüz parçalamış görünmüyor. Bu konu, Yekitiya Star bünyesinde siyaset yapan kadınların da gündeminde. 

Resmi kurumların yanı sıra eğitimden bilime, kültürden hukuka tüm toplumsal yaşam, toplumsal ilişkiler yeniden inşa ediliyor. 

Yeniden düzenlenen eğitim sisteminin temel amacı, devrimin kadrolarını yetiştirmek. Bu amaçla dil ve hukuk akademisinin ardından kısa bir süre önce Mezopotamya Sosyoloji ve Tarih Akademisi de açıldı. 

Yeniden oluşturulan bir diğer alan da; hukuk sistemi. Yeni yasaları yapan özerk yönetimde, adaletin temeli, anlaşmazlığa düşen tarafları uzlaştırmak. Bu amaçla her kentte Uzlaşma Komiteleri oluşturulmuş durumda. Ölüm ya da cinayet gibi anlaşmazlık durumunda da amaç, ölümün taraflar arasında intikama, kan davasına dönüşmesini engellemek. Bu anlamda, hapishanelerin, cezalandırma yöntemi olarak tedavülden kaldırılması amaçlanıyor. Ancak bu da uzun süre alacak bir mesele. 

BÜROKRASİ YOK

Hükümet kurumlarında en dikkat çeken bir başka nokta ise, bürokrasinin olmaması. Yanı başınızda sizi dinleyen ya da çay getiren kişinin hükümet başkanı ya da bakan olduğunu daha sonradan öğrenmek güzel. Hele Kuzey Kürdistan'da ve Türkiye'de bir siyasi partinin ilçe başkanlarının bile "başkanlıkla" birlikte başkalaştıklarını gördükten sonra, devrim yapmış topraklarda kibrin olmaması heyecan verici! 

KADINLAR HER YERDE

Rojava devriminin ana kurucuları kadınlar. Çünkü devrim önce kadınların yaşamını değiştirdi. Üç yıl öncesine kadar kadınlara yasak olan sokakları, ellerinde silahları ile kadınlar adımlıyor. Daha dün sözünün değeri olmayan kadınlar, bugün devrimin mevzilerinde kadınları, erkekleri yaşatmak için hayatlarını veriyor. 

Bu muazzam bir değişimin kaynağı. Ancak bu değişimin, evdeki toplumsal rolleri kökten değiştirdiğini söylemek için henüz erken. Siyasetin dışında kalan kadınların hayatının değiştiğini de söylemek zor. Yemekten çocuk bakımına ev işleri hala onların işi. Ancak hem siyasal hem de askeri olarak devrime katılan kadınlar, evlerinde de değişim yaratmış durumda. Kadınların örgütlü ve silahlı gücünün, erkekleri de kadınların iradesini kabule zorladığı ortada. Şimdi sıra bu değişim ve dönüşümün savaş hali sonrası dönemde de devamını sağlayacak mekanizmaları yaratmakta. 

İNSANCIL DEVRİM

Ambargo, kuşatma ve saldırı altında olan Rojava devrimi, IŞİD'in saldırılarından kurtarılan Şengalli halklara da kucağını açtı. Derik kentinde oluşturulan Newroz Kampı bugüne kadar 150 bin savaş mağdurunu ağırladı, onların insani ihtiyaçlarını karşıladı. Şu anda da yaklaşık 12 bin insan, kampta kalmaya devam ediyor. 

ASIL GÖREV SAVUNMA

Rojava devrimini savunmak için kadın ve erkek savaşçılar, birçok yerde savaşıyor; Cezaa, Kobanê, Hesekê ve Halep. 

Devrimin büyük sorumluluğu genç savaşçıların üzerinde. En ağır bedeli de onlar ödüyor. Cezaa'da IŞİD'in saldırılarını durdurabilmek için 10 kadın savaşçı ölümsüzleşti. IŞİD'in kadınlara yönelik vahşeti ve tüm kadınları tehdit eden varlığı düşünüldüğünde, dünyanın her yerindeki kadınlar, YPJ ve YJA Star savaşçılarına hayatlarını borçlu!

Özerk yönetim savaşı, Rojava'nın kentlerinden uzak tutmayı başardı. Suriye'nin en istikrarlı ve insanlar için en güvenli bölgesi Rojava'nın kentleri. Ancak bu kolay olmadı. Cizire'de hayatlarını devrim için veren savaşçıların sayısı 700'ü geçmiş durumda. Özellikle Serêkaniyê'de savaşın izleri çok net görülüyor. Bir dönem El Nusra çeteleri ile sokak sokak, ev ev, oda oda çatışmaların yaşandığını, mermi izleri gösteriyor. Serekaniye'de merminin değmediği duvar yok gibi. Sadece evler değil, araçlar da öyle.

YPG, sadece Kürtlerin değil, Çeçen, Arap, Türkmen, Süryani, Asuri, Ermeni, tüm halkların savunma gücü. Ağırlığını Kürtler oluştursa da Rojava'nın bütün halklarından gençlerin katılımı var. Ayrıca, MLKP'li komünistler de YPG ve YPJ içerisinde devrimin savunulmasını üstlenmiş durumda. Hareketli yani savaş taburlarında yer alan komünistler, halkla ve diğer savaşçılar ile kurdukları ilişkiye bakılırsa, yerelleşmiş ve Rojava'ya ait görünüyor.

Rojava’da hala savaş, çetelerin saldırıları sürüyor. Çünkü Rojava, emperyalistlerin kararttığı Ortadoğu coğrafyasında tüm halkları aydınlatacak bir deniz feneri olmaya devam ediyor. 

Deniz feneri, karanlık ve fırtınalı sularda yolunu kaybeden denizciler için, can simididir. Açık ki; Rojava da, ölüm, açlık, yoksulluk ve sürgünün dayatıldığı Ortadoğu halkları için can simidi.

Yarın: Rojava'da adalet sistemi